Arakçi: Diplomasi ile saha faaliyetleri arasında ayrım yok

DMO ülkenin batısına özel kuvvetler gönderdi

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Kasım Süleymani'yi anma töreninde (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Kasım Süleymani'yi anma töreninde (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

Arakçi: Diplomasi ile saha faaliyetleri arasında ayrım yok

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Kasım Süleymani'yi anma töreninde (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Kasım Süleymani'yi anma töreninde (İran Dışişleri Bakanlığı)

İran Dışişleri Bakanlığı ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) bölgesel saha faaliyetleri ile diplomasiyi birbirinden ayırmadan tam bir koordinasyon içinde yürütme konusunda anlaştı. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, DMO'nun dış kolu Kudüs Gücü tarafından yürütülen bölgesel faaliyetlere atıfta bulunarak “Saha diplomasinin önünü açıyor” dedi.

Arakçi, ABD Başkanı Donald Trump'ın emriyle düzenlenen bir hava saldırısında DMO dış operasyonlar sorumlusu Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin beşinci yıldönümü münasebetiyle düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada DMO ile çalışma ve koordinasyona vurgu yaptı.

İran'ın Ortadoğu'daki etkisi, İsrail'in Hamas ve Hizbullah'a yönelik saldırıları ve ardından Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından gerileme yaşadı.

Arakçi, “Düşmanlar direniş eksenine zarar verirlerse bunun kendileri için bir zafer olacağını düşünüyorlar; ancak bunun yenilgilerinin başlangıcı olduğunu bilmeliler. Direniş hareketi her geçen gün ilerlemeye ve gelişmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğinde düzenlenen ve DMO komutanlarının da katıldığı törende Arakçi ‘direnişi’ bir ‘doktrin’ olarak tanımladı ve ‘ideolojik’ motivasyonundan bahsederek şunları söyledi: “Direniş grubu geçici değildir; bir doktrin ve ideolojidir... Bir bireye ya da kişiye bağlı değildir ve kurşunlarla ya da bombardımanla ortadan kaldırılamaz.” Şarku’l Avsat’ın İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’ndan (ISNA) aktardığına göre Arakçi, konuşmasının devamında, Süleymani'nin ‘direniş doktrininin direniş eksenine’ dönüştürülmesindeki rolüne atıfta bulundu.

Arakçi, “Direniş diplomasisi direniş doktrininin bir parçasıdır. Saha ile birlikte diplomasi el ele gider ve aslında birbirlerini tamamlarlar ve aralarında hiçbir ayrım yoktur” dedi.

‘Diplomasi ve saha’ kavramı, Dışişleri Bakanlığı tarafından temsil edilen diplomatik çalışma ile DMO'nun dış operasyonlarından, özellikle de ‘direniş ekseni’ gruplarının denetiminden sorumlu olan Kudüs Gücü arasındaki rol paylaşımını ve ilişkiyi ifade eder.

DMO'nun ‘saha’ tarafındaki faaliyetleri Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi bölgelerde İran nüfuzunu genişletmeye odaklanmıştır. Dışişleri Bakanlığı ise ‘saha kazanımlarını’ diplomatik anlaşmalara dönüştürmeye çalışır.

Diğer yandan DMO'nun özellikle Ortadoğu'da büyükelçilerin ve diplomatik misyon yetkililerinin atanmasını denetlediği biliniyor.

Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ‘diplomasi ve saha’ arasındaki ‘entegrasyonun’ savunucusuydu, ancak saha faaliyetlerinin diplomasinin altını oymasını eleştirdi.

Nisan 2021'de Zarif'in dış politika kararlarının saha lehine kullanılmasını eleştirdiği ve ikisi arasında eşitlik çağrısında bulunduğu bir ses kaydı sızdırılmış ve bu durum ülkede büyük tepkiye yol açmıştı.

