Yeni devletin inşası sırasında Suriye siyasi söylemi

Sürdürülebilir bir siyasi çerçeve ve meşru bir yönetim yapısı oluşturmanın önemi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’yi Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti. Görüşmede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da hazır bulundu (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’yi Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti. Görüşmede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da hazır bulundu (AFP)
TT

Yeni devletin inşası sırasında Suriye siyasi söylemi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’yi Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti. Görüşmede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da hazır bulundu (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’yi Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti. Görüşmede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da hazır bulundu (AFP)

Ömer Önhon

Suriye’deki yeni yönetimden Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Genel İstihbarat Teşkilatı Başkanı Enes Hattab’ın aralarında bulunduğu üst düzey bir heyet, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve diğer üst düzey yetkililerle görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye'yi ziyaret etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da heyet üyelerini kabul etti.

Uzun yıllar yaşadığı ve İstanbul'daki bir üniversitede yüksek lisans ve doktorasını tamamladığı Türkiye'yi yakından tanıyan Şeybani, Türkiye'ye yaptığı ilk resmi ziyareti sosyal medya üzerinden Türkçe olarak duyurdu. Şeybani, ‘geçtiğimiz 14 yıl boyunca Suriye halkını yalnız bırakmayan Türkiye Cumhuriyeti'ni ziyaret ettiğini’ belirtti.

Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin detayları açıklanmasa da Fidan ve Şeybani’nin daha sonra düzenledikleri ortak basın toplantısı oldukça olumlu mesajlar içeriyordu. Özellikle Hakan Fidan'ın Türkiye’nin istihbarat paylaşımı ve askeri kapasite geliştirme de dahil olmak üzere geniş bir yelpazede savunma ve güvenlik konularında Suriye hükümetine destek vermeye hazır olduğunu teyit etmesi dikkati çekti.

Türkiye'nin DEAŞ’a karşı mücadelede ve DEAŞ’lılar ile ailelerinin kaldığı mülteci kamplarının yönetiminde Suriye’ye yardım etmeye hazır olduğunu açıkça vurgulayan Fidan, “Suriye'ye operasyonel destek sağlayabiliriz” dedi.

Öte yandan Şeybani, Suriye'nin kendi topraklarından Türkiye'ye yönelik herhangi bir tehdit oluşmamasını sağlayacaklarını ve Suriye'nin kuzeydoğusunun merkezi hükümetin kontrolü altına girerek Arap kimliğini yeniden kazanacağını vurguladı.

Bu açıklamalar, özellikle Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklar çerçevesinde Suriye-Türkiye ilişkileri için umut vaat ediyor. Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) lideri ve devlet başkanı yetkilerini kullanan Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin ülkeyi ileriye taşımak ve yeniden inşa çabalarına uluslararası destek çekmek için aktif bir şekilde çalıştığı Suriye'de yeni bir yönetim ve belki de yeni bir devlet kuruluyor.

Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin ayrıntıları açıklanmazken, görüşmelerin ardından Fidan ve Şeybani tarafından düzenlenen ortak basın toplantısında son derece olumlu mesajlar verildi.

Şeybani diplomatik çalışmaları çerçevesinde Fransa, Almanya ve İtalya dışişleri bakanlarının yanı sıra ABD ve Avrupa Birliği (AB) heyetleri gibi çok sayıda Arap ve Batı ülkesinden yetkililerle görüşmeler gerçekleştirdi.

Bu diplomatik ivme her ne kadar yeni yönetimin uluslararası taraflarca tanınması açısından önemli olsa da HTŞ'nin El Kaide ve Nusra Cephesi kökenli olması nedeniyle şüpheciler devam ediyor. Öte yandan HTŞ liderliğindeki yeni yönetim, Suriye halkı ya da Suriye Halk Meclisi tarafından seçilmediği için meşru siyasi otorite iddiasında bulunamıyor.

