İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan: Naim Kasım'ın Hizbullah’ın genel sekreteri olarak atanması direniş iradesini güçlendirecekhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5076344-i%CC%87ran-cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1-peze%C5%9Fkiyan-naim-kas%C4%B1m%C4%B1n-hizbullah%E2%80%99%C4%B1n-genel-sekreteri-olarak
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan: Naim Kasım'ın Hizbullah’ın genel sekreteri olarak atanması direniş iradesini güçlendirecek
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, dün yaptığı açıklamada, Naim Kasım'ın Hasan Nasrallah'ın yerine Hizbullah'ın yeni genel sekreteri olarak atanmasının ‘direniş iradesini güçlendireceğini’ söyledi.
Fransız Haber Ajansı AFP'ye göre Pezeşkiyan şahsi internet sitesinde yayınlanan yazılı açıklamasında, Naim Kasım’a hitaben “Hizbullah’ın başında (sizin gibi) parlak bir kişiliğin olmasının direniş iradesini güçlendireceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı. Pezeşkiyan, İsrail’in yasadışı saldırılarının sona ermesini ve Gazze, Lübnan ve tüm bölgede barış, huzur ve güvenliğin tesis edilmesini umduğunu ifade etti.
Lübnan Hizbullahı tarafından dün yapılan açıklamada Kasım'ın, İsrail’in 27 Eylül'de Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği hava saldırısında öldürülen Hasan Nasrallah'ın yerine genel sekreter olarak seçildiği duyuruldu.
Yazılı olarak yapılan açıklamada, “Hizbullah Şura Meclisi, genel sekreter seçimi için kabul edilen mekanizmaya uygun olarak, Şeyh Naim Kasım’ı Hizbullah'ın genel sekreteri olarak seçmeyi kabul etti” denildi.
Kasım, Nasrallah'ın yerine geçecek en önemli aday olarak görülen Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin’in bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından genel sekreter olarak seçildi.
Hizbullah 23 Ekim'de Safiyuddin için taziye mesajı yayınlayarak onun da tıpkı selefi Hasan Nasrallah gibi öldüğünü teyit etti. İsrail’in bu ayın başlarında Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği saldırıda Safiyuddin'in yanı sıra bazı ‘mücahit kardeşleri’ de hayatını kaybetmişti.
Kasım, Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden bu yana, sonuncusu 15 Ekim'de olmak üzere televizyon ekranlarından üç ayrı konuşma yaptı. Bu konuşmalarda ‘çözümün ateşkes’ olduğunun altını çizen Kasım, Hizbullah'ın savaşa devam ettiğini ve İsrail'in ‘yenileceğini’ vurguladı.
UNRWA'nın çalışmalarını yasaklayan İsrail, BM'ye savaş mı ilan etti?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5076404-unrwan%C4%B1n-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fmalar%C4%B1n%C4%B1-yasaklayan-i%CC%87srail-bmye-sava%C5%9F-m%C4%B1-ilan-etti
UNRWA'nın çalışmalarını yasaklayan İsrail, BM'ye savaş mı ilan etti?
İsrail ile Birleşmiş Milletler (BM) arasında uzun süredir gergin olan ilişkiler, bu hafta Knesset'in Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) faaliyetlerini İsrail ve işgal altındaki Doğu Kudüs'te yasaklamasıyla savaş ilanına varacak kadar kötüleşti.
İsrail, Gazze Şeridi'ne yapılan yardımların neredeyse tamamını koordine eden UNRWA'nın çalışmalarını yasaklayan yasa tasarısının parlamentodan geçmesinin ardından uluslararası alanda ciddi eleştirilere maruz kaldı.
Bu adım, iki tarafın karşılıklı hakaret, suçlama ve saldırılarına sahne olan bir yılın ardından İsrail ile BM arasındaki ilişkiyi daha da kötüleştirerek, İsrail’in uluslararası kuruluşun bir üyesi olarak kalıp kalamayacağını sorgulattı.
İsviçre gazetesi Le Temps'de dün yayınlanan bir makalede, “Bu bir savaş ilanının doruk noktası” ifadesi yer aldı.
Hamas'ın geçen yıl 7 Ekim'de İsrail yerleşimlerine yönelik eşi benzeri görülmemiş saldırısından bu yana İsrail ile çeşitli BM organları arasındaki söz düellosu yoğunlaştı.
Uluslararası kuruluşa bağlı örgütler İsrail'i, 7 Ekim saldırısına yanıt olarak Gazze Şeridi'ne karşı başlattığı yıkıcı savaşta defalarca ‘soykırım’ yapmakla suçladı.
Bu arada İsrailli yetkililer BM'yi giderek daha fazla önyargılı olmakla suçluyor, hatta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i ‘terörizmin suç ortağı’ olmakla itham ediyor.
