Suriye Erdoğan'a Akdeniz’deki doğalgaz ittifaklarını yeniden şekillendirebileceği yeni bir kart verdi

Türkiye'nin Şam'daki enerji hedefleri, İsrail'in Avrupa ve Körfez ülkeleri arasındaki ekonomik koridorun bir parçası olma hedeflerinden bazılarına çomak sokacak

Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)
Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)
TT

Suriye Erdoğan'a Akdeniz’deki doğalgaz ittifaklarını yeniden şekillendirebileceği yeni bir kart verdi

Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)
Türkiye’nin 2020 yılında Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Güney Kıbrıs deniz yetki alanına göndermesi uluslararası taraflarca kınandı (Reuters)

İnci Mecdi

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinden günler sonra Ankara'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Şam ile enerji kaynaklarının keşfedilmesi amacıyla Akdeniz'de deniz sınırlarının belirlenmesi için müzakerelere başlanacağını söyledi.

Bakan Uraloğlu, uluslararası hukuka bağlı olduklarını bir kez daha vurguladı. Bu açıklama akıllara, Türkiye'nin 2019 yılında Libya'nın batısında Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile yaptığı ve Avrupa Birliği (AB) ile Doğu Akdeniz ülkelerinin yasadışı olarak nitelendirdiği anlaşmayı getirdi.

Türkiye ile Suriye arasında imzalanması muhtemel bir anlaşmaya karşı çıkan Güney Kıbrıs ve Yunanistan, anlaşmanın ülkelerinin egemenlik haklarına zarar verebileceği, Girit ve Kıbrıs gibi adaların denizcilik haklarına meydan okuyacak bir emsal oluşturabileceği uyarısında bulundu.

Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis yaptığı açıklamada, Türkiye ve Suriye gibi iki komşu kıyıya sahip ülke arasında yapılacak herhangi bir anlaşmanın ‘uluslararası hukuk temelinde’ olması gerektiğini söyledi.

Letimbiotis, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uluslararası hukuka, özellikle de (Ankara’nın taraf olmadığı) Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde yansıtıldığı şekliyle uluslararası deniz teamül hukukuna dayanmalı ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bölgedeki haklarını dikkate almalı.”

Türkiye Akdeniz'de nüfuz elde ediniyor

Avrupa, Doğu Akdeniz'i Rus doğalgazına önemli bir alternatif olarak görüyor. İsrail ve Mısır'ın bölgedeki enerji merkezi olacağı bölgesel bir doğalgaz pazarı kurmak amacıyla 2019 yılında oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EastMed) üyeleri arasında Avrupa’dan da dört ülke yer alıyor. Mısır, İsrail ve Avrupa Komisyonu, 2022 nisanında, doğal gaz endüstrisinde güçlü bir altyapıya sahip olan Mısır'ın Idku ve Dimyat'taki sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tesisleri aracılığıyla Avrupa kıtasına doğalgaz tedarik etmek üzere bir mutabakat zaptı imzaladı. Avrupa, Rusya’dan yapılan doğalgaz ithalatına alternatif olarak doğalgaz ihtiyacının bir kısmını Doğu Akdeniz'den karşılamaya çalışıyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, EastMed üyesi ülkeler arasındaki iş birliği çerçevesinde bir elektrik enterkoneksiyon projesi için anlaşma imzaladı.

Yunanistan açıklarında devriye gezen bir Yunan savaş gemisi (AFP)Yunanistan açıklarında devriye gezen bir Yunan savaş gemisi (AFP)

Ancak Ankara, Türkiye'nin EastMed’in dışında tutulması karşısında 2019 yılından bu yana Libya ile deniz sınırlarını belirleme anlaşması imzalamak başta olmak üzere komşularına karşı hamlelere girişti. Bu durum üzerine Fransa, 2021 kasımında Doğu Akdeniz'de güvenlik ve istikrarı sağlamak üzere bölgeye FS AUVERGNE fırkateynini gönderdi. Ankara, Güney Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesi (MEB) içindeki alanlarda enerji kaynakları arama çalışmaları yürütmekle tehdit eden sismik araştırma gemilerini defalarca kez bölgeye gönderdi. Bu sular üzerinde hak iddia eden Türkiye, bir ada devleti olarak Güney Kıbrıs'ın 12 deniz milinin ötesinde bir MEB’e sahip olma hakkını tanımıyor.

Suriye ile deniz sınırlarının belirlenmesine yönelik yeni bir anlaşma imzalayacağını duyuran Ankara, bölgesel aktörler arasındaki şiddetli rekabet bağlamında Doğu Akdeniz'de yeni bir nüfuz alanı oluşturmaya çalışıyor. Zira Ankara, Güney Kıbrıs'ın MEB’inin büyük bir kısmının ya kendi kıta sahanlığı ile çakıştığını ya da 1974'ten bu yana Türkiye askerinin bulunduğu ve başka hiçbir ülke tarafından tanınmayan Kıbrıslı Türklerin yoğun yaşadığı Kuzey Kıbrıs’a ait olduğunu savunuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, şu an Suriye’de iktidarda olan muhaliflerle güçlü bir ilişkiye sahip. Şam, Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki MEB iddialarını tanımaya daha istekli olabilir. Bununla birlikte Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile devam eden anlaşmazlıklarda konumunu güçlendirebilir.

