Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Filistin'e ilişkin yeni planı arasındaki fark nedir?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
TT

Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Filistin'e ilişkin yeni planı arasındaki fark nedir?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminin sonunda medyada Yüzyılın Anlaşması olarak bilinen ve Kudüs'le ilgisi olmayan sembolik bir askerden arındırılmış Filistin devleti karşılığında İsrail-Arap siyasi ve ekonomik normalleşmesini öngören plan ile ikinci döneminin başında Gazze Şeridi'ni kontrol etmek, halkını sürmek, normalleşme karşılığında yeniden inşa etmek ve Batı Şeria'nın işgalini genişletmek için yeni bir plan sunması arasında beş yıl geçti.

İlk plan, o dönemde ABD başkanlık yarışının başlaması ve Joe Biden'ın yeni başkan olarak gelmesiyle başarılı olamadı. Her iki plan da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun huzurunda, uluslararası Arap tepkisinin ortasında sunuldu.

Şarku’l Avsat'ın konuştuğu Arap kaynaklara göre, ‘iki plan arasında pek bir fark yok; zira her iki plan da adil çözümleri kabul etmeden İsrail'i kesinlikle desteklemeyi taahhüt ediyor.’ Yeni planın farkı ise ‘etnik temizlik ve Gazze Şeridi'ndeki Amerikan işgali’.

Kaynaklar, geniş ve etkili bir Arap hareketinin, bir Arap zirvesinin ve uluslararası seferberliğin, başarısızlıkla sonuçlanan ilk anlaşmada olduğu gibi söz konusu planı engellemesini bekliyor.

İlk girişim

Kudüs üzerinde hiçbir yetkisi olmayan, askerden arındırılmış bir Filistin devletine ilişkin yaklaşık üç yıl süren medya sızıntılarının ardından Trump, 28 Ocak 2020'de Washington'da Netanyahu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Filistinlilerin yer almadığı barış planını açıkladı. Bu planın bir Filistin devletini içereceğini, ancak Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kalacağını söyledi ve birçok ülkenin bu devletteki yeni projeler için 50 milyar dolar sağlamaya katılacağına işaret etti.

xcdvfgt
Gazze Şeridi'ne yardım taşıyan kamyonlar (Reuters)

O dönemde Netanyahu, Trump'ın planının direnişi silahsızlandırmayı ve Ürdün Vadisi, Batı Şeria yerleşimleri ve diğer bölgelerde İsrail yasalarını uygulamayı içerdiğini açıkladı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise o dönemde “Kudüs satılık değildir… Bu komplo anlaşması geçmeyecektir” demişti. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da 1 Şubat 2020 tarihinde düzenlediği basın toplantısında ‘ABD planının oy birliğiyle reddedildiğini’ açıkladı.

İkinci girişim

Beş yıl sonra ABD Başkanı, Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin Gazze Şeridi'nin kontrolünü üstleneceğini ve ABD yönetiminin İsrail'in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini göz önünde bulundurarak ‘önümüzdeki dört hafta içinde’ yeniden inşa sürecini denetleyeceğini açıkladı.

Trump, 25 Ocak'ta Mısır ve Ürdün'ün Gazzelileri kabul etmesini önermesinden günler sonra, iki milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi'nin Ortadoğu'nun Rivierası’na dönüşeceğini öngörerek Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden taşınmasını umduğunu ifade etti.

Trump, geçtiğimiz pazartesi günü bir gazetecinin İsrail'in Batı Şeria'nın bazı bölümlerini ilhak etmesini destekleyip desteklemediği yönündeki sorusunu yanıtlamayı reddetti, ancak İsrail'in ‘çok küçük bir toprak parçası’ olduğunu söyledi. Diğer yandan Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçiler, ABD hükümet belgelerinde Batı Şeria teriminin kullanılmasını yasaklayan yasa tasarıları sundular.

Temel farklılıklar

Şarku’l Avsat'a konuşan eski Başbakan Muhammed Iştiyye, iki plan arasında radikal bir fark görmediğini belirtti. Iştiyye, ‘Filistin halkının Trump'ın kiracısı olmadığını, ancak Trump’ın onların tahliyesini talep ettiğini ve Filistin topraklarının sadece satılacak ya da satın alınacak bir mülk değil, bir kimlik, karargâh, aidiyet ve vatan olduğunu’ vurguladı.

