Afrika’daki Fransız sömürge imparatorluğu sancaklarını katlamaya başladı

Fransa'nın Afrika'daki çıkarlarını koruma zorluğu ile karşı karşıya kalan Macron, başlarda çoğu Fransız akademik çevresi ve sivil toplum kuruluşu tarafından sıcak bakılmayan ‘post-kolonyal’ tezini doğrulamaya çalışacak

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard, yıllık askeri geçit töreni sırasında Şanzelize Caddesi’ne gelirken (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard, yıllık askeri geçit töreni sırasında Şanzelize Caddesi’ne gelirken (EPA)
TT

Afrika’daki Fransız sömürge imparatorluğu sancaklarını katlamaya başladı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard, yıllık askeri geçit töreni sırasında Şanzelize Caddesi’ne gelirken (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard, yıllık askeri geçit töreni sırasında Şanzelize Caddesi’ne gelirken (EPA)

Abdurrahim et-Turani

Japon asıllı ABD'li siyaset bilimci Yoshihiro Francis Fukuyama, ‘tarihin sonu’ teorisini ortaya attığında, özellikle Fransızca konuşan Sahra altı Afrika ülkelerinin 1960'lı yılların başlarında bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Fransa’nın Afrika kıtasındaki sömürgelerinin yıkıntıları üzerine inşa ettiği kolonyal yapının sonuna işaret ediyordu.

Bu bağlamda, Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron döneminde Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında yaşadığı büyük stratejik başarısızlıktan söz edebiliriz. Sağ ve solun enkazından doğan siyasi bir hareket olarak ‘Macronizm’in çöktüğü bir dönemde Macron, temel ideolojik ilkelerini güvenlik, meritokratik ve umut kavramları üzerine şekillendirdi.

Fransa Başbakanı Michel Barnier 4 Aralık’ta parlamentoya sunulan gensoru önergesini destekleyen ezici çoğunluğun kendisini güvensizlik oylamasıyla düşürmelerinin ardından görevden alındı. Barnier’in başlıca görevi, Fransız devletinin mali durumuna ilişkin artan endişeler karşısında Cumhurbaşkanı’nın gelecek yıl ile ilgili gündemini koruyacak bir bütçeyi güvence altına almaktı.

“Macron'un yakıtı tükendi”. Fransız muhalefet kanadından bir milletvekilinin kısa blog yazısı, kamuoyu kuruluşlarının değerlendirmelerine göre Cumhurbaşkanı Macron'un Fransız halkı arasında popülaritesinin düştüğüne işaret etti.

Macron'a yakın isimlerden Fransız basınına sızdırılan bilgilere göre Cumhurbaşkanı çalkantılı bir siyasi dönemden geçiyor. Özellikle de sol kesim tarafından kamuoyu önünde istifaya zorlanmakla tehdit edildikten sonra kendisini yalnız ve hüsrana uğramış hissediyor. Şu anda 2027'de sona ermesi beklenen ikinci dönemini tamamlamak için mücadele ediyor. Bununla birlikte Macron, üçüncü bir dönem için aday olamıyor.

Fukuyama, ‘tarihin sonu’ teorisini ortaya attığında, özellikle Fransa’nın Afrika kıtasındaki sömürgelerinin yıkıntıları üzerine inşa ettiği kolonyal yapının sonuna işaret ediyordu.

Fransa'nın hızla büyüyen ve yeni pazarlara ihtiyaç duyan Fransız ekonomisine lazım olan enerji, petrol, fosfat, demir ve diğer doğal ve mineral kaynaklar açısından zengin bir bölge olduğundan eski sömürgelerini terk etmek gibi bir niyeti hiç olmadı. Bu yüzden Fransa, bu sömürgeleri kanatları altında tutmanın uluslararası arenadaki büyük stratejisini sürdürmek için son derece önemli olduğunu düşünüyordu.

Fransa'nın kapıdan çıkıp bacadan geri dönmesi ve ‘post-kolonyal’ olarak adlandırılan, denizaşırı ülkelere kadar uzanan geniş bir imparatorluk dönemini başlatması bu şekilde oldu.

