İsrail hedeflerinin hesapları ve Hizbullah’ın rolü

Lübnan, uzun ve önemli bir senaryoda bir virgül, projeler arasındaki tehlikeli çatışmada sadece bir arena olarak mı kalacak, yoksa aktörler arasında bir aktör mü olacak?

İtfaiyeciler, İsrail'in 15 Kasım'da Sur şehrine düzenlediği hava saldırısının sonucu çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
İtfaiyeciler, İsrail'in 15 Kasım'da Sur şehrine düzenlediği hava saldırısının sonucu çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
TT

İsrail hedeflerinin hesapları ve Hizbullah’ın rolü

İtfaiyeciler, İsrail'in 15 Kasım'da Sur şehrine düzenlediği hava saldırısının sonucu çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
İtfaiyeciler, İsrail'in 15 Kasım'da Sur şehrine düzenlediği hava saldırısının sonucu çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)

Refik Huri

En tehlikeli savaş türleri sahada sonuçlandırılamayan, siyasi çözümle durdurulması kolay olmayan savaşlardır. Lübnan, İslami direnişin iç cephenin durumu dikkate alınmaksızın, bölgesel stratejik nedenlerden ötürü savaş kararını tekeline alması konusundaki keskin anlaşmazlıkların ortasında, İsrail'in büyük vahşetinin eşlik ettiği böyle bir savaşla karşı karşıya bulunuyor. Bu, açıklanan hedeflerinin uzun olmasını gerektirdiği bir savaş, ancak eski ABD savunma bakanı Robert Gates'in dediği gibi “bir savaş başlattığınızda öngörülemez hale gelir.” Çatışmaların ortasında, her iki tarafının da zafere sadece bir saat uzaklıkta olduğunu hayal ettiği bir savaşı durdurmanın hiçbir yolu yoktur. Binyamin Netanyahu, savaşı “Ortadoğu'yu değiştirmek için bir fırsat” olarak görüyor ve “ahtapotun kollarını tasfiye ederken, aynı zamanda başı olan İran'ı vurmaktan” bahsediyor. Omurgasını Hizbullah’ın oluşturduğu direniş ekseniyse, bölgenin geleceğinin kendisine ait olduğuna inanıyor. Eksenin lideri Dini Lider Ali Hamaney “ümmeti direnmekle görevlendiriyor.” Ateşkes sağlamaya çalışan herkes, yalnızca Hizbullah'ın Lübnan cephesini Gazze cephesine bağlama ısrarına değil, aynı zamanda İsrail'in ayrıntılı ve kabul edilmesi imkânsız ateşkes koşullarına, Hizbullah'ın açıklanmayan, ateşkes sonrasında ele alınacak şartlarına çarpıyor. Dahası Lübnan trajedisinde absürt bir misyon yürüttüğünü fark ediyor. Beyrut'taki resmi otoriteden geriye kalanların, 1701 sayılı kararı tüm yönleriyle uygulamaya hazır oldukları konusundaki beyanlarının hiçbir ağırlığı yok. Çünkü şu anda herkesin sihirli bir çözüm gibi gösterdiği 1701 sayılı karar, 2006'dan bu yana “tam ateşkes” aşamasına ulaşamadan “çatışmaların durdurulması” aşamasında kalmış durumda. Çatışmaların durdurulması, Lübnan ordusu ve desteklenen BM güçlerinin (UNIFIL) binlerce unsurunun konuşlandırılması, kararın ne kadar uygulandığı hakkında her altı ayda bir BM Güvenlik Konseyi'ne periyodik raporlar sunulması, Hizbullah'ın BM güçlerinin operasyon alanında bir askeri ve güvenlik altyapısı kurmasına engel olmadı. Bu gözetimsizlik veya ihmalden değil, resmi ve uluslararası zayıflık ve İsrail'in kararı uygulama aşamalarını ihlal etme konusundaki ısrarından kaynaklanıyordu. Sorun 1701 sayılı kararın metninde değil. Büyükler arasındaki gergin uluslararası atmosferde yeni bir karar almak zor olduğu sürece, uygulama mekanizmalarının geliştirilmesi de bir çözüm değil. Kaldı ki, Güvenlik Konseyi’nde mucizevi bir şekilde yeni bir karar alınsa bile, İsrail'in daha zor koşullarıyla ve Hizbullah'ın daha radikal bir misyonuyla çatışacaktır. Nasıl mı?

