Trump'ın dünürü ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos kimdir?

Trump'ın Arap dünyası ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı olarak seçtiği isim Massad Boulos Michigan eyaletinin Dearborn şehrinde, 1 Kasım 2024 (AP)
Trump'ın Arap dünyası ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı olarak seçtiği isim Massad Boulos Michigan eyaletinin Dearborn şehrinde, 1 Kasım 2024 (AP)
TT

Trump'ın dünürü ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos kimdir?

Trump'ın Arap dünyası ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı olarak seçtiği isim Massad Boulos Michigan eyaletinin Dearborn şehrinde, 1 Kasım 2024 (AP)
Trump'ın Arap dünyası ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı olarak seçtiği isim Massad Boulos Michigan eyaletinin Dearborn şehrinde, 1 Kasım 2024 (AP)

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, pazar günü Arap dünyası ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışman olarak Massad Boulos'u seçti.

Lübnan'da Rum Ortodoks bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Massad Boulos, gençlik yıllarında ABD'nin Teksas eyaletine taşındı ve burada Houston Üniversitesi'nde hukuk eğitimi alarak ABD vatandaşı oldu.

Dr. Maliha Fayyad, Massad hakkında “Her szaman annesinin halini-hatırını soran ailesinin mutlu bir evladı. Yaklaşık 12 yıl önce vefat eden babası hastalandığında, tüm ihtiyaçlarını ve rahatını sağlayarak onunla ilgilenmesi dikkate değerdi. İyi bir evlat örneğidir. Sevgiyi ve çevresindekilerin sevgisini ve takdirini artıran da bu” ifadelerini kullandı.

People dergisinin 2022 yılında aktardığına göre, Massad'ın oğlu Michael ve Trump'ın ikinci eşi Marla Maples'tan olan kızı Tiffany, Yunan adası Mikonos'ta aktris Lindsay Lohan'ın kulübünde tanıştı.

vf
Michael Boulos ve Tiffany Trump'ın düğününden bir kare (Tiffany Trump'ın X hesabı)

Massad Boulos'un oğlu Michael Boulos ve Tiffany Trump 2022 yılının kasım ayında, Trump'ın ilk döneminde Beyaz Saray Gül Bahçesi'nde nişanlandıktan sonra Trump'ın Florida'daki Mar-a-Lago tatil beldesinde görkemli bir törenle evlendi.

Lübnan'ın Kefer Akka beldesinde Trump'ın damadı Michael'ı yakından tanıyan çok az kişi var. Michael Boulos, Lübnan'da doğmuş, Nijerya'da büyüdü ve ABD’de eğitim aldı.

zxcvb
Donald Trump'ın ailesinin ABD başkanlık seçimlerinin yapıldığı gün çekilmiş bir fotoğrafı. En solda Michael Boulos ve eşi Tiffany Trump yer alıyor (Tiffany Trump'ın X hesabı)

Kefer Akkalılar Boulos ailesinden övgüyle bahsediyor ve kendileriyle dayanışma içinde olmalarına hayranlık duyuyor. Massad, eşi Sara Fadoul Boulos ile çocukları Fares, Michael, Sophie ve Aurian, Lagos'a taşındıktan sonra birlikte Lübnan'a dönmek istediğini sık sık ifade ediyor. Dr. Maliha Fayyad'ın ‘yeni zenginlere benzemeyen, mütevazı, otantik ve dost canlısı bir aile’ olarak tanımladığı ve “Onlar iyi insanlar, kapıları her zaman herkese açık ve komşularının ve çevrelerinin kalbinde yüksek bir yere sahipler” diye eklediği aileyle birlikte olmak için her fırsatı değerlendiriyorlar.

