Yeni Ortadoğu İran'ın vizyonuyla uyumlu mu?

İran siyasi düşüncesinde “stratejik derinlik” kavramına yönelik meydan okumalar

Fotoğraf: Nesma Muharrem
Fotoğraf: Nesma Muharrem
TT

Yeni Ortadoğu İran'ın vizyonuyla uyumlu mu?

Fotoğraf: Nesma Muharrem
Fotoğraf: Nesma Muharrem

Hamid Rıza Azizi

İran İslam Cumhuriyeti, kurulduğu 1979 yılından bu yana mevcut dünya düzenine karşı çıkan bir güç olarak öne çıktı. Vizyonu, bir yönetim modeli olarak Şii siyasal İslam ile dış politikasına yön veren anti-emperyalist ilkelerin benzersiz bir karışımına dayanıyor. Totaliter bir ideoloji çerçevesinde bu siyasal İslam ile anti-emperyalizmin birleşimi, “devrimi ihraç etmek”, İslamcı grupları desteklemek ve İsrail işgaline karşı duran “direniş” hareketlerini desteklemek gibi ana politikalarının temelini oluşturdu.

İran'ın tehdit algısı, büyük ölçüde 1980'lerde Irak ile sekiz yıl süren savaşı, ABD'nin 2001'de Afganistan'a ve 2003'te Irak'a askeri müdahaleleri de dahil olmak üzere bir dizi faktörden etkileniyor. ABD’nin askeri müdahaleleri yabancı güçleri İran sınırlarına yaklaştırırken, İran'ın güneydeki Arap komşuları da Washington ile güçlü ittifaklarını sürdürüyorlardı. Bu durum, İran'ın, tamamı gelişmiş askeri ve teknolojik yeteneklere sahip rakip emperyalist güçler ve onların müttefikleri tarafından çevrelenmiş, düşman bir bölgesel ortamda var olduğu yönündeki algısını güçlendirdi.

Bu bağlamda “stratejik derinlik” kavramı İran stratejik düşüncesinin temel taşı haline geldi. Bu kavram, İran'ın güvenliğinin teminatının, nüfuzunun bölge genelinde genişletilmesine dayandığı görüşünde. İran, “ileri savunma” stratejisi aracılığıyla güvenlik tehditlerini bölgesel sınırlarına ulaşmadan kontrol altına almaya çalışıyor.

İran dış politikasının bu ideolojik ve jeopolitik ilkelerinin temelinde emperyalizmin ve “küresel kibrin” sembolü, İran'a yönelik doğrudan ve dolaylı güvenlik tehditlerinin ana kaynağı olarak görülen ABD'ye karşı muhalefet yatıyor. Bu perspektife göre İranlı liderler İsrail'i emperyalizmin bölgesel sembolü, ABD'nin önemli bir müttefiki ve İran'ın bölgedeki başlıca düşmanı olarak görüyor.

İran, “ileri savunma” stratejisi aracılığıyla güvenlik tehditlerini bölgesel sınırlarına ulaşmadan kontrol altına almaya çalışıyor

Bu yaklaşımlar, İranlı yetkililerin açık ya da örtülü olarak atıfta bulunmaya devam ettiği bölgesel düzen için alternatif bir vizyonun netleşmesine katkıda bulunuyor. Bu vizyon, ABD'nin bölgedeki nüfuzunun en aza indirilmesini ve İsrail'in izole edilmesini gerektiriyor. Bu bağlamda, İran ile Arap komşuları arasında, BAE’ye ait üç ada konusundaki anlaşmazlık gibi 1979 devrimi öncesine ait anlaşmazlıklar da dahil olmak üzere devam eden jeopolitik anlaşmazlıklara rağmen, Batılı güçlerin “müdahalesine” gerek kalmadan bu sorunlara yerel çözümler bulma fırsatları doğacaktır.

