Kan, döneklerin kulaklarını sağır ettiğinde

13 yıldan fazla bir süredir Esed'in, İran, Rusya ve onlara bağlı milislerin birlikte işlediği her suçu meşrulaştırdılar

Beşşar Esad'ın 7 Aralık 2024'te Suriye'nin Hama kentinin dışında çerçevesi kırılmış bir portresi / Fotoğraf: AFP
Beşşar Esad'ın 7 Aralık 2024'te Suriye'nin Hama kentinin dışında çerçevesi kırılmış bir portresi / Fotoğraf: AFP
TT

Kan, döneklerin kulaklarını sağır ettiğinde

Beşşar Esad'ın 7 Aralık 2024'te Suriye'nin Hama kentinin dışında çerçevesi kırılmış bir portresi / Fotoğraf: AFP
Beşşar Esad'ın 7 Aralık 2024'te Suriye'nin Hama kentinin dışında çerçevesi kırılmış bir portresi / Fotoğraf: AFP

Aliya Mansur

Beşşar Esed'in kaçmasından ve rejiminin düşmesinden bu yana, birçok Suriyelinin içine düştüğü yarın ve bugün ile ilgili kaygı hali hiçbir gözlemci için sır değil. Beşşar Esed, ekonomik, kentsel, mali ve sosyal olsun her açıdan yıkılmış bir ülke bıraktı. İstediği “homojen toplum”u elde etmek için Suriye’yi yakıp yıktı, yüz binlerce Suriyeliyi öldürdü, milyonlarcasını yerinden etti.

Esed, Suriye'nin babasının eliyle devrilmesinden on yıllar sonra devrildi. İkisi de Suriye'yi, medeniyetini ve tarihini ortadan kaldırmaya çalıştılar, öyle ki ismi Esed Suriyesi oldu. Bugün Suriye geri döndü, ancak dönüşü Suriyelilerin acıları ve fedakarlıklarıyla taçlandı. Geri döndü, ancak Baas ve Esed rejimlerinin yıktığını yeniden inşa etmenin önünde birçok meydan okuma ve güçlük bulunuyor.

Güvenliği sağlama meydan okuması, halkın yaşam mücadelesiyle birincilik için yarışıyor, ama bilhassa devrimin destekçilerinin çoğunu meşgul eden ve herkesi ilgilendiren ahlaki bir meydan okuma daha var.

Beşşar Esed'in kaçmasının üzerinden birkaç saat geçmeden, bir mükevvi’in (dönekler) topluluğuyla tanıştık. Mükevvi, devrik rejimi destekleyen ve hatta onunla ortak olan kişileri tanımlamak için kullanılan Suriyeli bir kelimedir. Bunlar 8 Aralık 2024'ten sonra aniden çıkıp bize rejimin suçlarından haberleri olmadığını, devrimi desteklediklerini ama bu pozisyonlarını açıklamaktan korktuklarını söylemeye başladılar. Öyle ki devrik cumhurbaşkanının yardımcısı Necah el-Attar bile söylediğine göre Esed kaçtıktan sonra rejimin suçlarını keşfetmiş. Bu keşfiyle ilgili açıklamasında; “Güvenlik güçlerinin giderek halka karşı daha saldırgan hale gelmesi ne kadar da talihsiz bir durumdu. Örneğin Sednaya Cezaevi ile diğer cezaevlerinde sadistçe suçlarda ne kadar ileri gidildiğini keşfetmek hepimiz için dehşet vericiydi” dedi.

Attar yıllardır nasıl baba ve oğul Esed’in ortağı olduğunu ya unuttu ya da unutmuş gibi yapıyor. Muhalifler onu 1981 yılında Almanya'nın Aachen kentine, Müslüman Kardeşler üyesi bir vaiz ve muhalif olan kardeşi Isam el-Attar ile eşi Banan el-Tantavi'yi öldürmek için bir ekip gönderenlere karşı sessiz kalmakla suçluyorlar. Attar, rejimin suçlarını ancak rejim devrildikten sonra “keşfettiğine” inanmamızı istiyor. Eski kültür bakanı olan bir bayan ise Tedmur Cezaevi'ni hiç duymamış, “Kavka’a” (Kabuk) romanını okumamış ve Sednaya Hapishanesi’ni de bugün keşfetmiş.

