Asilah Uluslararası Kültür Forumu'nda “hicivli” bir uluslararası adalet oturumu

Değerler sistemini bozan ya da çarpıtan, onun dışında yeni güçler yaratan ve öncekiler gibi yeni bir dünya düzeni üretecek üçüncü bir dünya savaşının yolunu açan ayaklanmalar

Fas'ın kuzeyindeki Asilah kentinde düzenlenen 45’inci Asilah Uluslararası Kültür Forumu’ndan bir kare (Asilah Forumu Vakfı)
Fas'ın kuzeyindeki Asilah kentinde düzenlenen 45’inci Asilah Uluslararası Kültür Forumu’ndan bir kare (Asilah Forumu Vakfı)
TT

Asilah Uluslararası Kültür Forumu'nda “hicivli” bir uluslararası adalet oturumu

Fas'ın kuzeyindeki Asilah kentinde düzenlenen 45’inci Asilah Uluslararası Kültür Forumu’ndan bir kare (Asilah Forumu Vakfı)
Fas'ın kuzeyindeki Asilah kentinde düzenlenen 45’inci Asilah Uluslararası Kültür Forumu’ndan bir kare (Asilah Forumu Vakfı)

Adil Ali

Çifte standart ve güç, Fas'ın kuzeyindeki Asilah kentinde düzenlenen 45’inci Asilah Uluslararası Kültür Forumu kapsamında gerçekleştirilen ve ilki ‘Yeni Çerçevesinde Uluslararası Adaletin Hukuki Yapısı’ ikincisi ise ‘Yeni Uluslararası Diplomasi ve Küresel Adalet’ başlığını taşıyan iki önemli oturumda yapılan çeşitli konuşmaların çerçevesini oluşturan iki anahtar kavram olarak karşımıza çıkıyor.

Teori ile uygulama arasında

Katılımcılar, Bahreyn Kralı'nın Medya İşlerinden Sorumlu Danışmanı Nebil Yakub el-Hamar’ın ifade ettiği üzere adaletin uluslararası uygulamada mutlak kavram olmaktan çıkarıldığında hemfikirdiler. Hamar, konuşmasında “Adalet ve insancıl hukuk arayışındaki sistemler ve teoriler görüyoruz, ama başarısız oldular, çöktüler ve yıkıldılar. Demokratik olduğunu iddia eden rejimler başkalarının zenginliklerini zorla yağmalıyor ve liderler adalet ve insancıl hukuk sloganları altında orada burada ayaklanmaların fitilini ateşliyor, ancak kısa sürede tiranlara dönüşüyorlar” ifadelerini kullandı.

Bunun arkasında çifte standardın yattığını söyleyen Hamar, “Batı demokrasileri tarafından izlenen çifte standartlar, adaletin teorik ilkeleri ile bu ilkelerden yoksun olabilen uygulamaları arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyor” dedi.

Hamar’a göre Batılı demokratik sistemler, yasaların herkes için adil ve ayrımcı olmaması gerektiğinden insan hakları, adalet ve eşitlik ilkelerine dayansa da pratikte kanunlar ve prosedürler adil olmayan bir şekilde uygulanarak etnik azınlıklar gibi belirli topluluklara yönelik ayrımcılığa yol açabiliyor.

Bahreynli yetkili, bunun aynı zamanda özgürlüklerin kısıtlanması ve insan haklarına kısıtlama getirilmesi gibi adalet değerleriyle çelişen, etnik köken, din ve kimlik temelinde ayrımcılığa varan istisnai uygulamalara yol açan ekonomik ve sosyal krizler için de geçerli olduğunu vurguladı.

Çifte standardın tezahürlerinden birinin yargının bağımsızlığı üzerindeki etkisi olduğuna dikkati çeken Hamar, bunun adaletin uygulanmasını engellediğini ve yasaların birleşik yorumunu ortadan kaldırdığını, çifte standardın Batılı demokrasilerin bölgedeki Arap meseleleri ve çatışmalarıyla ilgilenirken benimsediği standartlar aracılığıyla siyasi açıdan da açıkça görüldüğünü belirtti.