Massad Boulos'un Trump’ın seçim kampanyasındaki rolü

Trump’ın seçim kampanyası ekibi tarafından Reuters'a yapılan açıklamaya göre Massad Boulos, 2020 yılında ezici bir çoğunlukla Biden'ı destekleyen ancak İsrail, Gazze Şeridi ve Lübnan'a yönelik politikalarına karşı çıkan yaklaşık 300 bin kişiden oluşan Michigan eyaletindeki Arap asıllı Amerikalıları ve Amerikalı Müslümanları Trump'a oy vermeye ikna etmeye çalışarak Trump'ın eyalet seçimlerindeki zaferine kısmen katkıda bulundu. ‘Trump’ı destekleyen Müslümanlar’ grubunun kurucusu Rabiul Chaudhry, Massad Boulos’un Müslüman seçmenlere ulaşmada büyük bir rol oynadığını söyledi.

Massad Boulos haftalarca Michigan, Pennsylvania ve Arap asıllı ve Müslüman Amerikalı nüfusun yoğun olduğu diğer eyaletlerde özel öğle ve akşam yemeklerinde dinleyicilere Trump'ın Ortadoğu'daki savaşları sona erdirmeye kararlı olduğu konusunda güvence verdi.

Yakın bir aile dostu olan Dr. Maliha Fayyad, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Massad Boulos'un yanı sıra Lübnan'dan gelen kardeşi Michel, kız kardeşi Vivian ve kızı da kampanyaya destek verdiler. Dördüncü kardeş Philip Afrika ile Lübnan arasındaki işlerini yürütmekle meşgul olduğundan onlara katılamadı” dedi.

Öte yandan Trump'ın akrabalarını ve dünürlerini seçim kampanyalarına dahil etme gibi bir alışkanlığı olduğu biliniyor.

Siyasi hedefler

Reuters'a göre bu yeni rol Boulus'a Lübnan'da elde edemediği siyasi kozu sağlayabilir.

xcvvgf
Donald Trump Dearborn'da Massad Boulos ile birlikte imza dağıttı, 1 Kasım (AP)

Reuters'a konuşan Lübnanlı bir kaynak, Boulos'un 2018 yılında Hizbullah yanlısı adaylarla birlikte milletvekilliği için aday olduğunu, ancak o tarihten bu yana hiçbir partiyle ilişkilendirilmediğini söyledi.

Boulos'un hem ABD’de hem de Lübnan'da güçlü kökleri var. Babası ve büyükbabası Lübnan siyasetinin önde gelen isimlerindendi, kayınpederi ise bir dönem Hizbullah ile ittifak kuran Maruni Hristiyanlarının partisi Özgür Yurtsever Hareketi'nin (ÖYH) önemli bir destekçisiydi.

Reuters'ın aktadığına göre son birkaç ay içinde Massad Boulos ile konuşan üç kaynak, Boulos'un Lübnan'ın çok kutuplu siyasi yelpazesindeki partilere ulaştığını ve bunun on yıllardır süregelen derin partizan bölünmelerle boğuşan bir ülkede nadir görülen bir durum olduğunu söyledi.

Özellikle Hizbullah ile ilişkilerini sürdürme becerisinin dikkat çekici olduğunu belirten kaynaklara göre Boulos'un Hizbullah'ın Hıristiyan müttefiki ve Lübnan cumhurbaşkanlığı adayı Süleyman Franjiye ile de dostluk bağları var.

Kaynaklar, Massad Boulos'un Hizbullah'a şiddetle karşı çıkan Hıristiyan bir grup olan Lübnan Kuvvetleri Partisi ile de temas halinde ve bağımsız milletvekilleriyle de bağları olduğunu söylediler.



İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
TT

İran-İsrail Savaşı’nın kaybedenleri ve kazananları

Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)
Analistlere göre İran halkı protesto gösterilerinden saldırgan yabancı güçlerle iş birliği yapmayı reddettiği için uzak duruyor (AFP)

Yusuf Azizi

İsrail Hava Kuvvetleri, 13 Haziran'da İran’a geniş çaplı bir saldırı düzenledi ve Tahran buna füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Çatışmalar, 23 Haziran'a kadar devam etti ve ABD, 21 Haziran cumartesi günü B-2 bombardıman uçaklarıyla İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan'daki nükleer tesislerini bombaladıktan sonra arabuluculuk yapmaya başladı.