Fransa, geçtiğimiz altmış yılda 14 Afrika ülkesini yeni bir sömürge imparatorluğuna, ‘Françafrique’ adı verilen, Afrika'nın dörtte birini kapsayan ve Atlantik kıyısındaki Senegal'den kıtanın merkezindeki Çad'a kadar yaklaşık 3 bin mil uzanan geniş bir alanda, özel bir Fransız bölgesine dahil etmek için açık ve gizli, yasal ve yasadışı, mümkün olan tüm diplomatik yollara başvurdu.

Fransa, bu büyük imparatorluk altında eski sömürgelerindeki halkların kendi liderlerini özgürce seçmelerine asla izin vermedi. Hatta söz gelimi bağımsız olmalarına rağmen bu ülkelerdeki otoriter rejimleri destekledi. Uzun soluklu Fransız emperyalizminin sonuçları, Sahra altı Afrika’daki eski sömürgelerinde yaygın yolsuzluk vakaları, yerleşik otoriter yönetimler ve derin ekonomik sömürünün mutlak hakimiyeti altında ezilen kronik az gelişmişlik oldu.

dcefvgrb
Mali'deki askeri üslerinden ABD Hava Kuvvetleri'ne ait nakliye uçağıyla ayrılan Fransız askerleri, 9 Haziran 2021 (AP)

Senegalli ekonomist Ndongo Samba Sylla, yaptığı değerlendirmede, Fransa’nın eski sömürgelerinin demokratik anlamda bağımsız kurumsal gelişimine izin vermediğini ve daha da kötüsü söz konusu Afrika ülkelerinin etnik ve sosyal kimliklerini manipüle ettiğini söyledi.

Suçlamalar ve geç farkına varma

Emmanuel Macron'un 2017 yılında Fransa Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte, Fransa ve Afrika hakkındaki tartışmalar, Fransa’nın Afrika’dan kovulması çağrısında bulunan seslerle yeni bir boyuta girdi. ‘Afrika'daki istikrarsızlık Fransa tarafından yaratıldı ve desteklendi’ gibi fikirler yaygınlaşmaya başladı. Batı Afrikalı sosyal medya kullanıcıları, isyankâr ve alaycı ifadelerle “Fransa, geri çekil. Fransa! Git!” sloganları attılar.

2022-2023 yılları arasında Fransa karşıtı darbelerin gerçekleştiği Mali, Burkina Faso ve Nijer’deki darbe liderleri daha da ileriye giderek Paris'i açıkça radikal İslamcıları desteklemekle suçladı. Nijer'de darbeye liderlik eden General Abdourahmane Tchiani’ye göre Fransa, radikal İslamcı Boko Haram örgütü ile gizli iş birliği yapıyordu ve Fransızlar bu teröristleri Nijer'deki yeni devlete karşı savaş açmaya çağırdı. Tchiani, geçtiğimiz ocak ayında da Paris'i Boko Haram'a askeri teçhizat sağlamakla suçladı.

Macron, sömürgecilik sonrası geçiş süreçlerinin dolambaçlı siyasetine uygun olarak, Batı Afrika'nın bu stratejik köşesindeki genç nesillerin ve siyasetçilerin değişim talep ettiğinin ve Fransa'nın yeni sömürgecilik mirasını sorgulayarak yeni bir sayfa açtıklarının farkında.

Bu yüzden Macron, daha önce Fransız ve Afrikalı siyasi elitler arasındaki ‘yakın bağların’ konu edildiği her yıl düzenlenen Fransa-Afrika zirvelerini iptal etme girişiminde bulundu ve bunun yerine 2021 yılında önde gelen Kamerun asıllı Frankofon tarihçi ve düşünür Achille Mbembe tarafından yönetilen raporlama-diyalog şeklinde yeni bir Afrika-Fransa toplantısı düzenledi.

Burada çalışmaları çağdaş dünyadaki tahakküm mekanizmalarını yapıbozuma uğratmayı amaçlayan Achille Mbembe’nin ‘post-kolonyal’ tezin teorisyenlerinden biri olarak kabul edildiğini hatırlatmakta fayda var. “Critique of Black Reason” (Zenci Aklının Eleştirisi) adlı kitabın yazarı olan Mbembe’nin bu alandaki en önemli çalışması ise “On the Postcolony” (Postkoloni Üzerine). Mbembe, bu kitapta, sömürgecilik dönemini takip eden ‘geç modernizm’ olarak adlandırdığı dönemdeki siyasi, sosyal ve antropolojik algıları inceleyerek sömürgeleştirilen ile eski sömürgeci arasındaki yeni ilişki kalıplarını belirlemeye çalışıyor.

