Ukrayna’daki yeni gerçekler, Avrupa’daki eski zorlukları hortlattı

Moskova ve Kiev arasındaki savaş üç yılı geride bıraktı

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Ukrayna’daki yeni gerçekler, Avrupa’daki eski zorlukları hortlattı

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

Christopher Phillips

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin üçüncü yıldönümü Avrupalı liderler arasında huzursuzluğun arttığı bir döneme denk geliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Avrupalılar ve Ukraynalılar olmadan Rusya ile Suudi Arabistan'da doğrudan görüşmelere başlama kararı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e verilen büyük bir taviz ve hem Brüksel hem de Kiev'e yapılan açık bir hakarettir. Trump'ın Vladimir Zelenskiy'e karşı açıkça görülen düşmanlığı ve seçim kampanyası sırasında vaat ettiği barış anlaşmasına ulaşma konusundaki ısrarı sadece Ukrayna’nın değil, uzun vadede Avrupa’nın güvenliği için de ciddi sonuçlar doğurabilir.

Yeni bir gerçeklik

ABD başkanı Donald Trump yönetiminin yeni yöneliminin bir sonucu olarak Avrupa, şubat ayında peş peşe siyasi şoklar yaşadı. Bunlardan ilki ABD’nin yeni savunma bakanı olan Pete Hegseth'in, ABD'nin artık ‘Avrupa'nın güvenliğinin birincil garantörü’ olmayacağını açıklamasıydı. Bu açıklamadan birkaç gün sonra ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Münih Güvenlik Konferansı sırasında Avrupa için ‘içerideki düşmanın Rusya ya da Çin'den daha büyük bir tehdit’ olduğunu söyledi. Vance daha da ileri giderek, Almanya’daki genel seçimler öncesinde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin lideriyle görüşerek partiyi üstü kapalı olarak destekledi ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz'u kasıtlı olarak görmezden geldi.

Bundan sadece iki gün sonra Başkan Trump, eski Başkan Joe Biden yönetiminin Moskova'ya yönelik tecritçi politikasını tersine çevirerek, Putin ile uzun bir telefon görüşmesi yaptı. Bunu 18 Şubat'ta ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio liderliğindeki bir heyet ile Rus yetkililerin yer aldığı bir heyet arasında Ukrayna krizini görüşmek üzere Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da yapılan toplantı izledi. Ukrayna ve Avrupa ülkeleri, tüm bu görüşmelerden dışlanmakla kalmadı, üstüne üstlük Trump bir de savaştan Moskova'yı değil, Kiev'i sorumlu tuttu. Hızını alamayan Trump, bununla da kalmayıp Ukrayna'da başkanlık seçimleri yapılması çağrısında bulundu. Trump’ın bu çağrısı, Putin'in uzun zamandır istediği bir senaryo olan Zelenskiy'nin görevden alınmasının önünü açabilir. Birkaç gün sonra Trump söylemini daha da sertleştirerek, Zelenskiy'i ‘diktatör’ olarak nitelendirdi.

ABD’nin politikasındaki bu sismik değişim karşısında Avrupa’nın önde gelen liderleri, Riyad'da dışlandıkları görüşmelerden bir gün önce Paris'te bir araya geldiler.

Bu gelişmeler birlikte ele alındığında, ABD-Avrupa ilişkilerinde temel bir değişime işaret ediyor. Trump, 2022 yılından bu yana birincisi Rusya'yı müzakerelerden dışlamak, ikincisi ise Ukrayna'nın geleceğine ilişkin her türlü karara Kiev'i de dahil etmek şeklindeki NATO stratejisinin iki ana dayanağını tersine çevirdi. Trump, Zelenskiy'i hedef alarak ve 2024 yılından beri ertelenen seçimler için bastırarak Kiev'in statüsünü zayıflatıyor. Riyad’daki toplantı, Washington'ın Ukrayna'nın kellesi üzerine bir anlaşma yapabileceği ve Kiev'i elverişsiz bir anlaşmayı kabul etmek ya da ABD'nin askeri desteğini tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmak arasında seçim yapmaya zorlayabileceği yönündeki endişe verici beklentiyi arttırdı. Daha da kötüsü, Trump'ın geçmişteki askeri yardımlara karşılık olarak Ukrayna'nın stratejik madenlerinden 500 milyar dolar elde etmek istemesi, Washington'ın Ukrayna'nın savunmasına olan derin bağlılığının geçmişte kaldığı hissini güçlendirdi.

