El Fetih lideri Mervan Barguti cezaevinde 'ciddi saldırıya' uğradıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5075903-el-fetih-lideri-mervan-barguti-cezaevinde-ciddi-sald%C4%B1r%C4%B1ya-u%C4%9Frad%C4%B1
İsrail cezaevlerindeki tutukluları izleyen sivil toplum örgütlerine göre El Fetih lideri Mervan Barguti eylül ayında İsrail Cezaevi Servisi tarafından “acımasız ve ciddi bir saldırıya” maruz bırakıldı.
Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Mahkumlar ve Özgürleştiriciler İşleri Kurumu ve Filistinli Tutuklular Kulübü ortak bir açıklama yaptı: “Cezaevi baskı birimleri 9 Eylül'de Barguti'ye tek kişilik hücresinde çeşitli baskı ve şiddet kullanarak vahşice saldırdı.”
Olay, İsrail'in kuzeyindeki Megiddo Cezaevinde meydana geldi.
Mahkumlar Kulübü AFP'ye yaptığı açıklamada, iki kuruluşun bu bilgiyi, üç aylık bir yasağın ardından pazar günü Barguti'yi ziyaret edebilen Filistin Mahkûm İşleri İdaresi'nden bir avukattan aldığını belirtti.
Açıklamaya göre Barguti'nin maruz kaldığı saldırıda "vücudu, kaburgaları ve uzuvlarında yaralanmalar, sağ kulağında kanama, sağ kolunda yaralanma ve sırtında ağrı" meydana geldi.
Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın El Fetih hareketinin Merkez Komitesi üyesi olan Barguti, İsrail ile Hamas arasında Gazze Şeridi'nde ateşkes için bir anlaşmaya varılması halinde serbest bırakılabilecek isimler arasında yer alıyor.
Barguti, 2000 yılında İsrail'e karşı başlayan ve 2005 yılına kadar süren ikinci Filistin ayaklanması sırasında cinayet işlediği suçlamasıyla 2002 yılından beri hapiste tutuluyor.
Haziran 2004'te beş kez ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana tek kişilik hücrede tutulan Barguti'nin, Filistinli tutukluların durumunu takip eden kuruluşlar tarafından yapılan açıklamalara göre bu tarihten itibaren iki ayrı saldırıya uğradı.
Mahkûm İşleri Kurumu'na göre “işgal hapishanelerindeki mahkumların, mahkûm hareketinin sembolleri ve liderleri de dahil olmak üzere saldırılara maruz kalmasının tek bir açıklaması vardır: İşgal, onları öldürmeye çalışmak için açık bir karar vermiştir.”
Komisyon ve Mahkumlar Kulübü açıklamasında, “İşgal hapishaneleri ve kamplarında mahkûm ve tutuklulara karşı yaşananlar, imha suçunun bir başka yüzünü temsil etmektedir” ifadelerini kullandı.
İki örgüte göre, “işgal hapishanelerinde onlarca mahkûm ve tutuklu hayatını kaybetti, bunlardan 41'inin kimliği tespit edildi.”
İsrail hapishanelerinde 9,000'den fazla Filistinli tutulmaktadır; bunların yaklaşık 5,000'i 7 Ekim saldırısından sonra tutuklanmış olup, Gazze Şeridinden tutuklananların sayısı ise bilinmemektedir.
Barguti'nin Serbest Bırakılması için Halk Kampanyası saldırıyı doğruladı ve uluslararası kurum ve kuruluşlara, uluslararası yasaların gerektirdiği şekilde Barguti ve diğer mahkumları koruma görevlerini yerine getirmeleri çağrısında bulundu.
İki BM yetkilisi Suriye'ye ilişkin endişelerini Güvenlik Konseyi'ne taşıdıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5099494-i%CC%87ki-bm-yetkilisi-suriyeye-ili%C5%9Fkin-endi%C5%9Felerini-g%C3%BCvenlik-konseyine-ta%C5%9F%C4%B1d%C4%B1
İki BM yetkilisi Suriye'ye ilişkin endişelerini Güvenlik Konseyi'ne taşıdı
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
İki Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi, Güvenlik Konseyi üyelerini Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan geçiş sürecine eşlik etmeye çağırdı. Yetkililer, Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera başkanlığındaki geçici yetkililerin bazı hükümler konusunda ‘çekincelerini dile getirmelerine’ rağmen, 2254 sayılı kararın gereklerine bağlı kalmanın önemini vurguladılar.