Bu entelektüel toplantının ardından Macron, Afrika ve Fransa arasında yeni bir ortaklığı duyurdu. Bu ortaklığın temel özelliği kıtayı yeniden canlandıracağı varsayılan Afrikalı dijital girişimciliğe odaklanmaktı. Fransa Cumhurbaşkanı'na göre bu yeni ortaklık Fransa'yı Afrika ile yeni bir tarih evresine taşıyacak.

İmparatorluk tarihini yeniden yazmak

Macron, bu yılın şubat ayı sonları ile mart ayı başlarında, dört Afrika ülkesine yapacağı ziyaret öncesi Gabon'dan, ‘Fransız Afrikası (Afrika'da Fransız sömürgeciliği) döneminin sonsuza kadar sona erdiğini’ açıkladı. Ancak Macron, Batı Afrika ve Sahel bölgesinde Fransa karşıtı duyguların bu kadar yükseldiğini hiç tahmin etmemişti. Bu, Fransa'nın Afrika anlatısının ‘son bölümüydü’ ve çok üzücü bir mürekkeple yazılmıştı. Bir hicivcinin dediği gibi, Fransa'nın galya horozunun (Fransa'nın ulusal bir sembolü) kafası Afrika'nın giyotini tarafından kesilme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

Macron tartışmalı bir hamleyle Fransa'nın emperyal tarihini yeniden yazma görevini üstlendi. Tarihi bazı özürler diledi. Bu özürlerin en önemlilerindan biri olarak Cezayir'deki dekolonizasyon savaşlarının ‘insanlığa karşı işlenmiş bir suç’ olduğunu söyledi.

Onlarca yıl süren örtbasların ardından Macron'un talimatıyla başlatılan bir soruşturma, sosyalist bir isim olan Lionel Jospin'in başbakanlığı döneminde, Fransa’nın Ruanda soykırımından en azından kısmen sorumlu olduğunu ortaya koydu. Jospin'in, Fransız ordusunun 1994 yılında Ruanda’da yaşanan soykırımındaki suç ortaklığının örtbas edilmesi çabalarını denetlediği anlaşıldı.

uköılço
Nijer’in başkenti Niamey'de düzenlenen bir miting sırasında Mali, Burkina Faso, Cezayir, Nijer ve Rusya bayrakları taşıyan Ulusal Kurtuluş Konseyi destekçileri, 26 Ağustos 2023 (AFP)

Bu tıpkı İngiltere’nin eski başbakanlarından Tony Blair'in 2000’li yılların başlarında, transatlantik köle ticareti için özür dileyerek ve Afrika'daki yoksulluğun ‘dünyanın vicdanında bir yara’ olduğunu söyleyerek dikkate değer olan sembolik jestine benziyordu. Blair, görevden ayrıldıktan sonra kendi adıyla bir Küresel Değişim Enstitüsü (Tony Blair Institute for Global Change/TBI) kurdu ve ‘küreselleşmenin azınlık için değil, çokluk için olması’ hedefiyle Afrika'da çalışmalar yaptı.

Macron, geçtiğimiz 27 Şubat'ta, Fransa ile Afrika arasında yeni bir askeri ortaklık öngören Fransa'nın yeni Afrika stratejisinden bahsetti. Buna göre Afrika'daki askeri varlığını önemli ölçüde azaltmayı planlayan Fransa, bu kapsamda bazı askeri üsleri yerel silahlı güçlerin eğitimine dönüştürecek ve ‘askeri akademilerin’ yönetimini Fransa ve Afrika arasında ‘ortak kontrole’ devredebilecek.

Macron'un ‘bu, askerlerin geri çekilmesi ve taahhütlerin yerine getirilmemesi değil, Fransa'nın askeri olarak yeniden yapılanmasıdır’ iddiasına rağmen ‘Fransız karşıtı’ duyguların yükselişi ve Fransa'nın Afrika'da ‘yoksulluk ve kaos kaynağı’ olarak algılanması, Fransa'nın kıtadaki etkisini giderek azalttı.