ABD’li stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman, “Yüzyılın Anlaşması, egemenlik konusunda önemli kısıtlamalara tabi olan ve Filistinlilerden önemli tavizler isteyen gelecekteki bir Filistin devletini öneriyordu. Yeni plan ise sadece Hamas'ın kontrolü, insani meseleler ve güvenlik kaygıları gibi kendi zorluklarıyla karşı karşıya olan Gazze Şeridi'ne odaklanıyor” ifadelerini kullandı.

Tsukerman, yeni planda hedeflenen müdahalenin, tüm Filistin topraklarını kapsayan daha geniş bir barış anlaşmasının müzakere edilmesini içeren anlaşmadan ziyade, doğrudan Gazze Şeridi'ndeki yönetimin yeniden yapılandırılmasını amaçladığına inanıyor.

axsdefrt
Gazze Şeridi neredeyse tamamen yerle bir olmuş durumda (AFP)

Yüzyılın Anlaşması, ekonomik teşvikler, İsrail için güvenlik garantileri ve uluslararası aktörlerle çok taraflı müzakerelerin bir kombinasyonu üzerinde çalışıyordu. Trump'ın doğrudan baskısının Gazze Şeridi'ndeki statükoyu hızla değiştirmeye odaklanacağını öngören Tsukerman'a göre Gazze planı, yüksek baskı taktikleri ve cesur talepler kullanan daha agresif bir yaklaşım içeriyor. Bu da acil güvenlik ya da siyasi sonuçlar uğruna daha geniş kapsamlı barış müzakerelerini bir kenara itebilir.

Yüzyılın Anlaşması’nın ‘küresel diplomatik bir bağlamda tasarlandığını, Gazze planının ise küresel uzlaşıdan ziyade doğrudan eyleme odaklandığını’ vurgulayan Tsukerman’a göre ‘Yüzyılın Anlaşması tüm çatışmanın geniş çaplı müzakere edilmiş bir çözümüydü. Gazze Şeridi'ne yönelik yeni plan ise muhtemelen Gazze Şeridi'ndeki zorlukları hedef alan daha odaklı bir müdahale olacak.’

Ürdün'deki Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Müdürü Cevad el-Hamed ise ‘Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki nüfusun yerinden edilmesine ilişkin mevcut planı arasında temel bir uyum olduğu’ görüşünde. El-Hamed, ‘ABD'nin Filistinlilerin haklarını tanımadığını, İsrail'i desteklemek için çalıştığını ve ticari anlaşmalar zihniyetiyle düşündüğünü’ ifade etti.

El-Hamed'e göre ‘direnişin konumu ve İsrail ordusuna karşı kazandığı zafer artık 2020 anlaşmasından farklı… Arap, İslami ve uluslararası ret daha büyük ve daha hızlı.’

Tasfiyeden suça

Filistin Ulusal Girişim Hareketi Genel Sekreteri Mustafa el-Bergusi, “Yüzyılın Anlaşması Filistin davasını tasfiye etmek ve Batı Şeria'nın bir kısmını ilhak etmekti. Yeni plan ise bir savaş suçu ve ilhakın ardından Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın etnik temizliğe tabi tutulmasıdır” dedi.

Filistinli tarihçi Abdulkadir Yasin, Trump'ın yeni planını Yüzyılın Anlaşması'nın bir uzantısı olarak değerlendirirken, Suudi siyasi analist Mubarek el-Ati ‘yeni planın da önceki gibi İsrail'i desteklediğini’ ileri sürdü.

Axios haber sitesi dün Trump'a yakın bir kaynağın ‘Gazze girişiminin iki ay önce üzerinde çalıştığı kendi fikri olduğunu’ söylediğini aktardı. Yeni plan Filistinlilerin reddi ve Arap, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Umman ve Batı'nın yerinden edilmeyi reddeden ve bir Filistin devletinin kurulmasında ısrar eden tutumlarıyla karşılaştı.

Planın akıbeti ne olacak?

Bu reddedilme ışığında Tsukerman, İsrail-Filistin çatışmasında herhangi bir planın başarısını tahmin etmenin çok zor olduğuna inanıyor.

dcfevrgtyhju
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirme niyetini açıkladı. (Reuters)

Yüzyılın Anlaşması, kısmen büyük tavizler verdiği ve Filistin ulusal isteklerini yeterince ele almadığı için Filistinlilerin yaygın desteğinden yoksundu. Kilit aktörler kuşkucu olmaya devam ederse Gazze'ye yönelik yeni plan da önemli engellerle karşılaşabilir.

