ABD'de en fazla seçmenin oy kullanmasını sağlayan yıldızlar açıklandı

Sabrina Carpenter, Ariana Grande ve Green Day gibi sanatçılar seçmen kayıt kuruluşu HeadCount'la birlikte çalıştı.

Sabrina Carpenter, Ariana Grande ve Green Day’den Billie Joe Armstrong (AP)
Sabrina Carpenter, Ariana Grande ve Green Day’den Billie Joe Armstrong (AP)
TT

ABD'de en fazla seçmenin oy kullanmasını sağlayan yıldızlar açıklandı

Sabrina Carpenter, Ariana Grande ve Green Day’den Billie Joe Armstrong (AP)
Sabrina Carpenter, Ariana Grande ve Green Day’den Billie Joe Armstrong (AP)

Sabrina Carpenter, bugünkü ABD başkanlık seçimleri öncesinde diğer sanatçıların hepsinden daha fazla yeni seçmenin kaydedilmesini sağladı.

Please Please Please'i seslendiren 25 yaşındaki şarkıcı, HeadCount adlı seçmen kayıt kuruluşuyla birlikte çalıştı.

HeadCount, The Independent'a Carpenter'ın 35 bin 814 seçmeni kaydettirdiğini ve 263 bin 87 seçmenin de kayıt durumlarını veya oy verecekleri yeri kontrol etmek gibi başka yollarla katıldığını söyledi.

Carpenter, bunu Short n' Sweet Turnesi'nin ABD ayağındaki çekilişler, yüz yüze etkinlikler ve video ekranlarının yanı sıra posta ilanlarıyla başardı.

Kuruluş ayrıca Green Day'in Savior Turnesi'nin HeadCount'un tek bir turda harekete geçirilen seçmenlere ilişkin tüm zamanların rekorunu kırdığını, 7 bin 900'den fazla yeni seçmeni kaydettiğini ve yüz yüze etkinliklerle 61 binden fazla seçmenin katılımını sağladığını belirtti.

Bu sayı, Ariana Grande'nin 2019 Sweetener Dünya Turnesi'nde kırılan bir önceki rekorunun neredeyse iki katı.

HeadCount'un yönetici müdürü Lucille Wenegieme yaptığı açıklamada şöyle dedi:

Sabrina Carpenter, Green Day, Ariana Grande ve daha birçok ismin dahil olduğu 100'den fazla başarılı müzisyenle ortaklığımız sayesinde HeadCount, 450 binden fazla yeni seçmene kayıt yaptırıp 3 milyondan fazla kişinin oy kullanmasını sağlayarak bu yıl rekor kırdı. Modelimiz işliyor çünkü müzisyenlerle ünlüler, kültürel bir birikime ve hayranlarıyla yakın bir bağa sahip, özellikle de belli bir sanatçıya duydukları hayranlık, kimliklerinin bir siyasi parti veya adaya bağlılık da dahil olmak üzere diğer yönlerinden daha güçlü olabilen gençlerle. Hayranlarına, oy kullanarak geleceklerinin kontrolünü ellerine almaları için ilham veren sanatçı ortaklarımıza ve ekiplerine minnettarız.

HeadCount, konserlerinde seçmenleri yüz yüze kaydettirmek için sanatçılarla birlikte çalışıyor ve ayrıca bilet kazanmak için hayranlarını seçmen kayıtlarını kontrol etmeye isteklendiren çekilişler ve diğer yarışmalar düzenliyor.

Kuruluş, hangi seçmen kayıtlarının hangi faaliyetle ilişkili olduğunu takip edebildiğini söyledi:

HeadCount'un her kampanya için benzersiz açılış sayfaları ve takip kodları var, böylece kayıt yapıldığını doğrulayabiliyorlar. Sonuçta kayıtları halka açık seçmen dosyaları aracılığıyla öğreniyorlar.

Sandıklar bugünkü seçimlerde hâlâ açık ve ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'le eski başkan Donald Trump arasındaki yarışın tarihin en sıkı yarışlarından biri olacağı düşünülüyor.

Son günlerde birçok ünlü bu yarışa dair görüşlerini paylaşmıştı, Harrison Ford, Katy Perry ve Beyoncé, Harris'i desteklerken popüler podcast sunucusu Joe Rogan, Trump'a desteğini açıklamıştı.

Seçim görevlileri oy pusulalarını saydıkça ve oy verileri açıklandıkça medya kuruluşları akşamın ilerleyen saatlerinde eyaletlerde Kamala Harris ya da Donald Trump'ın kazandığını duyurmaya başlayacak. Yayın kuruluşları sonucu muhtemelen 5 Kasım'dan sonraki gün veya haftalarda açıklasa da bu tespitler sadece bir tahminden ibaret. Seçimler, resmi olarak 6 Ocak'ta ABD Kongresi tarafından onaylanacak.