Bahreyn Kralı'nın Medya İşlerinden Sorumlu Danışmanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Arap ülkelerine sert eleştirilerin yöneltildiği bir dönemde, bazı bölgelerde insan hakları ilkeleri sıklıkla göz ardı ediliyor. Bu ideal değerler ve ilkeler, Batılı rejimler tarafından halkların sorunlarıyla ilgilenirken stratejik çıkarlarına göre kullanılıyor.”

csvdf
Asilah Uluslararası Kültür Forumu oturumlarından bir kare (Asilah Forumu Vakfı)

Çifte standartların son zamanlarda medyaya da (özellikle Batı'da) yayıldığını, istediklerini öne çıkarıp istediklerini göz ardı ettiklerini ve bunun da gerçeklerden habersiz bir kamuoyu oluşmasına katkıda bulunduğunu vurgulayan Hamar, “Dolayısıyla, Batılı rejimler insan hakları ve demokrasiyi teşvik etmeye çalışırken, adaletin uygulanmasındaki çifte standart, insani bir talep olan insani değerler ve ahlaki ilkelere karşı büyük bir tezat oluşturuyor. Batılı rejimler kendi halkları ve diğer halklar arasında her durumda adalet ve eşitlik ilkelerine bağlı kalmalılar, aksi takdirde bu değerler anlamını ve iletmek istediği mesaj önemini yitirir” diye konuştu.

Sıradaki tehlike

Öte yandan Yemen’in eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve İspanya ve Hindistan eski büyükelçisi Mustafa Numan, özellikle hukuki yapının ana unsurunun güç haline geldiği anlaşılan mevcut dönemde artık evrensel adalet ya da saldırganın cezalandırıldığı uluslararası standartların olmadığını, bunun yerine, Gazze Şeridi’nde ve Lübnan'da olduğu ve olmaya devam ettiği gibi suçların meşrulaştırıldığını söyledi. Numan'a göre bu çifte standartlar, amacı intikam olan aşırılık yanlısı bir neslin yaratılması olan ‘sıradaki tehlikenin’ oluşmasının arkasındaki itici gücü yaratıyor.

Kimin adalete ihtiyacı var?

Peki tüm bu hicivlere malzeme olan uluslararası adalete kimin ihtiyacı var? Moritanya'nın eski Maliye Bakanı Abdullah Süleyman Şeyh Sidiya bu soruya verdiği yanıtta “Arap halklarının uluslararası adalete ihtiyacı var, çünkü diğerlerinden daha zayıflar. Bu artık en azından adaletsiz gücün gücünün sınırlarına ulaşıp diğerini yok etmesinden duyulan korku anlamına geliyor” ifadelerini kullandı. Ancak Şeyh Sidiya’ya göre istenilen adaletin sağlanması için vicdan tek başına yeterli değil ve bunu sağlayacak sivil toplumun sağladığı baskı araçları dışında başka bir araç da bulunmuyor.

5. Muhammed Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler uzmanı ve Fas Kraliyet Akademisi üyesi Muhammed Taceddin el-Huseyni, özellikle iletişim araçlarındaki inanılmaz gelişmeyle birlikte ‘küresel köy’ olarak tanımlanan uluslararası arenada uluslararası adalet konusunun kamusal tartışmaya açılmasını bir tür vicdani uyanış olarak değerlendirdi.

Ürkütücü bir çıkış

Ama bu da şu soruyu akla getiriyor: Mevcut durumdan çıkış için bir yol öngörülebilir mi? Bu soruya verilecek yanıtın dehşet verici yanları da yok değil. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Milletler Cemiyeti'nin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da Birleşmiş Milletler’in (BM) ve bugünkü uluslararası sistemin kurulmasına yol açan önceki uluslararası sistem böyle işlemediğini söyleyen Hüseyin’ye göre çünkü güçlüler konumlarından kolay kolay vazgeçmezler ve üçüncü bir dünya savaşı tüm insan uygarlığının sonu anlamına geliyor.

Mevcut sistem tarafından mı yönetiliyoruz? sorusuna ise Hüseyni “Öyle görünüyor. BM Şartı'nın veto kullanan ülkelere verdiği veto kullanma yetkisi, onlara vetonun kendisini kullanarak vetoyu engelleme gücünü de verdi. Bu, uluslararası çoğunluğun maruz kaldığı gerçek bir ‘şaka’. BM çerçevesi dışında ya da BRICS gibi mevcut gruplaşmalar dışında yeni uluslararası gruplaşmaların düşünmek gerçekçi olmaz” değerlendirmesinde bulundu.