Birçok Arap devletinin ve halklarının Filistin davasına derinden bağlı olduğu biliniyor. Yeni planın Filistinlilerin temel haklarını zayıflattığı ya da tavizleri arttırdığı düşünülürse, güçlü Arap, Filistinli ve bölgesel muhalefet planın başarılı olmasını engelleyebilir.

Iştiyye'ye göre, Filistin halkı nasıl 1954'teki önceki yeniden yerleşim projelerini ve onun ardıllarını başarısızlığa uğrattıysa ve nasıl Yüzyılın Anlaşması’nı düşürdüyse, bu proje de düşecektir. Iştiyye, bu öneriyi reddeden Suudi, Ürdünlü, Mısırlı ve tüm Arap ve uluslararası tutumları övdü.

Bergusi, Trump'ın planının geçmesini engellemek için Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin yanı sıra Filistin halkının tutumuna güveniyor. Bergusi, Trump'ın planında başarılı olmasının Filistin halkının yok edilmesi anlamına geleceğini ve bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

xzscdfrgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Beyaz Saray'da düzenledikleri basın toplantısında soruları yanıtladı. (AFP)

Yasin'e göre Trump, bölgedeki hassas konularla çok hafif bir şekilde ilgileniyor ve söylediklerinin boyutlarının farkında değil. Yasin, ‘Trump'ın yine başarısız olacağı ve Filistin direnişinin bu projeleri reddetmesi ışığında yeni planının ölü bir mektup olacağı’ öngörüsünde bulundu.

El-Ati, Trump'ın planlarını reddeden Arap ortak tutumunu övdü. Trump'ın ilk döneminde Yüzyılın Anlaşması’nı reddetmeyi başaranların, (özellikle Suudi Arabistan, bölgedeki büyük siyasi, ekonomik ve dini ağırlığıyla Trump'ın karşısına çıktığı için) ikinci dönemde de bunu engelleyebileceğine inanan el-Ati, Arap tutumunun daha koordineli hale geleceğini ve bu konuda bir Arap zirvesi ve uluslararası toplumla geniş istişareler göreceğimizi umuyor.



Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
TT

Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)

Görevden azledilen eski Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol, hükümet karşıtı sağcı gençlik hareketinin sembolüne dönüştü.

BBC'nin aktardığına göre Özgürlük Üniversitesi adlı gençlik hareketinin bu hafta düzenlediği gösteri büyük ilgi gördü.

24 yaşındaki Park Joon-young'un liderliğindeki örgütün Yoon'a destek gösterisine binlerce gencin katıldığı belirtiliyor.

Anayasa Mahkemesi, Yoon'un 3 Aralık 2024'teki sıkıyönetim ilanının yasalara aykırı olduğuna hükmederek görevden azline karar vermişti.

Bu ilandan kaynaklanan davada ayaklanmayla suçlanan Yoon, suçlu bulunursa idamla cezalandırılabilir.

Demokrasinin "devlet karşıtı" unsurlardan korunması için sıkıyönetim ilan ettiğini söyleyen Güney Koreli siyasetçiyse hiçbir zaman askeri yönetime geçmek gibi bir amacı olmadığını savunuyor. 

Özgürlük Üniversitesi'nin lideri Park, Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısına açıklamasında, ana muhalefetteki Halkın Gücü Partili (PPP) Yoon'un normalde gençler arasında popüler bir isim olmadığını söylüyor.

Ancak Yoon'un azil sürecinde, Demokratik Parti'yi (DPK) "gücü suiistimal etmek ve gençlik politikalarını yönelik bütçeleri kesmekle" eleştirmesinin, siyasetçinin bu konumunu değiştirdiğini belirtiyor.

DPK'li Devlet Başkanı Lee Jae-myung'un hükümetini "yolsuzlukla" suçlayan Park, Yoon'un tekrar ülkenin başına geçmesini istediklerini ifade ediyor.  

Özgürlük Üniversitesi hareketi, geçen yıl Yoon'un azil sürecine karşı çıkmak için ülke çapındaki kampüslerde örgütlenmişti. Örgüt, sosyal medya kampanyalarıyla mitinglerine binlerce katılımcı çekerek hızla büyüdü.

Hareketin düzenlediği protestolarda "Kore Korelilerindir" ve "Çin Komünist Partisi defol!" gibi pankartlara sıkça rastlanıyor. Özügrlük Üniversitesi, Güney Kore'de resmi bayram olarak kutlanan 3 Ekim Ulusal Kuruluş Günü'nde Çin karşıtı yürüyüş de düzenlemişti.

Gençlik hareketi ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ı destekleyen Amerika'yı Yeniden Harika Yap'ın (Make America Great Again/MAGA) sloganlarını da ödünç alıyor.

BBC'nin aktardığına göre Yoon'a destek mitinginde "Kore'yi Yeniden Harika Yap" yazılı dövizler yer aldı. Bunun yanı sıra "Hepimiz Charlie Kirk'üz" pankartları da dikkat çekti.

Muhafazakar aktivist Charlie Kirk, 10 Eylül'de Utah Valley Üniversitesi'nde katıldığı etkinlikte silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmişti. Gençler arasında çok popüler olan Kirk, muhafazakar fikirleri yaymak amacıyla kurduğu Turning Point USA'le tanınıyordu.

Independent Türkçe, BBC, Chosun


800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
TT

800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)

800'den fazla kişi küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçti ve böylelikle aralık ayı içinde şimdiye dek kaydedilen en yüksek günlük sayıya ulaşılarak rekor kırıldığı düşünülüyor.

Son resmi rakamlar, cumartesi Fransa'nın kuzeyinden gelen 13 bottaki 803 kişinin bu tehlikeli yolculuğu tamamladığını gösterdi. Bununla birlikte 2025'te Manş Denizi'nden geçenlerin toplam sayısı 41 bin 455'e çıktı. 2018'de toplanmaya başlayan veriler arasında ikinci en yüksek rakam yakalanırken ilk sırada 2022'deki 45 bin 774 kişilik rekor var.

1075 kişinin kanaldan geçtiği 8 Ekim'den beri bir günde bu yolculuğu tamamlayan en fazla kişi cumartesi günü kaydedildi.

Bu ay şimdiye kadar 2 bin 163 civarında kişi geldi ve geçen aralıkta bildirilen 3 bin 254 kişilik rekora yaklaşıldı.

Birleşik Krallık (BK) Sınır Gücü'ne ait bir geminin Manş Denizi'nde yaşanan bir olaydan sonra göçmen olduğu düşünülen kişileri cumartesi sabahı Dover'a getirdiği görüldü.

Çok sayıda botun Fransa kıyılarından ayrıldığına tanık olunan yoğun bir gecenin ardından bu olay yaşandı.

Fransız polisi cumartesinin erken saatlerinde küçük bir botla denize açılmaya çalışan kişilerle Calais yakınlarında çatıştı.

Grand-Fort-Philippe kasabasındaki bir nehir kıyısındaki yaklaşık 30 göçmenden oluşan bir kalabalığa jandarmanın gözyaşartıcı gaz yağdırdığı videoya alındı.

Beklenmedik fırlama, BK İçişleri Bakanlığı'nın 15 Kasım ve 12 Aralık arasında hiçbir geçiş kaydetmediği 4 haftalık bir durgunluğun ardından geldi.

Normalde aralık, olumsuz hava koşulları nedeniyle bu girişimlerin en az yaşandığı aylardan biridir.

Ancak son duraklamayla, 2018 'den bu yana hiç kimsenin gelmediği en uzun kesintisiz süre yaşanmıştı.

Daha geniş çapta bakıldığında eğilimler, gelenlerin sayısının bu yılın ilk 10 ayında arttığını ama 2022'de bildirilen rekor seviyelerin altında kaldığını gösteriyor.

İşçi Partisi hükümeti, Avrupa ülkeleriyle işbirliği yaparak gelen küçük teknelerle mücadele çabalarını hızlandırdı.

Fransa, BK'nin aylarca süren baskısının ardından Manş Denizi'ndeki küçük tekneleri durdurmaya başlamayı kabul etti.

Bu politika değişikliğiyle güvenlik güçleri tekneleri denizde durdurabilecek ama yolcu almamaları koşuluyla.

Almanya, BK'ye göçmen getirmeye çalışan insan kaçakçılarının 10 yıla kadar hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmasını öngören yeni bir yasayı bu hafta kabul etti.

Yıl bitmeden yürürlüğe girecek yasa değişikliği, kolluk kuvvetlerine ve savcılara daha fazla yetki vermeyi ve BK'yle Almanya arasındaki bilgi paylaşımını artırmayı amaçlıyor.

