Terör örgütü ilan edilmelerinin ardından Husileri bekleyen belirsizlik

Yemen’e insani yardımların kesintiye uğramasının feci yan etkileri olabilir

İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardımı durdurma kararını Sana'da protesto eden Yemenli göstericiler, 11 Mart 2025 (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardımı durdurma kararını Sana'da protesto eden Yemenli göstericiler, 11 Mart 2025 (AFP)
TT

Terör örgütü ilan edilmelerinin ardından Husileri bekleyen belirsizlik

İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardımı durdurma kararını Sana'da protesto eden Yemenli göstericiler, 11 Mart 2025 (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardımı durdurma kararını Sana'da protesto eden Yemenli göstericiler, 11 Mart 2025 (AFP)

Enver el-Ansi

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Yemen'deki Husileri mali ve ekonomik yaptırımlarla birlikte ‘yabancı terör örgütü’ olarak yeniden sınıflandırmakla kalmadı, bu tedbirlerin 6 Mart'ta yürürlüğe girmesine iki gün kala alelacele Hıusilerin bazı üst düzey liderlerinin isimlerinin bulunduğu, tutuklama emirleri ve seyahat yasakları ile takip edilmeleri de dahil olmak üzere daha katı yaptırımlarla doğrudan hedef alındıkları bir liste de yayınladı. Söz konusu isimlerin başta Umman, Lübnan, Irak ve diğerleri olmak üzere, ikamet ettikleri ya da faaliyet gösterdikleri bazı ülkelerden sınır dışı ya da iade edilmeleri istenebilir.

Yeni listede Umman Sultanlığı tarafından ağırlanan grubun siyasi liderlerinin yanı sıra Husilerin Başmüzakerecisi Muhammed Abdusselam, yardımcısı Abdulmelik el-Acri ve Müzakere Heyeti üyesi İshak Abdulmelik el-Mervani’nin isimleri de yer alıyor.

Listede ayrıca Husilerin kontrolü altındaki bölgelerde ‘Yüksek Siyasi Konsey Başkanı’ olarak atadığı Mehdi el-Meşat ve sözde ‘Yüksek Devrim Komitesi Başkanı’ Muhammed Ali el-Husi'nin yanı sıra İran ile Husiler arasında para transferi ve havalesi için aracılık yaptığından şüphelenilen iki iş insanı başta olmak üzere Yemen’de siyasetin ve ekonominin önde gelen isimlerinden bazıları da yer alıyor.

İsrail krize müdahil mi oluyor?

Husilere karşı son dönemde alınan önlemlerin kapsamlılığı ve İsrail ile aralarındaki ‘ertelenmiş hesaplaşma’ göz önüne alındığından ABD'nin Husileri yeniden yabancı terör örgütleri listesine almasının ‘İsrail'e Husilerden geldiğini düşündüğü tehditleri bertaraf etme izni verebileceği’ görüşünde olanlar var. İsrail gazetesi Jerusalem Post'un aktardığına göre İsrail, Husilerin birkaç kez İsrail topraklarına ulaşan füzeleri ve İHA’larıyla gerçekleştirdikleri tehditlerini kalıcı olarak ortadan kaldırmak için yakında Husileri daha kararlı bir şekilde hedef almak üzere harekete geçebilir.

Kararın gerekçeleri

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada “Husilerin faaliyetleri Ortadoğu'daki ABD’li sivillerin ve görevli personelin güvenliğini, en yakın bölgesel ortaklarımızın güvenliğini ve küresel deniz ticaretinin istikrarını tehdit ediyor” denildi. Bakanlığa göre Husiler, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde ticari gemilere yönelik yüzlerce saldırı gerçekleştirirken seyrüsefer özgürlüğünü ve ABD’nin bölgedeki ortaklarını korumaya çalışan Amerikan askeri personelini de hedef aldılar.