İki BM yetkilisi, İsrail'in askeri operasyonlarına ilişkin korkuların arttığı ve DEAŞ'ın mevcut durumdan faydalanma ihtimalinin bulunduğu bir ortamda, ‘kapsamlı bir geçiş sürecinin sağlanamamasının yeniden huzursuzluğa yol açabileceği’ uyarısında bulundu.
Suriye konulu oturumunu dün gerçekleştiren Güvenlik Konseyi, biri BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in siyasi durum, diğeri de BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher'ın Esed rejiminin çöküşünden bir ay sonra Suriye'deki insani durumla ilgili olmak üzere iki brifingini dinledi.
Pedersen başlangıçta Güvenlik Konseyi üyelerine Suriye'deki son gelişmeler ve bir dizi silahlı grubun lağvedilmesi ve birleşik Suriye ordusuna entegre edilmesi için anlaşmalar yaptığını duyuran Ahmed eş-Şera liderliğindeki geçici yetkililerle olan temasları hakkında bilgi verdi. Geçici yetkililerin, geçiş sürecini müzakere etmek üzere farklı siyasi ve mezhepsel güçleri bir araya getirecek ulusal diyalog kongresi düzenlemeyi planladıklarını duyurduklarını kaydetti. Medyada kongrenin bu ay içinde düzenlenebileceğine dair haberler yer alsa da Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu belirterek, Suriye halkının en geniş şekilde temsil edilmesini sağlayacak bir hazırlık komitesinin oluşturulması için hazırlıkların sürdüğünü söyledi. Pedersen ayrıca, eş-Şeybani ve Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’nın, ‘Suriye'nin istikrarı, güvenliği ve ekonomik iyileşmesine’ destek sağlamak ve seçkin ortaklıklar kurmak amacıyla Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün'e diplomatik ziyaretlerde bulunduğunu belirtti.
6 kilit nokta
Pedersen, altı kilit nokta sıraladı. Bunlardan ilki, ‘geçici yetkililerin otoritelerini yapılandırma ve güçlendirme çalışmalarına devam etmeleridir’. İkincisi, ‘kıyı bölgesi, Humus ve Hama başta olmak üzere, aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleleri de içeren şiddet olaylarına ilişkin çok sayıda rapor’ dahil olmak üzere, ‘geçici yetkililerin kontrolü altındaki bölgelerdeki istikrarsızlık işaretleridir.’ Üçüncüsü, ‘Suriye'nin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik gerçek tehditler’ arasında ‘çatışmanın devam ettiği (geçici makamların kontrolü dışındaki) geniş alanlarla’ ilgilidir. “Kuzeydoğu ve Halep şehrinin bazı bölgeleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve YPG’nin kontrolü altında kalmaya devam ediyor. Özellikle SDG ve Suriye Milli Ordusu (SMO) arasında çatışmalar ve karşılıklı topçu ateşi yaşanıyor” diyen Pedersen, ‘tüm diyalog kanallarının geliştirilmesi ve desteklenmesi, tüm tarafların askeri çatışma olmaksızın ileriye dönük bir yol bulması’ çağrısında bulundu. Pedersen, ‘İsrail'in 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’nı ihlal ederek, ayrılma bölgesi dışında da devam eden askeri varlığı ve faaliyetlerinden duyduğu derin endişeyi’ dile getirerek, ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini’ bildirdi. Pedersen ayrıca, ‘DEAŞ'ın devam eden faaliyetleri ve bazı bölgelerdeki güvenlik istikrarsızlığından faydalanmaya çalışabileceğine dair korkular nedeniyle, büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ettiğini’ vurguladı.