Bu yıl, The Independent'tan Annabel Nugent, Carpenter'ın Disney'de çocuk oyunculuktan Z kuşağı pop yıldızlığına uzanan yolculuğunun nasıl gerçekleştiğini incelemişti.
Independent Türkçe



ABD seçimleri ile İsrail'e yanıt arasında İran

 Yeni başkan önümüzdeki mart ayına kadar tüm karmaşıklıkları ile dış politikaya kendini veremeyecek (AP)
Yeni başkan önümüzdeki mart ayına kadar tüm karmaşıklıkları ile dış politikaya kendini veremeyecek (AP)
TT

ABD seçimleri ile İsrail'e yanıt arasında İran

 Yeni başkan önümüzdeki mart ayına kadar tüm karmaşıklıkları ile dış politikaya kendini veremeyecek (AP)
Yeni başkan önümüzdeki mart ayına kadar tüm karmaşıklıkları ile dış politikaya kendini veremeyecek (AP)

Hasan Fahs

Bölgesel sahneye hakim olan benzeri görülmemiş yüksek tansiyona, İran'ın daha önce maruz kaldığı, başkent Tahran ile güneybatıdaki Huzistan ve batıdaki İlam şehirlerinin yakınındaki bazı askeri mevzi ve merkezlerin hedef alındığı saldırıya karşılık, İran'ın İsrail'e yönelik herhangi bir askeri operasyonun olası sonuçlarına rağmen, İran liderliğinin, yanıt sürecini ağırdan almayı tercih ettiği aşikar. Tahran'daki siyasi ve askeri düzeydeki tüm yetkililer, gerçekleşeceğini vurguladıkları bu yanıtın uluslararası kanunlar ve BM Antlaşması ile güvence altına alınan haklar çerçevesinde olduğunun altını çiziyorlar.

Bu ağırdan alma, yeni başkanın kimliğini ve Beyaz Saray'daki Oval Ofis’in koltuğuna kimin oturacağını belirleyecek bir seçim sürecinden geçen ABD yönetiminin yaşadığı bekleme sürecinden Tahran’ın yararlanmaması şeklinde ifade buldu.

Tahran, Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Demokrat aday Kamala Harris arasındaki başkanlık yarışında bir aktör ya da en azından kart olmamayı, taraflardan hiçbirine seçimlerdeki şanslarını iyileştirmek ve kararsız Amerikalı seçmeni etkilemek için, İsrail'in gerçekleştirebileceği herhangi bir askeri operasyonu sandıkta kullanma gerekçesi vermemeyi tercih etti. Buna rağmen her iki adayın da detaylarında, projelerinde ve planlarında, dış politikaya ilişkin programlarında, uluslararası güvenlik, İsrail ile ilişkiler, İran ile bölgesel silahlarının ve direniş eksenindeki müttefiklerinin Tel Aviv'e ve bölgedeki projelerine yönelik oluşturduğu tehdidin kaynaklarını ortadan kaldırıp, onu destekleme ve güvenliğini güçlendirme mekanizmaları ile ilgili görüşlerinde İran mevcuttu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu seçimlerin arifesinde bazı icraatlarda bulunarak, ABD’nin emaneti olarak nitelendirilen Savunma Bakanı Yoav Galant'tan kurtulmak ve yerine Dışişleri Bakanı Israel Katz'ı atamak amacıyla bir dizi görevden alma kararı aldı. Tahran bunu Netanyahu'nun iç saflarını iki yönde organize etmeye çalıştığı bir adım olarak okudu. Birincisi, kabinesi içinde İran rejimine karşı bir cephe açılmasını ve onunla doğrudan savaşı onaylayan sesleri baskın hale getirerek gerilimi tırmandırma tutumunu desteklemek. Savunma Bakanlığına getirilen Katz bu yaklaşımın ve özellikle de İran'ın nükleer programının yok edilmesi konusunun en önemli destekçilerinden biri. İkinci yön ise yeni başkanın belli olması ve seçimlerin bitmesi sonrasında Amerikan yönetiminin kendisine uygulayabileceği baskılarla yüzleşmeye hazırlanmak.

ABD seçimlerinde oy verme sürecinin sona erdiği söylenebilir ve sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun İran'ın bu seçimlerin oluşturduğu yüksek hassasiyetin, kesin sonuçların açıklanmasının gecikmesi durumunda sonuçların bir belirsizlik ve karmaşa çemberine girmesine neden olabilecek iki ana aday arasındaki yoğun ve yakın rekabetin farkında olduğu açık ve net.

