Trump, Napolyon'un sözünü hatırlattı: Ülkesini kurtaran kişi hiçbir yasayı ihlal etmez

 ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, Napolyon'un sözünü hatırlattı: Ülkesini kurtaran kişi hiçbir yasayı ihlal etmez

 ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, çok sayıda hukuki meydan okuma karşısında yürütme yetkisine getirilen kısıtlamalara karşı devam eden direncinin bir işareti olarak, Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart'ın ünlü bir sözünü yineledi: “Ülkesini kurtaran kişi hiçbir yasayı ihlal etmez.”

Napolyon'un bu sözü, geçmişte farklı siyasi ve ideolojik bağlamlarda, yasal veya ahlaki normların dışında algılanan ancak ulusun çıkarına olduğu iddia edilen eylemleri haklı çıkarmak ve savunmak için birçok kez alıntılandı.

1821'de Atlantik'teki Saint Helena adasında sürgünde ölen Napolyon, Fransızlar arasında bugüne kadar bölünme yaratmaya devam etti. Bazıları onu bir reformcu ve önemli kurumların kurucusu olarak görürken, diğerleri onu otoriter bir hükümdar olarak görüyor.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre Trump'ın dün X ve Truth Social hesabı üzerinden paylaştığı bu ifade Demokratların tepkisini çekti.

Kaliforniya Senatörü Adam Schiff, “Gerçek bir diktatör gibi konuştu” dedi.

Schiff gibi ilk iki azil davasında çalışmış olan Washingtonlu avukat Norm Eisen, ABD Başkanı'nın bu ifadesinin ‘provokatif’ olduğunu ve ‘yasadışı eylemleri meşrulaştırdığını’ söyledi ve bunu bir ‘test balonu’ olarak nitelendirdi.

Eisen, Trump'ın avukatlarının defalarca yaptığı her şeyin yasal olduğunu savunmaya çalıştıklarını da ifade etti.

Üç hafta kadar önce ikinci kez ABD başkanlığı koltuğuna oturan Trump, yönetim tarzı nedeniyle eleştiriliyor ve pek çok kişi tarafından ‘gücünü kötüye kullanmakla’ suçlanıyor.

Beyaz Saray, ABD yargıçlarını Trump tarafından imzalanan kararnameleri engellemek için ‘yetkilerini kötüye kullanmakla’ suçladı.

Başkan'ın danışmanları sosyal medya üzerinden yargıçlara saldırdı ve görevden alınmaları çağrısında bulundu. Trump'ın yardımcısı J.D. Vance bu hafta X'te yargıçların ‘yürütme organının meşruiyetini kontrol etmelerine izin verilmediğini’ yazdı.



Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
TT

Trump’ın Gazze’yi “devralma” planı, Çin’in Tayvan politikasını nasıl etkiler?

Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)
Çin, geçen yıl mayıs ve ekimde, Tayvan'ın etrafında kapsamlı askeri tatbikatlar düzenlemişti (AFP)

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze, Grönland ve Kanada’yla ilgili tartışma yaratan açıklamalarının, Tayvan meselesine olası yansımalarını inceledi. 

Trump, Grönland'ı ABD toprağına katmak istediğini söylemiş, bunun için askeri yöntemlere başvurma tehdidinde bulunmuştu. Kanada’yı ABD’nin “51. Eyaleti” haline getirme planı da eleştirilmişti.

Bunlara ek olarak Cumhuriyetçi lider, ABD’nin Gazze Şeridi’ni “devralacağını” ve İsrail bombardımanlarıyla harabeye dönen bölgeyi “Ortadoğu’nun Rivierası’na” dönüştüreceğini söylemesiyle uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmişti. 

WP’nin analizinde Trump’ın “emlakçı” yaklaşımının, Çin lideri Şi Cinping’in Tayvan’la “birleşme” planlarında daha agresif davranmasına yol açabileceği değerlendirmesi yapılıyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Ryan Hass şu yorumları paylaşıyor: 

Trump'ın söylemi, Tayvan'da Çin'in ekmeğine yağ sürüyor. Trump'ın, toprak sınırlarının güç ve zor kullanma yoluyla belirlenmemesi gerektiği ilkesini hiçe sayan her açıklaması, Pekin'deki propagandacılar tarafından muhtemelen heyecanla karşılanıyor.

Analizde, Çin’in son üç yıldır Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını artırdığına dikkat çekilirken, Şi’nin de Trump’la benzer söylemleri kullanarak adayı işgal etmeye çalışabileceği ileri sürülüyor. 

Cumhuriyetçi lider, Tayvan’ın ABD’deki yarı iletken çip sektörünü sekteye uğrattığını, üretimin Amerikan firmaları tarafından yürütülmesi gerektiğini ileri sürmüştü. Ayrıca Tayvan’ın kendi savunması için yeterli yatırımı yapmadığını iddia etmişti.

Diğer yandan Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine getirdiği Mike Waltz, Çin karşıtı tutumlarıyla tanınıyor. Rubio, Çinli mevkidaşı Wang Yi’yle ocakta telefon görüşmesi yapmış ve Pekin’in Tayvan’a yönelik “zorlayıcı eylemlerinden” endişe duyduklarını iletmişti.

Bunların yanı sıra Trump’ın ek ithalat vergileri de Çin-ABD hattında yeni bir ticaret savaşının sinyallerini veriyor. Öte yandan analizde, Trump ve Şi’nin uzun vadede ticari ilişkileri koparmak yerine geliştirmek isteyeceğine de işaret ediliyor. Böyle bir durumda Trump’ın Tayvan’ı “pazarlık kozu” olarak kullanabileceği yorumu yapılıyor. 

Çin - Tayvan gerginliği

II. Dünya Savaşı sonrasında Çin'de Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasındaki iç savaş Komünist Parti'nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Mağlubiyetin ardından Milliyetçi Parti liderleri Tayvan'a sığınmıştı.

Soğuk Savaş nedeniyle Batı'yla ilişkilerini koparan Çin'i 1970'lerin başına kadar Birleşmiş Milletler'de (BM) Tayvan ya da resmi adıyla Çin Cumhuriyeti temsil ediyordu.

BM'nin 1971'de aldığı Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıma kararı gerginliği yeni bir boyuta taşımıştı. Kararın ardından Tayvan, BM'den çıkarılmıştı.

Pekin yönetimi, "tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan'ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Buna göre Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

Tayvan ise o günden bu yana bağımsızlık arayışını farklı biçimlerde sürdürüyor.

Independent Türkçe, Washington Post, BBC