Umman'ın başkenti Maskat, Husi müzakerecilerin bölgesel ve uluslararası arabulucularla toplantılar yapması için önemli bir ‘platform’ olduğundan, ABD'nin eylemi Muskat'ı çok zor bir durumda bıraktı

ABD’nin ekonomik yaptırımları sıkılaştırma ya da siyasi ve hatta askeri olarak gerginliği tırmandırma anlamında İran'a uygulayacağı yaptırımların özellikle de Gazze Şeridi’ndeki ateşkes anlaşmasının uygulanması sekteye uğrar ve İsrail yeniden askeri operasyonlarına başlarsa ve Husiler İsrail'e ya da Kızıldeniz'de ve başka yerlerde uluslararası nakliye hatlarına saldırmaya geri dönerse bir ölçüde Husiler için de geçerli olacağı anlaşılıyor.

İsrail’in askeri ya da güvenlik alanında müdahil olma ihtimali nedir?

ABD’nin ekonomik yaptırımlarının uygulanmasına Trump’ın başkan olarak göreve başlamasından iki gün önce başlandı. Husi liderlerine karşı daha kesin bir askeri eylemde bulunma ya da güvenlik operasyonları yürütme konusuna gelince aranan Husi liderlerinin nerede saklandıklarını bulmak için gerekli istihbaratı toplamak ve ardından onları hedef almak daha fazla zaman alacaktır. Bu da ABD, İngiltere ve İsrail'in Husilerin kontrolündeki bölgelere düzenlediği hava saldırılarında yüzlerce füze atmanın maliyetinden daha aza mal olacaktır. Washington, Trump yönetiminin kararıyla terör örgütü olarak tanımlanan Husi liderlerinin nerede olduğuna dair bilgi karşılığından cazip para ödülleri koyabilir.

ABD'nin son eyleminin sonuçları

ABD'nin söz konusu Husi liderleri terörist olarak sınıflandırması Husiler için ciddi riskler taşırken onlarla yeniden müzakere masasına oturma ya da herhangi bir anlaşmaya varma yahut başka herhangi bir bölgesel veya uluslararası tarafla iletişim kurma girişimlerini tamamen engelliyor.

Husilerin terör örgütü olarak sınıflandırılmasının Umman üzerindeki etkisi

Umman'ın başkenti Maskat, Husi müzakerecilerin bölgesel ve uluslararası arabulucularla toplantılar yapması için önemli bir ‘platform’ olduğundan, ABD'nin eylemi Muskat'ı çok zor bir durumda bıraktı. Maskat aynı zamanda Husilerin diplomatik hareketleri ve özellikle İran'ın başkenti Tahran'a ve muhtemelen Bağdat, Şam ve Beyrut gibi diğer başkentlere yaptıkları çok sayıda ziyaretin de başlangıç noktası oldu.

“Uluslararası toplumun ihtiyaç sahibi milyonlarca Yemenliye gönderdiği insani yardımlar, son yıllarda Husilerin insani yardım kuruluşları ve yardım kuruluşlarının önüne koyduğu engeller de dâhil olmak üzere çeşitli nedenlerle azaldı.

Pek çok kişi Maskat’ın Husiler için önemli bir platform olmasaydı, devam eden savaşın farklı bir hal alacağını düşünüyor. Umman uzun zamandır Yemen'le olan bazı sınır kapılarının Husilere silah kaçırmak için kullanılmasına göz yummakla suçlanıyor. Ancak Maskat bu suçlamaları şiddetle reddediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray'ın Umman'da ikamet eden Husi liderleri terörist olarak tanımlamasının ardından Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed El-Busaidi ile bölgesel gelişmeleri ele almak üzere bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre telefon görüşmesinde Gazze, Suriye ve bölgedeki diğer son durumlarla ilgili çeşitli dosyalar ele alındı. Açıklamada ABD'li bakanın telefon görüşmesi sırasında ‘Kızıldeniz ve çevresindeki su yollarında yasadışı bir örgüt olarak Husilerin saldırılarına kalıcı olarak son verilmesinin önemini’ vurguladığı belirtildi. Açıklamaya göre ayrıca Rubio, Muskat'ın Husiler tarafından ele geçirilen ve bir yıldan uzun bir süredir alıkonulan MV Galaxy Leader gemisinin mürettebatının serbest bırakılmasındaki rolüne övgüde bulundu.