Arakçi, “Diplomasi ve saha birbirini tamamlar. Saha diplomasinin önünü açar ve diplomasi de sahanın kazanımlarını ulusal prestij ve saygınlığa dönüştürür. Diplomasi ve aygıtları her zaman sahada olmuştur ve bu bizim misyonumuzun bir parçasıdır... Geçtiğimiz aylarda bölgenin, direnişin ve İran'ın başına gelenler, saha ile diplomasi arasındaki tam koordinasyonun yeni bir örneğiydi. Dışişleri Bakanlığı her zaman sahadaydı” ifadelerini kullandı.

ukı
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, Kasım Süleymani'yi anma töreninde (İran Dışişleri Bakanlığı)

Öte yandan DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, “Diplomasi sahada meyvelerini veriyor” dedi.

Tengsiri, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın bir İsrail bombardımanında öldürülmesinden günler sonra Arakçi'nin Beyrut'a yaptığı ziyarete işaret etti. Tengsiri, “Sahayla diplomasi sonuç verir. Dışişleri Bakanlığı’nda ister diplomasi yoluyla ister varlıklarıyla olsun, çalışan ve ülkelerini savunan arkadaşlarımız var” şeklinde konuştu.

Bu açıklama, DMO'nun geçtiğimiz hafta sonu başlayan ve önümüzdeki günlerde genişlemesi beklenen ortak tatbikatlar kapsamında ülkenin çeşitli bölgelerine ekipman ve asker sevk etmeye devam ettiği sırada geldi.

Batı sınırını korumakla görevli Necef üssündeki kara kuvvetlerinin komutanı General Muhammed Nazar Azimi şunları söyledi: “Tehditlerle nasıl yüzleşeceğimizi biliyoruz... Bu tehditlere iyi bir şekilde karşı koyduk ve bu alanda gerekli kabiliyete sahibiz.”

xcvfbgrtyh
Sabirin özel kuvvetleri ülkenin batısındaki tatbikatlara katılmak üzere havaalanından ayrılıyor. (Fars haber ajansı)

Tesnim ve Fars haber ajansları tarafından yayınlanan fotoğraflar, Sabirin özel kuvvetler birimlerinin askeri kargo uçağıyla batıdaki Kirmanşah kentindeki bir askeri havaalanına gönderildiğini gösterdi.

Ayrıca Kobra helikopterleri tarafından korunan, teçhizat ve silah taşıyan bir askeri konvoyun hareketini gösteren videolar yayınlandı.

Sabirin birlik komutanı General Ahmed Ali Feyzullahi, “Bu kuvvetin teçhizatı güncel. En üst düzeyde hazırlık durumundayız. Bu tatbikatlarda gücümüzün bir kısmını gösteriyoruz. Savaşçılarımız düşmanların herhangi bir hatasına karşılık vermek için en üst düzeyde hazır durumdalar” dedi.



İki BM yetkilisi Suriye'ye ilişkin endişelerini Güvenlik Konseyi'ne taşıdı

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
TT

İki BM yetkilisi Suriye'ye ilişkin endişelerini Güvenlik Konseyi'ne taşıdı

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen Cenevre'den video konferans yoluyla New York'taki Güvenlik Konseyi üyelerine seslendi. (BM)

İki Birleşmiş Milletler (BM) yetkilisi, Güvenlik Konseyi üyelerini Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından yaşanan geçiş sürecine eşlik etmeye çağırdı. Yetkililer, Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera başkanlığındaki geçici yetkililerin bazı hükümler konusunda ‘çekincelerini dile getirmelerine’ rağmen, 2254 sayılı kararın gereklerine bağlı kalmanın önemini vurguladılar.

İki BM yetkilisi, İsrail'in askeri operasyonlarına ilişkin korkuların arttığı ve DEAŞ'ın mevcut durumdan faydalanma ihtimalinin bulunduğu bir ortamda, ‘kapsamlı bir geçiş sürecinin sağlanamamasının yeniden huzursuzluğa yol açabileceği’ uyarısında bulundu.

