Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Filistin'e ilişkin yeni planı arasındaki fark nedir?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
TT

Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Filistin'e ilişkin yeni planı arasındaki fark nedir?

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da yaptığı görüşmede (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminin sonunda medyada Yüzyılın Anlaşması olarak bilinen ve Kudüs'le ilgisi olmayan sembolik bir askerden arındırılmış Filistin devleti karşılığında İsrail-Arap siyasi ve ekonomik normalleşmesini öngören plan ile ikinci döneminin başında Gazze Şeridi'ni kontrol etmek, halkını sürmek, normalleşme karşılığında yeniden inşa etmek ve Batı Şeria'nın işgalini genişletmek için yeni bir plan sunması arasında beş yıl geçti.

İlk plan, o dönemde ABD başkanlık yarışının başlaması ve Joe Biden'ın yeni başkan olarak gelmesiyle başarılı olamadı. Her iki plan da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun huzurunda, uluslararası Arap tepkisinin ortasında sunuldu.

Şarku’l Avsat'ın konuştuğu Arap kaynaklara göre, ‘iki plan arasında pek bir fark yok; zira her iki plan da adil çözümleri kabul etmeden İsrail'i kesinlikle desteklemeyi taahhüt ediyor.’ Yeni planın farkı ise ‘etnik temizlik ve Gazze Şeridi'ndeki Amerikan işgali’.

Kaynaklar, geniş ve etkili bir Arap hareketinin, bir Arap zirvesinin ve uluslararası seferberliğin, başarısızlıkla sonuçlanan ilk anlaşmada olduğu gibi söz konusu planı engellemesini bekliyor.

İlk girişim

Kudüs üzerinde hiçbir yetkisi olmayan, askerden arındırılmış bir Filistin devletine ilişkin yaklaşık üç yıl süren medya sızıntılarının ardından Trump, 28 Ocak 2020'de Washington'da Netanyahu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Filistinlilerin yer almadığı barış planını açıkladı. Bu planın bir Filistin devletini içereceğini, ancak Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kalacağını söyledi ve birçok ülkenin bu devletteki yeni projeler için 50 milyar dolar sağlamaya katılacağına işaret etti.

xcdvfgt
Gazze Şeridi'ne yardım taşıyan kamyonlar (Reuters)

O dönemde Netanyahu, Trump'ın planının direnişi silahsızlandırmayı ve Ürdün Vadisi, Batı Şeria yerleşimleri ve diğer bölgelerde İsrail yasalarını uygulamayı içerdiğini açıkladı.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise o dönemde “Kudüs satılık değildir… Bu komplo anlaşması geçmeyecektir” demişti. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da 1 Şubat 2020 tarihinde düzenlediği basın toplantısında ‘ABD planının oy birliğiyle reddedildiğini’ açıkladı.

İkinci girişim

Beş yıl sonra ABD Başkanı, Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin Gazze Şeridi'nin kontrolünü üstleneceğini ve ABD yönetiminin İsrail'in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini göz önünde bulundurarak ‘önümüzdeki dört hafta içinde’ yeniden inşa sürecini denetleyeceğini açıkladı.

Trump, 25 Ocak'ta Mısır ve Ürdün'ün Gazzelileri kabul etmesini önermesinden günler sonra, iki milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi'nin Ortadoğu'nun Rivierası’na dönüşeceğini öngörerek Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden taşınmasını umduğunu ifade etti.

Trump, geçtiğimiz pazartesi günü bir gazetecinin İsrail'in Batı Şeria'nın bazı bölümlerini ilhak etmesini destekleyip desteklemediği yönündeki sorusunu yanıtlamayı reddetti, ancak İsrail'in ‘çok küçük bir toprak parçası’ olduğunu söyledi. Diğer yandan Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçiler, ABD hükümet belgelerinde Batı Şeria teriminin kullanılmasını yasaklayan yasa tasarıları sundular.

Temel farklılıklar

Şarku’l Avsat'a konuşan eski Başbakan Muhammed Iştiyye, iki plan arasında radikal bir fark görmediğini belirtti. Iştiyye, ‘Filistin halkının Trump'ın kiracısı olmadığını, ancak Trump’ın onların tahliyesini talep ettiğini ve Filistin topraklarının sadece satılacak ya da satın alınacak bir mülk değil, bir kimlik, karargâh, aidiyet ve vatan olduğunu’ vurguladı.