Bu makalede İran ve İsrail'deki başlıca aktörlere odaklanarak bölgeyi sarsan bu savaşta şimdiye kadar kaybedenleri ve kazananları tespit etmeye çalıştım. Bu aktörlere, savaşın sonucunda ya da daha sonraki bir aşamada İsrail'in desteğiyle mevcut rejimin devrilmesi durumunda onun yerine geçebilecek İranlı muhalefet güçleri de dahil.

Zafer mi, yenilgi mi?

Tahran'dan başlayalım. İran rejimi özellikle 7 Ekim 2023'te Hamas ve müttefiklerinin İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Lübnan, Suriye ve Irak'taki müttefiklerinin aldığı darbelerden sonra böyle bir çatışmaya hazırdı. İran ve İsrail, her biri kendi perspektifinden zaferin onda olduğunu iddia etti. İsrail, 1948'deki kuruluşundan bu yana eşi ve benzeri görülmemiş füzeli saldırılara uğrarken söz konusu saldırılarda, konutlar, hükümet binaları ve hassas araştırma ve güvenlik merkezleri vuruldu. Saldırının yol açtığı hasarın ayrıntıları halen gizli tutuluyor. Ayrıca Ben Gurion Havaalanı tamamen felç oldu. İsrail ağır ekonomik kayıplar yaşadı. Onlarca asker ve sivil öldürüldü.

Ancak İsrail’in ağır yaptırımların uygulandığı İran'ın aksine, başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerinden doğrudan destek görecek ve bu da hızlı bir şekilde toparlanmasını sağlayacağına şüphe yok. İran ise çok ağır darbeler aldı. İran çok sayıda askeri komutanının ve güvenlik yetkilisini kaybetti, önde gelen nükleer bilim adamları suikasta kurban gitti, askeri üsler, nükleer tesisler ve ekonomik merkezler yakın vadede telafi edilemeyecek şekilde zarar gördü. Bu durum, İsrail istihbaratının İran’daki kurumlara derinlemesine sızması ve ülkenin hava sahasına daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde girmesinin bir sonucuydu.

Buna rağmen İsrail, İran rejimini devirmeyi veya liderlerini tamamen ortadan kaldırmayı başaramadı. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney saldırının ilk günlerinde ortadan kayboldu. Bu yüzden İran'ın zafer iddiası sadece propagandadan ibaret gibi görünüyor. Çünkü durum, İsrail'in saldırıları sonrasında Lübnan'daki Hizbullah'ın başına gelenlere benziyor. Bu saldırılar, İsrail'in istediği zaman bombardıman yapabildiğini, İran'ın da füze saldırılarıyla karşılık vereceğini hesaba kattığını gösterdi. Bu yüzden orta ve uzun vadede İran rejimi bu savaşın başlıca kaybedeni olarak nitelendirilebilir.

Kaçırılan fırsatlar

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a karşı başlayan saldırının ilk saatlerinde İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı. Eski İran Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi de bu çağrıları tekrarladı. Ancak bu çağrılar ne başkent Tahran'da ne de diğer şehirlerde kayda değer bir yanıt buldu, aksine başkentin nüfusunun yaklaşık yarısı hava saldırılarından kaçmak için ülkenin kuzeyine kaçtı. Analistlere göre İran halkı gösterilere katılmaktan, saldırgan bir yabancı güçle iş birliği yapmayı reddetmeleri ve Afganistan, Irak ve Libya'daki trajik senaryoların tekrarlanmasından korkmaları nedeniyle kaçındı.

