Netanyahu, Trump ile gerçekleştirdiği 3 görüşmede ‘İran tehdidini’ ele aldı

TT

Netanyahu, Trump ile gerçekleştirdiği 3 görüşmede ‘İran tehdidini’ ele aldı

Netanyahu, Trump ile gerçekleştirdiği 3 görüşmede ‘İran tehdidini’ ele aldı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün (Pazar) yaptığı açıklamada, ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile son birkaç gün içinde üç kez görüştüğünü söyledi.

Ofisinden yapılan açıklamaya göre Netanyahu, ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile ‘İran tehdidini’ görüştü.

Açıklamada Netanyahu'nun şu sözlerine yer verildi: “Son günlerde ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile üç kez görüştüm... İran tehdidini ve yarattığı tehlikeyi tüm bileşenleriyle kendi gözlerimizle görüyoruz.”

Açıklamaya göre Netanyahu ve Trump ayrıca, ‘barış alanında İsrail için büyük fırsatları’ da ele aldı.

Bir kaynak bu görüşmelerin ‘İsrail ile ABD arasındaki güçlü ittifakı güçlendirmeyi amaçladığını’ belirtti.

Netanyahu, başkanlık seçimlerini kazanmasından saatler sonra çarşamba günü Trump ile bir telefon görüşmesi yaptı. Ofisinden yapılan açıklamada, ikilinin ‘İran'dan kaynaklanan tehditleri ele aldıkları ve İsrail'in güvenliği için birlikte çalışma konusunda mutabık kaldıkları’ belirtildi.

Trump bir önceki başkanlık döneminde (2016-2020), başta ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv'den Kudüs'e taşımak ve İsrail'in işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımak olmak üzere İsrail lehine birçok adım atmıştı.

Trump, ekim ayında yaptığı bir seçim mitingi konuşmasında İran ile savaşa girmek istemediğini açıklamıştı. Oyunu kullandıktan sonra gazetecilere verdiği demeçte ise “İran'a zarar vermek istemiyorum ama nükleer silahlara sahip olamaz” diyerek, Tahran'daki rejimi değiştirme çabalarını reddetti.

ABD'li yetkililerin suikast girişiminin engellendiğini açıklaması ve ABD Başkanı Joe Biden'ın İran'ı uyarmasının ardından Trump, İran'ın ekim ayı başında İsrail'e düzenlediği füze saldırısına cevaben İsrail'in ‘önce İran'ın nükleer programını vurması, gerisini sonra düşünmesi’ gerektiğini söyledi.

Analistler, Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün, ABD'nin Tahran ile dünya güçleri arasındaki nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından 2018'de uygulanmaya başlanan İran'a yönelik petrol yaptırımlarının daha sıkı uygulanması anlamına gelebileceğini söylüyor.

Trump başkanlık kampanyası sırasında Başkan Joe Biden'ın petrol ihracatına sert yaptırımlar uygulamama politikasının Washington'u zayıflattığını ve Tahran'ı cesaretlendirdiğini; petrol satmasına, fon toplamasına, nükleer çalışmalarını genişletmesine ve silahlı gruplar aracılığıyla nüfuzunu desteklemesine izin verdiğini söyledi.

Biden İran'la nükleer anlaşmayı müzakereler yoluyla canlandırmaya çalıştı, ancak yeni bir anlaşmaya varamadı. Trump bu konudaki çalışmaların yeniden başlatılması için çalışıp çalışmayacağı konusunda net bir açıklama yapmadı.

Trump ilk döneminde, İran ile dünya güçleri arasında 2015 yılında imzalanan ve ekonomik tavizler karşılığında Tahran'ın nükleer programını kısıtlayan nükleer anlaşmadan çekildikten sonra İran'a yeniden yaptırımlar uygulamıştı.

ABD yaptırımlarının 2018'de yeniden uygulanması İran'ın petrol ihracatını etkileyerek hükümet gelirlerini azalttı ve Tahran'ı vergileri arttırmak gibi adımlar atmaya ve yıllık enflasyonu yüzde 40'a yakın tutan büyük bir bütçe açığıyla yüzleşmeye zorladı.



İsrail’in önemli isimleri alışılmışın dışına çıkarak İran'a yönelik saldırıların durdurulmasını istedi

Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)
Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)
TT

İsrail’in önemli isimleri alışılmışın dışına çıkarak İran'a yönelik saldırıların durdurulmasını istedi

Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)
Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)

İsrail toplumunda Başbakan Binyamin Netanyahu'nun İran'a karşı başlattığı savaşı destekleyenler arasında neredeyse tam bir fikir birliği olmasına ve muhalefet partilerinin de bu savaşı desteklemesine rağmen, savaşın devam etmemesi konusunda uyarıda bulunan farklı sesler de çıkmaya başladı. Bu sesler, ABD'den savaşa katılmasını talep etmek yerine, savaşı sona erdirmek için bir yol bulmasını istiyor.

Bu seslerin başında gelenlerden biri de eski Başbakan Ehud Barak oldu. İsrail’de savunma bakanlığı, içişleri bakanlığı ve dışişleri bakanlığı gibi birçok önemli görevde bulunan Barak, ordunun genelkurmay başkanlığı görevini de üstlenmişti.