“Uluslararası yasalar felç olmuş durumda”

Bu düşünce “Yeni Uluslararası Diplomasi ve Küresel Adalet” sempozyumunda konuşmacılar tarafından detaylandırıldı. Fas Meclis Üyesi Muhammed Zeyduh'a göre koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin devletler arasındaki ilişkilere dayattığı gibi, uluslararası diplomasinin de asil değerlere dayanması gerekiyor.

Ancak Faslı roman yazarı ve araştırma görevlisi Muhammed el-Ma’zuz bu tanımlamaya katılmıyor. Uluslararası yasaları insan hakları ve diğer değerler açısından ‘felç’ geçirmiş halde olduğunu söyleyen Ma’zuz, “Olup bitenleri 7 Ekim 2023 olaylarından önceki düşünsel ve bilişsel mantıkla mı yoksa daha önceki olaylardan kopup gelen yeni düşünsel araçlarla mı tartışıyoruz?” diye sordu.

Ma’zuz’a göre hukuki bir okuma yapılmalı, ancak hukuki okumamız ile epistemolojik ve tarihsel okuma arasında bir mesafe oluşturulmalı. Ma’zuz, İsrail'in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşın başlamasından sonraki uzlaşmazlığının ve saldırganlığının durdurulmasına yönelik uluslararası çağrıları yanıtsız bırakması diplomasinin her türlü rolünü zayıflattığını da sözlerine ekledi.

zx cf
Çifte standartlar ve güç, Asilah Uluslararası Kültür Forumu kapsamındaki iki önemli oturumda yapılan çeşitli konuşmaların çerçevesini oluşturan iki anahtar kavram olarak karşımıza çıkıyor. (Asilah Forumu Vakfı)

Sosyal medya devriminin, gizli olanı ifşa etme ve meşruiyetin yapısını bozma söylemine güç verdiğini ve adaletin anlamı ve Batı tarafından vaaz edilen özgürlük değerlerine yönelik nesnel bir eleştiri kaynağı haline geldiğini söyleyen Ma’zuz, yeni nesil tarafından ‘tek gerçeğin şiddet olduğu’ gerçek olmayan bir dünya görüşü oluşturduğunu vurguladı. Bu neslin teknolojiye kaçmaktan ve gerçek dünyadan kopmaktan başka çaresi olmadığını ve gerçek dünyaya döndüğü anda, şiddete ve direnişin yeni dirilişi olarak adlandırılan şeye doğru yol alacak olan intikam çağrışımının başladığını belirtti. Ma’zuz, arzunun, akla üstün geldiğini söyledi.

Adaletin özgürlüğün referansı olması gerektiğinin altını çizen Ma’zuz, özgürlüğün kendisinin aynı zamanda hem kötülük hem de iyilik anlamı taşıdığını, bugün Batı tarafından ortaya atılan tüm değerlerin güce bağlı olduğunu ve bu gücün potansiyelinin de galip gelmek olduğunu ifade etti.

İki iç darbe

Moritanyalı yazar ve öğretim görevlisi Abdallah es-Seyyid Veled Ebah ise, birincisi değerler sistemi içinde gerçekleşen, ikincisi ise meşru güç kaynaklarına saldıran iki darbeye değindi.

İlk darbenin garip bir paradoks yarattığını söyleyen Veled Ebah, Batılı güçlerin onlarca yıl önce kalkınma, insan hakları ve modernite değerlerini teşvik ettiklerini, ancak bugün Güney (ya da diğer adıyla totaliter Güney), saldırganlık karşısında ‘son savunma hattı’ haline gelen bu değerlerin beşiği haline geldiğini vurguladı.

Meşruiyet ve iktidar arasındaki ilişkiyi ele alan Veled Ebah’a göre meşruiyet sisteminin onları kontrol altına alamamasına karşı savaşların bütünsel konseptine geri dönmesi, bizi siyasi modernite aşamasının öncesine götürüyor.

Darbelerin yol açtığı dönüşümün bizi “Bugünün dünyası hala dünya barışını garanti altına alacak yasal, normatif ve prosedürel araçlara sahip mi?” sorusunu sormaya ittiğini söyleyen Veled Ebah’a göre büyük ülkeler büyük bir ikilemin içine düşmüş durumda. Çünkü İsrail'in saldırganlığına, küstahlığına ve ciddi insan hakları ihlallerine yeşil ışık yaktılar ve terörle mücadele ya da meşru müdafaa gibi meşru savaş gerekçeleri altında tüm bunları görmezden geldiler.

