İsrail, Filistin'i nasıl bir işgal laboratuvarına dönüştürdü?

Antony Loewenstein, İsrail'in Filistin işgaliyle savunma sanayisini nasıl geliştirdiğini ve küresel güvenlik ideolojisini dünyaya nasıl sattığını tüm detaylarıyla gözler önüne seriyor.

İsrail ordusu, Gazze işgaline Necef Çölü'nde inşa ettiği "maket Gazze şehrinde" tatbikatlar düzenleyerek hazırlandı (AP)
İsrail ordusu, Gazze işgaline Necef Çölü'nde inşa ettiği "maket Gazze şehrinde" tatbikatlar düzenleyerek hazırlandı (AP)
TT

İsrail, Filistin'i nasıl bir işgal laboratuvarına dönüştürdü?

İsrail ordusu, Gazze işgaline Necef Çölü'nde inşa ettiği "maket Gazze şehrinde" tatbikatlar düzenleyerek hazırlandı (AP)
İsrail ordusu, Gazze işgaline Necef Çölü'nde inşa ettiği "maket Gazze şehrinde" tatbikatlar düzenleyerek hazırlandı (AP)

Minerva'nın Baykuşu bu hafta zulmün hiç bitmediği Ortadoğu semalarında kanat çırpıyor. Bu yolculukta, Yahudi gazeteci Antony Loewenstein'ın Filistin Laboratuvarı: İsrail İşgal Teknolojilerini Dünyaya Nasıl İhraç Ediyor? başlıklı çarpıcı eseri bize rehberlik edecek. 

Loewenstein'ın 2023'te yayımlandığında dünyada ses getiren kitabı, Metis Yayınları etiketiyle Türkiye'de de kitapçı raflarına ulaştı. 

Dünyanın en büyük işgal devleti İsrail'in Filistin topraklarında test ettiği baskı ve kontrol mekanizmalarını, bu acımasız teknolojileri nasıl bir küresel ihracat ürününe dönüştürdüğünü gözler önüne seren çalışma, yalnızca Filistinlilere uygulanan zulmü değil, İsrail'in işgal politikalarının dünyanın dört bir yanındaki otoriter rejimlere ilham kaynağı olma sürecini de deşifre ediyor.

Hamas'ın 7 Ekim 2023'te düzenlediği Aksa Tufanı operasyonunun İsrail'de şok dalgası yarattığına işaret eden Avustralyalı-Alman gazeteci, "Yahudi devleti, geçtiğimiz elli yıl içinde eşi benzeri görülmemiş bir basiretsizliğe, korkuya ve öfkeye kapıldı" diye yazıyor. İsrail'in "teknolojik üstünlüğünün kibri ve gözetim araçlarının nüfuz edilemez olduğuna duyduğu inançla" hareket ettiğini belirten Loewenstein, şöyle devam ediyor: 

İsrail'in Gazze'yi tel örgüler, İHA'lar ve dinleme cihazlarından oluşan bir sistemle kuşatması Filistinlilerin bu hapis haline boyun eğeceği yanılgısına dayanıyordu hep.

Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'de neredeyse 20 yıl muhabirlik yapan, 2016-2020'de de Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan deneyimli gazeteci, İsrail işgalinin Filistinliler üzerindeki etkisini içeriden bir gözle yazıyor:

Bu süreçte İsrail polisinin Filistinlileri nasıl sürekli taciz ettiğine ve aşağıladığına tanık oldum. Yahudi olmayanlar için işgalin günlük rutini baskıdan ibaretti. Bir Yahudi olarak benim adıma yapılanlardan utanç duydum.

Filistin Laboratuvarı, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) tüm medya organlarını ve yazarları sansüre tabi tuttuğunu, bu denetimden sorumlu Tuğgeneral Ariella Ben Avraham'ın 2020'de görevinden ayrılıp casus yazılım Pegasus'u üreten NSO Group'ta çalışmaya başladığını hatırlatarak, İsrail'in dünyaya sattığı "Ortadoğu'nun göbeğinde başarılı bir demokrasi" imajının gerçeği yansıtmadığını vurguluyor. 