Sürdürülebilir bir siyasi çerçeve ve meşru bir yönetim yapısı oluşturmak son derece önemli olsa da bu görev karmaşık ve zor olmaya devam ediyor. Bu görev için hem zaman hem de sabır gerekiyor. Ancak zaman daralıyor ve siyasi istikrarın sağlanmasındaki gecikmeler ülkeyi yeni bir krize sürükleyebilir.

Geçici hükümetin görev süresinin mart ayında sona ermesi ve daha geniş kapsamlı bir geçiş hükümetinin görevi devralması bekleniyor. Suriye toplumunun çeşitliliğini yansıtan ve Suriye'nin dört bir yanından bin 200'den fazla temsilciyi bir araya getirecek olan Ulusal Diyalog Konferansı önemli bir dönüm noktası olacak.

Ulusal Diyalog Konferansı’nın Ahmed eş-Şera’ya geçiş döneminde, ulusal seçimler yapılana kadar ülkeyi yönetmesi için yetki vermesi bekleniyor. Bu yetki aynı zamanda bir geçiş hükümetinin kurulmasını ve Suriye'nin geleceğini belirleyecek yeni bir anayasanın hazırlanmasını da içeriyor. Ancak bu kritik aşamada Suriye, ülkeyi istikrara kavuşturmak ve yeniden inşa sürecini mümkün kılmak için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç duymaya devam ediyor.

Suriye ile olan 911 kilometrelik sınırından kaynaklanan ağırlığıyla Suriye krizinde her zaman belirleyici bir rol oynayan Türkiye, 2011'den bu yana Suriye sahnesindeki gelişmelerde, özellikle de HTŞ'yi iktidara getiren süreçte etkili bir oyuncu olarak öne çıktı. Türkiye bugün Suriye üzerinde, özellikle de yaklaşan yeniden inşa sürecinde, önemli bir etki yaratabilecek ayrıcalıklı bir konumda.

Türkiye'nin en önemli önceliği Kürtlerin ağırlıkta olduğu Halk Koruma Birlikleri'ni (YPG) ortadan kaldırmak ve topraklarında barındırdığı yaklaşık üç milyon Suriyeli mültecinin geri dönüşünü kolaylaştırmak. YPG ideolojik olarak PKK ile bağlantılı. PKK kurucusu Abdullah Öcalan'ı lideri olarak gören YPG saflarında Türkiye'den çok sayıda PKK’lı yer alıyor. YPG, ABD tarafından Suriye’de DEAŞ’a karşı başlıca yerel müttefik olarak eğitilen ve silahlandırılan 80 bini aşkın üyeli bir askeri güce dönüştü.

Türkiye ve Suriye, 1990'lı yılların sonlarında Şam'ın PKK'ya verdiği destek ve Abdullah Öcalan'a ev sahipliği yapması nedeniyle neredeyse askeri bir çatışmanın eşiğine gelmişti. Suriye, Öcalan'ı topraklarından çıkararak ve 1998 yılında Adana Anlaşması’nı imzalayarak bu krizi önledi.

Bugün YPG'yi Suriye'nin kuzeydoğusunda bağımsız bir silahlı güç olarak kabul etmeyen Türkiye, uzun yıllardır YPG’nin altyapısını ve üst düzey liderlerini hedef alıyor. Ankara, YPG'nin tamamen dağıtılmasını ve Suriyeli olmayan üyelerinin, özellikle de Türkiye'den katılan PKK bağlantılı olanların YPG saflarından çıkarılmasını talep ediyor.

