Hayatta kalmanın önemi: Yerinden edilen Gazzeliler, sürekli yerinden edilme hikayelerini anlattı

İşgal, engelleme ve baskı altında zorlu bir yaşam

İsrail ve Hamas Hareketi arasındaki ateşkes sonrası, yıkılan binaların enkazları arasından Gazze şehrine geri dönen insanlar, 6 Şubat 2025 (Reuters)
İsrail ve Hamas Hareketi arasındaki ateşkes sonrası, yıkılan binaların enkazları arasından Gazze şehrine geri dönen insanlar, 6 Şubat 2025 (Reuters)
TT

Hayatta kalmanın önemi: Yerinden edilen Gazzeliler, sürekli yerinden edilme hikayelerini anlattı

İsrail ve Hamas Hareketi arasındaki ateşkes sonrası, yıkılan binaların enkazları arasından Gazze şehrine geri dönen insanlar, 6 Şubat 2025 (Reuters)
İsrail ve Hamas Hareketi arasındaki ateşkes sonrası, yıkılan binaların enkazları arasından Gazze şehrine geri dönen insanlar, 6 Şubat 2025 (Reuters)

Salim er-Reyyis

Binlerce yerinden edilmiş insanın, Gazze Şeridi'nin güneyinden kuzeye doğru akın etmesinin üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Yıkıma uğramış bölgelerine geri dönen Gazzelilerin barınma, su, elektrik ve altyapı gibi en temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun olmaları buradaki yaşamı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Mesela ben, doğduğum günden evimin ve ailemin tamamen yıkıldığı 7 Ekim 2023 öncesine kadar Gazze şehrinin güneybatısında yaşadım. Bir yılı aşkın bir süre boyunca yerinden edildikten sonra geri dönenlerden biri olarak, moloz yığınları nedeniyle evimizin enkazı yanına çadır koyacak küçük bir alan bile bulamadık. Bu yüzden geri dönene kadar Gazze Şeridi'nin merkezinde yerinden edilmiş bir kişi olarak yaşamaya devam etme kararı aldım.

İsrail ordusu, 26 Ocak'ta İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü soykırım savaşı sırasında oluşturduğu, ‘Netzarim Koridoru’ olarak adlandırılan ve yaklaşık 8 kilometre genişliğindeki bölgeden askerlerini ve askeri araçlarını geri çekmesinin ardından, yerinden edilmiş kişilerin er-Raşid Caddesi ve el-Bahr Caddesi üzerinden yaya olarak geri dönmelerine izin verdi. Ordu batı bölgelerinden doğuya ve merkeze doğru çekildi. Aynı gün, yerinden edilmiş kişilerin araçlarıyla Netzarim Koridoru’nun doğusundaki Selahaddin Caddesi'ne paralel bir yoldan ve ’ABD’li güvenlik şirketleri ve Mısır-Katar güçlerinden’ oluşan uluslararası güçlerin konuşlandırıldığı bir kontrol noktasının kurulmasından sonra askeri araçlarla geri dönmelerine izin verildi. Araçlar, Gazze Şeridi'nin güneyinden kuzeyine her türlü silahın geçişini engellemek amacıyla arandı.

Ailesiyle birlikte yürüyerek geri dönmeye karar veren Said Abdulal (47), Gazze Vadisi Köprüsü'nden sonra kuzeye doğru er-Raşid Caddesi'nde yürümeye başlar başlamaz bölgenin görüntüsünü büyük ölçüde değiştiren yıkılmış binaları ve yolları gördüğünü söyledi.

Abdulal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Neredeyse her gün el-Bahr Caddesi'nde yürürdüm. Mal dağıtımı yaptığım için sokakları, binaları ve hatta yollardaki reklam tabelalarını bile ezbere bilirim. Tüm yol değişmiş, tüm özellikleri kaybolmuş. Gazze'nin güneybatısındaki Şeyh İclin bölgesine ulaşana kadar tüm yolu yürüdüm, ama bir yandan nerede olduğumu anlamaya çalıştım.”