İran'ın bu vizyonunun gölgesinde, komşu ülkeler, İran'ın “direniş ekseni” adı verilen yapı içindeki müttefiklerini, ister devlet çerçevesi dışında ister yarı devlet olsun, aktif ve meşru bölgesel aktörler olarak tanıyacaklardır. İran aynı zamanda “direniş eksenini” yalnızca ideolojik bir ağ olarak değil, aynı zamanda bölgesel rakiplerinin ağırlığını dengeleyen jeopolitik ağırlığa sahip bir güç olarak da görüyor.

xsdcfrg
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan Al Suud, eski İran dışişleri bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve eski Çin dışişleri bakanı Qin Gang, 6 Nisan 2023'te Pekin, Çin'deki görüşmeleri sırasında (Reuters)

Birinci gelişme, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı, küresel düzeyde, özellikle Ortadoğu'da, Amerikan nüfuzunun sınırlılığını teyit etti. Çoğu Arap ülkesi, Rusya'yı tecrit etme konusunda ABD ve Avrupa'nın yanında yer almak yerine, her iki tarafla da iyi ilişkileri sürdüren dengeli bir yaklaşım izledi. Bu tutuma ek olarak, Arapların Çin ile ilişkilerinin derinleşmesi, Arap ülkelerinin, özellikle de İran'a komşu olan Körfez ülkelerinin artık dış politikalarında daha fazla seçenek sunduklarını ve Batılı ittifaklara bağımlı olmaktan uzaklaştığını gösteriyor.

İran'ın algısındaki bu değişiklik ikinci bir gelişmeye katkıda bulundu; İran ile Arap komşuları arasındaki ilişkiler iyileşti ve Mart 2023'te Tahran ile Riyad arasındaki yumuşama anlaşmasının imzalanmasıyla zirveye ulaştı. Tahran'a göre bu anlaşma, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki İbrahim Anlaşmaları’na karşı durma ve genişlemesini sınırlama girişimiydi. İran, Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirmekten potansiyel ekonomik faydalar elde etmeyi beklese de, bölgesel diplomatik çabalarında hâlâ güvenlik ve jeopolitik hususlara öncelik veriyor.

Aynı zamanda Tahran'ın inancına göre cesaret verici işaretler de ortaya çıktı. İran'ın bölgesel müttefikleri ile vekillerinin siyasi ve diplomatik konumu, özellikle Beşşar Esed rejiminin Arap Birliği'ne dönmesi ve Yemen'deki savaşın durmasının ardından iyileşmeye başladı. İran direniş eksenini yalnızca ideolojik bir ağ olarak değil, aynı zamanda bölgesel rakiplerinin ağırlığını dengeleyen jeopolitik ağırlığa sahip bir güç olarak görüyor.

İranlı liderlerin yeni bir bölgesel düzenin inşası için katalizör olarak gördüğü üçüncü ve en önemli gelişme ise Gazze'de savaşın başlaması ve buna yönelik uluslararası tepkiler, özellikle de İslam dünyasındaki çeşitli ülkelerin tepkisidir. İslam dünyasında Gazze'deki sivillere yönelik yaygın sempati, Filistin davasını bölgesel ve küresel düzeyde yeniden gündeme getirdi. Bu durum daha önce İsrail ile ilişkilerini normalleştiren ve barış anlaşması imzalayan Arap ülkeleri için zorluklar yarattı.

İran, Arap ve İslam dünyasındaki Filistin yanlısı duyarlılığın sunduğu fırsatı değerlendirdi. Kendisini Filistinlilerin haklarının “öncü savunucusu” olarak sunarak bölgesel nüfuzunu genişletmeyi hedefledi. Suudi Arabistan ile ilişkiler geçen yıl önemli ölçüde iyileşti ve bu da aralarındaki buzların çözüldüğünü gösteriyor. İran, Mısır ve Ürdün dahil olmak üzere diğer Arap ülkeleriyle de diplomatik düzeyde ilerleme kaydetti.

Bu gelişmeler, İsrail'i bölgesel istikrarsızlığın ana kaynağı olarak gösteren İran'ın stratejik anlatısını güçlendirdi. Aynı zamanda İran'ı bölgesel jeopolitikte merkezi bir aktör haline getirmeye çalıştı. İran açısından bakıldığında bu gelişmeler bölgesel düzenin yeniden şekillenmesinde tarihi bir dönüm noktası teşkil ediyor. Nitekim İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney, Gazze savaşının ardından artık bölgeyi “direniş hesaplarının” belirlediğini vurguladı. Bu da gelecekte Ortadoğu'daki siyasi sahnenin şimdikinden belirgin biçimde farklı olacağını gösteriyor.