Eski rejimin muhalifleri Necah Attar'ı, katili alkışlayan ya da Hula çocukları bıçakla katledilirken sessiz kalanların açık ve net bir örneği olarak görüyorlar.

Esed'in kimyasal silahla boğarak öldürdüğü Gutalı çocuklar için “oyuncu ve yalancı” diyenler, sessiz kalmadılar ki korktuklarını söyleyip onları haklı görelim, aksine bunu alkışlayıp Suriyelilerin cesetleri üzerinde dans ettiler.

13 yıldan fazla bir süredir Esed'in, İran, Rusya ve onlara bağlı milislerin birlikte işlediği her suçu meşrulaştırdılar. Dahası bazıları bu suçların finansmanında ortaktı. Onlar için devrim, Beşşar Esed'e karşı küresel bir komplo idi. İşadamı kelimesini çarpıttılar, Esma el-Ahras'ın, Mahir Esed'in, ondan önce de Rami Mahluf'un ve Şaliş ailesinin paravanı olmayı kabul ettiler. Gelen yardımları alıp sattılar, tutukluların organlarını sattılar, Suriye'yi dünyanın en büyük Captagon üreticisi ve ihracatçısı haline getirdiler, yerinden edilen insanların evlerinin çatıları bile ellerinden kurtulamadı, demir ve çelikleri söküp sattılar. Bugün, yeniden inşa ve ekonomiyi canlandırma planlarını sunmak üzere Halk Sarayı'nda Ahmed el-Şara ile buluşmak için acele ediyorlar, ama hangi ekonomiyi canlandıracaklar? Suriye halkının kanıyla ve acısıyla yoğrulmuş bir parayla yönetilen bir ekonomiyi mi?

Yazıları ve makaleleri saygı duyabileceğimiz bir karşıt görüş olmayıp, bir kısmı Beşşar rejiminin güvenlik birimlerinde yazılan güvenlik raporları olan yazarlar ve gazeteciler vardı. Suriyelileri öldürmenin meşru, hatta bir görev olduğunu söyleyen sanatçılar vardı. Çünkü onlara göre Suriye halkı sadece ajan ve teröristti.

Şimdi bazı “dönekler” ekranları işgal edip Beşşar Esed'i işlediği suçlardan dolayı yargılıyorlar. Onlar ise sadece saray, emniyet, bakanlık ve medyada çalışan “personel”diler. Sanki katil Beşşar Esed, yaptıklarını tek başına, ya da en iyi ihtimalle bir avuç suçlunun yardımıyla yapmıştı.

Katili bunca yıldır desteklediği için birisi bile çıkıp özür dilemedi. Tekrar ediyorum: Burada Suriye katliamı sırasında sessiz kalanları kastetmiyoruz. Hiçbiri Esed tarafından öldürülenlerin ruhları için bir dakikalık saygı duruşunda bulunma cesareti göstermedi. Aksine çıkıp Suriyelilerin acılarını ve sevinçlerini istismar etme çalışmalarını sürdürdüler. Bunlardan hiçbiri, katilin imajını parlatmak veya onunla iş birliği yapmakla harcadığı 13 yıl boyunca, ne türde olursa olsun, oynadığı rol için hesap vermeye ve kanunlara göre yargılanmaya hazır olduğunu söylemedi.

Öte yandan bazıları hâlâ Esed'in hapishanelerinde buldukları kağıt parçalarında evlatlarına dair bir bilgi arıyorlar; ne zaman ve nasıl şehit edildiler? Eğer gömüldülerse nereye gömüldüler? Suriyeliler, adalet, kendilerine uygulanan bu soykırıma katılan herkese karşı adalet talep etme hakkına sahipler. Adalet, her türlü medeni barışın temel kapısıdır. İntikamın önünü kesendir. Allah geçmişi affeder ifadesine gelince, gürültü yüzünden iki komşu arasında çıkan bir anlaşmazlık için geçerli olabilir, milyonlarca insanın kanı ve acısı söz konusu olduğunda geçerli olamaz.