Fransa'nın post-kolonyal politikası başarısızlığa mahkumdur ve Françafrique, yeni sömürgeciliğin İngiliz ve Portekiz biçimleriyle karşılaştırıldığında bir istisna olarak kabul edilemez.

Ölmek istemeyen bir imparatorluk

Fransa'nın Afrika'daki çıkarlarını koruma zorluğuyla karşı karşıya kalan Macron, başlarda çoğu Fransız akademik çevresi ve sivil toplum kuruluşu tarafından sıcak bakılmayan, hatta yok olma ve ölüm tehdidiyle burun buruna gelen büyük Fransız imparatorluğunun dağılmasını önleme çabaları anlaşılamadığı için basında ve medyada ağır bir şekilde eleştirildiği post-kolonyal tezini doğrulamaya çalışacak. Öyle ki bu durum, çok sayıda yazarın makalelerini ve çalışmalarını bir araya getiren “Ölmek İstemeyen İmparatorluk” başlıklı geniş hacimli bir kitabın başlığına da yansımıştır.

Çıkarlar da tıpkı insanlar gibi refahtan sonra bir çöküş, gerileme ve çürüme aşamasına gelir. 1990 yılından bu yana Fransız siyasi elitlerinden birçok politikacı Françafrique’nin sonunu ve ölümünü dile getiriyor. Bu durum, geleneksel sömürgecilik aşamasından sonra ‘yeni sömürgecilik’ kisvesi ve maskesi altında devam eden ve yeni Fransız sömürgeciliğini destekleyen ekonomik ve siyasi yapıların iflas etmesinin ardından bugün sona ermenin ve çöküşün eşiğinde olan Fransız sömürge imparatorluğuna dikkat edilmesini gerektiriyor.

Paris'teki çoğu kişinin Fransa-Afrika ilişkilerini yeni yollarla yeniden şekillendirme girişimlerinin devam etmesine, yeni sömürgeciliğin sürdürülebilirliğinin vurgulanmasına, ‘son sömürgeci para birimi’ olarak tanımlanan Afrika Kalkınma Fonu (African Development Fund/ADF) ve öncüllerinin Afrika'da faaliyet göstermesini sağlamak için yenilikçi çözümler aranmasına rağmen, Fransa'nın yeni sömürgecilik politikasının başarısızlığa mahkum olduğu konusunda artık şüphe yok. Françafrique, yeni sömürgeciliğin İngiliz ve Portekiz biçimleriyle kıyaslandığında bir istisna olarak kabul edilemez.

On dokuzuncu yüzyıl, Batı'nın halkları sömürgeleştirerek, özgürlüklerini ve zenginliklerini ellerinden alarak elde ettiği hegemonyasına ve gücüne tanık oldu. Fransa, Afrika'da geniş bir imparatorluk kurmayı başardı. Ancak işgal edilen ülkelerdeki bağımsızlık hareketlerinin mücadelesi, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu imparatorluğun parçalanmasına yol açtı. Ancak Fransa, özellikle Sahel bölgesindeki eski sömürgeleri üzerindeki büyük nüfuzunu sürdürmeyi ve Afrika kıtasında ekonomi ve güvenlikten yatırım ve siyasete kadar uzanan başlıca çıkarlarını korumayı başardı.

Ancak Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ve yeni dünya güçlerinin yükselişinin ardından küresel tablo değişecek ve Fransa kendisini Batı Afrika ülkeleri; Moritanya, Mali, Gambiya, Senegal, Nijer, Burkina Faso, Gine, Nijerya, Kamerun ve Çad’da yerel direnişle karşı karşıya bulacaktı.

Bunun yanında özellikle Sahel bölgesinin çeşitli savaşlara ve huzursuzluklara sahne olması ve Fransız ordusunun bölgedeki radikal İslamcı hareketlerin istilasını durdurmak için askeri operasyonlara dahil olmasıyla birlikte uluslararası rekabet daha da güçleşti.

Fransız sömürge imparatorluğunun prestiji yavaş yavaş azalmaya başlarken, Fransa'nın uluslararası imajı zedelendi. Fransa’daki Beşinci Cumhuriyeti düzenine karşı isyan süreci, Fransa'nın neredeyse kendi mülkü olarak gördüğü Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso, Nijer ve Çad'dan başladı. İsyan ve ayaklanma, Fildişi Sahili ve Senegal gibi Fransa'ya komşu diğer Sahelya ülkelerine yayılana kadar genişlemeye devam etti.