Suriye Erdoğan'ın elini güçlendiriyor

Suriye'deki yeni durum, Türkiye'nin bölgede bir enerji merkezi olarak hareket edebilmesi için fırsat sunuyor. Gözlemcilere göre Suriye'nin istikrara kavuşması Katar’daki doğalgaz sahalarını Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye'ye bağlayacak boru hattı projesini yeniden canlandırabilir, ancak böyle bir boru hattı inşa etmenin 25 milyar dolar civarında olacağı tahmin edilen maliyeti, özellikle de LNG sevkiyatının şu anda daha ekonomik bir seçenek olması nedeniyle, projeyi mali açıdan uygulanamaz hale getirebilir. Yunan basınında yer alan haberlere göre Suriye'nin batısını, Suriye'yi Ürdün ve Mısır'a bağlayan ve Mısır ve İsrail doğalgazını Avrupa'ya taşıyabilecek olan mevcut Arap Doğalgaz Boru Hattı'na bağlamak da gündemdeki bir diğer proje.

Londra merkezli Chatham House Enstitüsü tarafından hazırlanan bir rapora göre Türkiye, iç savaşta kazanan tarafı desteklediği için Suriye'nin çatışma sonrası geleceğini şekillendirmede güçlü bir konuma sahip. Yenilenen kârlı inşa ihalelerini almaya hazır olan Türk şirketleri, Suriye ile olası bir deniz sınırı anlaşmasından da faydalanabilir. Bu anlaşma Doğu Akdeniz'i yeniden şekillendirebilir ve Güney Kıbrıs pahasına her iki ülkeye de ekonomik faydalar sağlayabilir.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'da aktardığı analize göre İtalya Siena Üniversitesi'nde araştırmacı olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika istihbarat ve güvenlik analisti Roberta La Fortezza, Suriye'deki son gelişmelerin ve Şam'daki yönetim değişikliğinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bölgedeki mevcut enerji haritasını yeniden şekillendirebileceği yeni bir kart verdiğini söyledi. La Fortezza, Türkiye'nin ülkedeki kilit altyapının yeniden inşasını desteklemek için Şam ile anlaşmalar yapabileceğini ve yeni Suriye yönetiminden uzun vadede Türkiye'nin çıkarlarını korumak için kullanabileceği önemli siyasi pozisyonlar elde edebileceğini belirtti.

Akdeniz'deki jeopolitik nüfuzunu arttırmak ve Avrupa'nın enerji merkezi haline gelmek Türkiye'nin stratejisinin başlıca hedeflerinden biri. İtalyan araştırmacı, Suriye ile imzalanacak Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması, Kıbrıs adasının kuzeyinin ya da Ankara'nın tanımlamasıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) de dahil edilmesini içerebileceğini, bunun için de Şam'ın uluslararası alanda tanınmayan bu cumhuriyeti tanıması gerektiğini, bunun da Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları üzerindeki iddialarını güçlendireceğini belirtiyor.

“Mavi Vatan” doktrini

Türkiye’nin Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz olmak üzere üç denizi kontrol edecek şekilde genişletilmesini öngören ‘Mavi Vatan’ doktrinindeki rolüyle tanınan müstafi Tümamiral Cihat Yaycı daha önceki yorumlarında, “Suriye’nin yeni hükümetinin Türkiye ile bir MEB Antlaşması imzalaması durumunda GKRY’nin Suriye’ye önerdiği deniz alanından yüzde 12 daha fazla deniz yetki alanı kazanacaktır” ifadelerini kullandı. Milliyet gazetesinde yar alan bir haberde, Suriye'deki değişimin Türkiye üzerinden Avrupa'ya uzanan yeni bir enerji koridoru için nasıl fırsat yarattığına dair bir analiz yayınladı.

Bu yenilenen hedefler, geçtiğimiz ay İstanbul'da düzenlenen ve Türk yetkililerin Azerbaycan, Libya ve Özbekistan gibi büyük gaz üreticilerinin yanı sıra, Gürcistan gibi transit ülkelerin ve Doğu Avrupa'daki ithalatçıların temsilcilerini ağırladığı büyük bir enerji zirvesinde açıkça görüldü. Ankara Türkiye'nin, doğudaki ve güneydeki doğalgaz üreticileri ile batıdaki pazarlar arasında önemli bir geçiş noktası olmasını istiyor.

Chatham House'dan Karim Elgendy’ye göre mevcut enerji altyapısı bu hedefler için iyi bir temel oluşturuyor. Azerbaycan doğalgazını Avrupa'ya taşıyan Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı'nın (TANAP) Türkiye'nin transit ülke olarak uygunluğunu şimdiden kanıtladığını belirtiyor. Türkiye’de yedi gaz boru hattı, beş LNG terminali, üç yüzer depolama ünitesi ve iki yeraltı depolama tesisi bulunuyor.

Zorlu bir rakip olarak İsrail

Ancak gözlemciler İsrail'in Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki nüfuzunu kabul etmeyeceğini, özellikle de EastMed’e Avrupa'ya ihraç edilen enerji için bölgesel bir merkez olmak üzere katıldığını söylüyor. Bu dosya, Avrupa'ya enerji ihraç etmek için Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile kapsamlı projelere sahip olan Tel Aviv için önemli bir jeopolitik silah olma özelliği taşıyor. Bu projelerden en önemlisi, dünyanın en uzun ve en derin yüksek voltajlı doğru akım hattı olması planlanan Büyük Deniz Enterkonnektörü’nün inşası. AB, 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülen projeyi finanse etmekle ilgilendiğini daha önce açıklamıştı.