ABD’li stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman, “Yüzyılın Anlaşması, egemenlik konusunda önemli kısıtlamalara tabi olan ve Filistinlilerden önemli tavizler isteyen gelecekteki bir Filistin devletini öneriyordu. Yeni plan ise sadece Hamas'ın kontrolü, insani meseleler ve güvenlik kaygıları gibi kendi zorluklarıyla karşı karşıya olan Gazze Şeridi'ne odaklanıyor” ifadelerini kullandı.

Tsukerman, yeni planda hedeflenen müdahalenin, tüm Filistin topraklarını kapsayan daha geniş bir barış anlaşmasının müzakere edilmesini içeren anlaşmadan ziyade, doğrudan Gazze Şeridi'ndeki yönetimin yeniden yapılandırılmasını amaçladığına inanıyor.

axsdefrt
Gazze Şeridi neredeyse tamamen yerle bir olmuş durumda (AFP)

Yüzyılın Anlaşması, ekonomik teşvikler, İsrail için güvenlik garantileri ve uluslararası aktörlerle çok taraflı müzakerelerin bir kombinasyonu üzerinde çalışıyordu. Trump'ın doğrudan baskısının Gazze Şeridi'ndeki statükoyu hızla değiştirmeye odaklanacağını öngören Tsukerman'a göre Gazze planı, yüksek baskı taktikleri ve cesur talepler kullanan daha agresif bir yaklaşım içeriyor. Bu da acil güvenlik ya da siyasi sonuçlar uğruna daha geniş kapsamlı barış müzakerelerini bir kenara itebilir.

Yüzyılın Anlaşması’nın ‘küresel diplomatik bir bağlamda tasarlandığını, Gazze planının ise küresel uzlaşıdan ziyade doğrudan eyleme odaklandığını’ vurgulayan Tsukerman’a göre ‘Yüzyılın Anlaşması tüm çatışmanın geniş çaplı müzakere edilmiş bir çözümüydü. Gazze Şeridi'ne yönelik yeni plan ise muhtemelen Gazze Şeridi'ndeki zorlukları hedef alan daha odaklı bir müdahale olacak.’

Ürdün'deki Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Müdürü Cevad el-Hamed ise ‘Yüzyılın Anlaşması ile Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki nüfusun yerinden edilmesine ilişkin mevcut planı arasında temel bir uyum olduğu’ görüşünde. El-Hamed, ‘ABD'nin Filistinlilerin haklarını tanımadığını, İsrail'i desteklemek için çalıştığını ve ticari anlaşmalar zihniyetiyle düşündüğünü’ ifade etti.

El-Hamed'e göre ‘direnişin konumu ve İsrail ordusuna karşı kazandığı zafer artık 2020 anlaşmasından farklı… Arap, İslami ve uluslararası ret daha büyük ve daha hızlı.’

Tasfiyeden suça

Filistin Ulusal Girişim Hareketi Genel Sekreteri Mustafa el-Bergusi, “Yüzyılın Anlaşması Filistin davasını tasfiye etmek ve Batı Şeria'nın bir kısmını ilhak etmekti. Yeni plan ise bir savaş suçu ve ilhakın ardından Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın etnik temizliğe tabi tutulmasıdır” dedi.

Filistinli tarihçi Abdulkadir Yasin, Trump'ın yeni planını Yüzyılın Anlaşması'nın bir uzantısı olarak değerlendirirken, Suudi siyasi analist Mubarek el-Ati ‘yeni planın da önceki gibi İsrail'i desteklediğini’ ileri sürdü.

Axios haber sitesi dün Trump'a yakın bir kaynağın ‘Gazze girişiminin iki ay önce üzerinde çalıştığı kendi fikri olduğunu’ söylediğini aktardı. Yeni plan Filistinlilerin reddi ve Arap, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Umman ve Batı'nın yerinden edilmeyi reddeden ve bir Filistin devletinin kurulmasında ısrar eden tutumlarıyla karşılaştı.

Planın akıbeti ne olacak?

Bu reddedilme ışığında Tsukerman, İsrail-Filistin çatışmasında herhangi bir planın başarısını tahmin etmenin çok zor olduğuna inanıyor.

dcfevrgtyhju
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirme niyetini açıkladı. (Reuters)

Yüzyılın Anlaşması, kısmen büyük tavizler verdiği ve Filistin ulusal isteklerini yeterince ele almadığı için Filistinlilerin yaygın desteğinden yoksundu. Kilit aktörler kuşkucu olmaya devam ederse Gazze'ye yönelik yeni plan da önemli engellerle karşılaşabilir.

Birçok Arap devletinin ve halklarının Filistin davasına derinden bağlı olduğu biliniyor. Yeni planın Filistinlilerin temel haklarını zayıflattığı ya da tavizleri arttırdığı düşünülürse, güçlü Arap, Filistinli ve bölgesel muhalefet planın başarılı olmasını engelleyebilir.

Iştiyye'ye göre, Filistin halkı nasıl 1954'teki önceki yeniden yerleşim projelerini ve onun ardıllarını başarısızlığa uğrattıysa ve nasıl Yüzyılın Anlaşması’nı düşürdüyse, bu proje de düşecektir. Iştiyye, bu öneriyi reddeden Suudi, Ürdünlü, Mısırlı ve tüm Arap ve uluslararası tutumları övdü.

Bergusi, Trump'ın planının geçmesini engellemek için Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin yanı sıra Filistin halkının tutumuna güveniyor. Bergusi, Trump'ın planında başarılı olmasının Filistin halkının yok edilmesi anlamına geleceğini ve bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

xzscdfrgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Beyaz Saray'da düzenledikleri basın toplantısında soruları yanıtladı. (AFP)

Yasin'e göre Trump, bölgedeki hassas konularla çok hafif bir şekilde ilgileniyor ve söylediklerinin boyutlarının farkında değil. Yasin, ‘Trump'ın yine başarısız olacağı ve Filistin direnişinin bu projeleri reddetmesi ışığında yeni planının ölü bir mektup olacağı’ öngörüsünde bulundu.

El-Ati, Trump'ın planlarını reddeden Arap ortak tutumunu övdü. Trump'ın ilk döneminde Yüzyılın Anlaşması’nı reddetmeyi başaranların, (özellikle Suudi Arabistan, bölgedeki büyük siyasi, ekonomik ve dini ağırlığıyla Trump'ın karşısına çıktığı için) ikinci dönemde de bunu engelleyebileceğine inanan el-Ati, Arap tutumunun daha koordineli hale geleceğini ve bu konuda bir Arap zirvesi ve uluslararası toplumla geniş istişareler göreceğimizi umuyor.



Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi ve yeni bir gerçekliği dayatan cesur strateji

ABD Özel Harekât Kuvvetleri, askeri görev için savaş uçağına binmeye hazırlanırken (US Air Force)
ABD Özel Harekât Kuvvetleri, askeri görev için savaş uçağına binmeye hazırlanırken (US Air Force)
TT

Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi ve yeni bir gerçekliği dayatan cesur strateji

ABD Özel Harekât Kuvvetleri, askeri görev için savaş uçağına binmeye hazırlanırken (US Air Force)
ABD Özel Harekât Kuvvetleri, askeri görev için savaş uçağına binmeye hazırlanırken (US Air Force)

Zaman aleyhimize işliyor. Onlarca yıldır bölgenin istikrarını bozan İran artık eli kolu bağlı durumda. Şu an Ortadoğu'nun yeni haritasını kalıcı bir gerçeklik olarak çizmek için tarihi fırsat var. Ancak İsrail'in İran’a karşı ezici askeri üstünlüğü, Hizbullah’ı zayıflatması, Hamas'ı yok etmesi, Husileri köşeye sıkıştırması ve Suriye'yi stratejik müttefik olarak geri çekmesi, İran liderliğini nükleer silaha sahip olmanın İsrail ile askeri dengeyi yeniden sağlamak için kaçınılmaz bir seçenek olduğunu kabul etmeye itti. Bu yüzden İran rejiminin şu anda Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Kudüs Gücü ve vekillerini yeniden yapılandırmaya çalıştığına ve çökmüş nükleer programını yeniden inşa etmek için gizlice uranyum zenginleştirmeye başlayacağına dair büyük beklentiler olduğu sonucuna varılmalı.

Arap (Basra) Körfezi sularının ötesinde, bugün Arap ülkeleri için 7 Ekim 2023 tarihinden önce söz konusu olmayan olağanüstü bir fırsat söz konusu. İran, son on yılların en zayıf stratejik dönemini yaşıyor. İran rejimi iktidarı elinde tutsa da ‘İsrail'in ajanlarını takip etme’ bahanesiyle içeride takiplerle ve muhalif sesleri bastırmakla meşgul. Körfez Arap ülkeleri, uzun süredir çözülemeyen iki bölgesel sorunu kökten çözerek bu tarihi anı değerlendirmeli. Bunlardan birincisi, Gazze'deki İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek üzere kapsamlı vizyon oluşturmak için kararlı bir liderlik gerekiyor. ABD, İsrail'i askeri operasyonları durdurmaya ikna etme gücüne sahip olsa da en büyük zorluk, İsrail'in ateşkes sonrası döneme ilişkin net bir vizyonunun olmaması. Filistin meselesine kapsamlı bir siyasi çözümün gecikmesi, İran destekli milislerin yeniden canlanmasına yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda ikinci stratejik hedefin gerçekleştirilmesini de engelleyecek.

u7
İsrail savaş uçaklarının Tahran’a düzenlediği bombardıman sonrası arka planda alevler ve dumanlar yükselirken, bir petrol tesisinde dalgalanan İran bayrakları, 15 Haziran 2025 (Reuters)

İkinci olarak ise Körfez Arap ülkelerinin İran'ın olası tehditlerine karşı koyabilecek entegre bir Arap caydırıcılığı oluşturmak amacıyla, mevcut askeri sistemlerin yeniden yapılandırılmasına dayanan kapsamlı ve cesur bir savunma stratejisi benimsemeleri gerekiyor. Bu strateji, İsrail'in 2023 yılında Gazze Şeridi’ne karşı başlattığı savaşta hedeflerine ulaşmasından çıkarılan derin derslerin yanında, Ukrayna deneyiminde etkinliği kanıtlanmış yenilikçi taktiklere de dayanmalı.

Sadece bu iki yolu ciddiyetle ve tam bir kararlılıkla uygulayarak, Körfez Arap ülkeleri İran'ın bölgesel hakimiyetini yeniden kazanma girişimlerini engelleyebilirler.

Bu noktaya nasıl geldik?

7 Ekim 2023’ten sonra yaşanan gelişmeler Ortadoğu’nun görünümünü kökünden değiştirdi ve güç dengesinde büyük bir değişime yol açarak, İran ve onun ‘direniş ekseni’ olarak bilinen müttefiklerinden uzaklaşmaya neden oldu. İsrail, Hamas’ın askeri yeteneklerini tamamen etkisiz hale getirerek herhangi bir tehdit teşkil etmesini engelledi. Ayrıca Hizbullah’ın komuta yapısına da ağır bir darbe indirerek, gelişmiş füze cephaneliğini kullanılmadan etkisiz hale getirdi.

İsrail’in askeri operasyonları, Hizbullah saflarında daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir istihbarat sızıntısı ile öne çıktı. İsrail, Hizbullah’ın lojistik ağlarını ve iletişim sistemlerini hedef alan hassas saldırılar düzenledi. Bu saldırılar, Hizbullah'ın üst düzey liderlerinin ortadan kaldırılmasına yol açarken, İsrail istihbaratının komuta ve kontrol ağına ne kadar sızdığını ortaya koydu. Sonuç olarak, Hizbullah, İran ile on iki gün süren savaş boyunca İsrail'e tek bir füze bile fırlatamadı.

Arap Körfezi ülkeleri, mevcut askeri sistemlerin yeniden yapılandırılmasına dayanan kapsamlı ve cesur bir savunma stratejisi benimsemeli ve İran'ın olası tehditlerine karşı koyabilecek entegre bir Arap caydırıcılık gücü oluşturmalı.

Öte yandan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve Suriyeli muhalif gruplar, Beşşar Esed rejimini deviren ani bir saldırı düzenleyerek, 50 yıllık aile yönetimine son verdi. Yemen'de ise ABD, Husilerin Kızıldeniz'deki deniz trafiğine yönelik saldırılarını durdurmak için birkaç ay süren bir askeri harekat düzenledi. Harekat, Husilerin saldırı kapasitesinin zayıflatılması ve bazı komutanlarının öldürülmesinin ardından ateşkes anlaşmasıyla sona erdi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İran cephesinde ise 12 gün süren eşit olmayan savaş sonucu, İran'ın topyekûn bir yenilgiye uğramasıyla birlikte belirleyici bir dönüşüm yaşandı. İsrail istihbaratı, gelişmiş askeri teknolojiler ve hassas istihbarat araçları kullanarak, İran ordusunun komuta ve kontrol sistemlerini benzeri görülmemiş bir şekilde ele geçirmeyi başardı. Bu operasyonlar, İran'ın hava savunma sistemlerinin insansız hava araçlarıyla gerçekleştirilen saldırılarla yok edilmesiyle sonuçlandı. Saldırılar, Mossad birimleri tarafından İran topraklarının derinliklerinden yönetildi ve İsrail'e hayati stratejik koridorlar üzerinde, hızlı bir hava üstünlüğü sağladı.

fru7
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da İran ile nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladı, 8 Mayıs 2018 (AFP)

İsrail bu üstünlüğünü, DMO ve Kudüs Tugayları liderlerine, nükleer bilim adamlarına ve nükleer programın önde gelen yetkililerine yönelik yoğun saldırılar düzenlemek için kullandı. Aynı zamanda bu saldırılar, İran’ın balistik füzeler ve İHA’larla saldırı düzenleme imkanlarını, komuta merkezlerini, askeri üretim tesislerini ve gerekli ikmal hatlarını hedef alarak felce uğrattı.

İran'ın nükleer programı da bazı bilim insanlarının tasfiyesi, uranyum zenginleştirme tesislerinin ve bileşen üretim fabrikalarının imha edilmesi ve programın dayandığı tedarik ağlarının devre dışı bırakılmasıyla ağır bir darbe aldı. Önemli bir gelişme olarak İsrail, Washington'un sahip olduğu gelişmiş silahları kullanarak, Fordo Nükleer Tesisi’ne yönelik stratejik bir saldırı gerçekleştirmek için ABD'den doğrudan destek aldı.

Bu saldırıların etkilerinin kapsamlı değerlendirmesi halen devam etse de kesin veriler nükleer programın altyapısının neredeyse tamamen tahrip edildiğini ve sadece marjinal unsurların kaldığını gösteriyor.

Arap ülkeleri için riskler daha büyük

7 Ekim 2023’ten çıkarılan dersine iyi çalışan İsrail, ikinci bir ani saldırıya izin vermeyecektir. İsrail, İran'ın nükleer programını yeniden inşa etmeye çalıştığına dair herhangi bir işaret görürse hemen harekete geçmeye hazır olsa da Arap ülkeleri risklerle karşı karşıya kalmaya devam ediyor.

İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaş, İran'ın İsrail'e ulaşabilecek füzelerini yok etmede başarılı olsa da İran halen Arap Körfezi ülkelerini hedef alabilecek binlerce füzeye ve İHA’ya sahip. Olaylar, İran'ın son birkaç yıl içinde, doğrudan veya vekilleri aracılığıyla, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Irak ve Suriye olmak üzere beş Arap ülkesine balistik füzeler fırlattığını gösteriyor.

İran tarafından fırlatılan balistik füzelerin bir kısmı önlenirken, diğerlerinin hedeflerine ulaşmayı başarması ve İran'ın bu saldırılar karşısında herhangi bir askeri sonuç veya caydırıcı tepkiyle karşılaşmaması dikkati çekti.

İran'ın tehditlerine karşı caydırıcılık sağlamak, bölgedeki ekonomik büyüme için temel bir koşul ve bunun için İran'ın Körfez ülkelerindeki hedeflere karşı herhangi bir askeri harekât gerçekleştiremeyeceğinin garanti edilmesi gerekiyor.

Gazze'deki Filistinlilerin geleceği için net bir yol haritası çizilmesi, özellikle İsrail'in bu konuda net bir vizyona sahip olmaması nedeniyle acil bir ihtiyaç haline geldi.

Gazze'deki Filistinlilerin geleceği için net bir yol haritası çizilmesi, özellikle İsrail'in bu konuda net bir vizyona sahip olmaması nedeniyle acil bir ihtiyaç haline geldi. Önerilen çözümlerin belirsizliğine rağmen, Suudi Arabistan ve BAE’nin liderlik rolü, bu çatışmayı çözmek için herhangi bir yolun çizilmesi ve uygulanmasında belirleyici olmaya devam ediyor.

Gazze’nin istikrarlı ve güvenli bir geleceğe kavuşması, Arap ülkelerinin İsrail'in İran üzerindeki üstünlüğünü kendi lehlerine kullanmalarını, Arap caydırıcılık sisteminin inşasını hızlandırmalarını ve bölgedeki stratejik konumlarını güçlendirmelerini sağlayacağı da bir gerçek.

Ukrayna ve İsrail'in son çatışmalarda edindikleri deneyimler, yapay zeka (AI), otonom sistemler, uzay ve istihbarat alanlarının entegrasyonu, caydırıcı ve etkili bir askeri güç oluşturmak için gereken zamanı ve maliyeti önemli ölçüde azaltabileceğini kanıtladı. Zafer artık en büyük veya en kalabalık orduya sahip olanların tekelinde değil, teknolojik ve dijital üstünlük belirleyici rol oynuyor.

gthyu
Suriye'nin Halep kırsalındaki Şii köyü Nebel'deki bir benzin istasyonunda Suriye’nin eski devlet başkanları Hafız ve Beşşar Esed, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney'in bir arada olduğu yırtık bir fotoğraf (Reuters)

Örneğin Ukrayna, kayda değer bir deniz filosuna sahip olmamasına rağmen, yapay zeka teknolojilerini ve akıllı sistemleri yenilikçi bir şekilde kullanarak Karadeniz'deki Rus filosunun büyük bir bölümünü yok etmeyi başardı. İsrail ise yapay zeka sistemleri ile siber savaşı, gelişmiş istihbarat ağlarını, yüksek eğitimli hava kuvvetlerini ve gelişmiş füze savunma sistemlerini stratejik olarak birleştirerek askeri üstünlüğünü sağladı.

Suudi Arabistan ve BAE, tüm bunlardan ders çıkararak savunma reformlarını yeniden yapılandırmak ve gelecekte olası bir İran saldırısına karşı etkili  caydırıcılık sistemi ve entegre hava-füze savunma sistemi oluşturmak için ortak bir Arap çabasına öncülük etmek için kullanabilirler.

Bu çaba, etkinliği kanıtlanmış yeni savaş modeline dayanmalı ve İsrail'in İran karşısında sahip olduğu açık üstünlüğünden yararlanmalı.

Tüm bunlar aynı zamanda Suudi Arabistan ve BAE’nin yapay zeka, otonom sistemler ve uzay alanlarında gerçekleştirdiği büyük ticari ve savunma yatırımlarıyla tamamen uyumlu.

Kısacası Körfez Arap ülkeleri için İran'ın artık bölgedeki baskın güç olmaması nedeniyle, yeni Ortadoğu'nun özelliklerini belirme konsunda eşsiz ama geçici bir fırsat var. Ancak zaman çok önemli faktör, çünkü İran kaybettiği şeyleri hızla yeniden inşa etmeye çalışacak ve sırlarını daha iyi korumak için şüpheci bir yaklaşım benimseyecek.

İyi haber ise bu sürecin zaman alacağı ve Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere Körfez Arap ülkeleri bu süreyi, Gazze'deki savaşı sona erdirmek için hızlı bir Arap planı uygulamak için kullanabilirler. Bunun yanında bazı Körfez Arap ülkeleri savunma reformu girişimlerini yeniden şekillendirmekte ve İran'ın Arap ülkeleri aleyhine gelecekte herhangi bir saldırı girişimini engelleyecek etkili bir caydırıcı güç oluşturmakta öncülük edebilirler.

Bu çaba, etkinliği kanıtlanmış yeni savaş modeline dayanmalı ve İsrail'in İran karşısında sahip olduğu açık üstünlüğünden yararlanmalı. Daha da önemlisi, mevcut imkanlar ve teknolojilerle, bunların entegrasyonunu güçlendirerek, eğitimi iyileştirerek ve yapay zekadan yararlanarak, kara, hava ve deniz kuvvetlerinin yeteneklerini artırmak için uzun vadeli operasyonlara gerek kalmadan, güvenilir bir caydırıcı güç oluşturulabilir.