Bu temelde, 1960 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana geçen onlarca yıllık ağır sömürge mirasının ardından herkes Fransa'nın Afrika'daki eski sömürgelerini bu kez kalıcı olarak kaybetmek üzere olduğu gerçeğini kabul etti. Afrika ülkeleri gerileme, az gelişmişlik, iç savaşlar, darbeler, iktidarın zorla el değiştirmesi, otoriter rejimler ve Fransız yetkililerin Afrika ülkelerindeki hükümet yetkililerine rüşvet vermek de dahil olmak üzere, ‘kirli’ olarak tanımlanan yöntemlere karışması gibi deneyimler yaşadı.

Bu, Fransız siyasi ve akademik çevrelerinde zaman zaman tartışma konusu olan sansasyonel bir müdahaleydi. Son yıllarda, özellikle de Cumhurbaşkanı Macron döneminde, Fransız karşıtlığı sonucu Cezayir, Fas ve Tunus'la gerilimler yaşandı.

Tam bir kopuş sayılmaz

Paris, Fransız askerlerinin Mali, Nijer ve Burkina Faso'dan çekilmesiyle sonuçlanan, Fransız şirketleriyle ilişkilerini keserek ve Fransa ile savunma anlaşmalarını feshederek, Fransa’nın hegemonyasından kurtulma ve gerçek bağımsızlığa doğru ilerleme yolunda adımlar atan Afrika'dan gelen iç açıcı olamayan haberler almaya devam etti. Dünya, Fransa’nın Afrika'daki eski sömürgelerini kasıp kavuran askeri darbeler dalgasına tanık oldu. Her darbe kendine özgü olsa da Çad'ın Fransa ile yaptığı savunma anlaşmasını aniden iptal etmesi gibi, çoğu Fransa’nın hegemonyasına karşı olduklarını az ya da çok ilan etti. Eski bir Fransız sömürgesi olan Çad, geleneksel olarak Paris yanlısı olan Fransız askerlerini artık topraklarında görmek istemediğini bildirdi.

Senegal Cumhurbaşkanı Baciro Diomaye Faye, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Paris'in ülkedeki askeri üslerini orta vadede kapatmak zorunda kalacağını ifade etti. Senegal’in bağımsız bir ülke olduğunu vurgulayan Faye, “Egemenlik, ülkedeki yabancı askeri üslerin varlığıyla bağdaşmaz” ifadelerini kullandı. Senegal Cumhurbaşkanı, ülkedeki Fransız askerlerin geri çekilmesi için ucu açık bir tarih bıraktı. Resmi olarak Fransa'nın Batı Afrika’nın kıyı ülkelerinden Senegal’de halen yaklaşık 350 askeri bulunuyor.

xcsvfgbh
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Nijer’in devrik Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum'u başkent Paris'teki Elysee Sarayı'nda karşılarken, 23 Haziran 2023 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla'den aktardığına göre Çad ve Senegal ile güvenlik ve savunma iş birliği anlaşmalarının iptal edilmesi, Nijer'de ya da başka yerlerde olduğu gibi Fransa'dan kopuş anlamına gelmese de tarihi bir dönüm noktası.

Senegal Cumhurbaşkanı Faye ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Fransız ordusunun 1944 aralığında Senegalli silahlı unsurlara yönelik ‘katliamını’ kabul eden mektubundan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Çad ve Senegal Batı ile ilişkilerini dengelemek istediklerini açıkladılar.

Sonuç olarak, şu an yaşanan hızlı gelişmeler, Fransa'nın Orta ve Batı Afrika'da kalan lojistik ve askeri varlığını sona erdirecek.

Bir imparatorluğun parçalanması ve çöküşü

Burada Afrika kıtasında Fransa'ya karşı neo-emperyalist kızgınlığın körüklenmesinden faydalanan yeni aktörlerin ortaya çıktığı da belirtilmeli. Özellikle Çin ve Rusya, Afrika kıtasındaki nüfuzlarını artırmaya, askeri yardım sağlarken savunma, enerji, altyapı ve tarım alanlarında Afrikalılarla iş birliğini büyütmeye çalışıyorlar.

Rusya, uluslararası terörizmle mücadele çabalarında Burkina Faso ve Nijer'e önemli yardımlarda bulunuyor. Bu koşullar altında Rusya, Afrika ülkelerinin güvenliği için Fransa'dan daha güvenilir bir ortak ve garantör olarak görülüyor.

Fransa, Afrika'da kötü bir hafızaya sahip olan Fransa gibi sömürgeci bir geçmişe sahip olmayan iki ülke olan Rusya ve Çin'deki rakiplerinin daha esnek yöntemleri karşısında, kibri ve sömürgeci tarzıyla savaşı bu şekilde kaybetti. Bu da kıtadaki konumunun kötüleşmesine neden oldu.

Macron, 14 Ocak 2020 tarihinde Sahel bölgesinden beş ülkenin devlet başkanlarıyla bir araya geldi. Moritanya Devlet Başkanı Muhammed Veled Gazvani dışında diğer dördü darbelerle iktidardan uzaklaştırıldı.

Bir zamanlar gezegenin en büyük ikinci kıtasının dörtte birini kaplayan bir imparatorluğa sahip olan Fransa, eski sömürgeci güç olarak kıtadaki nüfuzunu yavaş yavaş kaybetmeye ve sancaklarını katlamaya başladı.

Bu jeopolitik kargaşanın ortasında, Afrika'daki güçlü Fransız sömürge imparatorluğunun modern versiyonunun yıkılmasına ve parçalanmasına yardımcı olan ve geçtiğimiz yıl bir uçak kazasında ölen Rus paralı asker grubu Wagner'in lideri Yevgeni Prigojin ortaya çıktı.

Burada Afrika kıtasında Fransa'ya karşı neo-emperyalist kızgınlığın körüklenmesinden faydalanan başta Çin ve Rusya olmak üzere yeni aktörlerin ortaya çıktığı belirtilmeli.

Prigojin sıra dışı bir isim. Beklenmedik bir kurgusal maceracı ya da paralı asker grubuyla Afrika'daki küresel düzeni sarsan ‘Moskova'nın Afrika'daki adamı’ idi. Afrika’daki en az yedi ülkede bir Rus varlığı ve hükümetlerle bağlantılar kurdu. Yöntemleri, Fransız sömürge imparatorluğunun mimarlarından Paris’in Afrika’daki adamı efsanevi Jacques Foucart'ın yöntemlerine benzer şekilde kurnazlık, yolsuzluk ve aldatmacayla doluydu.

Gözlemciler, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ve Rusya'nın Suriye’ye vurduğu damganın etkisini kaybetmesinin ardından, Afrika'daki operasyonlarını baltalayacak lojistik zorluklarla karşılaşacağını öngörüyor. Bu durum uluslararası arenada Rusya'nın etkili bir ortak ve koruyucu olduğu algısına zarar verecek ve Rusya'nın Afrikalı otokratlarla olan ortaklıklarını tehdit ederek Afrika'daki ekonomik, askeri ve siyasi nüfuzuna ket vuracak.

Bu değişimin stratejik sonuçlarının oldukça derin olacağına şüphe yok. Afrika kıtasının balta girmemiş ormanlarında küresel çatışmanın yeni bölümlerine tanık olmayı bekleyebiliriz.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Trump’tan AB’ye tehdit… Ya ABD'den petrol ve doğalgaz alımını artırın ya da gümrük vergileriyle karşılaşın

Kasım ayındaki seçimlerde yeni ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Florida Palm Beach'teki Mar-a-Lago'da açıklama yapıyor, 16 Aralık 2024. (Reuters)
Kasım ayındaki seçimlerde yeni ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Florida Palm Beach'teki Mar-a-Lago'da açıklama yapıyor, 16 Aralık 2024. (Reuters)
TT

Trump’tan AB’ye tehdit… Ya ABD'den petrol ve doğalgaz alımını artırın ya da gümrük vergileriyle karşılaşın

Kasım ayındaki seçimlerde yeni ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Florida Palm Beach'teki Mar-a-Lago'da açıklama yapıyor, 16 Aralık 2024. (Reuters)
Kasım ayındaki seçimlerde yeni ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Florida Palm Beach'teki Mar-a-Lago'da açıklama yapıyor, 16 Aralık 2024. (Reuters)

Kasım ayındaki seçimlerde yeni ABD Başkanı seçilen Donald Trump bugün yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği'nin (AB) ABD ile giderek büyüyen ticaret açığını ABD petrol ve doğalgazından yüklü miktarda alım yaparak azaltmaya çalışmaması halinde gümrük vergileriyle karşı karşıya kalabileceğini söyledi.