Üç ülke ayrıca İsrail açıklarındaki doğalgaz sahasını Güney Kıbrıs ve Yunanistan'dan geçecek bir boru hattıyla İtalya'ya bağlayacak ve yıllık 10 milyar metreküp doğalgaz kapasitesiyle Avrupa için Rusya’nın doğalgazına alternatif olacak bir projeye de sahip. Ancak proje bazı teknik ve jeopolitik engellerle karşı karşıya. Bunlardan biri olarak ABD iki yıl önce projeye verdiği desteği geri çekti. Buna karşın EastMed projesinin Güney Kıbrıs ve Yunanistan yerine kendi topraklarından geçmesini isteyen Türkiye, Suriye'nin batısına bir boru hattı inşa ederek ve (Suriye, Ürdün ve Mısır'ı birbirine bağlayan) mevcut Arap Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanarak, İsrail ve Mısır gibi bölgesel doğalgaz üreticilerine Avrupa pazarlarına giden bir rota sunabilir ve potansiyel olarak EastMed projesini engelleyebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrailli mevkidaşı Herzog'u 2022 yılında Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında resmî törenle karşıladı (Reuters)Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrailli mevkidaşı Herzog'u 2022 yılında Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında resmî törenle karşıladı (Reuters)

İsrail merkezli düşünce kuruluşu Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi (BESA) tarafından yayınlanan bir makalede siyaset bilimci Elai Rettig, Türkiye'nin Suriye'deki enerji hedeflerinin İsrail'in Avrupa ve Körfez ülkeleri arasında Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridorunun bir parçası olma hedeflerinin bazılarını baltalayacağını savundu. Katar ve Türkiye arasında yeni bir doğalgaz boru hattının inşa edilmesi, bu güzergâhın karayolları, demiryolları ve elektrik kabloları gibi ek altyapılarla tamamlanmasını kolaylaştıracak ve böylece Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer Körfez ülkelerinin Doğu Akdeniz'e ulaşmak için Ürdün ve İsrail üzerinden tamamen yeni bir koridor inşa etmek yerine bu hatta bağlanarak Türkiye üzerinden Avrupa'ya doğalgaz ve diğer ürünleri ihraç etmeleri daha kolay olacak.

BAE'nin Katar ve Türkiye ile transit ortak olmak istemeyeceği aşikâr. İsrail’in de özellikle Avrupa ve ABD'deki potansiyel yatırımcılara, bölgesel ekonomik planların önemli bir bileşeni olarak Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile bir Doğu Akdeniz ekonomik koridoru kurulması fikrini sunmaya devam etmesi gerekiyor.

Endişe kaynağı olarak Türkiye

İsrail'in bakış açısına göre Türkiye'nin mevcut bölgesel stratejisi sadece enerji meselesi açısından değil, her şeyden önce Ankara'nın Suriye'deki konumu açısından da endişe kaynağı olmaya devam ediyor. İsrail, enerji konusunda Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı bir eksende, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ilişkilerini kademeli olarak güçlendirebilir. Yunanistan ve İsrail arasında 23 Aralık 2024 tarihinde imzalanan ve İsrail'den Yunanistan üzerinden AB ülkelerine yeşil enerji koridoru oluşturmayı ve Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail arasında yapılan ve Büyük Deniz Enterkonnektörü’nün inşasını hızlandırmayı amaçlayan enerji anlaşması bunun bir örneğidir. Ankara'nın bu anlaşmaya hemen karşı çıkması tesadüf değildir.

İsrail'in şu anki en büyük endişesi Türkiye'nin Suriye'deki konumu. İsrail için Şam'daki durumun getirdiği birinci avantajın, İran ve Hizbullah'ın kuzey sınırında zayıflaması olduğuna şüphe yok. Ancak Ankara tarafından desteklenen Sünni radikal grupların yükselişi ve İsrail sınırındaki varlıkları, Şiilerin varlığı ve Hizbullah üyelerinin Suriye'ye sızma ihtimalinden daha az olmayan uzun soluklu bir tehlike yaratıyor. İsrail, Suriye’deki yeni yönetimin kötüleşmesinden ve ülkeyi iç savaş uçurumuna geri döndürmesinden korkabilir. Şam'da Türkiye yanlısı Sünni İslamcı bir hükümetin kurulması ve yeni Suriye'nin Türkiye'nin çıkarlarını savunma eğiliminde olması, İsrail'in bölgedeki çıkarlarına ve özellikle de bölgesel güvenlik fikrine ters düşer.

Muhtemel ittifaklar

Ancak Ankara, Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama çalışmalarında İsrail ile iş birliği yapmak istiyor. Gazze Şeridi’ndeki savaştan önce iki ülke Türkiye'den İsrail'in en büyük açık deniz doğal gaz sahası ve güney Avrupa ülkelerine doğalgaz taşıyacak olan Leviathan doğalgaz sahasına sualtı boru hattı inşa etmek için bir proje başlatmaya hazırlanıyordu. Gazze Şeridi’ndeki savaştan sonra Avrupa başkentlerindeki gözlemciler, bölgedeki yeni gelişmelerin Doğu Akdeniz ülkeleri ile Türkiye arasında çatışma yerine daha fazla iş birliğine yol açabileceğini düşünüyorlar.

Öte yandan bu gelişmeler Mısır, Yunanistan, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan, Türkiye, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan'ı birbirine bağlayan çok yönlü enerji projeleri aracılığıyla daha geniş bir bölgesel iş birliğine yol açabilir. Bu projeler toplu olarak, bölgesel enerji güvenliğini destekleyecek, ekonomik iş birliğini teşvik edecek ve bölge ülkeleri arasındaki karşılıklı bağımlılığı arttırarak, jeopolitik gerginliklerin azaltılmasına yardımcı olacak yeni bir enerji altyapısına dönüşebilir.