Buna karşın Avrupa ülkelerinin çoğu, Ukrayna'yı Rusya'nın yayılmacı emellerine karşı ‘ön savunma hattı’ olarak görmeye devam ediyor. Onlara göre Putin tehlikesi Ukrayna ile sınırlı değil. Putin, Trump ile Ukrayna topraklarının büyük bölümünü elinde tutmak, Kiev'in NATO ya da Avrupa Birliği’ne (AB) üye olma olasılığını zayıflatmak ve Ukrayna'yı yeniden Rusya'nın nüfuz alanına sokmak için pazarlık yapmayı başarırsa bu, Moskova’yı Baltık bölgesinde ya da Doğu Avrupa'da benzeri adımlar atmaya cesaretlenebilir.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 18 Şubat'ta Riyad'da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptıkları görüşmenin ardından bir toplantıya katıldılar (Reuters)ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 18 Şubat'ta Riyad'da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptıkları görüşmenin ardından bir toplantıya katıldılar (Reuters)

Avrupalıların Rusya ile Ukrayna arasında bir barış anlaşmasına varılmasını istediklerine şüphe yok, fakat bu sadece Ukrayna'nın kabul edeceği ve Avrupa'nın kapılarını Putin'e açmayacak olan bir anlaşma olabilir. Hegseth ve Vance'in yorumları işte bu nedenle endişe yaratıyor. Avrupalı güçler Ukrayna'yı desteklemelerine rağmen, ABD’nin desteğini çekmesi ve savaşın devam etmesi halinde, onun yerini alabilecek askeri imkanlara ve silahlara sahip değiller. ABD desteği olmadan Avrupa ülkelerinin asker konuşlandırılmasının, Rusya'yı gelecekteki saldırganlığından caydırmak için yeterli olup olmayacağı da sorgulanması gereken bir konu.

Eski zorluklar

ABD’nin politikasındaki bu sismik değişim karşısında Avrupa’nın önde gelen liderleri, Riyad'da dışlandıkları görüşmelerden bir gün önce Paris'te bir araya geldiler. Burada Kiev’i desteklemeye olan bağlılıklarını ve hem Ukrayna'nın hem de Avrupa'nın barış görüşmelerine katılma arzuları konusunda birlik içinde olduklarını gösterseler de eski bir mesele yeniden gündeme geldi.

Hem Trump’a hem de Putin'e sempati duyan sağcı popülistler tarafından yönetilen Macaristan ve Slovakya, Paris’teki toplantıdan dışlanmalarını kınarken, Macaristan Başbakanı Viktor Orban toplantıyı, Trump'ın barış planını baltalamaya yönelik bir ‘loserlar (kaybedenler) toplantısı’ olarak nitelendirdi.

Rusya ve ABD’de sadece yönetimin karar verici olması, her ikisinin de nispeten net stratejiler ve politikalar geliştirmesine olanak tanırken, Avrupalılar bu avantaja sahip değiller. Çok sayıda karar vericiyle tek bir yol çizmeye çalışıyorlar. Öte yandan Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya savaş açması, İngiltere ile birlikte Avrupalı müttefiklerin Rusya’yı cezalandırmayı, Kiev'i askeri olarak desteklemeyi ve milyonlarca Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapmayı kabul etmesiyle, dikkate değer düzeyde bir yakın düşünmeye ve ortak stratejiye yol açtı. Almanya'nın savunma alanında harcamaları arttırma ve İngiltere'nin göçmen kabul etme konusundaki isteksizlikleri gibi eski alışkanlıkları kısa sürede terk edilirken, tüm kıta, yerel ekonomilerine olan yüksek maliyetine rağmen Rus gazına olan bağımlılığını azalttı.