Batılılar bize affetmek ile ilgili demagoji yapmasın diye, Fransız Devrimi'nin yaptığı gibi meydanlarda darağaçları kurmak istemediğimizi söyleyelim. Biz sadece herkesin anavatanın ve hukukun çatısı altında hesap vermesini istiyoruz. Esedizmin, Nazizmin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra suç sayıldığı gibi suç sayılmasını talep ediyoruz.

Toplu mezarlar hâlâ ortaya çıkarılıyor, yüz binden fazla tutuklu geri dönmedi. Milyonlarca yerinden edilmiş insan ve yüz binlerce şehit var. Esed rejiminin ebeveynlerinden kaçırdıkları çocukları yetimhanelerde arayan aileleri ve akrabaları var. Tüm bunlar ve daha fazlası için, hayatlarını kaybedenler için biraz susabilecek misiniz? İçinizden herhangi biri geride kalanlardan özür dileyecek mi? Çünkü son 13 yıldaki rolünüz olmasaydı, bu ölüm makinesinin bu kadar uzun süre varlığını sürdürmesi mümkün olmazdı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
TT

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal haklar tanındı. Peru'da yaşayan bir arı grubunu kapsayan gelişme, koruma çalışmalarında önemli bir adıma işaret ediyor.

Amazon Ormanları'nda yaşayan Meliponini arı sınıfı, bal arısı (Apis mellifera) kuzenlerinden farklı olarak iğne taşımaz. 

Peru'nun yerli halkları tarafından Kolomb öncesi dönemden beri yetiştirilen bu arılar, yağmur ormanlarında polen taşıyıcı rolü üstlenerek biyoçeşitliliği ve ekosistemi korumada kilit rol oynuyor. 

Grubun bilinen 500 türünün yaklaşık yarısı Amazon'da yaşıyor ve kakao, kahve ve avokado gibi bitkileri de içeren floranın yüzde 80'inden fazlasının tozlaşmasında rol oynuyor.

Ancak Meliponini arıları iklim krizi, ormansızlaşma, pestisit kullanımı ve  diğer arı türleriyle rekabet yüzünden ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Peru'nun iki belediyesinde kabul edilen yasalar artık bu böceklerin sağlıklı ekosistemlerde yaşama, üreme ve gelişme haklarını garanti altına alıyor.

Bu iğnesiz arıların yasal haklar elde etmesi, kimyasal biyolog Rosa Vásquez Espinoza'nın yerli halklarla birlikte yıllar süren çalışmaları sayesinde mümkün oldu.

Kovid-19 pandemisinde yerli halklar ilaç bulamadıklarında bu arıların balını kullanıyordu. Bir meslektaşının ricası üzerine 2020'de balı inceleyen Espinoza çarpıcı sonuçlarla karşılaştı.

Guardian'a konuşan bilim insanı "Yüzlerce tıbbi molekül gördüm, tedavi potansiyeli taşıdığı bilinen moleküller" diyerek ekliyor: 

 Üstelik çeşitlilik de gerçekten çok fazlaydı. Bu moleküllerin antiinflamatuvar, antiviral, antibakteriyel, antioksidan, hatta kanser önleyici etkileri olduğu biliniyor.

Bu nedenle saha çalışmalarını genişleten araştırmacı, yerli halktan uzmanlarla birlikte ormanın derinlerine keşif gezileri düzenledi. Nesillerdir devam eden geleneksel arıcılık yöntemlerini kaydettiler.

Ancak kısa süre sonra ciddi bir sorun olduğu fark edildi: Arıcılar, eskiden arı kolonilerini yarım saatte bulurken, artık saatler sürüyordu.

Espinoza, "Farklı topluluk üyeleriyle konuşuyorduk ve ilk söyledikleri 'Artık arılarımı göremiyorum' oldu" diye anlatıyor.

Biyoloğun yaptığı çalışmada, endüstriyel çiftliklerden uzak bölgelerdeki arıların bile balında pestisit izlerine rastlandı.

Meliponini arılarının korumaya ihtiyaç duyduğuna karar veren Espinoza ve meslektaşları, ilk olarak bu hayvanların tanınması için çaba gösterdi.

Araştırmaları sayesinde 2024'te, Meliponini arılarını Peru'ya özgü yerli türler olarak resmen tanıyan bir yasa kabul edildi. Peru yasaları yerli türlerin korunmasını gerektirdiği için bu kritik bir adımdı.