Entelektüeller, yazarlar ve sanatçılar bu reddi dile getirdiler. İran'da, özellikle Tahran ve Fars bölgelerinde rejimin popülaritesinin keskin bir şekilde düşmesine rağmen, milliyetçi, ulusalcı ve mezhepçi duygular, 2022 yılında Mehsa Amini’nin kıyafet uygulamasına riayet etmediği için polis tarafından gözaltına alındığı sırada hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protesto gösterilerinde olduğu gibi ayaklanmaların çıkmasını engelledi. Azerbaycan ve Ahvaz (Huzistan) eyaletlerinde de Rıza Pehlevi'nin iktidara geri dönme endişelerinin arttığı bir ortamda, İsrail saldırısını desteklemek kabul edilebilir bir seçenek değildi.

Sınırlı bir kazanım ve beklenen bir yenilgi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İran ve İsrail rejimlerinin açıkça ifade ettikleri coşkuya rağmen, Tahran için durum geçici bir zaferden öteye geçmiyor. Vatandaşların evlerine dönmeleri, otoritenin zayıflığı, yaşam krizinin derinleşmesi ve enflasyonun yükselmesi nedeniyle hissettikleri güvensizliği ortadan kaldırmadı. Bu durum, özellikle Fars olmayan etnik grupların yaşadığı bölgelerde yeni ayaklanmaların patlak vermesine ve hatta Devrim Muhafızları tarafından bir iç darbeye yol açma tehlikesi yaratıyor.

Bir uydu kanalı, Netanyahu’nun saldırıdan üç gün önce Rıza Pehlevi ile görüştüğünü ve İran halkını harekete geçirme konusunda anlaştıklarını bildirdi. Ancak halkı harekete geçiremediler. Çünkü iki tarafın ilişkileri, merhum İran Şahı ve Tel Aviv arasında tarihi bir yakınlığa dayanıyor. Pehlevi, 2023 nisanında İsrail'i ziyaret etmiş ve bu ziyaret İran’da yaygın tartışmalara yol açmıştı.

Gerçek kaybedenler ve kazananlar

İlk kaybedenler, açıkça İsrail'in tarafını tutarak İran halkının güvenini kaybeden Rıza Pehlevi'dir. Pehlevi, daha önceki tutumlarıyla diğer milletlerin haklarını inkar ettiği için onların desteğini de kazanamamıştı. İkinci kaybedenler ise İran'daki, özellikle de Ahvaz’daki ekonomik merkezlerin bombalanmasından memnun olanlar oldu. Bu tesisler Ahvazlılara aittir. Bu kişiler, saldırının rejimi yıkacağını sansalar da halk bu çağrılara yanıt vermedi.

Ayrıca, İran rejiminin ve monarşi akımının ezeli düşmanı olan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) tutumu da dikkat çekiciydi. Örgüt, daha önce Amerikan sağıyla ilişkileri olmasına rağmen İsrail saldırısını desteklemekten kaçınıp‘ne uzlaşı ne savaş’ sloganını benimsedi. Üçüncü çözümün halkın elinde demokratik değişim ve organize direniş olduğunu söyledi. Böylece, Irak-İran Savaşı sırasında Saddam Hüseyin ile ittifak kurarak güvenilirliğini büyük ölçüde yitirdiği tarihi hatasını tekrarlamaktan kaçınmaya çalıştı.

Görünüşe göre İran rejimi, güvenlik durumunu yeni bir baskı kampanyası başlatmak için kullanacak ve bu kampanya, Mossad ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle idamların uygulanmasını da içerebilir. Ancak gerçek casusluk ağları, derin bir yolsuzluk sistemiyle yönetilen devletin iç yapısında halen korunaklı halde olabilir. Öte yandan bu çatışmanın en büyük kazananı ABD Başkanı Donald Trump olabilir. Washington, askeri operasyona katıldı ve savaşı sona erdiren arabuluculuk sürecini yönetti, bu da onu en etkili aktör ve siyasi açıdan en büyük kazanan yaptı.