Romanya'daki askeri tatbikatlar sırasında NATO birlikleri, 19 Şubat (AFP)Romanya'daki askeri tatbikatlar sırasında NATO birlikleri, 19 Şubat (AFP)

Ancak bölünme, Avrupa politika yapımının bir özelliği olmaya devam ediyor. Bu durum, Fransa'nın, Hegseth'in önerdiği gibi ABD'nin kendi birliklerini göndermekten kaçınması halinde, Kiev tarafından kabul edilecek herhangi bir barışı garanti altına almak üzere Ukrayna'ya Avrupa’dan askeri birlikler göndermeye istekli olduğu Paris’teki toplantıda açıkça görüldü.

Ancak bölünmüşlük hali bu tek politikadan daha derinlere kadar uzanıyor. Hem Trump’a hem de Putin'e sempati duyan sağcı popülistler tarafından yönetilen Macaristan ve Slovakya, Paris’teki toplantıdan dışlanmalarını kınarken, Macaristan Başbakanı Viktor Orban toplantıyı, Trump'ın barış planını baltalamaya yönelik bir ‘loserlar (kaybedenler) toplantısı’ olarak nitelendirdi. İtalya da benzer şekilde ikircikli bir tutum sergiledi. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre İtalya’nın popülist Başbakanı Giorgia Meloni, Putin'in hayranı olmasa da Trump'a yakınlığı ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan nefreti ile biliniyor. Meloni, önceleri Ukrayna'yı desteklemiş olsa da Trump'ı planını diğer Avrupalı liderlerden daha fazla destekliyor olabilir. Slovenya gibi daha AB yanlısı ülkeler bile Paris’teki toplantıyı eleştirdiler. Çünkü toplantıda sadece AB üyesi büyük ülkeler ve İngiltere yer alırken, daha küçük ülkeler dışlandı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, Avrupa'daki NATO üyeleri savunmalarını ABD'nin varlığının devam edeceği ve ABD silah ve teknolojisine erişebilecekleri varsayımı üzerine inşa etmişlerdir.

Ukrayna konusundaki bu gerilimler birçok açıdan, Trump yönetiminin ABD'nin Avrupa kıtasındaki angajmanını azaltması halinde, Avrupa ülkelerinin yüzleşmek zorunda kalacağı daha büyük zorlukları yansıtıyor. Macaristan ve Slovakya dışında çoğu Avrupa ülkesi Rusya'ya karşı durmaya kararlı olsa da birçoğu kendi başlarına daha fazla sorumluluk almaktan kaçınıyor. Asker gönderme konusundaki isteksizliğin ötesinde, savunma harcamalarının arttırılmasına karşı da büyük bir direnç söz konusu. Portekiz, İspanya, İtalya, Belçika ve daha küçük devletler de dahil olmak üzere pek çok ülke, NATO'nun gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde ikisini savunmaya ayrılması hedefini karşılayamıyor. Almanya, Fransa ve İngiltere dahi savunmaya çok daha fazla harcama yapmıyorlar. Ancak İngiltere harcamalarını yüzde 2,5'ten yüzde 3'e çıkarma ihtimalini değerlendiriyor. Paris’teki toplantının en önemli sonuçlarından biri, AB üyelerinin AB mali kurallarını ihlal etmeden savunma harcamalarını arttırmalarına olanak tanıyacak yeni mekanizmalar yönünde ilerleme kaydedilmesiydi. Fakat bu, büyük çaplı yeniden silahlanma çabalarının ötesinde aşamalı değişikliklere yol açabilir.

ABD’siz Avrupa

Ne olursa olsun Avrupa hükümetlerinin karşı karşıya olduğu zorluğun küçümsenmemesi gerekiyor. Avrupa'daki NATO üyeleri, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana savunma stratejilerini, ABD'nin askeri varlığının ve onun silah ve askeri teknolojisine erişimin devam edeceği varsayımı üzerine inşa ettiler.

