Fikrini geçen ay Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ortaya attığı ve Fransa'nın Birleşmiş Milletler (BM) ile ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferansa katılmak üzere yarın (Perşembe) 70 ülke ve 15 uluslararası kuruluş Paris'te hazır bulunacak.
Cumhurbaşkanı Macron'un açılış konuşmasının ardından Lübnan Başbakanı Necib Mikati bir konuşma yapacak. Genelkurmay Başkanı Joseph Avn ise telekonferans yoluyla katılımcılara hitap edecek. Fransa Dışişleri Bakanlığı'na göre Lübnan'daki durum Avn'ın ülkeden ayrılmasına izin vermiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve Rusya'daki BRICS zirvesine katılmaları nedeniyle bazı dışişleri bakanlarının da bulunmayacağı konferansta bir sonuç bildirisi yayınlanması bekleniyor.
Paris çeşitli düzeylerde davetlerde bulundu, ancak Rusya ve İran'ı dışarıda tuttu. Fransa Dışişleri Bakanlığı katılımcıların tam bir listesini vermedi. Ancak geçtiğimiz cuma günü Avrupa Birliği (AB) ülkelerine, İngiltere gibi dış Avrupa ülkelerine, G20 ülkelerine, ilişkilerin olduğu Arap ülkelerine ve Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere davet gönderildiği duyuruldu.
BM ve yan kuruluşlarının katılımı ve çok sayıda ülkenin iştirak etmesi, konferansa ‘uluslararası’ statü kazandırıyor. Bu da teorik olarak beklentileri yükseltiyor. Ancak uluslararası ve bölgesel durum ile İsrail ve Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana devam eden savaş, konferansın sonucu konusunda temkinli olunmasını gerektiriyor. Diğer yandan Paris'teki diplomatik kaynaklar, beklenen mali ve ayni yardım ve taahhütlerin rakamlarına girmemeye özen gösterdiler.
Konferansın dört başlığı
Konferans dört ana başlıktan oluşuyor: Birincisi, yerinden edilenlere ve eğitim ve sağlık gibi etkilenen kilit sektörlere insani yardım sağlamak. İkincisi, Lübnan Silahlı Kuvvetleri’ni desteklemek. Üçüncüsü, mevcut çatışmaya diplomatik bir çözüm bulunması için bastırmak. Son olarak, Lübnan'ın egemenliğini desteklemek ve cumhurbaşkanlığı boşluğu, iki yıldır görevde olmayan bir hükümet ve sadece ara sıra toplanan bir parlamento ile yaşayan devletin yeniden aktif hale getirilmesi için çalışmak.
Paris'e göre konferans, Lübnan'ın, 2 bin kişinin ölümüne, 10 bin kişinin yaralanmasına ve en az 750 bin kişinin yerinden edilmesine yol açan mevcut krizinde uluslararası seferberliğe ihtiyaç duyduğu kritik bir dönemde gerçekleşiyor.
Görülebileceği üzere söz konusu rakamlar her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Pazartesi gecesi Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu ile yapılan röportajda da görüldüğü üzere Fransa'nın Lübnan'daki durumu okuması son derece kasvetli. Lecornu, kitlesel yerinden edilme ve ‘mezhepsel dinamikler’ nedeniyle Lübnan'ın ‘yakın bir iç savaşa’ sürüklendiği uyarısında bulundu.
Paris: Sınırda eski duruma geri dönüş yok
Ancak üst düzey bir diplomatik kaynak, Savunma Bakanı’nın sözlerinin ‘bağlamından koparıldığını’ öne sürdü. Bununla birlikte, ‘Fransa'nın kitlesel göç hareketiyle bağlantılı mezhepsel gerilimlerden endişe duyduğunu’ ve Lübnan'daki durumun ordunun rolünü ve ikili misyonunu artıran ‘büyük kırılganlık’ ile karakterize olduğunu vurguladı.
Paris, bir yandan ordunun ihtiyaç duyduğu mali ve ayni yardımı, diğer yandan da askeri yardımı detaylandırmaktan kaçınmıyor. “Orduya görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli kabiliyetleri sağlamalıyız” diyen Paris hükümeti, İsrail saldırıları sonucunda yaşanan ölüm ve yaralanmalara rağmen ordunun ‘devam eden savaşın bir parçası olmadığını ve savaşın dışında kalacağını’ belirtiyor.
İnsani ve askeri desteğin yanı sıra Paris, yüksek katılım düzeyine rağmen konferanstan fazla bir şey beklemiyor. Paris'teki Arap diplomatik kaynaklar, ABD'nin katılım düzeyinin, İsrail ile Hizbullah arasında devam eden savaşa diplomatik bir çözüm bulunması açısından neler çıkabileceğine dair önemli bir işaret olacağını söyledi.
Konferans, Beyaz Saray'ın Özel Temsilci Amos Hochstein ve Dışişleri Bakanı’nı bölgeye gönderdiği sırada gerçekleşiyor. Paris, Macron ve Joe Biden tarafından geçtiğimiz eylül ayı sonunda başlatılan ve çatışmanın çözümü için diplomatik temaslara kapı açan 21 günlük bir ateşkes çağrısında bulunan Fransa-ABD girişimini yeniden harekete geçirmeye çalışıyor. Ancak iki ABD’li diplomatın taşıdığı önerilerde artık söz konusu girişimden bahsedilmiyor.
Üst düzey diplomatik kaynak, Paris'in hareketlerini ABD tarafının yaptıklarıyla ‘koordine ettiğini’ vurguladı. Her halükârda ABD ve Fransa'nın yaklaşımlarının birleştiği bir nokta var: Paris de Washington gibi 2006 tarihli 1701 sayılı BM kararının uygulanmasına bağlı ve ‘6 Ekim'deki (Lübnan-İsrail sınırındaki) duruma geri dönülmeyeceğini’ düşünüyor. Kaynak, bazılarının savaşın durmasının bir yıldan fazla bir süre önce yaşananların silinmesi anlamına geleceğini düşünebileceğini de sözlerine ekledi. Ancak böyle bir şey olmayacak. Paris Hizbullah'a bunu dikkate alması çağrısında bulundu.
Bununla birlikte Fransa, konferansı cumhurbaşkanlığı boşluğunda bir atılım yapmak için kullanmak istiyor ki bu da şüphesiz beklenen açıklamada önemli bir madde olacak.
Bu bağlamda Fransız kaynak, Paris tarafından kabul edilen ve ateşkes olmasa bile bir cumhurbaşkanının hızla seçilmesini öngören önerinin ateşkese ulaşılması için bir katalizör olabileceğini açıkladı. Bu öneri, Lübnan'ın daha sonra tüm Lübnan dosyasıyla ilgili olarak yapılacak temas ve müzakerelerde güçlü bir şekilde yer almasına yardımcı olacak. Kaynak, Paris'in Hizbullah'la iletişim kurmaya devam ettiğini, ancak bugün işlerin daha zor olduğunu kaydetti. Ayrıca Paris, İran'la da çeşitli düzeylerde diyaloğu sürdürüyor. İsrail'le ilişkileri ise son haftalarda yaşanan gerginliğe rağmen, Macron ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasındaki haftalık iletişimin de gösterdiği gibi normal seyrediyor.