Suriye konulu oturumunu dün gerçekleştiren Güvenlik Konseyi, biri BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in siyasi durum, diğeri de BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher'ın Esed rejiminin çöküşünden bir ay sonra Suriye'deki insani durumla ilgili olmak üzere iki brifingini dinledi.

sdefrt5
BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, Güvenlik Konseyi üyelerini Suriye konusunda bilgilendirdi. (BM)

Pedersen başlangıçta Güvenlik Konseyi üyelerine Suriye'deki son gelişmeler ve bir dizi silahlı grubun lağvedilmesi ve birleşik Suriye ordusuna entegre edilmesi için anlaşmalar yaptığını duyuran Ahmed eş-Şera liderliğindeki geçici yetkililerle olan temasları hakkında bilgi verdi. Geçici yetkililerin, geçiş sürecini müzakere etmek üzere farklı siyasi ve mezhepsel güçleri bir araya getirecek ulusal diyalog kongresi düzenlemeyi planladıklarını duyurduklarını kaydetti. Medyada kongrenin bu ay içinde düzenlenebileceğine dair haberler yer alsa da Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani daha fazla zamana ihtiyaç olduğunu belirterek, Suriye halkının en geniş şekilde temsil edilmesini sağlayacak bir hazırlık komitesinin oluşturulması için hazırlıkların sürdüğünü söyledi. Pedersen ayrıca, eş-Şeybani ve Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’nın, ‘Suriye'nin istikrarı, güvenliği ve ekonomik iyileşmesine’ destek sağlamak ve seçkin ortaklıklar kurmak amacıyla Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün'e diplomatik ziyaretlerde bulunduğunu belirtti.

6 kilit nokta

Pedersen, altı kilit nokta sıraladı. Bunlardan ilki, ‘geçici yetkililerin otoritelerini yapılandırma ve güçlendirme çalışmalarına devam etmeleridir’. İkincisi, ‘kıyı bölgesi, Humus ve Hama başta olmak üzere, aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleleri de içeren şiddet olaylarına ilişkin çok sayıda rapor’ dahil olmak üzere, ‘geçici yetkililerin kontrolü altındaki bölgelerdeki istikrarsızlık işaretleridir.’ Üçüncüsü, ‘Suriye'nin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik gerçek tehditler’ arasında ‘çatışmanın devam ettiği (geçici makamların kontrolü dışındaki) geniş alanlarla’ ilgilidir. “Kuzeydoğu ve Halep şehrinin bazı bölgeleri Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve YPG’nin kontrolü altında kalmaya devam ediyor. Özellikle SDG ve Suriye Milli Ordusu (SMO) arasında çatışmalar ve karşılıklı topçu ateşi yaşanıyor” diyen Pedersen, ‘tüm diyalog kanallarının geliştirilmesi ve desteklenmesi, tüm tarafların askeri çatışma olmaksızın ileriye dönük bir yol bulması’ çağrısında bulundu. Pedersen, ‘İsrail'in 1974 tarihli Ayrılma Anlaşması’nı ihlal ederek, ayrılma bölgesi dışında da devam eden askeri varlığı ve faaliyetlerinden duyduğu derin endişeyi’ dile getirerek, ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini’ bildirdi. Pedersen ayrıca, ‘DEAŞ'ın devam eden faaliyetleri ve bazı bölgelerdeki güvenlik istikrarsızlığından faydalanmaya çalışabileceğine dair korkular nedeniyle, büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ettiğini’ vurguladı.

