Yeni ankete göre Keir Starmer hükümeti "beceriksiz" ve "sahtekar"

İşçi Partisi lideri yeni yıl mesajında, 10 Numara'daki zorlu ilk 6 ayın ardından yapılacak "daha çok şey" olduğunu itiraf etti

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Yeni ankete göre Keir Starmer hükümeti "beceriksiz" ve "sahtekar"

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Şoke edici yeni bir ankete göre seçmenler Sör Keir Starmer hükümetinin "beceriksiz" ve "sahtekar" olduğuna inanıyor.

Belediye meclisi ara seçimlerine ilişkin yeni bir analiz, Sör Keir'ın mayısta Başbakan olarak ilk büyük seçim sınavıyla karşı karşıya kalmasına sadece birkaç ay kala, seçmenlerin İşçi Partisi'nden giderek uzaklaştığını gösteriyor.

Başbakan yeni yıl mesajında, 10 Numara'daki (BK Başbakanlık Konutu ve Ofisi -çn.) zorlu ilk 6 ayın ardından hâlâ "daha çok şey" olduğunu söyledi.

Başbakan, Birleşik Krallık'ı değiştirme çalışmalarının "başladığını" ancak pek çok kişi için "tüm zamanınızı haftayı atlatma mücadelesi vererek geçirirken geleceği düşünmenin zor olduğunu" bildiğini söyledi.

İşçi Partisi, temmuzdaki ezici seçim zaferinden bu yana "bedavacılık" skandalından Rachel Reeves'in bütçesine yönelik sert tepkilere kadar pek çok sorunla boğuşuyor.

YouGov'un The Times için yaptığı ankete göre, seçmenlerin yarısından biraz fazlası hükümeti "beceriksiz" ve "sahtekar" diye tanımlarken, sadece dörtte biri tam tersini söylüyor.

Anket ayrıca yüzde 56'nın hükümetin başarısız olduğuna inandığını, sadece yüzde 12'sinin İşçi Partisi'nin başarılı olduğunu söylediğini ortaya koydu.

2025 başlarken, seçmenlerin sadece yüzde 31'i 2025 için iyimser olduğunu beyan ederken, yüzde 37'si kötümser olduğunu belirtti.

En önemli sorun olan ekonomi konusunda sadece yüzde 21'lik bir kesim en fazla İşçi Partisi'ne güvendiğini söylerken, yüzde 24'lük bir kesim Muhafazakarları tercih ettiğini belirtiyor. Bu da Muhafazakarların Liz Truss'ın Downing Sokağı'na gelmesinden bu yana ilk kez öne geçtiğini gösteriyor.

Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi (NHS), İşçi Partisi'nin önemli bir üstünlüğü elinde tuttuğu tek önemli konu başlığı. Yüzde 29'luk bir kesim en çok İşçi Partisi'ne güvendiğini söylerken, Nigel Farage'ın Reform UK'i yüzde 13'le ikinci sırada.

Son belediye meclisi koltuk kayıplarına ilişkin yeni bir analiz de Sör Keir'ın "tüm zamanların en sevilmeyen yeni hükümetine" liderlik ettiğini öne sürüyor.

Lordlar Kamarası'nın Muhafazakar Partili üyesi ve anketör Lord Hayward'ın yaptığı inceleme, İşçi Partisi'nin popülerliğinin Bütçe'den bu yana düştüğünün ortaya koydu.

İşçi Partisi'nin dev seçim zaferi, meclis üyelerinin yeni milletvekilleri olmasıyla 176 belediye meclisi ara seçimine yol açmıştı. Ancak analize göre parti net 27 sandalye kaybederken Muhafazakarlar 24 sandalye kazandı.

Lord Hayward sonuçların "insanların kamuoyu yoklamalarında gördüklerini doğruladığını, bunun tüm zamanların en sevilmeyen yeni hükümeti olduğunu" söyledi.

The Independent'a, Sör Keir'ın işleri tersine çevirmek için "net politikaların net uygulamalarını ortaya koyması gerekeceğini" belirtti.

Lord Hayward, "Halkın taahhütlerin ne olduğunu bilmediğini görüyoruz... NHS'yle ilgili planlar neden marta kadar, yani iktidara gelmenizden 9 ay sonrasına kadar (yayımlanmayacak)" dedi.

Ve bence onlar için yıpratıcı olan da uygulanan politikalardan ziyade planlara ve istişare belgelerine sahip olmaları.

Independent Türkçe



Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
TT

Rusya'nın “Suriye” Zorlukları

Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)
Fotoğraf: Vladimir Putin ve Beşşar Esed (Reuters)

Refik Huri

Suriye Rusyası, Suriye'deki hava ve deniz üsleri meselesi ayarlanmış olsa bile konumunu ve rolünü sürdürme konusunda bir açmaz içinde.

Başkan Vladimir Putin için “Rusya Suriye'de kaybetmedi, hedeflerine ulaştı” demek kolay. Ancak geleceğe dair beklentiler ne olursa olsun gerçekleri göz ardı etmek zor. Putin'in 2015'te büyük bir askeri operasyonla kurtardığı rejim yıkıldı ve cumhurbaşkanı Moskova'ya kaçtı. Ardından her şey yıkılmaya yüz tuttu; İran mağlup oldu, Rusya'nın da başı dertte. Temel olarak, Rusya, Başkan Barack Obama’nın, Şam'ın Guta bölgesinde kimyasal silahlar kullanarak ABD'nin kırmızı çizgisini aşan Şam rejimine yönelik Paris ile planlanan saldırıdan geri adım atmadan önce askeri operasyonunu başlatmadı.

Obama'nın neden geri adım attığına dair açıklaması “felsefi”ydi; yardımcılarına “Bomba atmaya istekli olduğunuzu kanıtlamak için birine bomba atmak, güç kullanmanın en kötü nedenidir” demişti. Putin ise Lenin'in taktiğini uyguladı ve bu özetle şöyleydi: “Duvara yumuşak bir yumruk atın. Sertse geri çekilin, yumuşaksa daha sert vurun.”

İroniler şaşırtıcı. Masada, Rusya'nın önemli kazanımları karşılığında İran'ın Suriye'den çıkarılması konusunda Moskova'ya sunulan bir Amerikan anlaşması vardı. Ancak Ukrayna savaşı oyunu değiştirdi, çünkü Rusya Tahran'a ve onun ürettiği insansız hava araçlarına ve füzelere ihtiyaç duymaya başladı. İran'ın rolü coğrafyada büyük ölçüde genişledi, askeri ve güvenlik üslerinin yanı sıra Suriye'nin sosyal dokusuna da girdi.

Ve şimdi ikinci değişiklik gerçekleşti; Suriye rejiminin devrilmesi, Rusya'nın rolü olmadan İran’ı Suriye’den çıkardı ve neredeyse Moskova'yı da çıkaracak. Nitekim Avrupa Birliği, Dış Politika Şefi Kaja Kallas’ın açıklamaları ile Suriye'nin yeniden inşası, yardım sağlanması ve Heyet Tahrir el-Şam'ın terör örgütleri listesinden çıkarılmasının şartı olarak Rusya'nın Suriye'den çıkarılmasında ısrar ediyor.

Burada soru şu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dostu Putin'e yardım edecek mi, yoksa Türkiye'nin Atlantik'teki rolünü savunmaya mı dönecek? Suriye'nin yeni yöneticileri için iki Rus üssünün varlığını korumanın bedeli nedir? Cumhurbaşkanı Sedat'ın savaş arifesinde Sovyet güçlerini Mısır'dan sürme hamlesini yeni yöneticiler Putin'e karşı yapsaydı ne olurdu?

Her ne olursa olsun, Putin Suriye'de bir şeyler kaybediyor ve büyük oyunun Batı ve Atlantik ile oynandığı Ukrayna'da ise bir şeyler kazanıyor. Cumhurbaşkanı Hafız Esed'in, Moskova ile dostluk anlaşması imzalamaya zorlanmadan önce Rus filosunun Tartus Limanı’nda yalnızca yakıt ve su ikmali yapmasına izin verdiği biliniyor. Halefi Beşşar ise her yeri Ruslara ve İranlılara açtı. Ancak Rusya, hâlâ mevcut ve Libya, Cezayir, Irak, Mısır ve Sudan ile iyi ilişkileri olması nedeniyle Ortadoğu'yu kaybetmedi. Tartus Üssü’ndeki birlik ve silahlarını çekerse Bingazi Üssü bunlara ev sahipliği yapmaya hazır.

Putin Çin ve Kuzey Kore'nin desteğine güveniyor, hatta Ukrayna'nın bir kısmını işgal ettiği Rusya'nın Kursk bölgesinde savaşmaları için Kuzey Kore’nin askerlerini göndermesine ihtiyaç duyuyorsa, İran'a da hâlâ ihtiyaç var demektir. Şarku’l Avsat’ın  Majalla'dan aktardığı analize göre herkesin hesaba kattığı yeni gelişme, Başkan Donald Trump'ın İran'a karşı katı tavrı ve Putin ile iyi ilişkiler kurma arzusuyla Beyaz Saray'a dönmesi. Zira Moskova-Washington ilişkileri Başkan Joe Biden ile yaşanan yüzleşme sonrasında en tehlikeli noktaya ulaştı. İngiliz The Economist dergisinin belirttiği gibi, Putin ve Trump'ın ortak noktası, Avrupa siyasetini bölmeye yönelik isteklilikleridir. Putin Avrupa'yı bölmek, Trump ise Avrupa'yı ekonomik müzakerelerde zayıflatmak istediği için bu konuda istekli.

Trump'ın Ukrayna savaşını bir telefon görüşmesiyle sona erdirme yönündeki söylemi, Trumpvari bir “fantezi”den başka bir şey değil. Nitekim iş ciddiye bindiğinde Trump, “Ukrayna sorunu Ortadoğu sorunundan daha zor” dedi. Ayrıca Trump, İran'a karşı şu ana kadarki başkanların hepsinden daha azami baskı uygulamakta ısrar ediyor. The Economist'e göre İran'dan bölgesel hedeflerinden vazgeçmesini isteyecek, aksi takdirde İran'ın nükleer programına karşı İsrail ile askeri bir harekât ve belki de bir rejim değişikliği olasılığı ortaya çıkacak. Trump'ın tek isteğinin Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile yaptığı gibi Dini Lider Hamaney ile bir fotoğraf vermek olduğunu düşünenler de var.

Johns Hopkins'ten Mara Karlin'e göre, “Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaş, tüm kaynakların ve toplumların seferber edilmesi, devlet faaliyetleri yerine savaş meselelerine öncelik verilmesi yoluyla topyekûn bir savaşa doğru ilerliyor.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.