Gördükleri karşısında şaşıran tek kişi Abdulal değildi. Al-Majalla, aralarında kadınların ve yaşlıların da bulunduğu 10'dan fazla geri dönen Gazzeliyle yaya olarak izledikleri yol üzerinde konuştu. İstisnasız herkes, çoğu tamamen yıkılmış olan yollardaki ve binalardaki yıkımın boyutu karşısında şok olduklarını, hatta bir kısmı hala ayakta olan binaların, dört yönden birine sapmalarına neden olan temellerdeki hasar nedeniyle kaldırılması gerektiğini, yüzlerce ticari, turistik ve eğitim tesisinin de bombalandığını ve tahrip edildiğini söyledi.

Al-Majalla, aralarında kadınların ve yaşlıların da bulunduğu 10'dan fazla geri dönen Gazzeliyle yaya olarak izledikleri yol üzerine konuştu. İstisnasız hepsi yollardaki ve binalardaki tahribatın boyutları karşısında şok olduklarını ifade etti.

Gazze şehrinde ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde 7 Ekim 2023'ten önce yaklaşık 1,2 milyon Filistinli yaşıyordu. Çeşitli uluslararası kuruluşlara göre bunların 700 bin ila 800 bini savaş sırasında İsrail ordusu tarafından zorla yerinden edildi. Yaşayan ya da ölmüş yakınlarını geride bıraktılar. Evlerini, mülklerini ve işyerlerini terk ettiler. İsrail'in kara saldırıları, karadan, denizden ve havadan yoğun bombardımanları, buldozerler ve 470 gün boyunca hayatın her alanını etkileyen yıkım karşısında hayatta kalmaya çalıştılar.

Molozlardan oluşan dümdüz alanlar

Gazze Şeridi’nde özellikle Gazze şehrinde son yıllardaki aşırı nüfus artışı ve yoğun kentleşme nedeniyle yatay mimariden dikey mimariye geçildi. Beton binalar, tarım arazileri ve sosyal alanlardan imara açılan binlerce dönümlük alanı kapladı. Ancak savaş, buraları gündüzleri soluk gri molozlarla kaplı düz alanlara dönüştürürken, geceleri ise ateşkesin ilk gününde Gazze Elektrik Dağıtım Şirketi tarafından açıklandığı üzere elektriğin olmaması ve elektik ağlarının neredeyse tamamen hasar görmesi nedeniyle zifiri karanlığa gömdü.

xscd
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda, İsrail saldırısı sırasında yıkılan binaların molozları arasında yürüyen Filistinliler, 17 Şubat 2025 (Reuters)

Yerinden edilen insanların yaklaşık bir yıldır nüfusunun çoğundan arındırılmış olan şehre geri dönmesiyle birlikte hayat çoğu sokak ve mahalleye geri dönmeye başladı, hatta savaş boyunca dayanmış ve sadece ülke içinde yerinden edilmiş olanlar bile bir şeylerin değiştiğini hissetti.

Yerinden edilen insanların yaklaşık bir yıldır nüfusunun çoğu zorla yerinden edilmiş olan şehre geri dönmesiyle birlikte çoğu sokak ve mahallede günlük hayata geri dönülmeye başladı. Hatta savaş boyunca yerlerinden edilmeye karşı dayanmış ve sadece ülke içinde yerinden edilmiş olanlar bile bir şeylerin değiştiğini hissetti. Abdu Şimali (51) ve ailesi savaş boyunca yerlerinden edilmeyi reddetti. Şimali ailesi, Gazze Şeridi’nde 19 Ocak'ta ateşkes ilan edilip bir hafta sonra yerlerinden edilen akrabaları, komşuları ve arkadaşları geri dönene kadar bir bölgeden diğerine taşınmaya devam etti.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı habere göre Abdu Şimali, “Savaş günlerinde, özellikle de akşam saatlerinde yürürken herhangi bir ses duymayı ya da sokakta birilerini görmeyi umut ettim. Şimdi günlük hayatın akışının yeniden başladığını hissediyorum. Savaşın durduğuna ve yıkılıp harap olduktan sonra evlerimizi ve hayatlarımızı yeniden kazandığımıza inanmaya başladım” ifadelerini kullandı.