ABD hükümet verilerine göre AB halihazırda ABD'nin petrol ve gaz ihracatında en büyük payı satın alıyor. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, ek hacimler şu anda ancak ABD üretimi artarsa ya da hacimler ABD enerjisinin en büyük tüketicileri arasında yer alan Asya pazarlarından yönlendirilirse kullanılabilir.

Trump, Truth Social'daki bir paylaşımında şunları söyledi: “AB'ye, ABD ile giderek büyüyen ticaret açığını bizim petrol ve gazımızdan büyük miktarlarda satın alarak kapatmaları gerektiğini söyledim. Aksi takdirde gümrük vergileri tek çözüm olacaktır.”

AB ise, enerji sektörü de dahil olmak üzere, seçilmiş başkanla mevcut ilişkiyi güçlendirmenin yollarını tartışmaya hazır olduğunu bildirdi. AB Sözcüsü, bloğun enerji sektöründeki ortak çıkarlar da dahil olmak üzere Trump ile ekonomik ilişkileri güçlendirmeyi tartışmaya hazır olduğunu belirterek, AB’nin Rusya'dan enerji ithalatını aşamalı olarak durdurmaya ve tedarik kaynaklarını çeşitlendirmeye kararlı olduğunu ifade etti.

AB İstatistik Ofisi Eurostat'ın verilerine göre ABD, 2024'ün ilk çeyreğinde AB'ye sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatının yüzde 47'sini ve petrol ithalatının yüzde 17'sini sağlamış durumda.

Trump, ABD ile onlarca yıldır büyük bir ticaret fazlası veren Avrupa'nın ağır bir bedel ödeyeceğini öne sürerek, tüm ithalatlara olmasa da çoğu ithalata gümrük vergisi getirme sözü verdi. Trump defalarca ABD'nin mal ticaretindeki açığına atıfta bulunurken, ABD hizmetler sektöründe AB ile 104 milyar avro (107,98 milyar dolar) ticaret fazlası kaydetti.

Göreve 20 Ocak'ta başlayacak olan Trump, ABD'nin en büyük üç ticaret ortağına (Kanada, Meksika ve Çin) büyük gümrük vergileri uygulayacağı uyarısında bulundu.

Avrupalı petrol rafinerileri ve gaz şirketlerinin çoğu özel kuruluşlardır ve hükümetler, yaptırım ya da gümrük vergisi olmadığı sürece, kaynak alımlarına müdahale etmezler. Şirketler seçimlerini genellikle fiyat ve verimliliğe göre yaparlar.

AB, Rus enerjisine bağımlılığı azaltmak amacıyla 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Rusya'ya yaptırımlar uyguladıktan sonra ABD petrol ve gaz alımlarında önemli bir artışa tanık oldu.

Son yıllarda ABD, küresel talebin beşte birine denk gelen günlük 20 milyon varilden fazla petrol üreterek dünyanın en büyük petrol üreticisi haline geldi. ABD, toplam ihracatının yarısından fazlasını oluşturan günde iki milyon varilden fazlasını Avrupa'ya ihraç ederken, geri kalanı Asya'ya yönlendiriliyor. ABD hükümetinin verilerine göre Hollanda, İspanya, Fransa, Almanya, İtalya, Danimarka ve İsveç ABD petrolünün en büyük ithalatçıları.

ABD aynı zamanda günde 103 milyar metreküpü aşan üretimiyle dünyanın en büyük gaz üreticisi ve tüketicisi. ABD'nin 2024 yılında Avrupa'ya gaz ihracatının günde ortalama 12 milyar metreküp olması bekleniyor. 2023 yılında ABD'nin LNG ihracatının yüzde 66'sı Avrupa'ya yapılırken, İngiltere, Fransa, İspanya ve Almanya en önemli varış noktaları oldu.

AB ihracatına otomotiv, makine ve kimya sektörleri hakimdir ve Almanya Avrupa'nın en büyük mal ihracatçısıdır.