ABD yönetiminin hamlesinin Yemen’deki insani durum üzerindeki etkisi ne olur?

Uluslararası toplumun ihtiyaç sahibi milyonlarca Yemenliye yönelik insani yardımları, Husilerin insani yardım kuruluşları ve yardım kuruluşlarının personelinin kolay ve sorunsuz hareket etmesine koyduğu engeller ve aralarında kadınların da bulunduğu insani yardım kuruluşlarının çalışanlarından birçoğunu casusluk ve yabancı istihbarat teşkilatları adına çalıştıkları suçlamasıyla tutuklanması da dâhil olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü son yıllarda azaldı. İnsani yardım çalışanlarının serbest bırakılması için Husilere yapılan çağrılar başarısız oldu. ABD yönetiminin Husileri terör örgütü olarak tanımlama ve bazı liderlerini uluslararası teröristler listesine dahil etme kararının yürürlüğe girmesiyle bu durumun daha da kötüleşip kötüleşmeyeceği ise belirsiz.

Husiler, İran ve Hizbullah'ın yaptırımları delme, yurt içindeki fonlarını ve yurt dışındaki finansman kaynaklarını hayali kişiler ve şirketler adı altında geri dönüştürme ve dolambaçlı yöntemler ve teknikler kullanma konusundaki uzmanlığından faydalanmış olmalı.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), Yemen'e insani yardım ve temel ihtiyaç maddelerinin akışının devam etmesini sağlayacak tedbirlerin alınması çağrısında bulundu.

ABD'nin kararının ardından bir basın toplantısı düzenleyen BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, bu kararın insani yardımların yaklaşık 19 milyon kişinin insani yardıma muhtaç ve 17 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu Yemen’e etkin bir şekilde ulaştırılmasının yanı sıra sivillerin temel ürünlere ve hizmetlere erişiminin sağlanması için uygun güvencelerin eşlik etmesi gerektiğini söyledi.

Dujarric, özellikle yerel para biriminin değer kaybetmesi, çalışan maaşlarının askıya alınması ve yakıt, gıda ve ilaç fiyatlarındaki sert yükseliş nedeniyle gıda ihtiyacının yaklaşık yüzde 90'ını ithal etmek zorunda olan bir ülkede ticari ürün ve insani yardım akışındaki herhangi bir kesintinin yıkıcı yan etkileri olabileceği uyarısında bulundu.

ty6u78ı
Aden'de alışveriş yapan insanlar, 25 Şubat 2025

Ancak Yemen’in ‘meşru’ hükümetinin Başbakanı Ahmed bin Mubarek, Avrupa Birliği (AB) ve Avustralya'nın Yemen'e akredite büyükelçileriyle yaptığı görüşmede insani yardım kuruluşlarına ve uluslararası ortaklara ‘Husilerin yabancı terör örgütü olarak sınıflandırılmasının gereklerini yerine getirirken vatandaşların çıkarlarına, insani yardımlara ve gıda ithalatına zarar vermeden Husi yapılanmalarının dağıtılması yönündeki ana hedeflere ulaşılmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alacaklarına’ dair güvence verdi.

Husilerin önünde alternatifler var mı?

ABD tarafından uygulanan yaptırımlar, Husilerin kaynaklarını azaltabilir ve on yılı aşkın bir süre önce Yemen'de çatışmaların başlamasından bu yana yönettiği ‘savaş ekonomisine’ yatırım yapma kabiliyetinin önünde daha fazla engel oluşturabilir.

Öte yandan Husiler, İran ve Hizbullah'ın yaptırımları delme, yurt içindeki fonlarını ve yurt dışındaki finansman kaynaklarını hayali kişiler ve şirketler adı altında geri dönüştürme ve yaptırımların ciddi ve etkili bir şekilde uygulanması halinde izlenemeyecek ve ifşa edilemeyecek çeşitli dolambaçlı yöntemler ve teknikler konusundaki deneyim ve uzmanlıklarından faydalanmış olmalılar.