Al-Majalla’ya konuştuğu sırada bir su dağıtım aracı geçişi üzerine Abdu, “Aman Allah’ım, su kamyonu yeniden sokakta. Bu da aylardır susuz, elektriksiz, gazsız ve hatta yiyeceksiz kaldıktan sonra nihayet su içip eve gidebileceğimiz anlamına geliyor” diye haykırdı.

Gerçekleşen bir rüya gibi olan geri dönüşün sevinci ve yıkım manzaralarının şokuyla geçen ilk saatlerin ardından, insanlar yıkılan evlerine ve su teminine alternatif aradı. Fakat Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yeterli çadır ve gıda bulunmadığından, insanlar bu ihtiyaçlarının karşılanması için seslerini yükseltmeye başladı.

Gazze'de yaşayan Mahmud Hassuna (37) eve döndüğünde evlerini ve komşularının evlerini moloz yığınlarına dönüşmüş halde buldu. O ve ailesi molozların altından kurtarabilecekleri bir şeyler bulmak için evi inceledilerse de çocuğu “Baba, nerede uyuyacağız?” diye sorana kadar kayda değer bir şey bulamadılar.

Hassuna, Bir çadır ya da çadır kurulabilecek bir yer bulma umuduyla sağına soluna baktındıysa da hiçbir şey bulamadı. Yoldan geçen bazı kişilere yakınlarda sığınılacak bir kamp olup olmadığını sordu, ama yoktu. Geriye dönerken yanında getirdiği sarkmış deri muşambaları kullanarak barınacakları bir yer yapmaya karar veren Hassuna, “Çok soğuk bir geceydi. Bütün gece boyunca çocuklar soğuktan titredi. Onları ısıtmak için onlar uyurken ateş yakmak zorunda kaldım. Gün aydınlanırken sabah olduğuna inanamadım. Çadır kurabileceğimiz bir yer ya da çadırların olduğu bir yer bulmak için etrafta dolaştım” diye anlattı.

Savaş Gazze'yi gündüzleri soluk gri molozlarla kaplı düz bir alana dönüştürürken, geceleri ise elektrik olmadığı için zifiri karanlığa gömdü.

Sabah, Hassuna kiralamak için bir ev ya da oda aramaya çıktı, ancak uzun bir aramadan sonra, çoğu kısmen yıkılmış ve temel hizmetlerden yoksun, fahiş fiyatlarla sadece birkaç ev ya da daire buldu. Bu yüzden evinin yanında bir çadır kurabilmek için gerekli malzemeler satın almak üzere pazara giden Hassuna, “Sadece ben değil, birçok insan pazarda yürüyor ve branda, odun veya hazır çadır istiyordu. Talep çoktu. Herkesin evleri yıkıldı. Kendimizi ve çocuklarımızı korumak, başımızı sokacağımız bir yer bulmak istedik. Başka seçeneğimiz de yoktu” diye ekledi.

Yeniden çadırını kurmaya yönelen Hassuna için sıkıntılar bitmiyordu. İçme suyunun olduğu en yakın yeri aramaya başladı. Başkalarına sorduktan sonra yaklaşık 300 metre ötede bir yer olduğunu öğrendi. Henüz 12 yaşında olan çocuğuyla birlikte gitti. Geriye dönen yüzlerce Gazzeli gibi uzun bir kuyrukta bekledikten sonra doldurabildikleri galonlarca suyu evlerinin enkazının yanındaki çadırlarına taşıdılar.

Hassuna gibi, geri dönenlerin çoğu da sefil haldeki yaşamlarına alışmaya çalışırken eski iş yerlerinin durumunu incelemeye ve tamir etmeye başladılar. Restoranlar, kafeler ve dükkanlar, geri dönen vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara ve ailelerine hayatta kalabilmeleri için bir gelir sağlamak amacıyla yenilendi ve yeniden açıldı. Er-Rimal, Ömer el-Muhtar gibi başlıca çarşılarda ve felakete uğramış şehirdeki diğer ünlü ticari alanlarda günlük hayat geri döndü.

Öte yandan savaş sırasında evlerinde ve mahallelerinde kalan ve askeri saldırılar sırasında yakınlarını kaybedenler savaşın etkilerini hala üzerlerinden atabilmiş değil. Gazze'deki hükümetin Medya Ofisi tarafından açıklanan son rakamlara göre savaş sırasında 14 binden fazla insan hayatını kaybetti.

Öte yandan savaş sırasında evlerinde ve mahallelerinde kalan ve askeri saldırılar sırasında yakınlarını kaybedenler savaşın etkilerini hala üzerlerinden atabilmiş değil.

Gazze Şeridi'nin kuzeyinden İman İsmail (34), savaş sırasında ailesiyle birlikte güneye göç ederken, tek erkek kardeşi, eşi ve iki çocuğu kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki evlerinde kaldı. İsrail ordusunun kampa yönelik saldırıları, kuşatmaları ve bombardımanları o kadar yoğundu ki İman, onlarla olan iletişimini kaybetti.

İman, erkek kardeşine ve yengesine birkaç kez ulaşmaya çalıştı. Ancak ağır bombardıman nedeniyle terk ettikleri bölgede bulunan diğer kişilere sorduysa da onlardan hiçbir haber alamadı. Bir ayı aşkın bir süre iletişim kuramadı. Ardından içindeyken bombalanan evlerini terk etmediklerini öğrendi. Al-Majalla’ya konuşan İman, “Kardeşimi, eşini ve çocuklarını çıkarmak için geri döndüm. Onların cenazelerini çıkarıp gömmek istedim” ifadelerini kullandı.

xcdfgt
Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'da geçici bir barınağına sığınan Filistinli çocuklar (Omar al-Qattaa / AFP)

İsmail ailesinin üyeleri, İsrail ordusu izin verdiğinde hemen geri dönmek istemediler. Çünkü kendilerini yıkılmış evlerini aile üyelerinin cesetleri üzerinde görmeye psikolojik olarak hazır hissetmiyorlardı. Erkek kardeşini ve ailesini aramak için tek başına dönmekte ısrar eden kızları İman, “Bir hafta boyunca her gün molozları ellerimle kazdım ve kaldırdım. Cenazelerinin parçalarını bulana kadar birçok kişi bana yardım etti. Onları mezarlığa peyderpey gömdüm. Eksik parça kalıp kalmadığını bilmiyorum, ama evde olduklarını ve öldürüldüklerini biliyorum. Onları ben gömdüm” dedi.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki ailesinin yanına dönen İman gibi barınak, su, elektrik ve altyapı gibi temel ihtiyaçların olmaması nedeniyle uyum sağlayamayan diğer bazı aileler de geri dönmek zorunda kaldı. Ancak bazıları, Al-Majalla’ya halen doğru zamanı ve fırsatı beklediklerini söylediler. Bazıları ise İsrail'in tehditlerinin devam etmesinden dolayı savaşın, askeri operasyonların ve bombardımanın yeniden başlamasından korktuklarını ve savaşın sona ermesi ya da Filistinli direniş grupları ile İsrail arasındaki çatışmaların yeniden başlaması arasında belirsizliğin devam ettiğini ifade ettiler.