ABD yönetiminin yaşayabileceği dengesizliğe rağmen, önümüzdeki yılın ilk ayının 20'sine kadar Beyaz Saray'da kalacak olan mevcut Başkan Joe Biden’ın, Kongre’nin onayını almak zorunda kalmadan askeri seçeneklere yönelme imkanı var. Amerikan Anayasası ona bu marjı tanıyor. Bu durum, İran ve liderliğinin İsrail saldırısına askeri bir karşılık verme kararı alması için bir fırsat oluşturabilir.

İran'ın fırsatı, ABD'nin temel ve önemli bir rol oynayacağı, yani Washington'un İsrail'in yanında doğrudan müdahalesiyle karşı karşıya kalacağı açık bir savaşa geçiş olasılığından endişe etmeden gerçekleştirdiği saldırıya yanıt olarak Tel Aviv'e misillemede bulunabilmesidir. Bu, Tahran'ın olası herhangi bir yanıtta Washington'un Tel Aviv'e sağlayabileceği yardımın boyutunu değerlendirmelerinin dışında bıraktığı anlamına gelmiyor. Ancak Tahran'daki liderliğin tahminleri, bu yardımın çatışmanın geniş ve açık bir çatışmaya dönüşmeden, iki taraf arasında savaşa yol açmayacak bir durak olarak kalmasını amaçlayacağı yönünde.

Buna ilaveten yeni başkan önümüzdeki mart ayına kadar tüm karmaşıklıkları ile dış politikaya kendisini veremeyecek. Bu, yeni yönetimin kurulduğu, son şeklini aldığı, iç ve dış programlarının özelliklerinin netleştiği tarihtir. Bunlar, bir yönetim kurulması, diplomasiye yön verecek ekibin ve Pentagon'daki askeri yapının başında kimin olacağının seçilmesi gerektiği için Trump'ın başkanlığı kazanması durumunda daha açık görülecek komplikasyonlardır. Onun aksine Harris’in dönemi, Demokratların yönetim programının devamı olacağından, kendisi için işler daha az karmaşık olacaktır.

İran liderliğinin son haftalarda yükselen ve İran’ın misillemede acele etmemesi, askeri ve siyasi kurumdaki ilgili İranlı yetkililerin doğruladığı gibi, saldırı Tel Aviv tarafından belirlenen hedeflere ulaşmadığından, İsrail'in saldırısına karşı her türlü askeri eylemden veya yanıttan vazgeçme seçeneğine yönelme çağrısında bulunan sesleri susturmayı başardığı söylenebilir. Dolayısıyla, yanıt verme hakkına ve bunu kullanmaya bağlı kalma kararı nihai gibi görünüyor. Keza bu, İranlı tarafların daha önce ima ettiği herhangi bir pazarlık veya anlaşma sürecine ya da  bazı bölgesel ve uluslararası tarafların sunduğu tekliflere tabi değil gibi görünüyor. Söz konusu taraflar, İran’ın yanıt vermekten vazgeçmesi karşılığında Gazze ve Lübnan'da eş zamanlı olarak ateşkes sağlanması için çalışmayı teklif etmişlerdi. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın ifadesine göre Tahran'ın bu teklife karşı tutumu, Tel Aviv'in ateşkesi kabul etmesi halinde yanıtının  boyutunu küçültebileceği ve yoğunluğunu hafifletebileceği oldu.

ABD seçimleri sona erdi ve hiçbir adayın Ortadoğu'daki durumdan yararlanma ve bunu sandıkta kullanma imkanı kalmadı. Dolayısıyla İran'ın yanıtı için “geri sayımın” başladığı ve bilhassa İran yönetimi Beyaz Saray'a yerleşecek başkanın kişiliğiyle ilgilenmediği için önümüzdeki ayların iki taraf arasında daha “sıcak” geçebileceği söylenebilir. Zira ister Cumhuriyetçi ister Demokrat partilerin liderliğinde olsun Tahran ile Washington arasında yaşanan deneyim, Dini Lider'in onlarla güven inşa etme olasılığı üzerine bahse girmesine yardımcı olmuyor. Bu nedenle inisiyatif almayı, karar konusunda dizginleri eline almayı, İran karar alma merkezlerinde görülen tereddütleri “düşmanı cezalandırmanın ve ona sert bir darbe indirmenin gerekliliğini” vurgulayarak gidermeyi tercih etti. İran'a ve direniş eksenine yönelik her türlü saldırının sert ve yıkıcı bir yanıtla karşılık bulacağını” vurgulayarak çatışmanın kapılarını sonuna kadar açtı. Dini Liderin bu duruşu, Tel Aviv ile birlikte Washington’un, Tahran için birinci ve temel savunma hattını oluşturan Lübnan'daki Hizbullah'ın ortadan kaldırılmasında ısrar etmesi halinde, İran'ın pozisyonunu geliştirmeye ve gerilimi tırmandıracak daha fazla seçeneğe yönelmeye hazır olduğuna dair açık sinyaller taşıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Indepedent Arabia’dan çevrilmiştir.