İsrail tarihi: 1967 öncesi ve sonrası

Loewenstein, İsrail tarihini 1967 öncesi ve sonrası olarak iki döneme ayırıyor. 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan önce, en azından retorikte İsrail'in baskıya karşı tavır takındığını belirten gazeteci, 1963'teki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) oturumunda dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Golda Meir'in Güney Afrika'daki apartheid uygulamasına karşı açıklamalarını hatırlatıyor. 

Peki Arap-İsrail savaşı sonrasında ne değişti? Loewenstein, Soğuk Savaş ve sonrasındaki siyasi dönüşümle birlikte İsrail'in Gazze, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'ndeki işgalini hızlandırarak hem muharebe deneyimi kazandığına hem de askeri teknoloji sanayisini geliştirmeye başladığına dikkat çekiyor. Özellikle İsrail'in Sovyetler Birliği ve müttefiklerine karşı ABD liderliğindeki Batı ülkeleriyle işbirliği yapmasının, Washington-Tel Aviv hattındaki dayanışmayı daha da güçlendirdiği belirtiliyor. 

gbrhtyju
İsrail ordusunun tatbikatlarını düzenlediği "maket Gazze" 45 milyon dolara mal oldu (AP)

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, İsrail'in 1936-1979'da Nikaragua'yı yöneten Somoza ailesine son ana kadar silah desteği sağlaması. 1980'lerde Sandinistalar yönetimi ele geçirdiğinde ve dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, Orta Amerika'da komünizmle savaşı başlattığında, Tel Aviv de Washington destekli kontralara silah tedariki yaptı. 

Loewenstein, kontralara gönderilen AK-47'lerin bir kısmının 1982'deki Lübnan Savaşı'nın ardından İsrail'in el koyduğu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) silahları olduğuna işaret ediyor. Kitapta, Tel Aviv ve Washington arasındaki işbirliğinin Orta Amerika'dan Lübnan, Afganistan ve Afrika'ya kadar nasıl kademeli şekilde genişlediği tüm detaylarıyla paylaşılıyor. 

"Tel Aviv yönetimi, 11 Eylül sonrasında işgali paraya çevirdi"

Soğuk Savaş döneminin ardından 1990'larda dış savunma alanındaki pozisyonunu koruyan İsrail, 11 Eylül 2001'deki saldırılarla "işgali paraya çevirmek" için daha fazla imkan buldu:

11 Eylül 2001'de New York ve Washington'da gerçekleşen terör saldırıları, İsrail'in savunma sanayisinin gücüne güç katmış, Yahudi devletinin onlarca yıldır sürdürdüğü terörle mücadeleyi de uluslararası bir boyuta taşımıştı.

Loewenstein, Tel Aviv yönetiminin "ticari kurnazlığını tüm dünyaya satmayı başardığını" belirterek, hem 2004 Atina Olimpiyatları hem de 2008 Pekin Olimpiyatları'nda güvenlik için İsrailli şirketlerle anlaşıldığına dikkat çekiyor. ABD'nin "terörle savaş" politikasıyla birlikte İsrail'in güvenlik ve askeri teknoloji alanındaki "uzmanlığı ve ekipmanları, hemen her türden güvenlik sorununa standart bir yanıt niteliği" kazandı. 