6 soruda Kuzey Koreli hacker grubu Lazarus'un rekor kripto soygunu

Kuzey Koreli hackerların 2023'te 660 milyon, 2024'teyse 1,3 milyar dolar değerinde kripto para soygunundan sorumlu olduğu öne sürülüyor (Reuters)
Kuzey Koreli hackerların 2023'te 660 milyon, 2024'teyse 1,3 milyar dolar değerinde kripto para soygunundan sorumlu olduğu öne sürülüyor (Reuters)
TT

6 soruda Kuzey Koreli hacker grubu Lazarus'un rekor kripto soygunu

Kuzey Koreli hackerların 2023'te 660 milyon, 2024'teyse 1,3 milyar dolar değerinde kripto para soygunundan sorumlu olduğu öne sürülüyor (Reuters)
Kuzey Koreli hackerların 2023'te 660 milyon, 2024'teyse 1,3 milyar dolar değerinde kripto para soygunundan sorumlu olduğu öne sürülüyor (Reuters)

Siber suçlardan söz ederken yeni bir sayfa açtıran Lazarus, gölgeler içinde yürüttüğü saldırılarına bir yenisini ekledi. Bugüne kadarki en büyük kripto para soygununu gerçekleştiren hackerlar, yaklaşık 1,5 milyar dolar değerinde hırsızlık yaptı.

Hayatın gitgide daha fazla dijital ortama kaydığı bir dönemde, siber suçların etkisinin de daha şiddetli olması kaçınılmaz. Ancak dünyanın en yoksul ülkelerinden birinin 10 yıldan uzun süredir dev şirketlerin sistemlerini ele geçirip parasını çalması, teknolojinin dengeleri nasıl alt üst edebileceğinin kanıtı niteliğinde.

Pek çok kişi hacker grubu Lazarus'un Kuzey Kore devleti tarafından desteklendiğini, hatta Lazarus'un bizzat Kuzey Kore olduğunu savunsa da Asya ülkesi iddiaları reddediyor. 

Logos'un bu sayısında, Hollywood filmlerini aratmayacak bir talihsizlikle 1 milyar doları elinden kaçıran, dünyanın en büyük eğlence şirketlerinden birini avucunun içine alan ve kripto para piyasasını sarsan Lazarus'u masaya yatırıyoruz.

1) Dünyanın dikkatini nasıl çektiler?

İlk faaliyetlerinin izi 2007 veya 2009'a kadar sürülen Lazarus, büyük ölçüde ABD ve Güney Kore sitelerini hedef alıyordu. 

Örneğin Amerikan Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz 2009'da, iki ülkenin devlet kurumları, bankaları ve gazeteleri gibi internet sitelerini devre dışı bırakmaya yönelik bir dizi saldırı düzenlenmişti.

Ancak Kuzey Kore'yle ilişkilendirilen örgütün büyük yankı uyandıran ilk eylemi Kasım 2014'te Sony Pictures Entertainment'ı hacklemesiydi.

Şirket bu dönemde Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'a suikast düzenlenmesini konu alan komedi filmi Diktatörle Görüşme'yi (The Interview) çıkarmaya hazırlanıyordu.

Asya ülkesinin tepkisini çeken filmin yayımlanmasından kısa süre önce Sony çalışanları, bilgisayar ekranlarında kırmızı bir iskelet görüntüsün üstünde yazan şu ifadelerle karşılaştı:

Sizi önceden uyardık ve bu sadece başlangıç. Taleplerimiz karşılanana kadar durmayacağız. Sırlar ve çok gizli bilgiler de dahil tüm şirket içi verilerinizi ele geçirdik.

Kendilerine Guardians of Peace (Barış Muhafızları) diyen grup, taleplerini açıkça yazmamıştı. 

Daha sonra yöneticilerin maaşları, şirket içi gizli e-postalar ve henüz gösterime girmemiş filmlerin ayrıntıları internete sızdırıldı, bilgisayarlara virüs bulaştı ve Sony Pictures siber saldırıyı kontrol altına almaya çalışırken e-posta ve mesajlaşma sistemlerini bir hafta kapattı. Şirketin merkezinin bulunduğu alandaki bir kafe 6 hafta boyunca kredi kartı kabul etmedi.

BBC'nin aktardığı üzere hackerların fiziksel şiddet tehditlerinin ardından Sony, filmi ülke çapında gösterime sokmaktan vazgeçti ve sadece dijital ortamda ve bazı bağımsız sinemalarda yayımladı.

