Baltık Denizi'nde "sabotaj" tartışması: Çinli kaptan hedefte

Rus istihbaratının operasyon düzenlediği savunuluyor

225 metre uzunluğunda ve 32 metre genişliğindeki Yi Peng 3, Rusya'da yüklenen gübreleri taşıyor (Reuters)
225 metre uzunluğunda ve 32 metre genişliğindeki Yi Peng 3, Rusya'da yüklenen gübreleri taşıyor (Reuters)
TT

Baltık Denizi'nde "sabotaj" tartışması: Çinli kaptan hedefte

225 metre uzunluğunda ve 32 metre genişliğindeki Yi Peng 3, Rusya'da yüklenen gübreleri taşıyor (Reuters)
225 metre uzunluğunda ve 32 metre genişliğindeki Yi Peng 3, Rusya'da yüklenen gübreleri taşıyor (Reuters)

Baltık Denizi'nde Finlandiya, Almanya, İsveç ve Litvanya arasında bağlantı kuran denizaltı telekomünikasyon kablolarının kopmasıyla başlayan sabotaj tartışması sürüyor. 

Amerikan gazetesi Wall Street Journal'ın (WSJ) aktardığına göre, yürütülen soruşturmalarda Çin merkezli Ningbo Yipeng şirketine ait Yi Peng 3 adlı kargo gemisinin kaptanına odaklanılıyor. 

WSJ'ye konuşan ve kimliklerinin paylaşılmasını istemeyen yetkililer, geminin kaptanının Çin vatandaşı olduğunu, güvertede Rus bir denizcinin yer aldığını söylüyor. Bu iki kişinin de henüz sorguya alınmadığı belirtiliyor. 

Geçen hafta Danimarka donanması, sabotajda rol oynamış olabileceği gerekçesiyle Yi Peng 3'ü yakın takibe almıştı. Kaynaklar, bu sırada Danimarkalı bir yetkilinin kısa süreliğine Yi Peng 3'e çıktığını ifade ediyor. 

Bazı Batılı emniyet ve istihbarat yetkilileri, olayda Pekin yönetiminin rolü olmadığını savunuyor. Baltık Denizi'nde yaşanan kablo kopmalarının Rus istihbaratı tarafından düzenlenen bir sabotaj operasyonu olduğunu iddia ediyorlar. 

Kremlin ise WSJ'ye gönderdiği açıklamada iddiaları "saçma ve asılsız suçlamalar" diye niteliyor. 

Pekin de olayla ilgileri olduğuna dair iddiaları reddetmişti. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, dün yaptığı açıklamada "uluslararası denizaltı kablolarının ve diğer altyapının güvenliğinin uluslararası hukuka uygun olarak korunması için tüm ülkelerle işbirliği yaptıklarını" bildirmişti. 

Sabotaj tartışmalarının odağındaki Yi Peng 3, Danimarka'nın münhasır ekonomik bölgesi dahilindeki uluslararası sularda demirlemiş durumda. Yük gemisinin etrafına Danimarka, Almanya ve İsveç'e ait NATO gemilerinden oluşan bir filo konuşlandırıldı. İsveç ise geminin soruşturma için kendi sularına geri gelmesi çağrısında bulunuyor.

Uluslararası deniz hukuku uyarınca NATO gemileri, Yi Peng 3'ü kendi limanlarından birine girmeye zorlayamaz. WSJ'nin aktardığına göre İsveçli ve Alman yetkililer, gemiye erişip mürettebatı sorgulamak için Yi Peng 3'ün sahibi şirketle görüşüyor.

Denizaltı kablolarındaki hasar, 17-18 Kasım'da meydana gelmişti. Son incelemelere göre Rusya'nın Leningrad Oblastı'ndaki Ust-Luga limanından 15 Kasım'da ayrılan Yi Peng 3, 17 Kasım akşamı İsveç sularında denize çapa attıktan sonra harekete devam etti. Sürüklenen çapanın, bundan kısa süre sonra İsveç ve Litvanya arasındaki ilk kabloyu kestiği düşünülüyor. 