Arap Doğalgaz Boru Hattı

Türkiye’nin Katar ile bir boru hattı inşa etme planları İsrail'in çıkarlarına zarar verebilirken, Elai Rettig, Türkiye’nin bir başka planının İsrail'in doğal gaz ihracatı için yeni pazarlar açmasına yardımcı olabileceğini söylüyor. Geçtiğimiz ay boyunca Türkiye, Suriye üzerinden Arap Doğalgaz Boru Hattı'na bağlanma olasılığını yeniden değerlendirdi. 2003 yılında açılan Arap Doğalgaz Boru Hattı, başlangıçta Mısır'ın Ürdün ve Suriye'nin kuzeyine doğalgaz ihraç edebilmesi için inşa edilmişti. 2006 ve 2008 yıllarında boru hattını Türkiye'ye uzatma projesi için imzalar atıldıysa da 2009'da özellikle mali anlaşmazlıklar ve Mısır'ın ihraç edilebilir doğal gaz stoklarının azalması nedeniyle bundan vazgeçildi. Bugün boru hattı temelde İsrail'e hizmet ediyor. İsrail doğalgazını Ürdün ve Mısır'a taşıyan boru hattının Suriye bölümü kullanılmıyor. Boru hattı yılda yaklaşık 10 milyar metreküp doğal gaz taşıyabilecek kapasiteye sahip. Bu miktar boru hattının ilave kompresör istasyonlarıyla donatılması halinde 15 milyar metreküpe çıkarılabilir.

Karim Elgendy’ye göre yeni ve istikrarlı bir Suriye devletinin kurulması ihtimali, Türkiye'nin bu potansiyelden faydalanması için bir fırsat yaratıyor. Türkiye, Suriye'nin batısına bir gaz boru hattı inşa ederek ve (Suriye, Ürdün ve Mısır'ı birbirine bağlayan) mevcut Arap Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanarak, İsrail ve Mısır gibi bölgesel doğalgaz üreticilerine Avrupa pazarlarına mevcut LNG alternatiflerinden ticari olarak daha uygun bir rota sunabilir.

Eğer Türkiye, Arap Doğalgaz Boru Hattı'nın Suriye bölümünün yeniden kullanıma geçmesini sağlamayı başarırsa, İsrail teorik olarak doğalgazı Ürdün üzerinden kuzeye, Türkiye'ye ve oradan da Avrupa'ya taşıyabilir. Böyle bir planın, İsrail ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerde önemli bir iyileşme olmadan ve İsrail ile Suriye'deki yeni yönetim arasında normalleşme sağlanmadan gerçekleşmesi pek olası değil. Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmese bile Ürdün ya da Mısır'ın İsrail doğalgazının ‘son kullanıcısı’ olarak kalması ve Türkiye'ye satılması halinde İsrail doğalgazı yine de Türkiye'ye ulaşabilir. Benzer bir düzenleme son iki yıldır yürürlükte. İsrail doğalgazı Mısır'a ihraç ediliyor, Mısır da bu doğalgazı sıvılaştırarak Türkiye'ye ve başka yerlere ihraç ediyor.

Sınırlı iş birliği

Ancak bu senaryo Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Filistin, Ürdün, İtalya ve Fransa'yı kapsayan EastMed için gerçek bir zorluk teşkil edebilir. Elgendy ayrıca İsrail'in doğalgaz boru hattıyla Türkiye'ye dolaylı da olsa doğalgaz satmak için yapacağı herhangi bir anlaşmanın Güney Kıbrıs ve Yunanistan tarafından İsrail'le olan çıkarlarını zedeleyici olarak görülebileceğine dikkati çekti.

Bu yüzden İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ın endişelerini giderecek adımlar atmak zorunda. İsrail, Türkiye üzerinden doğalgaz ihraç etme fırsatının Doğu Akdeniz'de ortak altyapıyı geliştirme planlarına engel olmayacağını açıkça belirtmeli. Arap Doğalgaz Boru Hattı'nın Suriye bölümünün yeniden kullanıma geçmesi planları gerçekleşse bile, İsrailli enerji şirketleri, doğalgaz için Suriye ve Türkiye'ye ana transit ülkeler olarak güvenmek istemeyecek ve bunu sadece ihtiyatlı bir şekilde ve sınırlı miktarlarda kullanacaklar. Dahası, İsrailli enerji şirketleri, kısmen borç geri ödeme sorunları nedeniyle, İsrail doğalgazını Türkiye'ye satmak için son kullanıcı olarak sadece Mısır ve Ürdün ile yetinmeyi istemiyorlar. Portföylerini çeşitlendirmek için Güney Kıbrıs ile LNG ortak girişimi gibi yeni pazarlara daha doğrudan bir yol tercih ediyorlar.



Yeni ankette Amerikalıların en büyük endişesi ortaya çıktı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Yeni ankette Amerikalıların en büyük endişesi ortaya çıktı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD Başkanı Donald Trump'ın defalarca "hiç bu kadar iyi durumda olmamıştık" diye ısrar etmesine rağmen, yeni bir ankete göre Amerikalıların en büyük endişesi hâlâ hayat pahalılığı.