Türkiye'nin YPG ile çatışması ve Türkiye içindeki sözde uzlaşı süreci ile ABD ve Kürt birlikleri arasındaki iş birliği, Suriye hükümetinin bu çetrefilli dosyayı yönetme çabasına ilave zorluklar ve yeni engeller ekliyor.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi, birkaç gün önce Şam'da Ahmed eş-Şera ile bir araya gelerek SDG'nin yeni rejime nasıl entegre edileceğini, orduya katılıp katılmayacağını ve bunun için hangi mekanizmanın kullanılacağını görüştü. Abdi ve Şera, Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bir tür yerel yönetimin kurulup kurulmayacağını ve SDG kontrolündeki bölgelerdeki petrol sahalarının geleceğini de ele aldı.

dvfgbrh
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Ankara'da düzenlediği basın toplantısında (AFP)

Suriye'deki yeni yönetim, aynı derecede önemli bir konu olan çeşitli grupların derhal silahsızlandırılması ve Savunma Bakanlığı çatısı altına toplanması meselesiyle de ilgilenmeli. Ahmed eş-Şera, silahlı grupların bu vizyonu kabul ettiğini belirtse de bu tam olarak doğru değil. YPG prensipte buna karşı çıkmayabileceğini açıkladı, ancak konunun tartışılması gerektiğini vurguladı.

Suriye'nin güneyinde Suveyda, Dera ve Kuneytra'daki silahlı gruplar ise aynı görüşte değil. Gelişmelerin nasıl ilerleyeceğini bekliyorlar. Bu grupların başında ise Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve hatta İsrail gibi bazı bölgesel tarafla bağlantıları olduğu bilinen Ahmed el-Avde liderliğindeki Güney Operasyonları Odası geliyor.

Türkiye, HTŞ ve Suriye Milli Ordusu (SMO) arasındaki ilişkiler iyi biliniyor ve artık bu ilişkilerin devletler arası düzeyde ve uygun bir yasal zeminde yeniden yapılandırılması gerekiyor.

Türkiye ile Beşşar Esed yönetimindeki eski Suriye arasında iki önemli güvenlik anlaşması vardı. Bunlardan biri 1998 yılında imzalanan ve Türkiye ile Suriye arasındaki krizi sona erdiren Adana Anlaşması'ydı. Bu anlaşma, iyi bir şekilde uygulandı, ancak krizin patlak vermesinin ardından 2012 yılında askıya alındı.

Türkiye, HTŞ ve SMO arasındaki ilişkiler iyi biliniyor ve artık bu ilişkilerin devletler arası düzeyde ve uygun bir yasal zeminde yeniden yapılandırılması gerekiyor.

Şam, 2010 yılında olumlu yönde değişen koşulları dikkate alan yeni bir anlaşma imzalanmasını önermiş, Ankara da Adana Anlaşması'nın iptali anlamına gelmemesi koşuluyla bunu kabul etmişti. Aynı yıl iki ülkenin dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu ve Velid Muallim, ‘Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması’nı imzaladılar. Fakat anlaşma 2011 krizi nedeniyle yürürlüğe girmedi.

Bunun da ötesinde, ABD ve Batı ülkelerinden müttefikleri, DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkma ihtimali ve DEAŞ’lılar ile ailelerinin hapishanelerde ve kamplarda tutulması gerektiği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor. ABD, Türkiye ve Suriye hükümetine karşı destek kazanmak için Batı'nın hassasiyetlerini ve korkularını kendi lehine kullanan SDG’yi bu konuda güvenilir bir ortak olarak görüyor.

Suriyeli Kürtlerin Fransa'ya yaptığı destek çağrısı ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Fransa'nın Suriye'deki Kürtleri yalnız bırakmayacağı yönündeki açıklamasını değerlendiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin Suriye'de muhatabının ABD olduğunu belirterek ‘Avrupa'daki bazı küçük ülkelerin Amerika'nın şemsiyesi altında söz söylemeye dönük politikalarının kendilerine hiçbir katkısı olmadığını’ vurguladı.

Ancak ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump henüz Suriye politikasını açıklamadı ve SDG gibi ABD tarafından eğitilen ve donatılan bir silahlı gücün ortadan kaldırılmasına göz yummayabilir. Buna karşın ABD, Türkiye'yi karşısına almak istemeyecektir. Hatta ABD'li yetkililer son zamanlarda Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladıklarını belirten açıklamalar yaptılar.