Dördüncü noktada, ‘Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarına’ vurgu yaptı. Beşinci maddede ise ‘siyasi geçiş sürecinde izlenecek yolun belirsiz olduğunu, ancak üzerine inşa edilecek olumlu unsurlar bulunduğunu’ vurguladı. “Ancak Suriyeliler tarafından dile getirilen bazı endişe noktaları da var” diyen Pedersen, bunlara ‘anayasal süreçten önce devletin doğasına ilişkin pozisyonların ifade edilmesi ya da güvenlik sektörü veya eğitim gibi alanlarda uzun vadeli siyasi kararlar alınması’ gibi konuları da ekledi. Pedersen, “Bazı Suriyeliler, özellikle kapsayıcılığın vurgulanması ve geçiş sürecinin şekillendirilmesine geniş bir yelpazedeki Suriyelilerin dahil edilmesi ihtiyacı açısından, geçici yetkililerden olumlu sinyaller aldı (...) Aynı zamanda, herhangi bir ulusal diyalog kongresinin zamanlaması, çerçevesi, hedefleri ve prosedürlerinin yanı sıra katılım kriterleri ve temsil dengesi açısından katılım konusunda endişeler duyduk” dedi.

Altıncı noktada ise 2254 sayılı kararda ortaya konan ilkeler doğrultusunda ‘şu ana kadar ifade edilen önemli fikir ve adımların nasıl geliştirilebileceği ve inandırıcı ve kapsayıcı bir siyasi geçiş için nasıl başlatılabileceği konusunda geçici makamlarla birlikte çalışmaya hazır olduğunu’ vurguladı. Bununla birlikte, ‘Suriye geçici makamlarının 2254 sayılı kararın geçerliliğinin devamına ilişkin çekincelerini dile getirdiklerini’ kaydederek kararın gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. ‘Geçici makamları endişeleri konusunda diyaloğa girmeye teşvik ettiğini’ vurgulayan Pedersen, ‘kapsamlı bir geçişin sağlanamamasının yeniden iç huzursuzluğa yol açabileceği’ uyarısında bulundu.

Desteğe ihtiyaç var

Fletcher, ülkedeki vahim insani durum ve insani yardım kuruluşlarının ülke genelinde yardım ulaştırma çabaları hakkında genel bir değerlendirme yaptı. Suriye'deki insani durumun son haftalardaki göreceli istikrara rağmen ‘trajik olmaya devam ettiğini’ belirten Fletcher, “Temel hizmetlerin yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Sivillerin korunmaya ihtiyacı var. Birçoğu zorlu kış koşullarıyla karşı karşıya olan 620 binden fazla insanın yerlerinden edilmiş olması nedeniyle sivillerin korunması son derece önemlidir” dedi.

Fletcher, Güvenlik Konseyi'nden ‘uluslararası insani hukuka saygı gösterilmesi ve insani yardım kuruluşlarının serbestçe faaliyet gösterebilmesi için güvenceleri desteklemesini’, ayrıca ‘uzun vadeli destek için finansmanı arttırmasını’ ve ‘yaptırımların komşu ülkelerden gelen insani yardım ve desteği engellememesini’ istedi.

Üyelerin pozisyonları

Güvenlik Konseyi üyeleri Pedersen'in çabalarını ve BM'nin ‘geçiş sürecini ve 2254 sayılı kararda belirtilen ilkeleri kolaylaştırma’ rolünü desteklediklerini ifade ettiler. Bazı üyeler ise ülkenin bazı bölgelerinde, özellikle de kuzeyde devam eden çatışmalardan duydukları endişeyi dile getirerek, farklı askeri gruplar arasındaki gerginliklerin ele alınması, sükûnetin sağlanması, ülke çapında ateşkes üzerinde anlaşmaya varılması, yargısız infaz ve misillemelere ilişkin ‘rahatsız edici raporlar’ karşısında dini ve etnik azınlıklar da dâhil olmak üzere sivillerin korunması çağrısında bulundu.

Güvenlik Konseyi üyeleri ayrıca, Suriye'de terörle mücadelenin önemini ve DEAŞ ile diğer terörist grupların yeniden güçlenmesinin önlenmesi gerektiğini vurguladılar. Bazı üyeler, ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini’ talep ederek, İsrail'in devam eden hava saldırılarını kınadı.