İran’ın anlatısını incelemek

Ancak geçtiğimiz yıl yaşanan gelişmeler yakından incelendiğinde İran'ın karşı karşıya olduğu büyük meydan okumalar ortaya çıkıyor ve bu da onun iyimserliğini azaltıyor. Gazze'deki savaş, İran'ın beklentilerinin aksine ABD'nin Ortadoğu'daki rolünün azalmasına yol açmadı. Tam aksine Washington, müttefiki İsrail'i desteklemek ve korumak amacıyla askeri varlığını büyük ölçüde artırmaya çalıştı.

Ayrıca Gazze savaşı, İran'ın direniş ekseni içindeki müttefiklerinin, özellikle de Hamas ve Hizbullah'ın gücünü önemli ölçüde sınırladı. Bu sınırlama uzun vadede askeri güçlerini ve siyasi rollerini etkileyebilir ve bu da İran'ın bölgesel nüfuzunu sınırlayabilir. Buna ek olarak, bu dönemde Esed de savaşın olası olumsuz sonuçlarından korunmak amacıyla kendisini hem İran hem de eksenine karşı tedbir olarak belirli bir mesafede tuttu.

Belki de en önemli gelişme, İran ile İsrail arasındaki doğrudan karşılıklı saldırıların, her ne kadar İran'ın füze gücünü öne çıkarsa da, aynı zamanda İran'ın istihbarat ve teknoloji alanlarındaki aşırı kırılganlığını da açığa çıkarmasıdır. İran-İsrail arasındaki doğrudan çatışma mevcut modeliyle devam ederse ve İran'ın askeri kapasitesinde önemli bir zayıflamaya yol açarsa, bölgesel konumu, özellikle de Arap rakipleri ve Türkiye ile arasındaki güç dengesi alanında tehlikeye girebilir.

Dolayısıyla bazı gelişmeler İranlılar açısından umut verici olsa da yeni Ortadoğu, İslam Cumhuriyeti liderlerinin beklediği vizyon ile tam olarak uyumlu olmayabilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Dünya basınından özetler: İsrail, İran rejimini nasıl değiştirmek istiyor?

İran'ın Tel Aviv'e attığı balistik füzeler, İsrail'in Demir Kubbe savunma sistemini harekete geçirdi (AP) 
İran'ın Tel Aviv'e attığı balistik füzeler, İsrail'in Demir Kubbe savunma sistemini harekete geçirdi (AP) 
TT

Dünya basınından özetler: İsrail, İran rejimini nasıl değiştirmek istiyor?

İran'ın Tel Aviv'e attığı balistik füzeler, İsrail'in Demir Kubbe savunma sistemini harekete geçirdi (AP) 
İran'ın Tel Aviv'e attığı balistik füzeler, İsrail'in Demir Kubbe savunma sistemini harekete geçirdi (AP) 

İsrail ve İran arasındaki saldırılar sürerken, dünya basınındaki analizlerde Tel Aviv yönetiminin Tahran'da rejim değişikliğinin peşinde olduğu yazılıyor.

Reuters'ın analizinde, İsrail'in saldırılarda sadece İran'daki nükleer tesisleri değil, üst düzey askeri yetkilileri de hedef alarak Tahran yönetiminin "hem ülke içindeki hem de bölgedeki müttefikleri nezdindeki güvenilirliğini azaltmayı amaçladığı" belirtiliyor.

İran devlet medyasının aktardığına göre saldırılarda Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami ve İsrail'e yönelik saldırıları komuta eden isimlerden General Gulam Ali Reşid öldürüldü. Ayrıca operasyonda 6 nükleer bilim insanı da yaşamını yitirdi.

ABD'li düşünce kuruluşu Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü'nden Michael Singh, şu değerlendirmeleri paylaşıyor:

İsrail'in bunu yapmasının nedenlerinden birinin rejimi değiştirmek olduğu düşünülüyor. İran halkının ayaklanmasını görmek istiyorlar.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da dünkü saldırıların ardından yaptığı açıklamada İranlıları rejime karşı ayaklanmaya çağırmıştı.

