Addis Ababa Zirvesi, Afrika kıtasının istikrara kavuşmasına katkıda bulunacak mı?

Zirvede, Sudan, Somali, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Gazze Şeridi'ndeki gelişmeler tartışılıyor

Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki Afrika Birliği Zirvesi'nden (Mısır Bakanlar Kurulu)
Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki Afrika Birliği Zirvesi'nden (Mısır Bakanlar Kurulu)
TT

Addis Ababa Zirvesi, Afrika kıtasının istikrara kavuşmasına katkıda bulunacak mı?

Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki Afrika Birliği Zirvesi'nden (Mısır Bakanlar Kurulu)
Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'daki Afrika Birliği Zirvesi'nden (Mısır Bakanlar Kurulu)

Afrika Birliği (AfB) tarafından düzenlenen yıllık zirve Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da gerçekleşirken, zirvenin kıtadaki durumu istikrara kavuşturma kabiliyetine ilişkin sorular gündeme geldi.

Afrika'daki barış ve güvenlik konuları Addis Ababa'daki Afrikalı devlet başkanlarının toplantılarında ön planda olmasına rağmen, uzmanlar, Addis Ababa Zirvesi’nin çatışma sorunları üzerindeki etkisinde zorluk görüyorlar; ancak durumu sakinleştirmek için uluslararası ortaklara güveniyorlar.

AfB Zirvesi dün Addis Ababa'daki AfB merkezinde Angola'nın 2025 başkanlık görevini Moritanya'dan devralmasıyla başladı. İki gün sürecek zirvede AfB Komisyonu'nun başkan, başkan yardımcısı ve altı komisyon üyesinden oluşan liderlik pozisyonlarının seçilmesi planlanıyor.

Zirve sırasında Afrikalı liderler, ‘Sudan, Libya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusundaki gelişmelerin’ yanı sıra ‘adalet, gıda güvenliği, dijital dönüşüm ve ekonomik entegrasyon’ konularını ele alacaklar.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve AfB Komisyon Başkanı Musa Faki'nin katıldığı zirvenin dünkü açılış tartışmalarına Gazze Şeridi'ndeki gelişmeler damgasını vurdu.

Abbas, ‘Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden çıkarılması çağrılarının dünyayı Gazze Şeridi'ndeki savaş suçları ve soykırımdan, yerleşim suçlarından ve Batı Şeria'yı ilhak etme girişimlerinden uzaklaştırmayı amaçladığını’ ve bu çağrıların devam etmesinin ‘bölgeyi barış yerine şiddet döngüsü içinde tutacağını’ söyledi.

Diğer yandan BM Genel Sekreteri, ‘Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusunda gerilimin azaltılması’ çağrısında bulunarak, bu bölgede devam eden çatışmaların ‘tüm Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin istikrarını tehdit ettiğini’ belirtti.

BM raporlarına göre, Ruanda güçleriyle ittifak halindeki M23 hareketinin Goma ve Bukavu da dahil olmak üzere bir dizi Kongo Demokratik Cumhuriyeti kentinin kontrolünü ele geçirmesinin ardından, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğu bölgesi son dönemde onlarca kişinin ölümüne ve binlerce kişinin yerinden edilmesine yol açan şiddet olaylarına sahne oluyor.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusundaki şiddet olayları, AfB Zirvesi'nde ele alınması beklenen Sudan, Afrika Boynuzu ve Libya'daki durum gibi bir dizi Afrika çatışmasından biri. Ancak Afrika Boynuzu meseleleri konusunda uzman Sudanlı gazeteci Abdulmunim Ebu İdris, ‘AfB'nin kıtadaki çatışmalarda bir atılım gerçekleştirmesinin zor olduğuna, zira mali kapasiteye veya çatışmaların taraflarından bazılarını etkileyecek araçlara sahip olmadığına’ inanıyor.

Ebu İdris'e göre AfB'nin bu yılki toplantılarında en çok ilgiyi AfB Komisyonu seçimleri gördü. Ebu İdris, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “AfB özellikle Sudan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusu ve Sahel'deki durum gibi acil çatışma konularında başarıya ulaşmak için her zaman Afrika dışından uluslararası ortaklara güveniyor” dedi.

ı7kı7
Afrika Birliği (AfB) Komisyonu Başkanı Musa Faki (Etiyopya Dışişleri Bakanlığı)

Sudan Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Uluslararası İlişkiler Birimi Direktörü Mekki el-Mağribi'ye göre Sudan, yıllık zirve toplantıları sırasında askıya alınan AfB üyeliğini yeniden başlatmayı bekliyor. El-Mağribi, “Aralarında Mısır ve Cezayir'in de bulunduğu bazı ülkelerden Sudan'ın AfB'ye geri dönmesi yönünde çağrılar var. Ancak Afrika ülkelerinin bazı delegasyonlarının tartışmalarında bu konuya öncelik verilmiyor” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat'a konuşan el-Mağribi, “İç siyasi gelişmelerin bir sonucu olarak altı Afrika ülkesinin faaliyetlerinin askıya alınmaya devam etmesi nedeniyle bazı ülkelerden üyeliğin askıya alınması mekanizmalarının yeniden gözden geçirilmesi yönünde talepler var” dedi

AfB, 27 Ekim 2021 tarihinde Sudan'ın üyeliğini askıya alırken, Burkina Faso, Mali, Gine, Nijer ve Gabon olmak üzere 5 Afrika ülkesinin de ‘son yıllarda tanık olduğu askeri darbeler’ sonucunda üyeliği askıya alındı.

Sudan Dışişleri Bakanlığı perşembe günü AfB Barış ve Güvenlik Konseyi (PSC) üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarına gönderdiği mektupta, ‘Sudan'ın AfB üyeliğinin yeniden başlatılması’ çağrısında bulundu. Söz konusu mektupta, “Sudan ordusu ve müttefik güçler ülke üzerindeki kontrol alanlarını genişletti” denildi.

