Washington, Çin'de gözaltına alınan 3 Amerikalının serbest bırakıldığını duyurduhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5086155-washington-%C3%A7inde-g%C3%B6zalt%C4%B1na-al%C4%B1nan-3-amerikal%C4%B1n%C4%B1n-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1ld%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-duyurdu
Washington, Çin'de gözaltına alınan 3 Amerikalının serbest bırakıldığını duyurdu
Çin, "haksız yere gözaltına alınan" 3 Amerikan vatandaşını serbest bıraktı (AP)
ABD'li yetkililer dün, görevden ayrılan ABD Başkanı Joe Biden'ın iktidarı Başkan seçilen Donald Trump'a devretmesinden birkaç hafta önce, Çin'in "haksız yere gözaltına aldığı" üç Amerikan vatandaşını serbest bıraktığını duyurdu.
Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer, ABD'de gözaltına alınan ve kimlikleri belirlenemeyen Çin vatandaşlarının serbest bırakılması karşılığında Mark Sweidan, Kai Lee ve John Leung'un serbest bırakıldığını doğruladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, ABD'deki Şükran Günü hafta sonu arifesinde, "Yakında geri dönecekler ve yıllardan sonra ilk kez aileleriyle yeniden bir araya gelecekler. Bu yönetimin çabaları sayesinde Çin'de haksız yere gözaltına alınan tüm Amerikalılar evlerine dönecek" dedi.
Dosyaya aşina olan bir kaynak, üç Amerikalının Pekin'le yapılan ve ABD'de hapsedilen üç Çin vatandaşının da dahil olduğu bir takas kapsamında serbest bırakıldığını doğruladı.
Mark Suwidan, 2012 yılında bir iş gezisi sırasında uyuşturucu bulundurma suçlamasıyla tutuklandı.
Ailesi ve destekçileri, şoförünün kendisini haksız yere suçladığını göz önünde bulundurarak buna dair hiçbir kanıt olmadığını vurguluyor.
Çin'deki Dui Hua Mahkumları Destekleme Derneği'ne göre Suwidan, gözaltında tutulduğu süre boyunca uyku ve yemekten mahrum bırakıldı ve yaklaşık 45 kilo verdi.
Teksas'ta yaşayan annesi Katherine, geçen eylül ayındaki kongre duruşmasında Biden yönetiminin oğlunun serbest bırakılması için yeterli çaba göstermediğini değerlendirdi.
"Sevdiklerimiz siyasi piyonlar değil" dedi.
Amerikan vatandaşı John Leung kalıcı olarak Hong Kong'da ikamet ediyordu ve 2021'de casusluktan tutuklanarak suçlu bulundu.
Kai Li ise Şangay'da doğdu ancak Amerikan vatandaşlığına sahip. 2016 yılında casuslukla suçlanan bir iş adamı.
Eylül ayında, 2006'dan bu yana Çin'de tutuklu bulunan Amerikalı papaz David Lin serbest bırakıldı.
Amerikan medyasına göre David Lean, dolandırıcılıktan ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı, ancak Washington mahkumiyetin temelsiz olduğunu düşünüyordu.
Başkan Biden, geçen ay Lima'daki APEC zirvesi sırasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı son görüşmede bu mahkumlar konusunu gündeme getirmişti.
Amerikalıların serbest bırakılması, Başkan Biden'ın serbest bırakılanları havaalanında kabul ettiği ABD ile Rusya arasındaki son mahkûm takaslarından farklı olarak, son derece gizlilikle çevrelendi.
Yetkililere göre Biden yönetimi, dünya genelinde haksız yere gözaltına alındığını düşündüğü yaklaşık 70 Amerikalının serbest bırakılmasını sağlamayı başardı.
Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5086247-paris-neden-netanyahu-ve-gallanta-fransa%E2%80%99ya-gelmeleri-halinde-tutuklanmalar%C4%B1na-kar%C5%9F%C4%B1
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Fransa, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten’ tutuklama emri çıkarılması kararına ilişkin tutumuyla ilgili gerçeği nihayet açıkladı.
Fransız yetkililer, Netanyahu ve Gallant'ın Fransa topraklarına girmeleri halinde tutuklanıp tutuklanmayacaklarına dair net bir tutum sergilemekten kaçınarak bir hafta boyunca tıpkı Avrupa Birliği (AB) üyeleri; İrlanda, Hollanda, İspanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi belirsizlik politikasının arkasına saklandıktan sonra dün sabah artık saklanamayacaklarını anladılar ve Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklama yapmak zorunda kaldılar. Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan da buna dair herhangi bir açıklamada bulunulmadı.
Savunma tonunda yapılan açıklamada “Fransa, her zaman olduğu gibi uluslararası hukuku uygulayacak. Bu, Roma Statüsü'ne katılımından doğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi ile iş birliği yapmak gibi yükümlülüklerine dayanıyor. Aynı zamanda UCM'ye taraf olmayan devletlerin dokunulmazlığına ilişkin uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerle uyumsuz hareket edilemeyeceğini öngörüyor. Bu tarz dokunulmazlıklar, Başbakan Netanyahu ve ilgili başka bakanlar için geçerli ve UCM (bu kişilerin) tutuklanmalarını ve teslim edilmelerini talep ederse dikkate alınmalı."
‘Hukuk devleti ve bağımsız, profesyonel bir adalet sistemine saygı göstermeye bağlı demokrasiler’ olarak Fransa ve İsrail arasında geçmişten gelen dostluğa işaret edilen açıklamada, Fransa'nın Ortadoğu'da herkes için barış ve güvenliğe ulaşmak Başbakan Netanyahu ve İsrail makamlarıyla yakın iş birliği içinde çalışmaya devam etmeyi planladığı belirtildi.