Diğer yandan analizde, İran halkı arasında onlarca yıldır süren İsrail düşmanlığının, Netanyahu'nun beklediği desteği almasını güçleştireceğine dikkat çekiliyor. Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail'in yanında yer alırken Tahran'da rejim değişikliği istediğine dair hiçbir işaret vermediği vurgulanıyor.

BBC'nin analizinde de İsrail'in bu saldırılarla İran'da "zincirleme reaksiyon" oluşturarak rejimi yıkmayı hedeflediği belirtiliyor. Ancak Netanyahu yönetiminin "büyük bir kumar" oynadığı yazılıyor.

Tahran'ın çok daha çatışmacı bir pozisyon almasıyla misillemelerin uzun süreli bir savaşa evrilebileceği belirtiliyor. Öte yandan İran'da rejimin çökmesi halinde 90 milyon nüfusa sahip ülkenin kaosa sürükleneceği, bunun da tüm Ortadoğu'yu etkileyeceği ifade ediliyor.

Wall Street Journal (WSJ) da İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in yaklaşık 40 yıllık rejiminin "varoluşsal bir tehlikeyle" karşılaştığını yazıyor. İsrail saldırıları sonucu üst düzey askeri yetkililerini kaybeden İran'ın Tel Aviv yönetimine kuvvetli misillemeler yapamayabileceği ifade ediliyor. Ayrıca Hamaney'in Kızıldeniz'deki gemilere ya da ABD'nin çıkarlarını Ortadoğu'da temsil eden birimlere saldırmaktan büyük ihtimalle kaçınacağı belirtiliyor.

Kaliforniya'daki Donanma Yüksek Lisans Okulu'ndan Afshon Ostovar, şu değerlendirmeleri yapıyor:

Hamaney kendine karşı dürüst olursa, yenilgiye uğradığını kabul edecektir. Uğruna çalıştığı her şey gözlerinin önünde dağılıp gidiyor. Yönettiği gemi karaya oturdu.

New York Times (NYT) ise Tahran'ın İsrail saldırısını öngöremediğini yazıyor. İran'ın, ABD'yle nükleer müzakerelerin başarılı olmaması durumunda İsrail'den saldırı beklediği fakat görüşmeler sürerken Tel Aviv'in böyle bir hamle yapacağını ummadığı belirtiliyor.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan İranlı yetkililer, İsrail'in saldırı ihtimaline dair istihbaratların Tahran yönetimi tarafından "propaganda" diye nitelenip göz ardı edildiğini söylüyor.

"Yükselen Aslan" operasyonu

İsrail dün sabaha karşı başlattığı "Yükselen Aslan" operasyonuyla Tahran başta olmak üzere İran'daki birçok şehre saldırı düzenlemişti. 20'si üst düzey komutan, 6'sı nükleer bilimci en az 78 kişi ölmüştü.

İran misilleme olarak İsrail'e 100 kadar drone göndermiş, Tel Aviv ise bunların hava sahasına ulaşmadan imha edildiğini bildirmişti.

Ancak İran'ın balistik füzelerle başlattığı saldırıda roketler Tel Aviv'in güneyindeki bazı binalara isabet etti. İsrail'in kamu yayımcısı KAN'ın aktardığına göre saldırılarda üç kişi öldü, 172 kişi yaralandı.

İran’ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı’na göre İsrail, bugün Tebriz rafinerisi yakınlarına saldırı başlattı. Ayrıca önemli savunma ve askeri üslerin bulunduğu Loristan, Hamedan, Kirmanşah şehirleri de hedef alındı. Henüz ölü ve yaralı sayısı bilinmiyor.

Diğer yandan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) İsrail'in hedef aldığı İran'ın Natanz nükleer tesisinde sızıntı olduğunu bildirdi. İsrail ordusu İsfahan'daki nükleer tesisi de vurmuştu.

Independent Türkçe, BBC, Reuters, Wall Street Journal, New York Times