Daha sonra bu yıl ekimde Satipo, 22 Aralık Pazartesi de Nauta belediyeleri dünyada bir ilke imza atarak bu böcekleri yasal hak sahibi olarak tanımladı. 

Earth Law Center'ın Latin Amerika direktörü ve kampanyanın parçası olan Constanza Prieto gelişmeyi şöyle değerlendiriyor: 

Bu yönetmelik, doğayla ilişkimizde bir dönüm noktası: Meliponini arılarını görünür kılıyor, onları hak sahibi özneler olarak tanıyor ve ekosistemlerin korunmasında temel rol oynadıklarını onaylıyor.

Hukuk uzmanları yeni yasaların habitat restorasyonunu, daha sıkı pestisit kontrollerini ve genişletilmiş araştırmaları zorunlu kılabileceğini söylüyor.

Düzenlemeyi Peru genelinde uygulamaya koymak için bir imza kampanyası düzenlenirken, Bolivya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerdeki koruma grupları da kendi bölgelerindeki arılar için benzer yasal yaklaşımları inceliyor.

Independent Türkçe, Guardian, Interesting Engineering


Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
TT

Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Donald Trump ve Elon Musk arasında arabuluculuk yaptığı ortaya çıktı.

Dünyanın en zengin kişisi, yeni Donald Trump yönetiminin ilk aylarında Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nın (DOGE) başına getirilince manşetlerden düşmemişti. 

Ancak Musk'ın, Trump'ın Büyük Güzel Yasa Tasarısı'nı sert bir dille eleştirmesinin ardından ikili arasındaki ipler haziranda kopmuştu. 

Trump, elektrikli otomobil teşviklerini kestiği için Musk'ın "çıldırdığını" söylemişti. 

Amerika Partisi'ni kuracağını öne süren Musk "Büyük bombayı patlatmanın zamanı geldi" diyerek Trump'ın Jeffrey Epstein dosyasında adının geçtiğini iddia etmişti.

İkili suikastla öldürülen sağcı aktivist Charlie Kirk'ün eylüldeki cenaze töreninde bir araya gelerek buzları eritmişti. 

Washington Post, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in perde arkasında ikiliyi nasıl yumuşattığını dünkü haberinde işledi. 

41 yaşındaki Cumhuriyetçi'nin ekibiyle birlikte büyük çaba göstererek Amerika Partisi'nin kurulmasını engellediği bildirildi. 

Vance'in bunun için hem Musk'a hem de çevresine baskı yaptığı ifade edildi.

Washington Post, Musk-Trump ilişkisinin yumuşamasıyla birlikte teknoloji milyarderinin 2026'daki ara seçimlerde yarışacak Cumhuriyetçi adaylara bağış yapmaya başladığını belirtti. 

Aylar boyunca uğraşan Vance'in de 2028'de başkan adayı olup Musk'tan destek görmeyi planladığı öne sürüldü. 

Musk'ın kasımda Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman şerefine Beyaz Saray'da verilen akşam yemeğine katıldığı hatırlatıldı. 

Musk-Trump ilişkisinin hâlâ hassas bir dengede durduğu aktarılan haberde Jared Isaacman'ın NASA Direktörlüğü'ne atanmasının önüne engeller çıkarılmasının teknoloji milyarderini kızdırdığı da ifade edildi. 

ABD Başkanı Donald Trump, "geçmişteki bağlantılarını yeniden değerlendirdikten sonra" adaylığını haziranda geri çektiği milyarder iş insanı Isaacman'ı, NASA Direktörlüğü görevine yeniden aday gösterdiğini kasımda açıklamıştı.

Musk'ın iyi ilişkilere sahip olduğu bilinen Isaacman, önceki haftalarda resmen bu göreve getirilmişti. 

Isaacman, 2021 ve 2024'te Musk'ın SpaceX roketleriyle uzaya çıkmıştı.

Independent Türkçe, Washington Post, Daily Beast, Gizmodo


ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
TT

ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)

ABD tehdidi altındaki Nicolás Maduro denizdeki ablukanın ardından ülkesinin topraklarına saldırı düzenlenmesine rağmen görevden ayrılacağına dair herhangi bir sinyal vermiyor.