Türk ve ABD'li yetkililer arasında bu konuda bazı görüşmeler yapıldı. ABD'nin Ankara, Şam ve SDG arasında arabulucu rolü oynadığı söyleniyor. Bundan bir hafta önce ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, kısa bir süre içinde ikinci kez Türkiye'yi ziyaret etti. Görüşmelerin sonunda yapılan açıklamalara olumsuz bir hava hakim değilse de hala çözülmesi gereken bazı sorunlar olduğu açıktı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla’dan dergisinden çevrilmiştir.



Lavrov sansürlenen röportajında neler dedi?

Lavrov, Rusya'nın uluslararası toplumda yalnızlaşmadığını öne sürdü (Reuters)
Lavrov, Rusya'nın uluslararası toplumda yalnızlaşmadığını öne sürdü (Reuters)
TT

Lavrov sansürlenen röportajında neler dedi?

Lavrov, Rusya'nın uluslararası toplumda yalnızlaşmadığını öne sürdü (Reuters)
Lavrov, Rusya'nın uluslararası toplumda yalnızlaşmadığını öne sürdü (Reuters)

Corriere della Sera, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'la özel röportaj yaptı.

İtalyan gazetesi sonrasında 75 yaşındaki diplomatın tartışmalı argümanlar dile getirip propaganda yaptığını öne sürerek bu röportajı yayımlamaktan vazgeçti. 

Rusya Dışişleri Bakanlığı, röportajın tamamını kendi internet sitesinde yayımladı. 

Rusya lideri Vladimir Putin'le ABD Başkanı Donald Trump'ın önceki haftalarda Budapeşte'de yapmaları beklenen zirveden niye vazgeçildiği sorulduğunda Lavrov, Washington-Moskova temasları yolunda giderken karşı tarafın görüşmekten caydığını söyledi: 

ABD liderinin Budapeşte zirvesini iptal etmesi ya da ertelemesinden önce ona kim, nasıl gizli raporlar sundu, bilmiyorum. Rusya'nın müzakerelere hazır olmadığını ya da Anchorage görüşmesinin sonuçlarını sabote ettiğini öne süren, bariz yalan haberlerin de sorumluluğunu almayacağım. Lütfen neler yaşandığını yanıltıcı bir şekilde anlatıp, Moskova'yı suçlayan Financial Times'la konuşun.

Birleşik Krallık merkezli gazete, Moskova'nın Ukrayna'ya dair taleplerinde ısrarı üzerine zirvenin ABD tarafından iptal edildiğini kaynaklarına dayandırdığı 31 Ekim tarihli haberde öne sürmüştü.

Lavrov, "Eğer Alaska zirvesinde iyi bir şekilde detaylandırılmış sonuçları gerçekten temel alacaksa Budapeşte'de bir başka Rusya-ABD zirvesi yapmaya hazırız. Tarih henüz belli değil. Rusya-ABD temasları sürüyor" ifadesini de kullandı.

Trump ve Putin, 15 Ağustos'ta Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya gelmişti.

İki lider de görüşmeden sonra olumlu ifadeler kullansa da Ukrayna'nın bazı topraklarından vazgeçmesi gibi kilit meselelerde karar alınıp alınmadığı açıklanmamıştı. 

Corriere della Sera'ya verdiği röportajda Rus bakan, Moskova'nın taleplerinin değişmediğini öne sürdü. Ukrayna'nın tarafsızlığını koruması, nükleer silah sahibi olmaması, topraklarındaki Ruslar ve azınlıkların haklarını çiğnememesinde ısrar ettiklerini vurguladı.

Batı'nın Ukrayna'da kendilerine karşı vekalet savaşı verdiğini öne süren Lavrov, tüm "Rusofobik" eğilimlerine rağmen Avrupa'yla ilişkileri karşılıklı saygı çerçevesinde düzeltmeye hazır olduklarını iddia etti.

Lavrov'un Kiev yönetimi ve Avrupa ülkeleri için "Nazi ideolojisine bel bağlıyorlar" gibi ifadeler kullanması da dikkat çekti. 
 