Bu sırada deniz trafiğinde gemilerin hareketlerini bildiren Otomatik Tanımlama Sistemi'ne gönderilen sinyaller kesildi. Denizcilikte bu duruma "karanlık olay" adı da veriliyor. Sinyalin neden durduğu henüz tespit edilemedi. 

Uydu ve diğer gemi takip verilerine göre Yi Peng 3, çapa atması nedeniyle hızı azalsa bile hareket etmeyi sürdürdü. Geminin sonraki gün yaklaşık 180 kilometre yol kat ettiği aktarılıyor. Bu süre zarfında çapanın Almanya ve Finlandiya arasındaki kabloları da kopardığı belirtiliyor. 

Uluslararası denizcilik faaliyetleriyle ilgili verileri analiz eden Kpler firmasının WSJ'yle paylaştığı bilgilere göre, geminin çapası ve gövdesinde bu analizle uyumlu hasarlar oluştu. Firmanın incelemesinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Ilıman hava koşulları ve risk oluşturmayan dalga yükseklikleri göz önüne alındığında, olayda kazara çapa sürüklenmesi olasılığı minimum görünüyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Reuters 



İran: İdlib ve Halep'teki askeri operasyonlar “ABD-İsrail planının” bir parçası

Halep ve İdlib kırsalındaki askeri operasyonlar sırasında Suriyeli silahlı grupların bir üyesi (Silahlı gruplarının videosundan ekran görüntüsü)
Halep ve İdlib kırsalındaki askeri operasyonlar sırasında Suriyeli silahlı grupların bir üyesi (Silahlı gruplarının videosundan ekran görüntüsü)
TT

İran: İdlib ve Halep'teki askeri operasyonlar “ABD-İsrail planının” bir parçası

Halep ve İdlib kırsalındaki askeri operasyonlar sırasında Suriyeli silahlı grupların bir üyesi (Silahlı gruplarının videosundan ekran görüntüsü)
Halep ve İdlib kırsalındaki askeri operasyonlar sırasında Suriyeli silahlı grupların bir üyesi (Silahlı gruplarının videosundan ekran görüntüsü)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi dün yaptığı açıklamada, Suriye'nin kuzeybatısındaki silahlı grupların Halep ve İdlib kırsalına yönelik saldırılarını Astana Anlaşmalarının "ihlali" olarak nitelendirdi.

Bekayi, “Kuzeybatı Suriye'deki hiziplerin hareketlerine karşı koymada herhangi bir gecikme; "Bölgeyi yeni bir güvensizlik ve istikrarsızlık ortamına sokacak" ifadelerini kullandı.

Sözcü, Suriye'nin kuzeybatısındaki silahlı grupların hareketlerinin bölgedeki güvenliği baltalamaya yönelik bir “ABD-İsrail planının” parçası olduğunu söyledi.

Suriye Gözlemevi dün, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve diğer silahlı grupların “Saldırganlığın Caydırılması” adı verilen ve “halkımızın geri dönüşüne hazırlık olarak güvenli bölgeleri genişletmeyi” amaçladığını belirttiği bir operasyon başlattığını bildirdi.

Gözlemevi, grupların İdlib'in doğu kırsalı ve Halep'in batı kırsalında ilerleme kaydettiğini ve Suriye ordu güçleriyle yaşanan çatışmaların ardından çok sayıda köyün kontrolünü ele geçirdiğini belirtti.

İlgili bağlamda Suriye ordusu yaptığı açıklamada, silahlı grupların İdlib ve Halep kırsalında başlattığı büyük saldırıyı püskürttüğünü ve onlara "ağır" kayıplar verdiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre HTŞ, daha az etkili muhalif gruplarla birlikte, Moskova ve Ankara arasındaki ateşkesin Mart 2020'den beri yürürlükte olduğu bir “gerilimi azaltma” bölgesi olan İdlib ve çevresinin yaklaşık yarısını kontrol ediyor. Ancak bölge zaman zaman çok sayıda çatışmaya sahne oluyor ve Şam ile Moskova'nın hava saldırılarına maruz kalıyor.