İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

Filistin'i kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, Netanyahu hükümetiyle anlaşmazlık yoluyla da olsa, “iki devletli çözüm” yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



İsrail, Lübnan’ın güneyine en ağır saldırılarından birini gerçekleştirdi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)
TT

İsrail, Lübnan’ın güneyine en ağır saldırılarından birini gerçekleştirdi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıdan sonra olay yerine intikal eden sağlık görevlileri (Reuters)

İsrail ordusu salı gecesi ve çarşamba sabahı Lübnan'ın güneyindeki Sayda kentinde bulunan Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na hava saldırıları düzenledi. Saldırılarda en az 13 kişi öldü, onlarca kişi yaralandı.

İsrail ordusunun bu saldırısı, İsrail ile Lübnan arasında geçtiğimiz yıl kasım ayında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bu yana gerçekleştirilen en şiddetli ve ölümcül saldırılardan biri oldu.

Ayn el-Hilva Filistin Mülteci Kampı'na düzenlenen hava saldırısından birkaç saat sonra, yine Lübnan’ın güneyde bulunan el-Tiri beldesinde öğrencileri taşıyan bir otobüse düzenlenen başka bir saldırıda bir kişi öldü, 13 kişi yaralandı. Bu olay, geleneksel savaş alanlarının ve Hizbullah üyelerinin peşine düşülmesinin ötesinde yeni bir gerilime işaret etti.

Son saldırılar, aylardır görülen en ağır saldırılar olurken Lübnan’ın güneyindeki iki vilayetteki dört ilçeyi etkiledi. Dün öğleden sonra dört köyde yeniden tahliye bildirimleri dağıtıldı. Bildirimler, bir göç dalgasına yol açtı.


Trump: Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Sudan’daki krizi çözmek için müdahale etmemi istedi

TT

Trump: Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Sudan’daki krizi çözmek için müdahale etmemi istedi

Trump: Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Sudan’daki krizi çözmek için müdahale etmemi istedi

ABD Başkanı Donald Trump dün, Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu’nda yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Sudan'daki savaşı durdurmak için kendisinden güçlü bir şekilde müdahale etmesini istediğini açıkladı. Trump, Sudan'daki çatışmayı çözmenin planlarının bir parçası olmadığını, ancak Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘dünyanın en kötüsü’ olarak nitelendirilen krizi çözmek için güçlü bir şekilde müdahalede bulunmasını istediğini söyledi.

y
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve ABD Başkanı Donald Trump dün düzenlenen ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'na katıldı (SPA)

Sudan'ın büyük bir medeniyet ve kültüre sahip olduğunu, ancak ne yazık ki bunun bozulduğunu belirten ABD Başkanı, ülkeler arasındaki iş birliği ve koordinasyonla bu durumun düzeltilebileceğini vurguladı.

Kendi sosyal medya platformu Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda Trump, “Sudan, dünyadaki en fazla şiddetin yaşandığı yer haline geldi ve en büyük insani krizle boğuşuyor. Başta Veliaht Prens Muhammed bin Selman olmak üzere Arap ülkeleri ve dünya liderleri, Sudan'da olanlara derhal son vermek için ABD Başkanlığının gücünü ve etkisini kullanmamı istedi” diye yazdı.

Öte yandan Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ise Sudan krizini çözmek için gösterdikleri çabalarından dolayı Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Başkan Trump'a teşekkür etti. Sudan hükümeti de Sudan'da adil ve eşitlikçi bir barışın sağlanması için iki ülkenin gösterdiği çabaları memnuniyetle karşıladığını açıkladı.

y6
ABD Başkanı Donald Trump dün ABD-Suudi Arabistan Yatırım Forumu'nda konuştu (SPA)

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, Sudan'daki çatışmayı çözüme kavuşturmayı amaçlayan ‘Uluslararası Dörtlü’ adlı grupta yer alıyor. Washington, Trump'ın Afrika Temsilcisi Massad Fares Boulos aracılığıyla, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlamak için üç ila dokuz aylık geçici bir insani ateşkes önerdi. Ancak bu öneride şimdiye kadar somut bir ilerleme kaydedilemedi.

Suudi Arabistan, 6 Mayıs ile 10 Mayıs 2023 tarihleri arasında Cidde'de Sudan’da çözüm amacıyla gerçekleştirilen görüşmelere ev sahipliği yaptı. Bu görüşmeler 11 Mayıs'ta Cidde İnsani Yardım Bildirisi'nin imzalanmasıyla sonuçlandı. Bildiride, Sudan'ın egemenliği ve birliği teyit edilirken Sudan'daki sivilleri korunması ve insani yardımın geçişine izin verilmesi gerektiği vurgulanıyordu.

Sudan'daki çatışma, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki iktidar mücadelesi sırasında 2023 yılının nisan ayında patlak verdi. Çatışmaların ardından etnik temelli cinayetler, yaygın yıkım ve kitlesel yerinden edilme olayları yaşandı, bu da dış güçlerin müdahalesine yol açtı. Dış müdahale ise Sudan'ın bölünmesi tehdidini beraberinde getirdi.

Sudan ordusu ve HDK son aylarda giderek daha fazla insansız hava aracı (İHA) saldırılarına başvurarak çok sayıda sivilin ölümüne neden oldu.


ABD'li yargıç, Suriyelilerin geçici hukuki statüsünün sona erdirilmesine ilişkin kararı askıya aldı

Hakim, Suriyelilere yönelik geçici koruma statüsünün aniden iptal edilmesinin muhtemelen hukuka aykırı olduğunu söyledi (Arşiv- Reuters)
Hakim, Suriyelilere yönelik geçici koruma statüsünün aniden iptal edilmesinin muhtemelen hukuka aykırı olduğunu söyledi (Arşiv- Reuters)
TT

ABD'li yargıç, Suriyelilerin geçici hukuki statüsünün sona erdirilmesine ilişkin kararı askıya aldı

Hakim, Suriyelilere yönelik geçici koruma statüsünün aniden iptal edilmesinin muhtemelen hukuka aykırı olduğunu söyledi (Arşiv- Reuters)
Hakim, Suriyelilere yönelik geçici koruma statüsünün aniden iptal edilmesinin muhtemelen hukuka aykırı olduğunu söyledi (Arşiv- Reuters)

ABD'li bir yargıç, dün Trump yönetiminin 6 bin 100'den fazla Suriyelinin sınır dışı edilmesine karşı geçici korumayı sona erdirme ve çalışma izinlerini iptal etme kararını, hukuki bir itirazın sonuçları beklenirken askıya aldı.

Manhattan'daki Yargıç Katherine Polk-Fayla, Suriyeliler için Geçici Koruma Statüsü'nün (TPS) aniden sona erdirilmesinin muhtemelen hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Bu karar, yedi Suriyeli göçmenin cuma günü politikayı durdurma çabalarıyla örtüşüyor. Suriyeliler, değişikliğin keyfi ve ırkçı saiklerle alındığını savunuyor.

Trump yönetiminin derhal itiraz etme hakkı bulunuyor. Eski Demokrat Başkan Barack Obama tarafından atanan Fayla, kararı uzaktan yapılan duruşmada açıkladı.