Bu bir sır değil. İnce bir perdenin arkasında neler olduğunu bu savaş tamamen ortaya çıkardı. İsrail elbette üzerinde sakinlerin veya savaşçıların olmadığı yanmış bir toprak istiyor. Lübnan ve Suriye arasındaki sınırlar için uluslararası gözetim ve denetim talep ediyor. ABD’nin, Lübnan’ın hava sahasını ihlal etmeye devam ederken aynı zamanda Lübnan'da kendisine askeri ve güvenlik operasyonları yürütme özgürlüğünü garanti etmesini talep ediyor. Yani İsrail, Lübnan'dan hem çekiliyor hem de çekilmiyor. Sadece Litani'nin güneyinde değil, her yerde silahlarını bırakması için bir tarafa BM kararının uygulanmasını dayatıyor. Hizbullah, silahından ve direnişinden, dolayısıyla varlık nedeninden vazgeçerse ne yapacak? Lübnan cephesini Gazze savaşına bağlamak İran'ın bölgesel projesi ile Filistin meselesi arasındaki daha güçlü bağın bir parçası değil mi? Silahsız ve direnişsiz Hizbullah'ın, ilk savunma hattı, gücünün kolu ve Arap dünyasında nüfuzunun genişleticisi olması için direniş eksenini finanse eden ve silahlandıran İran'a ne faydası var?

Hizbullah, ardından Haşdi Şabi Güçleri ve bölgedeki diğer kollar, meclise, bakanlar kuruluna katılmakla, medyada Tahran politikasını savunmakla yetinmek için mi kuruldu?

Konuları derinlemesine incelemekten, ciddiye almaktan kaçış yok. Siyasette saflık diye bir rütbe yoktur. Savaşta gelinen aşamayı, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım “düşmana acı çektirme”, “ateşkesi kabul edene” ve acıdan ilk çığlık atan o olana kadar acı çektirme aşaması olarak tanımlıyor. Ancak acı çekme stratejik meseleleri sonuca bağlamaz. Acı çektirme ve hatta ateşkes sonrası, direniş projesini ve “güçlenme” öncesi aşamada kendi çıkarlarını devlet projesine dayatmayı sürdürmektir. Çünkü devlet projesi, direniş projesinin tam aksidir. Lübnan savaşına insani yardım açısından ilgi gösterilmesi ve yerinden edilenlere yardım gönderilmesi dışında bir dış kayıtsızlık olduğu doğru değil. Eğer bu doğru olsaydı, yetkililer ve yetkili olmayanlar Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Paris Konferansı’nın ötesine geçen rolüne umutla bakmaz ve Amerikan Özel Temsilcisi Amos Hochstein'ın yapacaklarını beklemezlerdi. Gerçek şu ki, Ortadoğu'yu kaos ve savaştan, istikrar ve kalkınmaya taşımayı amaçlayan büyük bir stratejik kararla ilişkili olduğu tasavvuru çerçevesinde, nüfuz sahibi başkentler Lübnan'da sahada olup bitenleri tam anlamıyla umursuyorlar. İsrail'in hava saldırılarının ne kadar vahşi ve yoğun olursa olsun, savaşın sonunu belirlemeyeceğini herkes biliyor. Füze ve insansız hava araçları ile saldırılar, düşmana ne kadar zarar verirse versin, toprağı kurtarmaz ve jeopolitik oyunu değiştirmez. Soru şu; Lübnan, uzun ve önemli senaryoda bir virgül, projeler arasındaki tehlikeli çatışmada sadece bir arena olarak mı kalacak, yoksa aktörler arasında bir aktör mü olacak? Anavatanı yeniden kurmak ve cumhuriyeti inşa etmek için tarihi bir halk bloğu tarafından desteklenen, onun adına konuşan başkanı olan bir oyuncu mu olacak? Zayıflara elbette kimse acımaz ama güçlüler de iddia ettikleri kadar güçlü değiller. Büyük İsrail projesi, İsrail'in gücünün ve ABD'nin desteğinin çok üzerindedir. Büyük İran projesi, İslam Cumhuriyeti'nin ve onun bölgedeki kollarının kapasitesinden daha büyüktür. ABD'nin dünya üzerinde hegemonya kurma projesi, ABD içindeki bölünmüşlük gerçekliğinden daha büyük, uluslararası değişimlerden daha küçük hale geldi. Çin'in projesinin “Kuşak ve Yol”dan daha fazlasına ihtiyacı var. Rusya'nın projesi, Ukrayna'da NATO'ya karşı Kuzey Kore'den gelen askerlerin garanti etmediği bir zafer gerektiriyor. Başkan Barack Obama, biyolojik silahların kullanımıyla ilgili çizdiği kırmızı çizgiyi aşan Şam'ı bombalamaktan vazgeçtiğinde: “Sadece bomba atmaya istekli olduğunuzu kanıtlamak için birine bomba atmak, güç kullanımının en kötü nedenidir” demişti.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Trump destekçisi, sabotaja uğrayan Kuzey Akım'ı almak için harekete geçti

Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)
Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)
TT

Trump destekçisi, sabotaja uğrayan Kuzey Akım'ı almak için harekete geçti

Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)
Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajın ardından sızıntı yaşanmıştı (Reuters)

Amerikalı bir yatırımcı, iki yıl önce sabotajla patlatılan Kuzey Akım 2 boru hattını satın almaya çalışıyor. 

ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Floridalı yatırımcı Stephen P. Lynch'in, boru hattını satın almak için Washington yönetiminden izin talep ettiğini yazıyor. 

5 Kasım'da yapılan başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump'ın kampanyasına 300 bin dolara yakın bağış yapan yatırımcı, boru hatlarını satın alma projesine dair şunları söylüyor:

İşin özü şu: Bu, Amerika ve Avrupa'nın fosil yakıt çağının geri kalanında Avrupa'daki enerji arzı üzerinde kontrol sahibi olması için hayatta bir kez gelecek bir fırsat.

WSJ'nin incelediği belgelere göre Lynch, Kuzey Akım 2'yi satın almak için ABD Hazine Bakanlığı'na şubatta başvuru yaptı. Yatırımcı, kendisine satın alma işlemleri kapsamında ABD'nin yaptırım listesindeki bazı kişi ve kuruluşlarla görüşme imtiyazı sağlanmasını istiyor. 

Haberde, Trump'ın, boru hattının satın alınmasını Ukrayna savaşını bitirmek için bir koz olarak kullanabileceğine dikkat çekiliyor. Cumhuriyetçi lider, seçim kampanyasında Ukrayna savaşını 24 saatte bitirme vaadiyle gündem olmuştu. 

Toplam maliyeti yaklaşık 11 milyar dolar olan Kuzey Akım 2 projesiyle yılda 55 milyar metreküp Rus gazının Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya sevk edilmesi planlanıyordu. Ancak Ukrayna savaşının patlak vermesiyle proje yarım kaldı.

Projeyi, Rus devletine ait Gazprom'un yan kuruluşu olan ve merkezi İsviçre'de yer alan Nord Stream 2 AG yürütüyordu. 

Gazprom liderliğinde tasarlanan ve inşaatı Eylül 2021'de tamamlanan Kuzey Akım 2 projesinin ruhsatlandırma çalışmaları devam ederken, Kremlin'in ayrılıkçı Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti'ni 21 Şubat 2022'de tanıması diplomatik kriz yaratmıştı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 22 Şubat'ta boru hattının sertifikasyon sürecinin durdurulması talimatını vermişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in emriyle bundan iki gün sonra Ukrayna işgali başlamıştı.

Rusya'ya yönelik yaptırımların bir parçası olarak ABD Hazine Bakanlığı da Batılı şirketlerden, Nord Stream 2 AG'yle ilgili tüm finansal işlemleri durdurmasını istemişti. 

Nord Stream 2 AG, yaptırımlar nedeniyle Mart 2022'de 140 çalışanını işten çıkarmış ve iflasın eşiğine gelmişti. Daha sonra İsviçre'de yürütülen hukuki süreçte şirkete borçlarını ödemesi için 10 Ocak 2025'e kadar süre verilmişti.  

Amerikan gazetesi Washington Post'un (WP) aktardığına göre Lynch, iflas duyurusu yapması durumunda Nord Stream 2 AG'yi satın alarak Kuzey Akım 2 hattının sahibi olmayı hedefliyor. WP, Gazprom'un ve Alman hükümetinin yorum taleplerine yanıt vermediğini bildiriyor. 

Ayrıca Lynch'in elini güçlendirmek için Alman danışmanlık firması Berlin Global Advisors'dan da destek aldığı belirtiliyor. Şirketin partnerlerinden Rüdiger von Fritsch, 2014-2019'da Almanya'nın Moskova Büyükelçisi olarak görev yapmış, Kuzey Akım 2'nin kurulmasıyla ilgili çalışmalarda da yer almıştı.

Yaklaşık 20 yıl Moskova'da yaşayan 57 yaşındaki Lynch, ABD Hazine Bakanlığı'ndan aldığı izinle, 2022'de Rusya'ya ait Sberbank'ın İsviçre şubesinin Cenevre merkezli M3 Groupe Holding firmasına satışında arabuluculuk yapmıştı. Lynch'in, satıldıktan sonra TradeXBank adı altında faaliyet gösteren bankada yüzde 10 hissesi var. 

Kuzey Akım hatlarına sabotaj

Rusya'dan Avrupa'ya Baltık Denizi'nin altından doğalgaz taşıyan Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarında 26 Eylül 2022'de üç patlama gerçekleşmişti. Kuzey Akım sabotajıyla ilgili New York Times ve Almanya merkezli Die Zeit tarafından ortaya atılan bir teoride, saldırının Ukrayna destekçisi 6 kişi tarafından bir yat kiralanarak gerçekleştirilmiş olabileceği belirtilmişti.

WP de sabotajı 48 yaşındaki Ukraynalı albay Roman Çervinski'nin yönettiğini savunmuştu. Haberde Çervinski'nin yalnız hareket etmediği ve operasyonu planlayan isim olmadığı belirtilirken, emrin dönemin Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeri Zalujni'ye rapor veren daha üst rütbedeki subaylardan geldiği ileri sürülmüştü. Böylelikle sabotajdan Ukrayna'nın sorumlu olduğu iddiası daha da güçlenmişti.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Washington Post, Interfax, Swiss Info