SSRS'ın CNN için yaptığı son ankette, katılımcılardan, hayatı daha iyi hale getirmek için şansları olsaydı başkana odaklanmasını isteyecekleri tek bir konu seçmeleri istendiğinde, yüzde 32'si ekonomi veya hayat pahalılığına dair endişelerini dile getirdi.

CNN'in haberine göre bu oran Cumhuriyetçi seçmenler ve Cumhuriyetçi eğilimli bağımsızlar arasında yaklaşık yüzde 40'a yükseldi.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, tüm katılımcıların sadece yüzde 5'i göç ve sınır güvenliğini, yüzde 1'i ise suç ve kamu güvenliğini seçti.

Bu anket, yaygın olarak takip edilen bir ölçüye göre ABD ekonomisine olan tüketici güveninin aralık ayında 5. ay üst üste düşmesinin ardından geldi.

Trump, konuşmalarında ve Truth Social paylaşımlarında, zaten bir "altın çağ" yaşadıklarını ve Amerika'nın "ülke olarak şimdiye kadarki en iyi noktada" bulunduğunu şiddetle savunuyor.

Geçen ay "Ekonomi alanındaki harika çalışmalarım henüz tam olarak takdir edilmese de takdir edilecektir!" diye ilan etmiş, aralıkta ise "Alım gücü kelimesi Demokratların bir oyunudur" diye eklemişti.

Ancak kanıtlar, takdirin hâlâ yetersiz olduğunu gösteriyor. CNN anketine katılanlar, "orta sınıfa yardım", "sağlık hizmetleri maliyetleri", "sosyal güvenliği koruma", "konut maliyetleri" ve "gıda fiyatları" gibi birçok ekonomik konuyu en büyük endişeleri olarak gösterdi.

SSRS anket şirketinin basın açıklamasında belirttiğine göre, bu oran tüm katılımcıların yüzde 32'sini oluşturuyor. Katılımcıların dikkat çekici bir şekilde yüzde 16'sı Trump'ın istifa etmesini söyleyeceklerini, yüzde 8'i "genel olarak olumlu yorumlarda" bulunacaklarını belirtti.

Salı günü, kâr amacı gütmeyen ticaret araştırma kuruluşu Conference Board, tüketici güven endeksinin ekimde 92,9'dan kasımda 89,1'e düştüğünü ve katılımcıların mevcut iş koşullarına ilişkin değerlendirmelerinin Eylül 2024'ten bu yana ilk kez olumsuz yönde olduğunu açıkladı.

Michigan Üniversitesi tarafından yapılan benzer bir anketse farklı sonuçlar gösterdi; tüketicilerin ruh hali aralık ayında ekime kıyasla hafifçe iyileşti.

Eski MAGA destekçisi ve şimdilerde Trump eleştirmeni olan Marjorie Taylor Greene, bu yılın üçüncü çeyreğinde tüketici harcamalarındaki artışın büyük ölçüde sağlık hizmetleri maliyetlerinden kaynaklandığını gösteren son verilere dikkat çekti.

X'te yaptığı açıklamada, "Aylardır Amerikalılar için sağlık hizmetleriyle ilgili mali kriz konusunda uyarıda bulunuyordum ve işte geldi" dedi.

Cumhuriyetçilerin bunu düzeltememesi, ara seçimlerde onlara çok pahalıya mal olacak. Bunu düzeltmek için hiçbir şey yapmayan Cumhuriyetçiler, Demokratları suçlayamaz.

Ancak seçmenler bunun yakın zamanda düzeltileceğine inanmıyor gibi görünüyor. CNN anketinde, Trump'ın onların söylediklerine önem vereceğine inanıp inanmadıkları sorulduğunda, katılımcıların yüzde 51'i "Hiç inanmayacak" yanıtını verdi. Yaklaşık yüzde 38'i ise aynı durumun Demokrat liderler için de geçerli olduğunu düşünüyor.

Independent Türkçe


Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
TT

Rusya, İsrail ile Suriye arasında güvenlik anlaşması için gizli arabuluculuk yapıyor

İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye’yi ayıran tampon bölgede, Dürzi köyü Mecdel Şems yakınlarında zırhlı personel taşıyıcı üzerinde (AFP)

Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, Rusya’nın İsrail ile Suriye arasında bir güvenlik anlaşmasına varılması amacıyla gizli arabuluculuk yürüttüğünü, bu sürecin ABD yönetiminin bilgisi ve onayı dâhilinde ilerlediğini açıkladı.

İsrail devlet televizyonu Kan 11, Azerbaycan’ın şu anda üst düzey yetkililerin katıldığı toplantı ve görüşmelere ev sahipliği yaptığını; temasların Bakü’de sürdüğünü bildirdi.

Bilgi sahibi bir güvenlik kaynağı, Rus arabuluculuğuna rağmen İsrail ile Suriye arasındaki temaslarda hâlâ bir boşluk bulunduğunu, ancak son haftalarda sınırlı da olsa ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Kan 11’e konuşan kaynaklar, Moskova ile Şam’ın ilişkileri güçlendirmek için çalıştığını; Rusya’nın geçen ay Lazkiye kıyı bölgesine asker ve askeri teçhizat sevk ettiğini aktardı. Aynı kaynaklar, İsrail’in Suriye’nin güneyinde Türkiye’nin varlığını pekiştirme girişimleri yerine, Rusya’nın sahadaki varlığını tercih ettiğini kaydetti.

Dün (çarşamba) Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani Moskova’yı ziyaret ederek Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü ve iki ülke ilişkilerinin stratejik düzeye taşınmasının hedeflendiğini belirtti.