(AP)

Bunun sona ermesi halinde, yerine yenisini koymak yıllar alacak ve milyarlarca euroya mal olacak. Londra'da günlük yayımlanan Financial Times gazetesine göre eski ABD Başkanı Biden tarafından Baltık ülkeleri, Polonya ve Romanya'ya gönderilen 20 bin asker de dahil olmak üzere, Avrupa'da 90 bin ABD askeri bulunuyor. Hegseth'in öngörüleri gerçekleşir ve bu birlikler, silahlar ve teknoloji geri çekilirse, Avrupalıların bunların yerini doldurmak için GSYİH'lerinin yüzde ikisinden çok daha fazlasını harcamaları gerekecek. Trump'ın böylesine düzensiz bir şekilde çekilmesi Putin için cazip bir fırsat yaratacak. Bu da çekilmeyi önlemeyi ya da geciktirmeyi Avrupalı liderler için bir önceliğe dönüştürecek. Ukrayna konusunda Washington ile ilişkilerde hassas bir denge kurulması gerektiği ortada. Trump'ı Avrupa'dan hızlı bir şekilde çekilmekten alıkoymak için dikkatli olunması ve aynı zamanda, tercihen her ikisinin de masada yer aldığı herhangi bir çözümde, Avrupa’nın ve Ukrayna'nın hayati çıkarlarının korunması gerekiyor. Bunun etkili bir şekilde yapılabilmesi için de Avrupa'nın mümkün olduğunca birlik içinde olması gerekiyor. Bu ise Avrupa’nın Rusya tarafından 2022 yılında Ukrayna’ya savaş açılmasından ve hatta daha da öncesinden beri mücadele ettiği bir mesele.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Trump ve Avrupa: Bir dönemin sonu

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump ve Avrupa: Bir dönemin sonu

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Refik Huri

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminde, kıdemli danışmanlarının kaçınılmaz görevi, onun doğaçlama kararlarını “rasyonelleştirmek” idi. İkinci döneminde ise Trump, danışmanları ve hatta MAGA hareketindeki destekçileri kadar aşırı görüşlü görünmüyor. Kendisine iki kez zafer kazandıran “ABD'yi Yeniden Harika Yap” sloganı, onun siyasi uygulamalarının yalnızca ilk kurbanı. İkinci kurban sadece Ukrayna değil, Avrupa. Üçüncüsü ise sadece Filistin değil, Ortadoğu. Bütün bunlar, Washington'un Ukrayna savaşını ve Ortadoğu savaşlarını bir kenara bırakıp Çin ile yüzleşmeye, Hint ve Pasifik okyanuslarındaki meydan okumalara odaklanması başlığı altında gerçekleşiyor. Cumhuriyetçilerin eski Senato grubu başkanı Mitch McConnell, “Eski Başkan Barack Obama'nın Irak'ta yaptığı gibi, bir alana odaklanıp diğerinden çekilmek hem bir hata hem de tehlikelidir" diyor.

 

Trump, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrası dönemlere son vermek istiyor gibi görünüyor.  ABD'nin üç çeyrek asırdır inşa ettiği liberal küresel düzeni terk ediyor. Avrupa ile ortaklığı fiilen tehdit ediyor. Batı’nın “üstyapısını” parçalamaya çalışıyor. ABD'nin müttefiklerini hedef alıyor, düşmanlarına yanaşıyor. Avrupalılara müttefik ve ortak değil, müşteri gibi davranıyor ve onların ülkesine ticari açıdan “düşmanlardan daha kötü” davrandığına inanıyor. Bu, Başkan George W. Bush'un Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in Avrupa'yı “yaşlı kıta” olarak tanımlamasının ötesine geçen bir şey. Robert Kagan'ın “Cennet ve Güç” kitabındaki “Amerikalılar Mars'tan, Avrupalılar Venüs'tendir” ifadesinin ötesinde bir şey. Avrupa ile ortaklık hep devam etti. Avrupalılar hiçbir zaman bir Amerikalı yetkiliden, Münih Güvenlik Konferansı'nda ABD Başkan Yardımcısı JD. Vance'in söylediklerine benzer sözler duymadılar. Vance konferansta; “Avrupa ile ilgili olarak beni her şeyden daha fazla endişelendiren tehdit Rusya, Çin ya da başka bir dış taraf değil, beni endişelendiren içeriden gelen tehdittir. Avrupa'nın bazı temel değerlerinden uzaklaşmasıdır” demişti. Bu sözler Avrupa liderleri tarafından sert bir şekilde karşılandı. Peki, bunlar ne zaman yaşanıyor? Rusya'nın Ukrayna'yı işgali nedeniyle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük savaş sırasında yaşanıyor.