Independent Türkçe


Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
TT

Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, hakkındaki federal soruşturmaları gerekçe gösterip Adalet Bakanlığı'na yönelttiği iki şikayet nedeniyle çok yüklü bir ödeme talep etmekle böbürlendi.

Adalet Bakanlığı, Trump'ın 2021'de makamından ayrılmasının ardından onun gizli belgeleri nasıl yönettiğini ve 2020 seçimlerini geçersiz kılma çabalarını inceleyen bir çift soruşturma başlatmıştı. Sonrasında Trump biri 2023'te, diğeriyse 2024'te olmak üzere iki şikayette bulunmuştu. Bu şikayetler, New York Times'ın ekimde bildirdiği üzere Adalet Bakanlığı'nın Trump'a 230 milyon dolar tazminat ödemesini talep eden bir davayla sonuçlanabilecek "bir idari talep süreci" aracılığıyla yapılmıştı.

ABD Başkanı, cuma günü Kuzey Karolina'da yaptığı ve ekonomiye dair açıklamalar olarak lanse edilen geniş kapsamlı konuşmasında, ana konudan saparak bu şikayetlerini dile getirdi ve muhtemel tazminatın tutarını 1 milyar dolara kadar şişirdi.

Kalabalıktan alkış ve tezahüratlar yükselirken gürleyen Trump, "Tüm kanıtlara sahibiz ve bu konuda bir şeyler yapmalıyız" dedi:

Bir dava açtım ve davayı kazanıyorum. Tek bir sorun var. Burada uzlaşma sağlaması gereken kişi benim. Başka bir deyişle, davayı ben açıyorum ve uzlaşmayı da benim sağlamam gerekiyor.

Trump, "Yani, belki kendime 1 milyar dolar veririm ve hepsini hayır kurumlarına bağışlarım" diye öneride bulunup fikrini değiştirdi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı.

Sonrasında bir dizi olayı gazete manşetlerini yüksek sesle okuyormuş gibi anlattı:

Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'ne dava açıyor. Donald Trump başkan oluyor. Ve şimdi Donald Trump davada uzlaşmayı sağlamak zorunda.

Ardından "Bu sebeple kendime 1 milyar dolar veriyorum" dedi.

Trump bir kez daha muhtemel tazminatla ne yapacağı konusunda tereddüt ediyor gibi görünerek kalabalığa şöyle seslendi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı. Hayır mı? Pek çok kişi 'Bunu yap' der. Bunu yapmak istemiyorum.

"Ama ne olursa olsun, hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Olur mu? Hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Ama bu içinde olmak için tuhaf bir durum değil mi? Yapmalıyım, bir anlaşma yapmalıyım. Kendimle müzakere ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

Bu federal soruşturmalara liderlik etmekle görevli Adalet Bakanlığı Özel Yetkili Savcısı Jack Smith, Trump'ın 2024 seçimlerini kazanmasının ardından yeni başkan aleyhindeki davaları düşürmüştü.

Bu hafta Kongre üyelerine konuşan Smith, soruşturma ekibinin Trump'ın 2020 seçimleri sonuçlarını geçersiz kılmak için suç teşkil edecek şekilde komplo kurduğuna dair "makul bir şüphenin ötesinde kanıtlar edindiğini" ve gizli belgelerin yönetimine ilişkin yasayı ihlaliyle ilgili "güçlü kanıtlar" topladığını söyledi.

Trump cuma yaptığı konuşmanın önceki kısımlarında, Adalet Bakanlığı'nın gizli belgeler davası kapsamında Ağustos 2022'de Mar-a-Lago'ya düzenlenen FBI baskınını eleştirdi. Başkan, eşi Melania Trump'ın "külot" çekmecesine kadar uzandığını iddia ettiği baskını "yasadışı ve iğrenç" diye niteledi.

Trump'ın "tüm kanıtlara" sahip olmakla ne kastettiği henüz belli değil. Öte yandan ABD Senatosu Adalet Komitesi Başkanı Chuck Grassley, Ağustos 2022'deki baskından önceki aylarda FBI ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin birbirlerine gönderdiği e-postaları bu hafta yayımlamıştı. Bunlar, Trump'ın mülküne yönelik arama emrini uygulamak için olası bir neden olduğuna büronun inanmadığını, Adalet Bakanlığı'nınsa bunun aksinde ısrar ettiğini gösteriyor.

Independent Türkçe