El-Mağribi, Sudan'daki savaşta ve Afrika Boynuzu'ndaki gerginliklerde Afrika müdahalelerinin herhangi bir etkisi olduğunu düşünmüyor. El-Mağribi, “AfB'nin bu zorlukları ele alması yardımcı olmadı ve uluslararası müdahaleler en büyük etkiyi yarattı” dedi.

Mısırlı Afrika uzmanı Rami Zuhdi, ‘AfB’nin kıtadaki krizleri çözmek için etkili araçlardan yoksun olduğunu’ söyleyerek el-Mağribi’nin görüşüne katıldı. Zuhdi, “Bu durum, Libya ve bazı Sahel ülkelerindeki güvenlik durumu gibi konularda Afrika'nın zayıf angajmanından da anlaşılmaktadır. Sorun, kıta ülkelerinin çatışmalarını en iyi şekilde çözebilecek durumda olmalarına rağmen, bazı ülkelerin krizleri çözme konusundaki irade eksikliğidir” değerlendirmesinde bulundu.

Zuhdi, “Bazı Afrika ülkelerindeki çatışma ve gerilimlerin karmaşıklığı, herhangi bir bölgesel ve uluslararası kuruluşun bunları çözmesini zorlaştırıyor” dedi. Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, ‘Ortadoğu'daki çatışma ve Filistin meselesindeki gelişmeler nedeniyle yaşanan büyük uluslararası kutuplaşmanın ortasında kıtanın krizlerinde belirleyici bir Afrika rolünden bahsetmenin zor olduğunu’ belirten Zuhdi, ‘Güney Afrika'nın Gazze Şeridi'ndeki savaş suçları nedeniyle İsrail'i yargılaması gibi uluslararası etkileşimle karşılaşan bazı Afrika hamlelerine’ dikkat çekti.

Daha önce Güney Afrika, İsrail'i ‘Gazze Şeridi'nde Filistinlilere karşı soykırım eylemleri gerçekleştirmekle’ suçlayarak Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) dava açmıştı.



Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
TT

Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze, Grönland ve Kanada’yla ilgili tartışma yaratan açıklamalarının, Tayvan meselesine olası yansımalarını inceledi. 

Trump, Grönland'ı ABD toprağına katmak istediğini söylemiş, bunun için askeri yöntemlere başvurma tehdidinde bulunmuştu. Kanada’yı ABD’nin “51. Eyaleti” haline getirme planı da eleştirilmişti.

Bunlara ek olarak Cumhuriyetçi lider, ABD’nin Gazze Şeridi’ni “devralacağını” ve İsrail bombardımanlarıyla harabeye dönen bölgeyi “Ortadoğu’nun Rivierası’na” dönüştüreceğini söylemesiyle uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmişti. 

WP’nin analizinde Trump’ın “emlakçı” yaklaşımının, Çin lideri Şi Cinping’in Tayvan’la “birleşme” planlarında daha agresif davranmasına yol açabileceği değerlendirmesi yapılıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Ryan Hass şu yorumları paylaşıyor: 

Trump'ın söylemi, Tayvan'da Çin'in ekmeğine yağ sürüyor. Trump'ın, toprak sınırlarının güç ve zor kullanma yoluyla belirlenmemesi gerektiği ilkesini hiçe sayan her açıklaması, Pekin'deki propagandacılar tarafından muhtemelen heyecanla karşılanıyor.

Analizde, Çin’in son üç yıldır Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını artırdığına dikkat çekilirken, Şi’nin de Trump’la benzer söylemleri kullanarak adayı işgal etmeye çalışabileceği ileri sürülüyor. 

Cumhuriyetçi lider, Tayvan’ın ABD’deki yarı iletken çip sektörünü sekteye uğrattığını, üretimin Amerikan firmaları tarafından yürütülmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Ayrıca Tayvan’ın kendi savunması için yeterli yatırımı yapmadığını iddia etmişti.

Diğer yandan Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine getirdiği Mike Waltz, Çin karşıtı tutumlarıyla tanınıyor. Rubio, Çinli mevkidaşı Wang Yi’yle ocakta telefon görüşmesi yapmış ve Pekin’in Tayvan’a yönelik “zorlayıcı eylemlerinden” endişe duyduklarını iletmişti.

Bunların yanı sıra Trump’ın ek ithalat vergileri de Çin-ABD hattında yeni bir ticaret savaşının sinyallerini veriyor. Öte yandan analizde, Trump ve Şi’nin uzun vadede ticari ilişkileri koparmak yerine geliştirmek isteyeceğine de işaret ediliyor. Böyle bir durumda Trump’ın Tayvan’ı “pazarlık kozu” olarak kullanabileceği yorumu yapılıyor. 

Çin - Tayvan gerginliği

II. Dünya Savaşı sonrasında Çin'de Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasındaki iç savaş Komünist Parti'nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Mağlubiyetin ardından Milliyetçi Parti liderleri Tayvan'a sığınmıştı.

Soğuk Savaş nedeniyle Batı'yla ilişkilerini koparan Çin'i 1970'lerin başına kadar Birleşmiş Milletler'de (BM) Tayvan ya da resmi adıyla Çin Cumhuriyeti temsil ediyordu.

BM'nin 1971'de aldığı Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıma kararı gerginliği yeni bir boyuta taşımıştı. Kararın ardından Tayvan, BM'den çıkarılmıştı.

Pekin yönetimi, "tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan'ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Buna göre Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

Tayvan ise o günden bu yana bağımsızlık arayışını farklı biçimlerde sürdürüyor.

Independent Türkçe, Washington Post, BBC