İncelemeler sonucunda daha önce Güney Kore'ye yapılan ve Kuzey Kore'yle ilişkilendirilen siber saldırılardaki araçların kullanıldığı anlaşıldı. Saldırı sonucu Sony'nin yaklaşık 150 milyon dolar kayba uğradığı tahmin ediliyor.

2) 1 milyar dolarlık soygun nasıl başarısız oldu? 

Lazarus'un eylemlerinde uzmanları belki de en çok etkileyen şey, çalınan parayı aklama kısmını özenle planlamaları. 

Bir yıla yayılan bu türden dikkatli bir çalışmanın en meşhur örneği de 2016 Şubat'ta Bangladeş Merkez Bankası'na düzenlenen soygun. 

Örgüt Ocak 2015'te bankaya gönderilen zararsız görünümlü bir CV'yle sisteme sızmış ve paranın Filipinler ve Sri Lanka'da nerelere aktarılacağını belirlemişti. 

RCBC bankasının, Manila'nın Jüpiter Caddesi'nde yer alan şubesinde 4 ayrı hesap açılmıştı. Eğer başka bir caddede yer alan bir şubeyi seçselerdi, muhtemelen çalınması planlanan paranın tamamını ele geçireceklerdi. 

Banka yetkililerine göre hackerlar, sistemine sızdıkları Bangladeş Bankası'dan ödeme transferleri için kimlik bilgilerini çaldı. Ardından şubatın ilk günlerinde New York Merkez Bankası'ndan, Bangladeş Bankası'nın hesabından Filipinler ve Sri Lanka'daki hesaplara 951 milyon dolar aktarmasını talep ettiler. Aynı zamanda Bangladeş Bankası'nın kendi hesaplarından yapılan işlemlerin kaydını tutan yazıcıyı da devre dışı bıraktılar.

Soygun, Asya ve Amerika arasındaki saat farkından yararlanarak para aktarımının mümkün olduğunca geç öğrenilmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştı. Para transferi, Bangladeş'in hafta sonuna gireceği perşembe akşamı başlamıştı. 

New York'takiler ilk başta hiçbir şeyden şüphelenmeden 101 milyon değerinde transferi gerçekleştirdi. Ancak banka adreslerinde "Jüpiter" ismini görünce geri kalan miktarın aktarımına izin vermediler. Şans eseri Jüpiter, ABD'nin yaptırım uyguladığı, İran'a ait bir petrol tankeri ve bir nakliye şirketinin adıydı. 

Lazarus, 101 milyon doların 20 milyonluk kısmını da yazım hatası yüzünden elinden kaçırdı. Sri Lanka'daki Shalika Vakfı'na (Shalika Foundation) yapılması planlanan transferde, kuruluşun adının "foundation" yerine "fandation" diye yazılması sonucu işlem durduruldu.

Reuters'ın aktardığı üzere 81 milyon doların sadece 15 milyonu geri alındı.

3) Lazarus ismi nereden geliyor?

Bangladeş soygunundan kısa süre sonra çıkan kapsamlı bir çalışmada, 2007-2009'dan Sony'ye kadar yapılan çeşitli saldırıların aynı örgüt tarafından gerçekleştirildiği bulundu.

Siber güvenlik şirketi Novetta'nın liderliğinde, eğlence şirketinin hacklenmesini araştırmak için yürütülen çalışmada farklı kötü amaçlı yazılımların, aynı kod temellerinden çıktığı tespit edildi. 

Bu sayede araştırmacılar, farklı isimlerle saldırılar gerçekleştiren grupların aslında aynı örgüt olduğu sonucuna varmış ve İncil'de ölümden geri dönen kişiye ithafen Lazarus ismini uygun görmüştü.

Novetta'dan Andre Ludwig, "Bir saldırı bitiyor, bu grup ortadan kayboluyor ve bir daha haber alınamıyor ancak aynı araçları kullanan aynı grup olduğunu biliyoruz" demişti.