Şarku’l Avsat’ın Haaretz gazetesinden aktardığına göre Barak açıklamasında, “Bu savaş, ABD katılsa bile İran'ın nükleer programını ortadan kaldıramayacak, aksine Tahran'ı bu konuda çabalarını ikiye katlamaya itecek” değerlendirmesinde bulundu.

Sokaklarda, televizyon programlarında ve Netanyahu'nun İran'ın nükleer tehdidini ortadan kaldıracağına dair açıklamasında ‘coşkulu bir hava’ olmasını eleştiren Barak, “Bu kutlama zamansız ve gerçeklerden uzak” dedi.

fgtyuı
Dün Tel Aviv'in merkezinde sirenlerin çalmasının ardından otoyolda beton parçalarının arkasına sığınan İsrailliler (Reuters)

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in ‘kibirden kaçınılması ve gerçeklerin gerektirdiği alçakgönüllülüğün korunması gerektiği’ şeklindeki sözlerine övgüde bulunan Barak, “Biz gerçekten ağır, uzun ve acı verici bir sınavla karşı karşıyayız ve hepimiz bunu göğüslemeliyiz” ifadelerini kullandı.

Barak, İsrailli liderlerden ‘bu sınavı yönetirken mantıklı davranmalarını ve sorumluluklarını üstlenmelerini’ istedi.

ABD Başkanı Donald Trump, 2018 yılında, İsrail'in etkisiyle önceki nükleer anlaşmadan çekildiğinde, İran’ın nükleer silah geliştirmesine yaklaşık 18 ay kalmıştı.

Barak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İran’ın nükleer tesislerini hedef aldık ve diğer tesisleri ve üsleri de hedef alacağız. Ancak İran'ın nükleer silaha ulaşma kapasitesini birkaç haftadan fazla ertelemedik ve ertelemeyeceğiz. Çünkü ellerinde yaklaşık on bomba yapmak için gerekli ayrışmış madde var ve bunları nasıl kullanacaklarını biliyorlar. Yeni nesil tesisler yerin 800 metre derinliğinde inşa edildi.

‘Yıpratma savaşı’ uyarısı

Haaretz gazetesi, başyazısında savaşın devam etmesi ve bir yıpratma savaşına dönüşmesi, hedeflerinin değiştirilmesi ve rejimin devrilmesi düşüncesinin ortaya çıkması konusunda uyardı.

Söz konusu yazıda şu ifadeler yer aldı:

“İsrail, siyasi kazançlarının ne olduğunu kendisi belirlemeli. Stratejik hedef, Tahran'daki rejimi devirmek değil, İsrail sınırlarını korumaktır. Gazze'de acı verici bir savaşın devam ettiğini, Gazze'deki rehinelerin kaybolduğunu ve insani durumun kötüye gittiğini unutmamalıyız. Savaşlar bir amaç değildir ve daha geniş çaplı bir savaşa ya da uzun süreli bir yıpratma savaşına sürüklenmemeliyiz. İran halen askeri güce sahip ve savaşı bölgesel bir boyuta taşıyabilir.”

o90
Kudüs'te sirenlerin çalmasının ardından dün yer altı otoparkına sığınan İsrailliler (AP)

Öte yandan Hamas tarafından alıkonulan İsrailli rehinelerin aileleri de yakınlarının davasını gölgeleyen İran ile savaşın devam etmemesini istedi.

Cumartesi akşamı yaklaşık bin kişinin katıldığı, internet üzerinden yapılan toplantıda, geçtiğimiz hafta cenazeleri geri getirilen iki rehinenin anısına meşaleler yakıldı.

İç Cephe Komutanlığı'nın güvenlik talimatları nedeniyle haftalık toplantılarını bu kez video konferans şeklinde gerçekleştiren katılımcılar, rehineler arasındaki yakınlarının genel gündemden dışlanmasını reddettiklerini açıkladı.

Rehineler ve Kayıp Aileler Forumu'nun 7 Ekim saldırılarında öldürüldüğünü ve cesedinin Gazze'ye götürüldüğünü duyurduğu Lior Rudaeff’in kızı Noam Katz Rudaeff, “Sadece biz rehine ve kayıp aileleri değil, tüm ülke 617 gündür bilinmezlik karşısında korku içindeyiz” dedi.

Noam Katz Rudaeff, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rehineleri kamuoyunun gündeminde tutmak şimdi her zamankinden daha zor. Ekranlar manşetlerle dolu, ancak onların yüzleri neredeyse hiç görünmüyor.”

Rehinelerden biri olan Omri Miran'ın eşi Lishay Miran, ‘en cesur kararı alarak tüm rehineleri geri getirecek bir anlaşma imzalama’ çağrısında bulundu. Lishay Miran, “Başka cepheler olsa bile, dramatik ve belki de tarihi savaşlar olsa bile, kalplerimiz (sevdiklerimiz için) endişelenmekten vazgeçmiyor” ifadelerini kullandı.