Independent Türkçe, RT, Financial Times 


Zelenskiy: "Putin 5 yıl içinde Avrupa'da büyük bir savaş çıkaracak"

Volodimir Zelenski, Rusya'nın 2029 gibi erken bir tarihte "büyük bir savaş" planladığıyla ilgili Avrupa'yı uyardı (AFP)
Volodimir Zelenski, Rusya'nın 2029 gibi erken bir tarihte "büyük bir savaş" planladığıyla ilgili Avrupa'yı uyardı (AFP)
TT

Zelenskiy: "Putin 5 yıl içinde Avrupa'da büyük bir savaş çıkaracak"

Volodimir Zelenski, Rusya'nın 2029 gibi erken bir tarihte "büyük bir savaş" planladığıyla ilgili Avrupa'yı uyardı (AFP)
Volodimir Zelenski, Rusya'nın 2029 gibi erken bir tarihte "büyük bir savaş" planladığıyla ilgili Avrupa'yı uyardı (AFP)

Maryam Zakir-Hussain 

Volodimir Zelenskiy, Ukrayna'nın müttefiklerine seslendiği ivedi bir mesajda, Rusya'nın 2029 gibi erken bir tarihte Avrupa'da "büyük bir savaşa" hazırlandığı uyarısında bulundu.

Ukrayna Devlet Başkanı, X'te yaptığı paylaşımda, uluslararası topluma Rus ekonomisi ve silahlarının "kapasitelerini azaltmak" için yaptırımların iki katına çıkarılması çağrısında bulundu.

Zelenskiy "Savaş alanındaki durumu göz önüne alınca, Rusya'nın durmaya niyeti olduğunu düşünmüyoruz" diye yazdı.

Sorun şu ki, Rus askeri sanayisine baktığımızda, üretimlerini artırdıklarını görüyoruz. Değerlendirmemize göre, bu savaşı sürdürmek istiyorlar.

Eğer yeterince baskı uygulanırsa, Rusların ara verme ihtiyacı duyacağını düşünüyoruz. Ancak onların büyük bir savaş istediğini, 2029 veya 2030'da (bu dönemde) Avrupa kıtasında böyle büyük bir savaş başlatmaya hazırlandıklarını kabul etmeliyiz.

Zelenskiy "Bence şimdi Ukrayna'da onları nasıl durduracağımızı düşünmeliyiz. Ama aynı zamanda onların kapasitelerini azaltmak için her şeyi yapmalıyız. Hâlâ enerji gelirlerinden para akışı sağlayabiliyorlar ellerine para geçmesini engellemeliyiz. Ve onlara silah vermemeliyiz" diye devam etti.

Bu açıklama, AB'nin Ukrayna için daha fazla finansman yaratmanın yollarını araştırdığı bir dönemde geldi. AB ya dondurulmuş Rus varlıklarına el koyarak, sermaye piyasalarında fon toplayarak ya da 27 AB ülkesinden bazılarının para toplamasıyla bu kaynağı temin edebilir.

Zelenskiy, Rusya'nın "üstüne gitme" zamanının geldiğini söylüyor (Ukrayna Devlet Başkanlığı Basın Servisi)Zelenskiy, Rusya'nın "üstüne gitme" zamanının geldiğini söylüyor (Ukrayna Devlet Başkanlığı Basın Servisi)

Ursula von der Leyen, Rusya'nın komşusunu topyekün istila etmesinden neredeyse 4 yıl sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Ukrayna'nın geleceği için verilen mücadelede "onlardan uzun dayanabileceğini düşündüğünü" söyledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı, "Ve bu net bir hesap hatası" dedi. 

Bu nedenle şimdi yeni bir ivmeyle, Putin'in zaman kazanmak için yaptığı alaycı girişimi boşa çıkarmak ve onu müzakere masasına oturtmak için harekete geçme zamanı geldi.