Çifte standart, güç, adalet, meşruiyet, haklar ve değerler, söz konusu iki seminerdeki konuşmacıların çoğunlukla siyasi hiciv içeren bir dille ve durumun ciddiyetini öne çıkaran gerekli liyakatle yaklaştıkları kavramsal başlıklardı. Bu gerçekliğin kapalılığından çıkış yolu, tanımlamanın ötesinde bir şeyi, kavramlar ve roller sistemi içinde daha şiddetli bir darbe ya da tüm kavramları ve rolleri devirecek bir üçüncü dünya savaşını gerektirebilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arapça’dan çevrilmiştir.



Kremlin’den beş saat süren görüşmelerin ardından açıklama: Ukrayna'da barışın sağlanmasına henüz yakın değiliz

Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dış Politika Danışmanı Yuri Ushakov (solda) ile Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) CEO'su Kirill Dmitriev (sağda), ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Jared Kushner ile görüşme sırasında (AP)
Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dış Politika Danışmanı Yuri Ushakov (solda) ile Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) CEO'su Kirill Dmitriev (sağda), ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Jared Kushner ile görüşme sırasında (AP)
TT

Kremlin’den beş saat süren görüşmelerin ardından açıklama: Ukrayna'da barışın sağlanmasına henüz yakın değiliz

Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dış Politika Danışmanı Yuri Ushakov (solda) ile Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) CEO'su Kirill Dmitriev (sağda), ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Jared Kushner ile görüşme sırasında (AP)
Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dış Politika Danışmanı Yuri Ushakov (solda) ile Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) CEO'su Kirill Dmitriev (sağda), ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Jared Kushner ile görüşme sırasında (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Dış Politika Danışmanı Yuri Ushakov, Rusya ve ABD'nin Ukrayna'da barış konusunda bir uzlaşmaya varmadığını söyledi. Ushakov, barışın gerçekleşme ihtimalinin daha yakınlaşmadığını, ancak aynı zamanda daha da uzaklaşmadığını da belirtti.

Kremlin'de Putin ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ın de aralarında bulunduğu ABD heyeti arasında yapılan görüşmelerin yaklaşık beş saat sürdüğünü açıklayan Ushakov, ABD'nin Ukrayna savaşını bitirmeye yönelik barış planına odaklandığını, ancak somut bir önerinin tartışılmadığını açıkladı.

Putin ve ABD heyetinin Ukrayna'da uzun vadeli barışçıl bir çözümün olasılıklarını tartıştıklarını, ancak daha yapılacak çok iş olduğunu söyleyen Ushakov, Putin ve Witkoff'un Ukrayna'daki çözümle ilgili Rusya'ya ulaşan belgeleri tartıştıklarını da ekledi.

Putin'in ABD heyetine, ABD’nin Ukrayna’daki savaşı  bitirmeye yönelik 28 maddelik barış planındaki bazı maddeleri kabul edebileceğini, ancak diğerlerinin ‘eleştirilere yol açtığını’ söylediğini belirtti.

Rusya'nın görüşmeler sırasında ABD ile yardımcı düzeyinde iletişimi sürdürmeyi kabul ettiğini belirten Ushakov, Putin ile ABD Başkanı Donald Trump arasında bir görüşme olasılığının Ukrayna'da bir çözüme ulaşılmasına bağlı olacağını kaydetti. Moskova'nın orijinal 28 maddelik barış planına ek olarak dört belge daha aldığını belirten Putin'in Dış Politika Danışmanı, Putin ve Witkoff'un, Rusya ile ABD arasında gelecekteki ekonomik iş birliğinin muazzam olanaklarını ve ‘Rusya’nın Ukrayna krizinin çözümü için gerekli gördüğü bölgesel meseleleri’ görüştüklerini söyledi.

ABD merkezli haber sitesi Axios dün sabah, kaynaklara dayandırdığı bir haberde, ABD Başkanı Trump’ın özel temsilcileri Steve Witkoff ve Jared Kushner'ın Moskova'dan ayrıldıktan sonra bir Avrupa ülkesinde Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ile görüşebileceklerini bildirdi.