Ancak Avrupa, Amerikan güvenlik şemsiyesine güvenerek kaderinden kaçmaya devam edemez. Tarihe uzun bir ara verdi ve artık tek eksiği Trump'ın onu emekliye ayırması. Varşova merkezli Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Simon Sarfati, “Avrupa dünyada bir güçtür, ancak küresel bir güç değildir” diyor. Tarihçi Paul Johnson, Avrupa'yı “Yunan-Roma-Hristiyan kültürünün evliliğinden doğan tarihini terk etmiş hasta bir kıta” olarak görüyor. Johnson “totalitarizmin Rousseau ve Nietzsche'den, Hegel ve Marx'a kadar Avrupa felsefesinde köklerinin olduğunu” söyleyerek uyarıyor.

Ama ABD de bugün daha iyi bir durumda değil. Başkan Obama, “Bilişsel bir krize giriyoruz. Amerikalılar gerçek ile yalanı ayırt etme yeteneklerini yitirdiler ve bu durumda demokrasi başarısız olur” dedi. Trump, Elon Musk'ın elinde kılıçla “derin devlete ve idari devlete” saldırmasına izin veriyor ve bir grup zengin ile birlikte oligarşik bir otoriteyi ve kararlarını yönetiyor. Avrupa belki de tarihten bıktı. Yüzyıllar boyunca dünyayı sömürgeleştirdi ve yönetti. İmparatorluk olarak çalışmayı ancak Birinci Dünya Savaşı ve akabinde gelen İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bıraktı.

Avrupa'nın, Ukrayna'nın arkasında ABD olmadan tek başına duramayacağı yönünde bir kanaat hâkim. Balkan savaşlarında bile çatışmaların sonucunu Amerikan gücü belirlemişti. Avrupa'nın özellikle Trump'ın “ABD kiralık bir silah gibi olmuş, koruma için ödeme yapın” sloganını benimsemesinin ardından, Rusya'ya karşı koyamamasının ve NATO bütçesinin yaklaşık yüzde 70'inin ABD tarafından karşılanmasına ihtiyaç duymasının hiçbir gerekçesi yok. Avrupa Birliği'nin milli geliri, Ukrayna savaşından önce Alman milli gelirinin yüzde 40'ından az ve tek başına New York şehrinin geliri düzeyinde olan Rus milli gelirinin 12 katı. AB ülkelerinde istatistiklere göre 1,3 milyon asker bulunuyor. Ancak Moskova ile AB arasındaki askeri rekabet dengesiz. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Fransa ve Almanya'nın, AB ülkelerini NATO dışında ama ondan bağımsız olmayan bir Avrupa stratejisi benimsemeye çağırma çabaları hâlâ engellerle, çekincelerle, refah devletleri için duyulan korkularla, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hayata geçirilen “Marshall Planı”ndan bu yana çalışanların tembelliği ile ilgili kaygılarla karşılaşıyor. Dahası Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, “Avrupa Amerikan silahlarına büyük ölçüde bağımlı” diyor.

İşte Trump, (Kiev'e çok miktarda para ve silah temin eden) Avrupa'ya bir rol vermeden ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'ye müzakerelerde bir koltuk ayırmadan, Ukrayna savaşı için ABD-Rusya arasında ikili bir çözümü müzakere etmeye karar veriyor. Beyaz Saray'da Andrea Kendall Taylor ve Michael Kofman’ın, “ABD ve Avrupa Rusya'ya karşı direnmek için şimdi yatırım yapmalı, aksi takdirde sonradan daha ağır bir bedel öderler” sözlerine kimse kulak asmıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.