Putin'in Ukrayna'ya savaş açmasının üzerinden​​​​​​​ neredeyse 4 yıl geçti (AP)Putin'in Ukrayna'ya savaş açmasının üzerinden neredeyse 4 yıl geçti (AP)

Diğer yandan perşembe günü Kremlin, Ukrayna'nın "er ya da geç" Rusya'yla müzakere etmek zorunda kalacağını ve Kiev'in müzakere pozisyonunun her geçen gün zayıflayacağını iddia etmişti.

Halihazırda Ukrayna'nın doğusundaki Pokrovsk şehrini ele geçirmeye çalışan Moskova, Ukraynalı yetkilileri barış görüşmelerine katılmayı reddetmekle suçluyor. Buna karşılık Kiev, Moskova'nın barış anlaşması kapsamında Ukrayna'nın işgal altındaki topraklardan vazgeçmesi talebinin kabul edilemeyeceğini ve teslim olmakla eşdeğer olduğunu söylüyor.

Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov gazetecilere, Rusya'nın siyasi ve diplomatik bir çözüme açık olduğunu ve barış istediğini söylemişti.

Peskov bu yorumu, Trump ve Putin'in ağustosta Alaska'da görüşmesinden bu yana hiçbir ilerleme kaydedilmeyen, ABD öncülüğündeki barış çabalarının duraklamasının ardından yapmıştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 20 Ekim'de ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yla telefonda görüşerek birkaç gün öncesinde Trump'ın Putin'le yaptığı telefon görüşmesinin ardından duyurduğu olası yeni zirveyle ilgili konuşmuştu.

Trump daha sonra bu olası zirveyi iptal ettiğini açıklamıştı. ABD Başkanı, Ukrayna'da mevcut konumlarında bulunan güçlerle derhal ateşkes yapılması çağrılarını destekliyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news


Volker Türk: El Faşir'deki şiddet uluslararası toplum için bir utançtır

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
TT

Volker Türk: El Faşir'deki şiddet uluslararası toplum için bir utançtır

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, bugün Sudan'ın el Faşir kentinde yaşanan şiddeti kınayarak, bunu uluslararası toplumun durdurmadaki başarısızlığının bir "sicil lekesi" olarak nitelendirdi.

Cenevre'de, BM İnsan Hakları Konseyi'nin kentteki durumla ilgili özel oturumu öncesinde konuşan Türk, "El Faşir'deki kan lekeleri uzaydan bile görüldü" diyerek, "uluslararası toplumun sicilindeki leke daha az belirgin, ancak sonuçları daha az önemli değil" ifadelerini kullandı.

Volker Türk, "İnsanları hayvan yemi ve fıstık kabuğu yemeye zorlayan boğucu kuşatma konusunda defalarca uyardık" diye devam etti. Ofisimizin, "insanların açlıktan öldüğü bir dönemde yaygın kıtlık konusunda uyarıda bulunduğunu ve şehrin Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) eline geçmesinin bir katliama yol açacağı konusunda uyardığını" belirtti.

"Toplumun harekete geçme görevi var. Çok fazla poz ve gösteri var ama eylem çok az ... Bu vahşete, tüm nüfusu boyunduruk altına alıp kontrol altına almaya yönelik bu bariz kaba kuvvet gösterisine karşı durmalıyız" diye vurguladı.

Devletleri, el Faşir ve çevresindeki bölgelerde sivillerin insani yardım ve korumaya erişimini sağlamaya ve "bu çatışmada uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları hukukunu ihlal eden herkesin hesap vermesini sağlamak için ortak çaba göstermeye" çağırdı.

Şöyle devam etti: "Ekibim, yasal işlemlerde kullanılabilecek ihlal kanıtları topluyor" diyen Trump, "Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin durumu yakından izlediğini belirtti" dedi. Ayrıca, "Bu çatışmaya dahil olan herkes şunu bilmeli: Sizi izliyoruz ve adalet yerini bulacak" diye ekledi.