İkili ilişkilerdeki en dikkat çekici gelişme ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, 15 Ekim’de Suriye’de geçiş döneminin başkanı Ahmed eş-Şera’yı kabul etmesi oldu. Görüşmede taraflar, stratejik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi ile enerji ve gıda alanlarında iş birliğinin önemine vurgu yapıldı.

İsrail’in Rusya ile iyi ilişkiler sürdürdüğü ve Tel Aviv’in Suriye dosyasında Moskova ile çıkar paylaşımı konusunda uzlaşı aradığı biliniyor. Mayıs ayından bu yana Putin ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Suriye başta olmak üzere çeşitli başlıkları ele alan dört uzun telefon görüşmesi yaptığı ifade ediliyor.

scd
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Moskova’da çarşamba günü gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare  (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı Enformasyon İdaresi, mayıstaki temasların ardından yaptığı açıklamada, Putin’in Suriye’yi bölmeye yönelik her türlü İsrail müdahalesini kesin biçimde reddettiğini ve Moskova’nın yeniden imar ile istikrarın sağlanmasına desteğini yinelediğini duyurmuştu.

cdfr
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Şam’da düzenlenen ortak basın toplantısından bir kare (EPA)

Tel Aviv’de ise “Türkiye nüfuzuna karşı Suriye’de Moskova ile ortak çıkarlar bulunduğu” değerlendirmesi yapılıyor. Maariv gazetesine göre Rusya, hem Türkiye hem de İsrail ile iyi ilişkiler sürdürüyor ve iki ülke arasında gerilimin tırmanmasını engellemeye çalışıyor. Aynı zamanda, tüm tarafların—Suriye dâhil—onayıyla ülkedeki pozisyonlarını korumayı hedefliyor.

dfgt
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İstanbul’da cumartesi günü ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile yaptığı görüşmeler sırasında, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin de hazır bulunduğu an (EPA)

ABD’nin İsrail-Suriye güvenlik düzenlemelerinde başat rolü üstlenmesine rağmen, Washington’un Rusya dâhil diğer müttefiklerden gelecek “olumlu katkılara” kapıyı kapatmadığı belirtiliyor.

Eski diplomat ve Suriye-Ortadoğu uzmanı akademisyen Mihail Harari’ye göre, Ahmed eş-Şera’nın Suriye’yi temkinli ve dengeli biçimde yönetmesi, ülkeye bölgesel ve uluslararası destek kazandırdı. Harari, İsrail’in Suriye’de kaosun sürmesini isteyen bir aktör gibi görünmekten kaçınması gerektiğini savundu.

Şarku’l Avsat’ın Harari’nin Maariv’de yayınlanan makalesinden aktardığı analize göre İsrail’in çıkarlarını sağlıklı yönetebilmesi için Şam ile bir güvenlik anlaşmasını hızla sonuçlandırması gerekiyor. Harari, son savaşta elde edilen askerî kazanımların siyasi kazanca dönüştürülmesinin, mevcut “pasif” tutumla mümkün olmayacağını ifade etti.


İsrail-Yunanistan-GKRY Zirvesi: Akdeniz'de bölgesel bir eksen

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 22 Aralık 2025'te Kudüs'te düzenlenen üçlü toplantının ardından yapılan ortak basın toplantısında GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile el sıkışıyor. (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 22 Aralık 2025'te Kudüs'te düzenlenen üçlü toplantının ardından yapılan ortak basın toplantısında GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile el sıkışıyor. (AFP)
TT

İsrail-Yunanistan-GKRY Zirvesi: Akdeniz'de bölgesel bir eksen

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 22 Aralık 2025'te Kudüs'te düzenlenen üçlü toplantının ardından yapılan ortak basın toplantısında GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile el sıkışıyor. (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 22 Aralık 2025'te Kudüs'te düzenlenen üçlü toplantının ardından yapılan ortak basın toplantısında GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile el sıkışıyor. (AFP)

Ömer Önhon

Başbakan Binyamin Netanyahu, bu hafta onuncu üçlü zirve için Yunan ve Kıbrıslı mevkidaşları Kiriakos Miçotakis ve Nikos Hristodulidis'i Kudüs'te ağırladı. Zirvenin ardından yayınlanan ortak bildirinin temel noktaları şöyleydi:

• Güvenlik, savunma ve askeri konularda mevcut üçlü iş birliğinin güçlendirilmesi.

• Deniz yollarının ve hayati altyapının yenilenen tehditlerden korunmasında koordinasyonun derinleştirilmesi.

• Enerji sektöründe ortak projelerin geliştirilmesi, elektrik şebekelerinin birbirine bağlanması ve yenilenebilir enerji girişimlerinin geliştirilmesi.

Netanyahu, üçlü zirveyi bugüne kadar yapılan tüm toplantıların en önemlisi olarak nitelendirdi. İlk üçlü zirve, Doğu Akdeniz'de doğal gaz rezervlerinin keşfedildiği 2016 yılında yapılmıştı. O dönemde Türkiye'nin İsrail ve özellikle Mısır ve bazı büyük Körfez ülkeleri başta olmak üzere çeşitli Arap devletiyle ilişkileri oldukça gergindi. Bu ittifak tarafından kurulan üçlü mekanizmanın özü, “Türkiye'ye karşı birleşik bir cephe oluşturmak ve doğal gaz kaynaklarının en uygun şekilde değerlendirilmesi için iş birliği yapmak” üzerine kurulu.