Açıklama, Paris'in Netanyahu ve Gallant hakkında soruşturma açılmasına karşı bir koruma kalkanı sağlarken, bağımsız bir uluslararası mahkeme tarafından kendilerine yöneltilen suçlamaların (savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar) ağır suçlar olmasına rağmen istedikleri zaman Fransa'da hoş karşılanabileceklerinin bir imasıydı. Dahası, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki saldırılarında on binlerce insan ölmesine rağmen Paris İsrail'i hala bir demokrasi olarak görüyor.
Ortaya birçok soru işareti çıktı. Bunlardan başında gelen üç tanesini şöyle sıralayabiliriz:
1- Fransa’nın uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması çağrısında bulunan ülkelerin başında yer aldığı düşünüldüğünde bu muğlak tutumunun arkasında ne yatıyor?
2- Geçtiğimiz yaz BRICS Zirvesi’ne katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i tutuklaması için Güney Afrika'ya baskı yapan Paris, Netanyahu'yu tutuklamaktan kaçınan mevcut tutumunu nasıl savunacak? Her ikisi de UCM'ye taraf olmayan ülkelerin liderleri değil mi?
3- İsrail ya da ABD Fransa'ya şantaj mı yaptı?
Fransız bir siyasi kaynak, Netanyahu-Gallant kararının ‘en üst makamlar’, yani Elysee Sarayı'ndan (Fransa Cumhurbaşkanlığı) tarafından alındığını ve karar alınırken ‘iki faktörün dikkate alındığını’ söyledi. Bu faktörlerden ilki, merkez sağ ve aşırı sağın UCM kararına karşı birleşmiş olması ve Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsilcileri Konseyi (CRIF) de dahil olmak üzere İsrail yanlısı grupların son yedi gün içinde Netanyahu'nun tutuklanması kararını reddettiklerini ve bunu İsrail devletine karşı ‘anti-Semitik’ bir önlem olarak gördüklerini ifade etmeleri. İkinci faktör ise Macron'un Netanyahu ile ilişkilerini ‘normalleştirmeyi’ istemesi. Çünkü Netanyahu'dan uzaklaşmanın, özellikle Lübnan'daki durumla ilgili olarak onu etkileme kabiliyetinden mahrum bırakacağını düşünüyor.
Burada Netanyahu'nun tutuklama emri çıkarılması kararından UCM’deki Fransız yargıcı sorumlu tutmasından ötürü Fransa'nın Lübnan'da ateşkes için arabulucu olmasını reddettiği, ancak Macron ile Biden arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından bu itirazından vazgeçtiğini söylemekte fayda var. İsrail gazetesi Israel Hayom’un İsrailli bir bakana dayandırdığı haberine göre üçüncü faktör, Fransa'nın arabuluculuk için UCM'nin kararlarını uygulama yükümlülüğünden feragat etmesiydi.
İsrailli bakana göre Tel Aviv, İsrail'in taleplerine boyun eğmemiş olsaydı, Fransa'nın arabuluculuğuna karşı çıkmaya devam edecekti. Macron ve Netanyahu arasındaki gergin ilişkiyi ve Netanyahu'nun özellikle İsrail'in silahlandırılmasının durdurulması çağrısında bulunmasının ardından Macron’a karşı defalarca kez kullandığı ağır sözleri hatırlatmaya gerek yok. Netanyahu, Macron’un bu çağrısını Fransa için bir ‘utanç’ olarak değerlendirmişti.
Paris, UCM Tüzüğü'nde yer alan 27’nci maddenin arkasına saklanıyor. Ancak gizemli olan bu 27’nci maddenin hükümlerinin ‘herkese eşit olarak ve (ilgili kişinin) resmi statüsü nedeniyle herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanacağını’ açıkça belirttiğini göz ardı ediyor. Aynı maddenin ikinci paragrafında, iç hukuk (mahkemenin) veya uluslararası hukuktan kaynaklanan dokunulmazlıkların ya da kişinin resmi statüsüne ilişkin kuralların, mahkemenin ilgili kişi karşısında yetkilerini kullanmasına engel olmadığı belirtiliyor. UCM tüzüğü gayet açık. UCM’de yargılanan kişinin ülkesi tüzüğü imzalasa da imzalamasa da bu, kendi ülkesi dışında hiç yerde ona dokunulmazlık sağlamıyor. Ancak kendisini mahkeme hukuku kapsamındaki yükümlülükleri ile uluslararası yükümlülükleri arasında bir seçim yapmakla karşı karşıya bulan Paris, açık siyasi nedenlerden dolayı ikincisini birincisine tercih etti. Öte yandan Fransa'nın bölgedeki eski büyükelçilerinden birinin ifadesine göre Paris, son kararıyla özellikle de ‘uluslararası hukukta, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmalarda çifte standart uygulamadığını her zaman vurguladığından’ güvenilirliğini sarstı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada Netanyahu-Gallant dosyasını, ikilinin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verme yetkisine sahip olan yargıya bıraktı. Ancak bakanlığın açıklaması gayet netti. Paris, ‘Netanyahu ile yakın çalışmaya devam etmeye kararlıyken’ nasıl olur da Netanyahu'nun tutuklanmasını isteyebilir ki?
İsrail ile dostluğu ile bilinen Fransa Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, UCCM Tüzüğü’nün imzacılarından biri olarak Fransa'nın ’uygulanabilir kuralları (kararları) uygulamakla yükümlü olduğunu’ vurgulamaktan çekinmemesi dikkati çekti. Dolayısıyla Netanyahu ve Gallant Fransa'ya gelirlerse tutuklanabilirler. Ancak hukuki metinler, UCM Tüzüğü’nün imzacılarından olsun ya da olmasın, bir devletin öncelikli çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılabilir ve yorumlanabilir.