Lazarus, 2017'de dünya çapında 200 binden fazla bilgisayarı etkileyen WannaCry fidye yazılımından, Kovid-19 aşısı geliştiren AstraZeneca cihazlarına erişmeye çalışan 2020 saldırısına kadar çeşitli olaylarla ilişkilendiriliyor.

4) Bybit soygunu nasıl gerçekleşti?

ABD merkezli blok zincir analiz şirketi Chainalysis'in raporuna göre 2024'te gerçekleşen 2,2 milyar değerindeki kripto para soygununun yaklaşık 1,3 milyar doları Kuzey Kore'yle ilişkilendiriliyor. Rapora göre ABD ve diğer ülkelerden yetkililer, çalınan kripto paranın kitle imha silahları ve balistik füze programlarına harcandığını düşünüyor.

Kripto para hırsızlığında bir rekora işaret eden raporun yayımlanmasından birkaç ay sonra, tek seferde bu değerin üzerine çıkılan bir soygun gerçekleşti.

Dubai merkezli kripto para borsası Bybit, 21 Şubat'ta 1,46 milyar dolarlık bir hırsızlığın hedefi oldu. 2021'de Poly Network'ten çalınan 611 milyon doların aşıldığı bu olay, tüm zamanların en büyük kripto para soygunu.

Bybit CEO'su Ben Zhou, saldırının arkasında Lazarus olduğunu söyleyerek kaybedilen paranın geri getirilmesine yardım edecek kişilere para ödülü vereceğini açıkladı. FBI da grubun adını vermeden soygundan Kuzey Kore'yi sorumlu tuttu.

Hırsızlık, bir Ethereum (ETH) soğuk cüzdanından, yani çevrimdışı hesaptan, çevrimiçi bir sıcak cüzdana yapılan transfer sırasında gerçekleşti.

Zhou, olayın yaşandığı gün yaptığı açıklamada "İşlemi gördüğümüzde her zamanki gibi bir şeydi" dedi: 

Bu işlemi son imzalayan bendim ve geldiğinde normal bir URL'ydi.

Ancak kodla gizlenmiş hedef adresini tam olarak kontrol etmeden bağlantıya tıkladığını söyleyen Zhou "İmzaladıktan 30 dakika sonra soğuk Ethereum cüzdanımızın boşaltıldığına dair acil durum çağrısı aldık" diye ekledi.

CEO ayrıca Bybit'in hazinesinin çalınan fonları karşılayabileceği güvencesi vererek başka hiçbir bakiyenin tehlikeye atılmadığını belirtti.

5) Parayı nasıl aklıyorlar?

Kripto suç analistleri, kolluk kuvvetleri ve ulusal güvenlik kurumları, çalınan fonları dondurmak veya ele geçirmek amacıyla Bybit'e destek olsa da ellerini çabuk tutmaları gerekiyor.

2 Mart Pazar günü itibarıyla çalınan 499 bin ETH'nin neredeyse yüzde 70'inin başka hesaplara aktarılarak aklandığı ve geri kalanının da üç gün içinde taşınacağı tahmin ediliyor.

Blok zincir şirketi TRM Labs'e göre hackerler ilk 48 saatte 160 milyon dolar değerinde parayı aklamayı başardı. 

Şirketin küresel politika başkanı Ari Redbord "Bu saldırıyı diğerlerinden ayıran şey, sonrasında paranın olağanüstü bir hızda aklanması" diyor.

Bu hızın bir yıl önce hayal edilemeyeceğini söyleyen Redbord şöyle ekliyor:

Bu değişim, Kuzey Kore'nin aklama kapasitesinin genişleyip genişlemediğine dair endişe verici soruları akla getiriyor. Kriminal finans ağları fonları hiçbir zaman bu kadar hızlı işlememişti.

Hackerlar parayı aklamak için bunu farklı cüzdanlara gönderiyor, diğer kripto para birimlerine dönüştürüyor, merkezi olmayan borsaları kullanarak izinin sürülmesini engellemeye çalışıyor.