Donald Trump, Venezuela liderinin zamanının dolduğunu öne sürerken 63 yaşındaki siyasetçi son haftalarda katıldığı etkinliklerde dans ederken görülüyor. 

Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin askeri yığınağı ve petrol gemilerine uygulanan ablukayla karşı karşıya olan Maduro'nun kendine güvenini hem ülkesine hem de dünyaya göstermeye çalıştığını bildiriyor. 

Amerikan gazetesi, ekonominin büyük ölçüde devlet kontrolüne alındığı Venezuela'da Maduro'nun ihaleleri yandaşlarına vererek kendi konumunu güçlendirdiğini iddia ediyor. 

13 yılı aşkın süredir iktidarda olan lider, ülkeden kaçacağı iddialarına rağmen mitinglerde "Bizi devrim yolunda asla çıkaramayacaklar. Sonsuza kadar zafer!" diyor. 

Geçmişte ABD adına Venezuela'yla pek çok müzakere yapan eski diplomat Thomas A. Shannon Jr., 14 yıllık iktidarın ardından 2013'te ölen Hugo Chávez'in ülkeyi devrime ve anti emperyalizme inandırdığını söylüyor:

Chavezciler ne kadar yoz, zalim ve suçlu olursa olsun Latin Amerika'da onlardan başka anti emperyalist solcu kaldığına inanmıyor. Bu pozisyonlarından vazgeçmek istediklerini sanmıyorum.

Önceki haftalarda Nobel Barış Ödülü'nü almak için gizli bir operasyonla Venezuela'dan Norveç'e giden María Corina Machado ise Oslo'da yaptığı konuşmada "Müzakereyle ya da değil Maduro iktidardan düşecek" dedi. 

Geçmişte Chávez'e danışmanlık yapan Amerikalı avukat Eva Golinger, Maduro için şu yorumu yaptı:

Trump'ın Kim Jong-un'u övdüğünü, eski El Kaide liderini Beyaz Saray'a çağırdığını görünce 'Neden onunla müzakere edemeyim ki?' diye düşünüyor. Kanımca ülkeyi terk edeceğine orada ölmeyi tercih eder.

Diğer yandan Donald Trump, Venezuela'nın topraklarına ilk kez saldırı düzenlediklerini duyurdu. 

Cuma günü yaptığı açıklamada saldırının geçen hafta düzenlendiği dışında pek bir bilgi vermeyen ABD Başkanı teknelere uyuşturucu yüklenen bir limanı vurduklarını dün söyledi. 

CNN de kaynaklarına dayandırdığı haberde saldırıda drone kullanıldığını bildirdi. 

Karakas yönetimi hâlâ konuya dair sessizliğini koruyor. 

İnsan hakları ihlalleri ve siyasi mahkumlara işkenceyle suçlanan Maduro yönetimi, kendi doğal kaynaklarına göz diken ABD'nin bu iddiaları kullandığını savunuyor. 

ABD, Karakas yönetiminin kartellerle işbirliği yaptığını da iddia ediyor. Venezuela ise Washington'ın ülkede darbe planladığını öne sürüyor. 

ABD eylülden beri Karayipler ve Pasifik Okyanusu'ndaki teknelere uyuşturucu ticaretiyle mücadele iddiasıyla saldırılar düzenliyor.

En az 105 kişinin öldürüldüğü operasyonlar, yargısız infaz eleştirilerinin hedefi oluyor. 

"Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele" gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu geçen ay başlattığını duyuran ABD'nin Venezuela'ya askeri hareket düzenlemesi ihtimali haftalardır dünya gündeminde.

Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etti.

Trump, iki hafta önce Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere "tam abluka" uygulanması talimatını verdi.

Washington, geçen ay yabancı terör örgütü olarak ilan ettiği Güneşler Karteli'nin (Cartel de los Soles) liderinin Maduro olduğunu savunuyor. 

Beyaz Saray, Maduro'nun tutuklanması veya mahkum edilmesine ilişkin bilgi sağlanması karşılığında verilecek ödülü iki katına çıkararak 50 milyon dolara yükselttiğini 8 Ağustos'ta duyurmuştu.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, Reuters