Dördüncü noktada, ‘Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarına’ vurgu yaptı. Beşinci maddede ise ‘siyasi geçiş sürecinde izlenecek yolun belirsiz olduğunu, ancak üzerine inşa edilecek olumlu unsurlar bulunduğunu’ vurguladı. “Ancak Suriyeliler tarafından dile getirilen bazı endişe noktaları da var” diyen Pedersen, bunlara ‘anayasal süreçten önce devletin doğasına ilişkin pozisyonların ifade edilmesi ya da güvenlik sektörü veya eğitim gibi alanlarda uzun vadeli siyasi kararlar alınması’ gibi konuları da ekledi. Pedersen, “Bazı Suriyeliler, özellikle kapsayıcılığın vurgulanması ve geçiş sürecinin şekillendirilmesine geniş bir yelpazedeki Suriyelilerin dahil edilmesi ihtiyacı açısından, geçici yetkililerden olumlu sinyaller aldı (...) Aynı zamanda, herhangi bir ulusal diyalog kongresinin zamanlaması, çerçevesi, hedefleri ve prosedürlerinin yanı sıra katılım kriterleri ve temsil dengesi açısından katılım konusunda endişeler duyduk” dedi.
Altıncı noktada ise 2254 sayılı kararda ortaya konan ilkeler doğrultusunda ‘şu ana kadar ifade edilen önemli fikir ve adımların nasıl geliştirilebileceği ve inandırıcı ve kapsayıcı bir siyasi geçiş için nasıl başlatılabileceği konusunda geçici makamlarla birlikte çalışmaya hazır olduğunu’ vurguladı. Bununla birlikte, ‘Suriye geçici makamlarının 2254 sayılı kararın geçerliliğinin devamına ilişkin çekincelerini dile getirdiklerini’ kaydederek kararın gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. ‘Geçici makamları endişeleri konusunda diyaloğa girmeye teşvik ettiğini’ vurgulayan Pedersen, ‘kapsamlı bir geçişin sağlanamamasının yeniden iç huzursuzluğa yol açabileceği’ uyarısında bulundu.
Desteğe ihtiyaç var
Fletcher, ülkedeki vahim insani durum ve insani yardım kuruluşlarının ülke genelinde yardım ulaştırma çabaları hakkında genel bir değerlendirme yaptı. Suriye'deki insani durumun son haftalardaki göreceli istikrara rağmen ‘trajik olmaya devam ettiğini’ belirten Fletcher, “Temel hizmetlerin yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Sivillerin korunmaya ihtiyacı var. Birçoğu zorlu kış koşullarıyla karşı karşıya olan 620 binden fazla insanın yerlerinden edilmiş olması nedeniyle sivillerin korunması son derece önemlidir” dedi.
Fletcher, Güvenlik Konseyi'nden ‘uluslararası insani hukuka saygı gösterilmesi ve insani yardım kuruluşlarının serbestçe faaliyet gösterebilmesi için güvenceleri desteklemesini’, ayrıca ‘uzun vadeli destek için finansmanı arttırmasını’ ve ‘yaptırımların komşu ülkelerden gelen insani yardım ve desteği engellememesini’ istedi.
Üyelerin pozisyonları
Güvenlik Konseyi üyeleri Pedersen'in çabalarını ve BM'nin ‘geçiş sürecini ve 2254 sayılı kararda belirtilen ilkeleri kolaylaştırma’ rolünü desteklediklerini ifade ettiler. Bazı üyeler ise ülkenin bazı bölgelerinde, özellikle de kuzeyde devam eden çatışmalardan duydukları endişeyi dile getirerek, farklı askeri gruplar arasındaki gerginliklerin ele alınması, sükûnetin sağlanması, ülke çapında ateşkes üzerinde anlaşmaya varılması, yargısız infaz ve misillemelere ilişkin ‘rahatsız edici raporlar’ karşısında dini ve etnik azınlıklar da dâhil olmak üzere sivillerin korunması çağrısında bulundu.
Güvenlik Konseyi üyeleri ayrıca, Suriye'de terörle mücadelenin önemini ve DEAŞ ile diğer terörist grupların yeniden güçlenmesinin önlenmesi gerektiğini vurguladılar. Bazı üyeler, ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini’ talep ederek, İsrail'in devam eden hava saldırılarını kınadı.