İsrail: Hamas'ın dün teslim ettiği kalıntılar bir rehineye ait değil

Hamas'ın, Gazze'deki militanlar tarafından dün erken saatlerde İsrail makamlarına teslim edilen ve rehin alınan bir kişinin kalıntılarını taşıyan araç, Tel Aviv'deki bir adli tıp kurumuna ulaştı... İsrail, 2 Aralık (AP)
Hamas'ın, Gazze'deki militanlar tarafından dün erken saatlerde İsrail makamlarına teslim edilen ve rehin alınan bir kişinin kalıntılarını taşıyan araç, Tel Aviv'deki bir adli tıp kurumuna ulaştı... İsrail, 2 Aralık (AP)
TT

İsrail: Hamas'ın dün teslim ettiği kalıntılar bir rehineye ait değil

Hamas'ın, Gazze'deki militanlar tarafından dün erken saatlerde İsrail makamlarına teslim edilen ve rehin alınan bir kişinin kalıntılarını taşıyan araç, Tel Aviv'deki bir adli tıp kurumuna ulaştı... İsrail, 2 Aralık (AP)
Hamas'ın, Gazze'deki militanlar tarafından dün erken saatlerde İsrail makamlarına teslim edilen ve rehin alınan bir kişinin kalıntılarını taşıyan araç, Tel Aviv'deki bir adli tıp kurumuna ulaştı... İsrail, 2 Aralık (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün yaptığı açıklamada, adli tıp uzmanlarının Hamas'ın dün teslim ettiği kalıntıların Gazze'de rehin tutulan son iki kişiye ait olmadığı sonucuna vardığını belirtti.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Hamas'ın ekim ayında varılan ateşkes anlaşmasının şartlarına uygun olarak, Gazze'de tutulan son iki İsrailli rehineden birinin kalıntılarını dün teslim ettiğini bildirdi.

İsrail ordusu, kalıntıların incelenmesi için adli tıp uzmanlarına gönderildiğini açıkladı.

rgthy
Kızılhaç araçları kalıntıları taşıyor (Reuters)

Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, "Dün Gazze Şeridi'nden test için getirilen örneklerin ölen rehinelerden hiçbiriyle ilgisi olmadığı" belirtildi.

Açıklamada, kimlik tespit işleminin Ulusal Adli Tıp Merkezi tarafından gerçekleştirildiği ifade edildi.

Ölen rehinelerden ikisi, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği ve Gazze'de iki yıl süren yıkıcı bir savaşı başlatan saldırıda rehin alınan İsrailli polis memuru Ran Gvili ve Tayland uyruklu Sudthisak Rinthalak’tı.

Cenevre merkezli Kızılhaç, savaş boyunca Gazze'deki silahlı gruplar ile İsrail arasında arabuluculuk rolü üstlendi, canlı rehinelerin serbest bırakılması ve kalıntıların teslim edilmesinin önünü açtı.


Hegseth: ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığından şüphelenilen teknelere yönelik saldırıları 'henüz ilk aşamada'

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, 2 Aralık 2025'te Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile kabine toplantısında konuşuyor... (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, 2 Aralık 2025'te Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile kabine toplantısında konuşuyor... (Reuters)
TT

Hegseth: ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığından şüphelenilen teknelere yönelik saldırıları 'henüz ilk aşamada'

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, 2 Aralık 2025'te Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile kabine toplantısında konuşuyor... (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, 2 Aralık 2025'te Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile kabine toplantısında konuşuyor... (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün yaptığı açıklamada, uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığından şüphelenilen teknelere yönelik ABD saldırılarının "henüz erken aşamada" olduğunu, bu saldırıların yargısız infaz olarak kınanmasının giderek arttığını söyledi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Hegseth, ABD yönetimiyle yaptığı toplantıda, "Amerikan halkını zehirledikleri için uyuşturucu kaçakçılığında kullanılan tekneleri vurup teröristleri okyanusun dibine batırma sürecinin henüz ilk aşamalarındayız" dedi.

ABD, eylül ayının başından bu yana Karayipler'de uyuşturucu kaçakçılığı çetelerine ait olduğunu iddia ettiği teknelere yönelik düzenli hava saldırıları düzenliyor.

ABD Başkanı Donald Trump daha önce saldırıları, ABD'nin uyuşturucu çeteleriyle "silahlı çatışma" içinde olduğunu ve teknelerin yabancı terör örgütleri tarafından kullanıldığını söyleyerek savunmuştu.