İsrail üretimi silahlar her yerde

Loewenstein, 1986 tarihli bir CIA raporuna atıfta bulunarak, Amerikan istihbaratının İsrail'in insansız hava aracı (İHA) ve diğer hava saldırı araçlarındaki teknolojik atılımlarını yakından takip ettiğini; Pakistan, Hindistan, Afganistan, Suriye ve Güney Kore gibi ülkelerin bu silahları satın almayı planladığını yazıyor. Ayrıca BM'nin 2015'te yayımladığı raporda, İsrail silahlarının Güney Sudan'daki iç savaşta nasıl kullanıldığı da ortaya konuyor. 

xz uk
Loewenstein, İsrail'in Filistin'i laboratuvar haline getirip, işgali bir küresel devlet modeli olarak dünyaya nasıl sattığını kapsamlı bir araştırmayla ortaya koyuyor (@antloewenstein/Instagram)

Bunlara ek olarak İsrail'in, Sri Lanka'nın kuzeyi ve doğusunda Tamillerin çoğunlukta olduğu bölgelerde Sinhali anklavları kurulmasını desteklediği gibi, Myanmar'da Rohingyalara karşı etnik temizlik yürüten rejime destek olduğu ifade ediliyor.

Tahmin edilebileceği gibi ABD-Meksika sınırındaki gözetleme ve kamera sistemleri de İsrail üretimi. 

Savaşta kullanılan İHA'lar mültecileri gözetliyor 

Kitapta, İsrail menşeli İHA'ların Akdeniz'de mültecileri gözetlemek amacıyla kullanıldığına da dikkat çekiliyor. Bunlardan biri de kurucuları arasında eski İsrail Başbakanı Şimon Perez'in de yer aldığı Israel Aerospace Industries üretimi Heron İHA'lar. Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birimi'nin (Frontex) mülteci trafiğini denetlemek amacıyla uçurduğu bu drone'lar, Almanya tarafından Afganistan'da Taliban militanlarına karşı da kullanılmıştı.

Loewenstein, İsrail'in ABD'deki ekonomik ve askeri faaliyetlerini inceleyen araştırmacı Şin Hever'in kendisiyle paylaştıklarını şöyle aktarıyor:

İHA'lar kimseyi kurtaramaz sadece fotoğraf çekebilir. (...) İHA operatörü delik bir mülteci botu gördüyse devriye gemisine haber vermekte acele etmeyebilir, gemi de bölgeye o kadar geç gelir ki kurtaracak kimse kalmaz. İHA'ların sahil güvenlik için teknolojik anlamda bir gelişme olmasının asıl sebebi ve diğer yöntemlerden başlıca farkı, onlara mültecilerin boğulmasına izin verme seçeneğini sunması.

"Otomatikleştirilmiş Apartheid"

İsrail silah sanayisinin kolları Çin'e kadar uzanıyor. Birleşik Krallık merkezli Af Örgütü'nün geçen yıl yayımladığı "Otomatikleştirilmiş Apartheid" adlı raporda, İsrail'in işgal altında tuttuğu Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e kurduğu kamera sistemlerinin, Çin'in Uygur azınlığa yönelik kullandığı gözetleme teknolojilerini üreten Hikvision tarafından tasarlandığı ortaya konmuştu. 

Ayrıca İsrail'le Batı Şeria'yı ayıran uzun duvarı inşa eden İsrailli Magal Security Systems firması, Çin'deki birçok havalimanındaki kamera sistemlerini de kurmuştu. Kitapta, iki ülke arasındaki işbirliğinin Soğuk Savaş sonunda yeşermeye başladığı hatırlatılıyor. 1989 Tiananmen Meydanı olaylarının ardından pek çok ülke Pekin'e silah ambargosu uygularken, Tel Aviv satışları sürdürmüştü.

Filistinliler sosyal medyadan siliniyor

Loewenstein, Tel Aviv yönetiminin baskısı ve firmaların İsrail yanlısı tutumu nedenyile son 10 yıldır Facebook, Twitter, Instagram, YouTube ve TikTok gibi platformlarda Filistinlilerin bakış açısını ön plana çıkaran ve Yahudi devletini eleştiren paylaşımların sistematik şekilde engellendiğini gösteriyor. 2021'de Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinlilerin evlerinin İsrail tarafından yıkıldığı görüntülerden, Filistinli aktivistlerin paylaşımlarına kadar birçok gönderi sansürleniyor. Sosyal medya devleriyse her seferinde bunu reddediyor. 

zxcdfvg
İsrail askerlerinin "mini Gazze" adını verdiği maket şehirde 500'e yakın bina var (AP)

"Bu meselelerin hiçbiri büyük teknoloji firmalarının canını sıkmışa benzemiyordu" diyen Loewenstein, Google ve Amazon'un her şeye rağmen İsrail'deki projelere yatırımlarını artırdığına dikkat çekiyor ve ekliyor: 

Farklı farklı platformlarda iletişim kurmanın alternatif yolları bulunmadan ve Facebook, Google ve diğer büyük teknoloji firmalarının gizlice belirlediği taraflı kurallar reddedilmeden, Filistinlilerin ve diğer dışlanmış grupların adalete veya adil erişim hakkına kavuşması mümkün olmayacak.

Filistin: Milyonlarca insanla dolu bir laboratuvar

İsrail, dünyanın ilk 10 silah tüccarından biri konumunda. Loewenstein, İsrail silah sektörünün son ürünlerini işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'nde deneyerek nasıl bu sanayinin geliştirildiğini birçok çarpıcı detayla ve kapsamlı bir araştırmayla ortaya koyuyor. 

Etnik milliyetçi bir devlet modeliyle İsrail, kendi askeri sanayisini geliştirirken, Gazze işgailini ticarileştirerek hem ideolojik bir model hem de bir gelir kapısı haline getiriyor:

Filistin, İsrail'in imalathanesi: hemen yanı başında işgal altında bir ulus İsrail'e en isabetli ve başarılı hakimiyet yöntemlerini geliştirmesi için milyonlarca zapt edilmiş insanla dolu bir laboratuvar sunuyor adeta.

Antony Loewenstein - Filistin Laboratuvarı: İsrail İşgal Teknolojilerini Dünyaya Nasıl İhraç Ediyor?
İngilizceden çeviren: Özlem Özarpacı, 297 s., 2024, Metis Yayınları



Gazzelilerin talepleri ile Hamas'ın stratejik hesapları arasında Gazze’de ateşkes anlaşması

Gazze şehrindeki derme çatma bir kampta yerinden edilen Filistinliler, 31 Aralık 2024 (AFP)
Gazze şehrindeki derme çatma bir kampta yerinden edilen Filistinliler, 31 Aralık 2024 (AFP)
TT

Gazzelilerin talepleri ile Hamas'ın stratejik hesapları arasında Gazze’de ateşkes anlaşması

Gazze şehrindeki derme çatma bir kampta yerinden edilen Filistinliler, 31 Aralık 2024 (AFP)
Gazze şehrindeki derme çatma bir kampta yerinden edilen Filistinliler, 31 Aralık 2024 (AFP)

Salim er-Reyyis

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah ve Han Yunus şehirlerinin batı kıyısı boyunca oraya buraya kurulmuş derme çatma çadırlar arasında ve yollarda yerinden edilen insanlar oturuyor. Yaptıkları günlük sohbetlere, Hamas ve İsrail arasında Katar, Mısır ve ABD’nin himayesinde yaklaşık bir aydır süren ve halen bir anlaşmaya varıldığı duyurulmayan müzakerelerle ilgili son gelişmeler ve medyaya sızan az sayıdaki haber hâkim. İsrail'in kendilerine karşı sürdürdüğü soykırımdan, kaybettiklerinin anılarından ve İsrail ordusunun kendilerini zorla yerlerinden ettiği ve savaşın üzerinden 14 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen geri dönmelerini engellediği evlerine dönmeyi ne kadar çok istediklerinden ve özlemlerinden bahsediyorlar.

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump'ın geçtiğimiz kasım ayındaki seçim zaferinin ardından bu ay göreve başlaması beklenirken Hamas ve İsrail arasında Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuğunda, Katar’da ve Mısır’da yapılan görüşmelerle yeni bir müzakere turu başladı.

Müzakereler sırasında Katar, Hamas'ın bu makalenin yayınlandığı ana kadar İsrail'den daha fazla bağlı kaldığı müzakerelerin gidişatı hakkında gizlilik ve bilgi sızdırmama şartını koştu. Ancak yaklaşık bir ay süren müzakerelerin ve medya spekülasyonlarının ardından, savaşı sona erdirecek anlaşma veya esir değişimini tamamlayacak bir ateşkes ilan edilmedi.

Basına sızan bilgilere göre Hamas ve İsrail arasında devam eden müzakerelerin merkezinde iki taraf arasında bir esir takası anlaşmasına varılması yer alıyor. Anlaşmanın ilk aşamalarında serbest bırakılacak mahkûmların sayısı ve niteliği, ateşkes, yerlerinden edilen kişilerin evlerine dönmesi ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin iç kesimlerinden çekilmesi gibi konular üzerinde anlaşmazlık yaşanıyor.

Hem İsrail hem de Hamas müzakerelerde kendi taleplerini dile getiriyorlar. Öncelikle Filistin direnişini sona erdirmeye, silahlarını teslim etmelerini sağlamaya ve Hamas'ın Gazze Şeridi’nde yeniden iktidara gelmesini engellemeye odaklanan İsrail hükümeti, Hamas'la bir takas anlaşması yapılmasını ve rehinelerin sağ salim geri dönmesini isteyen Hamas'ın elindeki İsrailli rehinelerin ailelerinin taleplerini görmezden geliyor.

Hamas Hareketi ise rehineleri sadece İsrail hapishanelerinde tutulan çok sayıda Filistinli tutuklunun, özellikle de yaşlı, hasta ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış tutukluların serbest bırakılması karşılığında iade etmeyi şart koşuyor. Hamas, rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ateşkes, savaşın sona ermesi, İsrail ordusunun Gazze’nin iç kesimlerinden çekilmesi, sınır kapılarının açılması ve son raporlarda yüzde 70'inden fazlasının yıkıldığı belirtilen Gazze Şeridi'nin, birçok uluslararası kurum ve kuruluşa göre on yıldan fazla sürecek olan yeniden inşasını talep ediyor.

Peki, ya kendilerini yazın sıcağından, kışın soğuğundan ve yağmurundan korumayan çadırlarda kalmak zorunda olan yerinden edilen Gazzelilerin talepleri ne olacak? İsrail'in soykırım savaşının kurbanlarının ailelerinin talepleri ne olacak? Gazze'deki Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan son verilere göre ölü sayısı 45 bini aşarken, 10 binden fazla insan halen kayıp ve akıbetleri bilinmiyor. İşlerini, evlerini, hayatlarını ve istikrarlarını kaybeden ve hala bombardıman altında, her an öldürülme riskiyle karşı karşıya olanların talepleri ne olacak? Savaşın başında tedavi, eğitim ya da güvenlik için seyahat etmek zorunda kalan ve ayrılışlarının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen geri dönemeyen yurt dışındaki Gazzeliler ne olacak?

Yerlerinden edilenler ve İsrail'in soykırım savaşından sağ kurtulanlar, esirlerin serbest bırakılması şartına bağlı kalınması karşılığında, katliamı ve yıkımı durduracak bir çözüme ulaşılmadan müzakerelerin haftalardır devam etmesi karşısında duydukları şaşkınlığı dile getirdiler.

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yer alan Gazze şehrinden yerinden edilen Mahmud Yunus ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'tan yerinden edilen komşusu Bekir Mahmud, güvenli insani bölge olarak belirlenmesine rağmen, İsrail ordusunun Filistinlileri katlettiği Han Yunus'un batısındaki Mevasi bölgesinde çadırlarının karşısında oturup, günlerinin büyük bir bölümünü Hamas ve İsrail arasında süren müzakerelerdeki son gelişmeler hakkında konuşarak geçiriyorlar. Her ikisi de basına sızan bu bilgiler çerçevesinde aileleriyle birlikte yerlerinden edilmeleri sırasında yıkılan evlerine geri dönmek için bir anlaşmaya varılmasını umuyorlar.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’den aktardığına göre Mahmud Yunus (51), bir yılı aşkın bir süre önce ailesiyle birlikte kaçmak zorunda kaldığını, birkaç gün içinde geri döneceğini düşündüğünü, ancak devam eden savaş ve İsrail ordusunun Gazze’nin güneyi ile kuzeyi arasına Netzarim Koridoru’nu inşa etmesi ve bölgeye konuşlanması nedeniyle geri dönemediğini söyledi. Yunus, “Bunun bu kadar uzun süreceğini bilseydim, evimden ayrılmazdım. Çocuklarım ve eşimle birlikte evimde kalırdım. Önce çalınan, sonra da bombalanıp yıkılan evimden çok uzaklara gitmezdim” ifadelerini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Gazze'deki çadırının dışında yemek pişiren Filistinli bir çocuk, 31 Aralık 2024 (AFP)

Yunus’un Gazze'nin güneybatısındaki Tel el-Heva Mahallesi’nde bulunan evinin altında bir bakkal dükkânı vardı. Bu dükkân kendisinin ve ailesinin ekmek teknesiydi. Evinin ve iş yerinin yıkılmasıyla iş yerini, mallarını ve veresiye defterlerini kaybetti. Kendi ifadesiyle ‘kara gün’ için biriktirdiği bir miktar parayla kendini bir çadırda otururken buldu. Ancak o ‘kara gün’ haftalara, aylara ve bir yılı aşkın bir süreye dönüştü. Artık çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamaz olmuştu. Bu yüzden, yerinden edilenler için alınan gıda yardımlarından pazarda bulunan bazı gıda maddelerini satmak için çadırının önünde bir tezgâh açtı.

Savaşın durduğunun açıklanacağı umuduyla her gün haberleri takip ettiğini belirten Yunus, yıkılan evinin enkazına geri dönebilmek ve yeniden inşa sürecinin bir parçası olarak hayatını yeniden kurmak üzere çalışabilmek için savaşın sona ermesini sabırsızlıkla beklediğini söyledi. Yunus, “Ölümün ve yıkımın durmasından ve evimizi yeniden inşa edip hayatımıza devam edebilmemiz ve çocuklarımızın okullardaki ve üniversitelerdeki eğitimlerini tamamlayabilmeleri için hiçbir koşul olmaksızın geri dönebilmemizden başka bir şey istemiyorum” diyor.

Bekir Mahmud ise (46) komşusunun sözlerine katıldığını belirterek, savaş sırasında yıkılan evlerin yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Eskiden müteahhit olduğunu söyleyen Mahmud, “Evimi ve işimi kaybettim. Savaşta kimse bir şey inşa edemez, sadece ölüm ve yıkım olur. Evi yeniden inşa edebileceğimize ve işlerimizi de yeniden kurabileceğimize dair umudum var. İnsanlar maddi olarak tükenmiş durumda. Hiç kimse kendi imkanlarıyla evlerini yeniden inşa edemiyor. Biraz parası olan insanlar o parayı da çadıra ve yiyeceğe harcadı. Fiyatlar çok yüksek. Yeniden inşa olmazsa yavaş bir ölüm cezasına mahkûm edileceğiz” ifadelerini kullandı.

Günlük haberleri takip eden Mahmud, müzakerelerin, rehinelerin serbest bırakılması koşuluna bağlı kalınması karşılığında ölümü ve yıkımı durduracak bir çözüme ulaşılmadan haftalardır devam etmesi karşısında duyduğu şaşkınlığı ifade etti. Kimsenin özgürlüğünü kazanmasına karşı olmadığını vurgulayan Mahmud, “Esirlerin de özgürlük hakkı var, ancak yıkımın, ölümlerin ve devam eden katliamların acısını çeken ve bunlarla karşı karşıya gelen sadece biziz, müzakereciler değil. Savaştan sonra vereceğimiz bir milyon savaşımız daha var. Nasıl geri döneceğiz, hayatlarımızı nasıl yeniden kazanacağız, okulları ve üniversiteleri yıkılan çocuklarımızın eğitimleri nasıl sürdüreceğiz, evimizi yeniden inşa etme hakkını nasıl elde edeceğiz, elektrik, su, kanalizasyon, sokaklar ve diğerleri gibi temel hizmetleri nasıl alacağız gibi tüm bu bireysel savaşlar halen biz yerinden edilmiş insanları bekliyor” diye konuştu.

Yerinden edilen Gazzelilerin basit temel ihtiyaçlarını ve taleplerini ifade etme biçimleri, müzakerelerde Hamaslı yetkililer tarafından temsil edilen Filistinli müzakerecilerinkinden farklı.

Yerinden edilmiş Gazzelilerin basit temel ihtiyaçlarını ve taleplerini ifade etme biçimleri, müzakerelerde Hamaslı yetkililer tarafından temsil edilen Filistinli müzakerecilerinkinden farklı. Hamas Hareketi, kendi açısından stratejik siyasi taleplerini dile getirmeye ve Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları üyelerinin 7 Ekim 2023 tarihinde Gazze Şeridi'nin doğu sınırında İsrail’e saldırıp elde edilen verilere göre 100'den fazla İsrailliyi kaçırmasının ardından, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetinin Gazze Şeridi'ne karşı soykırım savaşı başlamasından bu yana İsrail'in saldırıları ve uzlaşmazlığı karşısında mümkün olduğunca uzun süre hem siyasi hem de askeri olarak  kararlı bir tutum sergilemeye devam etti.

İsrail, geçtiğimiz yılın ocak ayında Sümeyye Abdunebi’nin (44) evini bombaladı. Saldırı sonucu Sümeyye’nin ailesinden bazıları hayatını kaybetti, aralarında bacağından ağır yaralanan 12 yaşındaki oğlunun da bulunduğu bazı aile fertleri yaralandı. İsrail ordusu geçtiğimiz mayıs ayında Refah'ı işgal edip Mısır'la olan kara geçişini kontrol altına almadan önce tedavi için oğluyla birlikte Mısır'a gitmişti. Diğer üç çocuğu ise Gazze'nin orta kesimlerindeki bir çadırda babalarıyla birlikte kalmaya devam etti.

Al Majalla’ya yaptığı açıklamada oğlunun Mısır'daki hastanelerde tedavi ve iyileşme sürecini tamamladığını ve artık orada bulunmalarının haklı bir gerekçesi kalmadığını söyleyen Sümeyye, geçtiğimiz ekim ayından önce geri dönmeleri gerektiğini, ancak sınır kapısının kapanması nedeniyle çocuğuyla birlikte tek başına küçük bir daire kiralamak zorunda kaldığını belirtti. Diğer çocuklarının ve eşinin aklından çıkmadığını söyleyen Sümeyye, “Ben uzaktayken onlara bir şey olmasından ve yanlarında olamamaktan korkuyorum. Tek düşündüğüm nasıl tekrar bir araya gelebileceğimiz, oğlumla Gazze'ye nasıl geri dönebileceğimizi düşünüp duruyorum” dedi.

Bir ev kiralamış olmasına rağmen, halen bavullarını boşaltmadıklarını belirten Sümeyye, “Burada olmak istemiyorum, savaşın bitmesini ve Gazze'ye geri dönebilmeyi istiyorum. Her gün haberleri takip ediyorum, bir haber bekliyorum. Umarım Refah Sınır Kapısı açılır ve geri dönebiliriz. Yorulduk. Ne yolculuk yapabilecek ne de masrafları karşılayabilecek gücümüz var” ifadelerini kullandı.