Bu ayın başlarında İsrail, kendisine yönelik bir füze saldırısını derhal kınamadığı için BM Genel Sekreteri’ni ‘istenmeyen adam’ ilan edecek kadar ileri gitti, yani Guterres’in İsrail topraklarına girmesi yasaklandı.
İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, Guterres'i ‘teröristleri, tecavüzcüleri ve katilleri desteklemekle’ suçlayarak, “İran'ın İsrail'e yönelik iğrenç saldırısını kesin bir dille kınayamayan hiç kimse İsrail topraklarına ayak basmayı hak etmiyor” dedi.
Bu açıklama, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun geçen ay BM Genel Kurulu'nda yaptığı ve uluslararası kuruluşu ‘antisemitizm bataklığı’ olarak nitelendirdiği konuşmanın ardından geldi.
Netanyahu ayrıca, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u da İsrail'in varlığını bir BM kararına borçlu olduğunu ve bu nedenle BM kararlarına daha fazla saygı göstermesi gerektiğini öne sürdüğü için eleştirdi.
İsrail'in Lübnan'daki Hizbullah kalelerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırması ve ülkeye kara birlikleri göndermesiyle gerilim daha da arttı.
İki ülke arasındaki sınır bölgesinde görev yapan Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL), İsrail ordusunun personeline ve mevzilerine ‘kasıtlı saldırılar’ düzenlediğini duyurdu. Bu da uluslararası tepkiye yol açtı.
Geçtiğimiz yıl boyunca İsrail, Gazze Şeridi'ndeki eylemleri nedeniyle BM'ye bağlı mahkemeler, konseyler, ajanslar ve personel tarafından eleştirildi.
İsrail'in Cenevre'deki BM Daimî Temsilcisi Daniel Meron geçtiğimiz günlerde AFP'ye yaptığı açıklamada, “BM'nin İsrail'e ihanet ettiğini düşünüyoruz” dedi.
İsrail'in BM'nin önyargılı davrandığına dair şikâyetleri çok daha önce başlamış, örneğin aleyhine alınan çok sayıda karar gerekçe gösterilmişti.
BM İnsan Hakları Konseyi'nin kurulduğu 2006 yılından bu yana 300'den fazla kınama kararının üçte birinden fazlasının İsrail'i hedef aldığını belirten Meron, bunu ‘şaşırtıcı’ olarak nitelendirdi.
İsrail'in Guterres'e yönelik istifa çağrıları, 7 Ekim saldırısından sadece birkaç hafta sonra Guterres'in, saldırının ‘birdenbire ortaya çıkmadığını, Filistin halkının 56 yıldır boğucu bir işgale maruz bırakıldığını’ ifade etmesiyle başladı.
UNRWA en ağır saldırıların hedefi oldu. Geçtiğimiz yıl Gazze Şeridi'nde 220'den fazla UNRWA çalışanı öldürüldü, ajansın finansmanı büyük ölçüde azaltıldı ve İsrail bazı çalışanlarını 7 Ekim saldırısına katılmakla suçladığı için ajansın lağvedilmesi yönünde çağrılar yapıldı.
Yahudi devletinin muhalifleri, 1948'de BM Genel Kurulu'nda yapılan bir oylamanın İsrail'in tanınmasının önünü açmasından bu yana İsrail’in bir dizi BM kararını ve uluslararası mahkemeyi görmezden geldiğine işaret ediyor.
İsrail, 1948'de işgal ettiği topraklardan sürülen Filistinlilere geri dönüş ya da tazminat hakkı tanıyan 194 sayılı kararı uzun süre görmezden geldi.
Ayrıca, 1967 Arap-İsrail savaşından sonra Doğu Kudüs'ü ilhak ederek toprak kazanmasını ve Batı Şeria'da yerleşim yerlerini genişletmeye devam etmesini kınayan kararları da göz ardı etti.
Cenevre Yüksek Enstitüsü'nde siyaset sosyolojisi profesörü olan Riccardo Bocco, ‘Batı’nın, İsrail'in uluslararası hukuka uymamaya devam etmesine izin vererek, İsraillileri uluslararası hukukun üstünde olduklarına inandırdığını’ söyledi.
Filistin topraklarındaki insan hakları durumu konusunda tartışmalı bir bağımsız BM uzmanı olan Francesca Albanese de aynı fikirde.
Albanese dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde ‘devam eden soykırımın, şüphesiz İsrail'e tanınan istisnai statü ve yaygın cezasızlığın bir sonucu’ olduğunu söyledi.
Geçtiğimiz ay İsrail tarafından sınır dışı edilmesi istenen Albanese, Yahudi devletinin hızla bir ‘dışlanmış’ devlet haline geldiği uyarısında bulundu.
Albanese gazetecilere şu soruyu yöneltti: “İsrail'in hiç saygı duymadığı bu örgüte üyeliği yeniden gözden geçirilmeli mi?”