“Çalkantılı uluslararası durumla” mücadelede Çin-Rusya koordinasyonu

ABD Başkanı Donald Trump ile Çinli mevkidaşı Şi Cinping arasında 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde düzenlenen "G20 Zirvesi"ndeki görüşme (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ile Çinli mevkidaşı Şi Cinping arasında 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde düzenlenen "G20 Zirvesi"ndeki görüşme (Reuters)
TT

“Çalkantılı uluslararası durumla” mücadelede Çin-Rusya koordinasyonu

ABD Başkanı Donald Trump ile Çinli mevkidaşı Şi Cinping arasında 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde düzenlenen "G20 Zirvesi"ndeki görüşme (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ile Çinli mevkidaşı Şi Cinping arasında 2019'da Japonya'nın Osaka kentinde düzenlenen "G20 Zirvesi"ndeki görüşme (Reuters)

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, “çalkantılı uluslararası durum” karşısında iki ülke arasındaki koordinasyonu güçlendirmek amacıyla dün Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile bir video konferans görüşmesi gerçekleştirdi.

Putin, "İlişkilerimiz dostluk, güven, karşılıklı destek, eşitlik ve ortak çıkarlar üzerine kuruludur ve küresel bağlama tabi değildir" dedi. Kremlin lideri, Rusya ile Çin arasındaki mevcut işbirliğine övgüde bulundu; bu işbirliği, "dünyadaki durumun istikrara kavuşturulmasına katkıda bulunan bir rol oynuyor" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Çin devlet yayın ağı CCTV'den aktardığına göre Şi ise “Yüzyılda eşi benzeri görülmemiş hızlı değişimler ve çalkantılı uluslararası durum karşısında Çin ve Rusya birlikte, çatışmama ve üçüncü tarafı hedef almamaya dayalı doğru yolda el ele istikrarlı bir şekilde ilerlemiştir” şeklinde konuştu.

Bu gelişme, ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasının ertesi günü, geçmişte hayranlık duyduğu Rusya başkanına karşı alışılmadık derecede eleştirel bir duruş sergilemesiyle aynı zamanda meydana geldi. Trump, Rusya Devlet Başkanı'nın "bir anlaşma yapması gerektiğini" söyledi. "Bir anlaşmaya varmayarak Rusya'yı mahvettiğini, Rusya'nın başının büyük belaya gireceğini düşünüyorum" diye uyardı.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP