Şahinler Pezeşkiyan ile Trump arasındaki flörtöz dile kulak asmıyor

İran Cumhurbaşkanı, yeni Amerikan yönetimiyle diyalog kurma isteğini dile getirirken, Dini Lider ve muhafazakarlar buna karşı çıkıyor.

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Şahinler Pezeşkiyan ile Trump arasındaki flörtöz dile kulak asmıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Hadi Torfi

Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinden itibaren, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın hükümet ekibi üyeleri, Washington'a müzakere masasına dönüş yönünde flörtöz mesajlar gönderiyor. Trump da yönetiminin ilk günlerinde İran'a övgüler yağdırarak, Tahran'ın nükleer silaha sahip olmadan “büyük ve başarılı bir ülke” olmasını umduğunu dile getirdi.

Mesud Pezeşkiyan hükümetinden birçok yetkili, “Trump yönetiminden henüz herhangi bir mesaj almadıklarını” tekrar tekrar dile getirdi; bu da yeni yönetimle iletişim kanallarını aktifleştirme konusunda bir istek ve heyecan olduğunu gösteriyor. Zira ekonomiden sorumlu yetkililer daha önce, uluslararası yaptırımların devam etmesi halinde ülkenin ekonomik çöküşle karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunmuşlardı.

Mesud Pezeşkiyan 29 Ocak'ta gazetecilere, “Yeni ABD yönetiminden henüz herhangi bir mesaj almadık” dedi. Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi de daha sonra Pezeşkiyan'ın sözlerini tekrarlayarak, “ABD yönetiminden net bir mesaj almadık. Biz kendisine herhangi bir mesaj göndermedik, kendisinden de herhangi bir mesaj almadık, söylenenler sadece medya tahminleridir” dedi.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre  İran Cumhurbaşkanı Stratejik İşler Yardımcısı Muhammed Cevad Zarif ise İsrail hariç herkesle müzakereye inandığını belirterek, “Önce ABD’nin tutumunu bilmeliyiz" dedi.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD merkezli NBC televizyonuna yaptığı açıklamada, Tahran'ın ABD ile “temel müzakerelere” hazır olduğunu vurgulamıştı. Cevad Zarif, Davos Forumu'ndaki temasları sırasında “Umarım Sayın Trump ikinci dönemde daha yenilikçi ve gerçekçi olur, nükleer anlaşmadan çekilmesinin bize nelere mal olduğunu bilir” ifadelerini kullanmıştı.

ABD ile bu müzakere arzusu İran içindeki “muhafazakar hareketin” de dikkatinden kaçmadı. Bu açıklamalar, ister Dini Lider’e bağlı radyo ve televizyon kurumlarında, isterse gazeteler, medya merkezleri ve hatta cami minberleri olsun pozisyonlarını ifade edebilecekleri platformlara sahip olan muhafazakar yetkililerden gelen güçlü bir muhalefet dalgasını tetikledi.

Uzmanlar Meclisi Başkanı Muhammed Ali Muvahhidi, “Aramızda ABD ve İsrail'den korkanların olduğu konusunda şüphe yok. Onlar, ABD'nin tehditlerine aldanmamalılar, zira ABD'nin güçlü olduğu doğru, ama Allah ondan daha güçlü” dedi.

Rejimin Dini Lideri’nin Eserlerini Koruma ve Yayma Ofisi üyesi Mehdi Fazaili ise “Hemşehri” gazetesine bir makale yazarak, “İran ile ABD arasındaki müzakerelerin ABD'nin yeniden konumlanmasında büyük etkisi var. Bu bütün dünyaya yapılmış büyük bir ihanettir” dedi. Tahran Milletvekili Murtaza Mahmud, “Cumhurbaşkanına müzakere tiyatrosu oynama yönünde tavsiyede bulunan kişi ya işini bilmeyen bir danışmandır ya da aramıza sızmış bir elemandır” dedi. Meşhed Milletvekili Ali Asğar Nakhaeirad ise İran Cumhurbaşkanı'nın ABD ile müzakere yürütme yetkisinin olmadığını söyledi. “Kasım Süleymani'nin katillerinden intikam almak, Dini Lider'in verdiği bir karardır ve Pezeşkiyan, yetki sınırları içinde konuşmalıdır” diye ekledi. Pezeşkiyan, NBC'ye yaptığı açıklamada, “Donald Trump'a suikast düzenlemeyi planlamıyoruz ve doğrudan müzakerelere karşı değiliz. Verdiği sözleri ve vaatleri yerine getirmeyen diğer taraftır” demişti.

ABD Başkanı Donald Trump, önceki döneminden farklı olarak İran'a yönelik tutumunda daha esnek görünüyor ve İran'ın tartışmalı nükleer programı konusunda Tahran ile bir anlaşmaya varma isteğinin altını çiziyor. Ayrıca yeni bir nükleer anlaşmanın imzalanmasının gerekliliğini vurgulayarak, “büyük ve başarılı bir İran” görmeyi umduğunu da söyledi. “ABD ve İsrail'in İran içinde kan dökmek istediği yönündeki iddialar doğru değil” dedi. İran ile savaşmadan bir anlaşmaya varılmasının gerekliliğine işaret ederek, “İran'a barışçıl bir şekilde büyüme ve gelişme fırsatı veren, değerlendirilebilecek barışçıl bir nükleer anlaşmanın imzalanmasını” tercih ettiğini söyledi. Trump bu açıklamaları, Tahran'a yönelik azami baskıyı yeniden hayata geçiren ilgili başkanlık kararnamelerini imzalamasının ardından yaptı. Keza imza sırasında bu baskıyı yeniden hayata geçirme emrini verme konusunda tereddüt ettiğini vurguladı.

İran, uluslararası yaptırımlar nedeniyle içinden çıkılması zor bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyor. Bu durum, ulusal para biriminin dolar karşısında değer kaybetmesi, işsizliğin yaygınlaşması ve yüksek enflasyon oranlarıyla kendini gösteriyor. Kaldı ki Donald Trump, ABD yönetimindeki ilk ayını doldurmadan İran'da dolar yeni bir yükseliş kaydederek 91,5 bin tümene ulaşırken, İngiliz sterlininin fiyatı 111,4 bin tümeni aştı. Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini kazandığının açıklanmasından bu yana geçen üç ayda İran piyasalarında doların fiyatı yüzde 25, altının (külçe) fiyatı ise yüzde 29 yükseldi. Bu, yaptırımlar nedeniyle zaten yalpalayan İran ekonomisi için yeni bir darbe oldu.

İran Ekonomi Bakanı Abdunnasır Hemmati, “Yaptırımlar bizim için büyük bir tehdit oluşturuyor ve bunların kaldırılması en büyük önceliğimiz olmalı” demişti. “Petrol yaptırımlarının kaldırılması bizim için her zamankinden daha önemli hale geldi” diye de hatırlatmıştı.

İran, dünya ülkeleriyle ticaret konusunda bir kriz ile karşı karşıya. İran gümrüklerinden alınan son istatistiklere göre, ülke 178 ülkeyle ticari alışverişte bulunuyor ve bu alışverişin yüzde 80'i sadece 10 ülkeyle yapılıyor. Bunlardan 7'si komşu ve Ortadoğu bölgesinden ülkeler, 2'si Asya'dan, 1'i ise Avrupa'dan.

Bu istatistiklere göre Tahran'ın en büyük ekonomik ortakları sırasıyla Çin, BAE, Türkiye, Irak, Hindistan, Pakistan, Rusya, Umman, Almanya ve Afganistan'dır. İran ekonomik sisteminin ithalata dayalı olması sonucunda, İran piyasalarında temel ve belirleyici birim olan doların değeri, çeşitli temel emtiaların fiyatlarını çok belirgin bir şekilde etkiliyor. Son üç ayda kurun benzeri görülmemiş bir hızla arttığı bir dönemde, İranlıların yüzde 80'inden fazlasının, özellikle de kamu ve özel kurum ve kuruluşlarda çalışanların ve memurların geliri değişmedi ve maaşlarında kayda değer bir artış yaşanmadı.

Son günlerde, ulusal para biriminde yaşanan sert dalgalanmalar sonucu oluşan kayıplar sebebiyle çok sayıda esnaf, atölye ve iş yeri sahibi ekonomik faaliyetlerini durdurdu. Mesud Pezeşkiyan hükümeti ekonomiyi canlandırma konusunda pek çok zorlukla yüzleşirken, ülke içindeki “muhafazakarlar”dan ABD ve müttefiklerine karşı sert tavır alma yönünde çağrılar geliyor. Ayrıca ABD ile müzakerelere karşı çıkıyorlar ki bu da krizin daha da tırmanacağının göstergesi. Seçim öncesi halka verdiği ve çoğunluğu ekonomik olan vaatleri yerine getiremezse istifa edeceğini söyleyen reformist Cumhurbaşkanı’na gelince, çökmekte olan bir ekonomi, yaptırımların kaldırılması konusunda hiçbir istek göstermeyen, ayrıca yaşanan zorlukların kendi kendine yeterlilik ve yerel ekonominin canlandırılması için bir fırsat olduğunu savunan bir hareketle karşı karşıya bulunuyor. Sahadaki istatistikler ve sonuçları ise radikal muhafazakarların iddialarından çok uzak görünüyor.



21 ülke, İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim planını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi

İsrail planı, Batı Şeria'nın kuzeyini güneyden ayıracak 3 bin 400 yerleşim biriminin inşasını öngörüyor (EPA)
İsrail planı, Batı Şeria'nın kuzeyini güneyden ayıracak 3 bin 400 yerleşim biriminin inşasını öngörüyor (EPA)
TT

21 ülke, İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim planını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi

İsrail planı, Batı Şeria'nın kuzeyini güneyden ayıracak 3 bin 400 yerleşim biriminin inşasını öngörüyor (EPA)
İsrail planı, Batı Şeria'nın kuzeyini güneyden ayıracak 3 bin 400 yerleşim biriminin inşasını öngörüyor (EPA)

Aralarında İngiltere ve Fransa'nın da bulunduğu 21 ülke, dün yaptıkları ortak açıklamada, İsrail'in çarşamba günü onayladığı işgal altında bulunan Batı Şeria'daki yerleşim planının "kabul edilemez" ve "uluslararası hukukun ihlali" olduğunu belirtti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre söz konusu ülkeler, "Bu kararı kınıyor ve derhal ve en güçlü şekilde geri çekilmesini talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Kanada, İspanya ve İtalya'nın da aralarında bulunduğu 21 ülkenin dışişleri bakanları, İsrail hükümetinin kararını kınayarak, bunun “Ortadoğu'da güvenlik ve refahı sağlama konusundaki ortak taahhüdümüzü zedelediğini” belirtti. Avrupa Birliği'nin dışişleri politikasından sorumlu yetkilisi Kaja Kallas da bildiriyi imzaladı.

Dışişleri bakanları, İsrail hükümetine “yerleşim yerlerinin inşasını durdurması” ve “Filistin Yönetimi'ne uygulanan mali kısıtlamaları kaldırması” çağrısında bulundu.

Fransa Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, İsrail Yüksek Planlama Komitesi'nin Kudüs'ün doğusundaki “E 1” bölgesinde yerleşim birimleri inşa etme projesini onaylamasının kabul edilemez olduğunu ve uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti.

İsrail'in Londra Büyükelçisi çağrıldı

İlgili bir gelişmede, İngiltere, İsrail'in Batı Şeria'daki yeni yerleşim planını onaylamasının ardından Londra'daki İsrail büyükelçisini çağırdı. İngiltere, diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte bu planı eleştirmiş ve uluslararası hukuku “açıkça” ihlal ettiğini ve iki devletli çözümü baltalayacağını belirtmişti.

Birleşmiş Milletler de çarşamba günü planı kınadı.

Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini perşembe günü yaptığı açıklamada, “İki devletli çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık” dedi. Lazzarini, İsrail hükümetinin “bu iki devletin kurulmasını imkansız hale getirecek kararlar aldığını” vurguladı.

İsrail'in planı, Batı Şeria'nın kuzeyini güneyinden ayıracak ve bitişik bir Filistin devletinin kurulma şansını ortadan kaldıracak 3 bin 400 yerleşim biriminin inşasını öngörüyor. İsrail, çarşamba günü, Savunma Bakanlığı'na bağlı Planlama Komitesi'nin “E1” projesini nihai olarak onayladığını duyurdu.

İsrail'in 1967'den beri işgal edip ilhak ettiği Doğu Kudüs'te yaklaşık 3 milyon Filistinli yaşıyor. Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası hukuka göre yasadışı kabul edilen yerleşim yerlerinde ise yaklaşık 500 bin İsrailli yaşıyor.

Batı Şeria'daki yerleşim yeri inşası hem sağ hem de sol görüşlü çeşitli İsrail hükümetleri döneminde devam etti.

Bu yerleşim yeri faaliyetleri, özellikle Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Güney İsrail'e düzenlediği eşi benzeri görülmemiş saldırının ardından Gazze'deki savaşın patlak vermesinden bu yana, mevcut hükümetin görev süresi boyunca önemli ölçüde yoğunlaştı.