Bybit saldırısında paranın büyük bir kısmı Bitcoin'e dönüştürülürken, Britanya merkezli blok zincir analiz şirketi Elliptic'e göre, en az 120 milyon dolar değerindeki kripto para, eXch kullanılarak el değiştirdi. Bu borsa, kullanıcılarının kripto varlıkları anonim bir şekilde takas etmesine izin vermesiyle öne çıkıyor.

Elliptic, Kuzey Kore'nin halihazırda en gelişmiş kripto para aklayıcısı olduğunu ve tekniklerini sürekli güncellediğini öne sürüyor.

Ayrıca Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin geçen yılki raporuna göre Kuzey Koreli hackerlar, kripto veya geleneksel paraları Güneydoğu Asya'daki kumarhaneler aracılığıyla aklıyor.

Hatta Bangladeş soygunundaki 81 milyon doların önemli bir kısmının da bu şekilde aklandığı söyleniyor. 

6) Kuzey Kore nasıl böyle bir güce sahip?

Kuzey Kore son yıllarda dijitalleşmeye ayrı bir önem vermeye başlamasına karşın, teknoloji denince akla ilk gelen ülke olduğu söylenemez. 

İnternete erişimin büyük ölçüde kısıtlandığı, iki binden fazla yaptırım uygulanan ve dünyanın en yoksul ülkeleri arasında sayılan Kuzey Kore, son derece izole bir halde.

Peki nasıl oluyor da benzeri görülmemiş siber saldırı ve soygunların arkasında bu Asya ülkesinin olduğu söyleniyor?

Lazarus'a ismini veren rapora göre aslında bu saldırıların gerçekten Kuzey Kore devleti tarafından gerçekleştirildiğine dair yeterince güçlü kanıtlar yok.

Diğer yandan raporda "Lazarus operasyonlarının ölçeği şoke edici" ifadeleri yer alıyor: 

Bu, operasyonun tüm aşamalarında sıkı bir organizasyon ve kontrol gerektiren bir şey... Böyle bir işin devam etmesi için çok fazla para gerekir.

Örgüt hakkında pek bilgi olmasa da Park Jin-hyok isimli bir bilgisayar programcısı baş şüpheliler arasında yer alıyor ve FBI tarafından aranıyor.

Park'ın çocukluktan itibaren "siber savaşçı olmak için yetiştirilen binlerce genç Kuzey Koreliden biri" olduğu tahmin ediliyor.

Devletin bu amaçla Çin'e gönderdiği en yetenekli programcılarının beraber yaşayıp çalıştığı düşünülüyor. BBC'nin Lazarus'la ilgili detaylı haberinde şu ifadelere yer veriliyor:

Orada dünyanın geri kalanı gibi bilgisayar ve interneti, alışveriş yapmak, kumar oynamak, ağ kurmak ve eğlenmek için kullanmayı öğreniyorlar. Uzmanlar, matematik dehalarından hackerlara dönüştüklerini söylüyor.

Diğer yandan bazı uzmanlara göre Kuzey Kore'nin izolasyonu, böyle saldırılar gerçekleştirmesini kolaylaştırıyor olabilir.

Siber casusluk uzmanı Fred Plan, "Kuzey Koreli aktörleri diğer ülkelerdeki operasyonlardan nispeten daha tehlikeli kılan şeylerden biri, Pyongyang rejiminin izole edilmiş ve küresel ekonomik ticaret ve diplomatik ilişkilerden kopmuş olması" diyor:

Bunun sonucunda  Kuzey Kore 'kurallara göre oynamaya' teşvik edilmiyor ve ülke, diğer ulus devletlerin kabul edilebilir davranışlarını tanımlayan sınırları aşmayı sürdürüyor.

Ancak arkalarında kim olursa olsun bütün bu saldırılar, aslında kritik sistemlerin ne kadar savunmasız olduğunu gösteriyor. Cyber Statecraft Initiative'den Beau Woods "Riskler bu kadar yüksek olduğunda, daha fazla özen göstermeliyiz" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe