Yaklaşan tehlike nükleer savaş: Yeni bir silahlanma yarışı başladı

Amerikan ordusu, nükleer başlık ateşleyebilen M65 topunu 1953'te Nevada'daki özel bölgede test etmişti (Reuters)
Amerikan ordusu, nükleer başlık ateşleyebilen M65 topunu 1953'te Nevada'daki özel bölgede test etmişti (Reuters)
TT

Yaklaşan tehlike nükleer savaş: Yeni bir silahlanma yarışı başladı

Amerikan ordusu, nükleer başlık ateşleyebilen M65 topunu 1953'te Nevada'daki özel bölgede test etmişti (Reuters)
Amerikan ordusu, nükleer başlık ateşleyebilen M65 topunu 1953'te Nevada'daki özel bölgede test etmişti (Reuters)

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian'da yer alan analizde, dünyada "yeni bir nükleer silahlanma yarışının" başladığı yazılıyor.  

Amerikan uluslararası ilişkiler uzmanı Jessica Mathews'ün kaleme aldığı "Yeni bir nükleer silahlanma yarışı başlıyor. Bir öncekinden çok daha tehlikeli olacak" başlıklı yazıda Çin, ABD ve Rusya'nın nükleer silah geliştirme faaliyetlerine odaklanılıyor. 

Yazıda, ABD ve Sovyetler Birliği arasında 1987'de imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması (INF) sayesinde, iki ülkenin elindeki yaklaşık toplam nükleer silah sayısının 60 binden 11 bine indirildiğine işaret ediliyor.  

Ancak Şubat 2019'da dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Rusya'nın anlaşmayı ihlal ettiğini savunarak INF'den çekildiklerini duyurmuştu.   

İki ülke arasında nükleer silahların kontrolüne dair diğer bir önemli adım da Anti-Balistik Füze Antlaşması'yla atılmıştı. 1972'de imzalanan, nükleer başlıklı balistik füze sistemlerinin sınırlandırılmasını öngören anlaşma 30 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra ABD'nin çekilmesiyle 2002'de sonlanmıştı.

ABD'nin Sovyetler Birliği'yle 1991'de, Rusya Federasyonu'yla 1993'te imzaladığı Stratejik Silahların Azaltılması anlaşmalarının (START 1 ve START 2) devamı niteliğindeki Yeni START Antlaşması'nın süresi de 2026'da dolacak. 2010'da imzalanan Yeni START Antlaşması, Rusya ve ABD'nin konuşlandırdığı stratejik nükleer savaş başlıklarının sayısını 1550'yle; rampaların ve nükleer kapasiteli ağır bombardıman uçaklarının sayısını da 800'le sınırlandırıyor. 

Analizde, bu anlaşmanın yenilenmemesi ihtimaline dair şu ifadelere yer veriliyor: 

ABD ve Rusya, yarım yüzyıldan beri ilk kez nükleer cephanelikleri üzerinde hiçbir kısıtlama olmadan hareket edecek.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in eylülde nükleer silah kullanımı doktrininde değişikliğe gitmesi de endişeleri artırmıştı. Kremlin, nükleer güce sahip olmayan bir devletin, nükleer güce sahip bir devletin desteğiyle Rusya'ya saldırmasını "ortak saldırı" diye nitelendirileceğini duyurmuştu. Ayrıca Belarus'a saldırı durumunda da Rusya'nın nükleer silah kullanabileceği bildirilmişti. 

Washington merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın bir dönem başkanlığını da yapmış olan Mathews, nükleer silahlanma yarışının Çin son dönemdeki girişimleriye hızlandığını belirtiyor. 

Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu'nun verilerine göre bu yıl itibarıyla Çin'in elinde yaklaşık 500, ABD'de 3 bin 708, Rusya'da ise 4 bin 380 nükleer savaş başlığı var. Mathews, Pekin yönetiminin Washington ve Moskova'yla rekabet edebilmek için bu sayıyı 2035'e kadar 1500'e çıkarmayı hedeflediğini yazıyor. 

Diğer yandan Amerikan basınında eylülde çıkan haberlerde, Çin'in geliştirdiği "Zhou" sınıfı nükleer denizaltının battığı öne sürülmüştü. Wall Street Journal'ın (WSJ) haberinde, Wuhan'da demirleyen geminin mayıs veya haziran başında battığı iddia edilmişti. Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa "olayla ilgili bilgi sahibi olunmadığı" savunulmuştu.

Üç ülkenin de nükleer silah cephaneliğini farklı şekillerde modernize ettiğine dikkat çekilen analizde şu değerlendirmeler paylaşılıyor: 

Büyük güçler arasındaki gerilim Soğuk Savaş sonrası dönemde en yüksek seviyeye ulaşmışken, yeni bir nükleer silahlanma yarışı başlıyor. Bu yarış ilkinden çok daha tehlikeli olacak. Artık Çin'in de dahil olduğu üç taraflı bir yarış sözkonusu ve iki taraflı mücadeleden çok daha fazla istikrarsızlık yaratacak. 

Independent Türkçe, Guardian, Wall Street Journal, BBC



Yapay zeka kullanan Rubio taklitçisi dışişleri bakanlarıyla iletişime geçti

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (EPA)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (EPA)
TT

Yapay zeka kullanan Rubio taklitçisi dışişleri bakanlarıyla iletişime geçti

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (EPA)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (EPA)

Reuters'ın dün gördüğü bir diplomatik telgraf, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yu taklit etmek için yapay zeka sesi kullanan bir kişinin, geçen ay ABD'nin en üst düzey diplomatı olduğunu iddia ederek üç dışişleri bakanı ve iki ABD yetkilisiyle temasa geçtiğini gösterdi.

Telgrafa göre, şahıs haziran ayı ortalarında, mesajlaşma uygulaması Signal üzerinden bakanlar, bir ABD eyalet valisi ve bir Kongre üyesi ile temasa geçmiş ve en az ikisi için sesli mesaj bırakmıştır. Bir seferinde de hedefi Signal üzerinden iletişim kurmaya davet eden bir kısa mesaj gönderilmiştir.

Telgrafta şu ifadeler yer aldı: “Sahtekar muhtemelen yapay zeka ile üretilmiş metin ve sesli mesajları kullanarak hedeflenen kişileri manipüle etmeye ve bilgi ya da hesaplara erişim sağlamaya çalışıyor.”

Bu girişimi ilk haber yapan Washington Post gazetesi oldu.

İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “Dışişleri Bakanlığı bu olaydan haberdar ve şu anda bir soruşturma yürütüyor” dedi.

Yetkili, “Bakanlık, bilgilerini koruma sorumluluğunu ciddiye alıyor ve gelecekteki olayları önlemek amacıyla bakanlığın siber güvenlik duruşunu iyileştirmek için sürekli adımlar atıyor” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı'nın 3 Temmuz tarihli telgrafı tüm diplomatik ve konsolosluk misyonlarına gönderildi ve personelin yabancı ortaklarını sahte hesaplar ve taklitçilik konusunda uyarması önerildi.

Bakanlık, “Bu kampanyadan Bakanlığa yönelik doğrudan bir siber tehdit söz konusu değildir, ancak hedeflenen kişilerin bilgilerinin ele geçirilmesi halinde üçüncü bir tarafla paylaşılan bilgiler risk altında olabilir” uyarısında bulundu.

Ne telgrafta ne de ABD'li yetkililer olayla ilgili bir şüpheli tanımlamadı, ancak telgrafta nisan ayında Rusya bağlantılı bilgisayar korsanları tarafından Doğu Avrupa'daki düşünce kuruluşları, aktivistler ve muhaliflerle eski Dışişleri Bakanlığı yetkililerini hedef alan ikinci bir hackleme girişimine atıfta bulunuldu.