Basın toplantısında bir İsrailli gazetecinin, Türkiye'ye mesajlarının ne olduğu yönündeki sorusuna Netanyahu, Türkiye'nin adını anmadan şu yanıtı verdi: “Kimseyle çatışma arayışında değiliz. Bu, uluslararası kuralları, normları ve istikrarı savunmak için kurulmuş bir ittifaktır ve umarız test edilmek zorunda kalmaz.”

Daha sonra yine Türkiye'nin adını anmadan şunları ekledi: “Topraklarımız üzerinde yeniden imparatorluklar kurabileceklerini hayal edenlere şunu söylüyorum; bu olmayacak. Kendimizi savunmaya kararlıyız ve bunu yapabilecek durumdayız.”

Netanyahu bu sözleriyle, tarihsel haksızlıkları ve korkuları öne sürmeye ve “ortak tehditler” olarak algıladığı şeylerle yüzleşmek için ittifaklar kurmaya dayalı bir politikaya geri dönüyor. İsrail'in Filistinlilere yönelik politikaları nedeniyle Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler zaman zaman gerginleşmiş olsa da 1990'larda eşi benzeri görülmemiş bir zirveye ulaşmıştı. İsrail uçakları geniş Anadolu ovaları üzerinde eğitim tatbikatları yapmış ve yüz binlerce İsrailli turist Türkiye'nin güvenli ve misafirperver ortamında tatil yapmıştı.

Ancak, Recep Tayyip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2002'de iktidara gelmesinden ve Netanyahu'nun başbakanlığından bu yana ilişkiler giderek kötüleşti.

Türk-İsrail ilişkileri, 2010 yılında İsrail güvenlik güçlerinin Gazze'ye yardım ulaştırmak için Akdeniz'deki uluslararası sularda seyreden uluslararası bir filonun parçası olan Mavi Marmara gemisine saldırmasıyla ağır bir darbe aldı. Daha sonra, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının ardından dibi gördü.

Bugün ise iki ülke arasında bir soğuk savaş yaşanıyor ve Suriye ile Akdeniz'de doğrudan çatışma riski bulunuyor. İsrail, Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolünü, özellikle Suriye'deki etkisini ve varlığını bir tehdit olarak görüyor; zira bu durum, bölgedeki operasyonel üstünlüğünü, özellikle Suriye ve Lübnan'da olumsuz etkileyebilir.

Yunanistan ve Türkiye NATO üyesi, ancak Ege Denizi'nde uzun süredir devam eden anlaşmazlıklar nedeniyle ilişkileri gergin. Bu anlaşmazlıklar arasında münhasır ekonomik bölge, kıta sahanlığı, karasuları ve bazı ihtilaflı adaların yasal statüsü ve ilgili denizcilik hakları konuları yer alıyor. Atina ve Ankara siyasi ve teknik mekanizmalar ağını korusa ve son iki yılda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Aralık 2023'te Atina'ya, Başbakan Kiriakos Miçotakis'in Mayıs 2024'te Ankara'ya yaptığı ziyaretler de dahil olmak üzere üst düzey temaslar yeniden canlanmış olsa da temel anlaşmazlıklarda çözümsüzlük sürüyor.

Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz güvenlik mimarisinde merkezi fay hattı olmaya devam ediyor. 1974'ten beri ada, güneyde Kıbrıslı Rumlar (uluslararası alanda tanınan Kıbrıs Cumhuriyeti) ve kuzeyde sadece Türkiye tarafından tanınan Kıbrıslı Türkler arasında fiilen bölünmüş durumda. Nikosia (Lefkoşa), Kıbrıs meselesindeki pozisyonunu ilerletmek ve Türk nüfuzunu sınırlamak için uluslararası forumlardan ve ortaklıklardan sürekli olarak yararlandı. Bu bağlamda, güvenlik konuları, devam eden enerji ajandası ile birlikte İsrail, Yunanistan ve GKRY arasındaki üçlü iş birliği çerçevesinin ön saflarına yerleşti.

frgty
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Kudüs'te yapılan üçlü toplantının ardından ortak basın toplantısında, 22 Aralık 2025 (AFP)

Yunanistan ve GKRY için İsrail ile iş birliğini derinleştirmenin en güçlü motivasyonu, gelişmiş teknolojik ve savunma yetenekleridir. Buna yapay zekâya olan artan ilgi, teknoloji transferi ve yüksek teknoloji sektörlerindeki yatırım bağları da dahildir. Savunma boyutu artık ikincil önemde değil; zira Yunanistan, füze topçu sistemleri de dahil olmak üzere İsrail ile büyük anlaşmalar yaptı ve Türkiye ile devam eden gerilimler arasında daha geniş hava ve füze savunma projeleri hakkında görüşmelerde bulunuyor. GKRY’nin, İsrail'in Barak-MX hava savunma sistemini teslim almaya başladığı da bildiriliyor. Türkiye bu anlaşmaya sert bir şekilde itiraz etti.

Zirveden önce üç ortağın, ortak bir “hızlı müdahale gücü” kurma niyetine dair haberler dolaşmıştı, ancak böyle bir girişim açıklanmadı. Anlatıldığına göre kavram tartışıldı, ancak nihayetinde kısmen NATO taahhütleriyle ilgili komplikasyonlardan kaçınmak, Türkiye ile gereksiz bir yüksek tansiyonu önlemek ve istenmeyen bölgesel sinyaller vermekten kaçınmak için ertelendi.

Bununla birlikte, zirveden bir gün sonra üç ülkenin askeri yetkilileri Nicosia'da ortak bir eylem planı ve Yunanistan ile İsrail arasında ikili bir askeri iş birliği programı imzaladı. Açıklanan unsurlar arasında, ortak özel operasyon birimi eğitimi ve insansız sistemler, özellikle dronlar ve elektronik savaş dahil olmak üzere yenilenen tehditler konusunda uzmanlık paylaşımı ile genişletilmiş bir ortak kara, deniz ve hava tatbikatı programı yer alıyor.

df
Türk gemisi “Mavi Marmara”, Hayfa Limanı’ndan Türkiye'ye dönüş yolculuğunda bir Türk römorkörü tarafından çekiliyor, 5 Ağustos 2010 (AFP)

Liderler ayrıca deniz güvenliğinin önemini vurguladılar ve GKRY’de Denizcilik Siber Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi'nin kurulmasını onaylayarak, bunu deniz yollarının ve hayati altyapının korunmasıyla doğrudan ilişkilendirdiler. Bu endişeler, uzun zamandır üçlü iş birliğinin temelini oluşturan enerji ve enerji güvenliği dayanaklarıyla kesişiyor.

Önce İsrail açıklarında, daha sonra Kıbrıs açıklarında keşfedilen açık deniz gazı, son çeyrek yüzyılda Doğu Akdeniz'in enerji haritası üzerindeki rekabeti ve pazarlığı yoğunlaştırdı. Buna karşılık Türkiye coğrafi konumu, yakınlığı ve mevcut altyapısı sayesinde kendisini önemli bir bölgesel merkez olarak konumlandırıyor ve bu da onu Rusya, Azerbaycan ve Orta Asya'dan Avrupa pazarlarına gaz ve petrol için tercih edilen bir transit güzergah haline getiriyor.

İsrail, GKRY ve Yunanistan, İsrail'den başlayıp Kıbrıs ve Girit'ten geçerek Yunanistan'a bağlanacak ve Türkiye'yi bypass edecek boru hattı aracılığıyla Avrupa'ya doğalgaz taşımak için alternatif bir rota arayışına girdiler. Ankara ayrıca GKRY, Yunanistan, İsrail, Mısır ve diğer birkaç ülkenin katılımıyla 2020 yılında kurulan Doğu Akdeniz Doğalgaz Forumu'ndan da dışlandı. Ancak, bin 900 kilometrelik kara ve deniz güzergahına sahip East-Med boru hattı olarak bilinen proje, maliyeti yüksek ve uygulanamaz olduğu gerekçesiyle reddedildi. Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğini çekmesiyle 2022 yılında donduruldu. Ancak bugün, Ukrayna'daki savaşın yarattığı ortamda, üç ülke projeyi yeniden canlandırmaya çalışıyor.

csdf
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York'taki BM Genel Merkezi'nde düzenlenen BM Genel Kurulu'nun 78. oturumu sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, 19 Eylül 2023 (AFP)

Kudüs'te bir araya gelen liderler, Hindistan, Ortadoğu ve Avrupa'yı birbirine bağlaması planlanan Hindistan-Ortadoğu Ekonomik Koridoru (IMEC) projesini ilerletme konusundaki kararlılıklarını da vurguladılar. Koridor Hindistan'dan başlıyor, Ortadoğu'daki çeşitli Arap ülkelerinden ve İsrail'den geçerek GKRY’ne ulaşıyor ve ardından Yunanistan üzerinden Avrupa'ya bağlanıyor. Hindistan, 2025’teki askeri çatışma sırasında Türkiye'yi Pakistan'ın yanında yer almak ve ona insansız hava araçları sağlamakla suçlamış ve bu durum iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir bozulmaya yol açmıştı.

Üçlü (İsrail, Yunanistan ve GKRY), ortak bildiride, ABD'nin de katılımıyla “3+1” formatındaki görüşmelerinin önemini vurguladı. Başkan Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan arasında, özellikle Trump yönetiminin Türkiye'ye Suriye ve Gazze'de özel bir rol vermesinden sonra sıcak bir ilişki olsa da İsrail Suriye'deki herhangi bir Türk varlığını reddediyor ve Ankara'nın Gazze için önerilen mekanizmalara katılımına şiddetle karşı çıkıyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Netanyahu, aralık ayı sonunda Washington'da Trump ile yapacağı görüşmede büyük olasılıkla bu itirazları dile getirecek. Ayrıca ABD Başkanı’na, Gazze'deki 20 maddelik barış planının uygulanmasında Türkiye'ye alternatif olarak GKRY ve Yunanistan’ı önermesi de bekleniyor.

Buna karşılık, isminin açıklanmasını istemeyen bir Türk yetkili, GKRY ve Yunanistan'ın İsrail ile yakınlaşma yoluyla Türkiye'ye baskı yapma girişimlerinin, ikili ilişkileri iyileştirme ve Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarına zarar vereceğini vurguladı. İsrail ve bölgedeki bazı Arap devletlerinin Türkiye'nin katılımı konusundaki çekincelerini veya endişelerini dile getirebileceklerini ama Ankara'nın aksine GKRY ve Yunanistan'ın barış çabalarına katkıda bulunmak için gerekli güç ve bağlantılara sahip olmadığının açık olduğunu ve aslında, İsrail ile ittifaklarının onlara kazançtan ziyade bir yük gibi göründüğünü belirtti.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.