Yaptırımlar işe yarar mı?

Sadece Yemen'de değil, tüm bölgede Husilere ve yurtdışındaki destekçilerine mali ve ekonomik yaptırımlar uygulanmasının yanı sıra sivil tesislere yönelik saldırılara başvurmadan Husilerin liderlerine suikast düzenlemenin, onları tutuklamanın, yargılamanın ve hapse atmanın Husileri dağıtmak için belki en az maliyetli ve en az zararla en uygun seçenek olacağına inananlar var.

Husiler, kontrolü altındaki bölgelerde (Elon Musk'un şirketi SpaceX tarafından yürütülen) Starlink projesi tarafından sunulan uluslararası internet hizmetlerini yasakladı, ihlal edenleri cezalandırma sözü verdi. Ayrıca Kızıldeniz’de ve Akdeniz'de seyrüsefer güvenliğini sarsacak askeri eylemlerini yeniden başlatma tehdidinde bulundu.

Diğer taraftan Husilerin ülke içindeki ve bölgedeki pek çok muhalifi, özellikle Husilerin ABD ve Batı ülkeleri ile olan savaşlarını iç bölgelere taşıma niyeti çerçevesinde, sahada sıkı askeri önlemlerle desteklenmediği sürece Husilere yönelik ekonomik yaptırımların faydalı olamayacağını düşünüyor. Bu duruma Husilerin bazı cephelerdeki askeri hamleleri, bazı aşiretlere yönelik devam eden güvenlik tacizleri ve kontrolü altındaki bölgelerde bulunan işletmelere ve küçük tüccarlara daha fazla yasadışı vergi dayatma ve telif ücreti ödetme gibi uygulamalarına yönelik her türlü eleştiri ya da sivil protestoları giderek artan bir şekilde bastırması eşlik ediyor.

Bunun yanında ABD’nin yaptırımlarının Husileri değil, sıradan vatandaşları olumsuz etkileyeceği ve Husilerin kontrolü altındaki bölgelerdeki yoksulların ezici çoğunluğuna daha fazla yük getireceği korkusu giderek artıyor.

Husilerin vereceği tepki

Öte yandan Husiler, kontrolü altındaki bölgelerde (Elon Musk'un şirketi SpaceX tarafından yürütülen) Starlink projesi tarafından sunulan uluslararası internet hizmetlerini yasakladı, ihlal edenleri cezalandırma sözü verdi. Ayrıca İsrail'in Gazze'deki ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam etmesi, insani protokole uymaması ve insani yardımların girişini engellemeye devam etmesi halinde Kızıldeniz’de ve Akdeniz'de seyrüsefer güvenliğini sarsacak askeri eylemlerini yeniden başlatma tehdidinde bulundu. Ancak bu tehditler, Husilerin halen çatışma kabiliyetine sahip olduğunu kanıtlama çabasından öteye geçmiyor gibi görünüyor. ABD'nin uyguladığı son yaptırımlardan ve aldığı son karardan sonra içeriye yönelik zayıf bir propagandadan öteye gidemeyeceği ortada.

Son tahlilde mesele Trump yönetiminin yaptırım uygulama ya da Husileri terör örgütü olarak listeleme hayalinin ya da İsrail'in Yemen gibi bir ülkede hedeflerine ulaşma inancının ötesinde ve aynı zamanda Husilerin kendileri için neyin planlandığını görme yeteneğinin ve Yemen’deki ‘meşru’ hükümetin bundan herhangi bir ölçüde yararlanma yeteneğinin ötesinde her açıdan daha da karmaşıklaşmış görünüyor.

Nihayetinde en büyük kaybeden, ne pahasına olursa olsun Husilerden ve İran'ın nüfuzundan kurtulmak isteyen Yemen ve halkı oluyor!



Z kuşağı Avrupa'daki orduları güçlendiriyor mu yoksa zayıflatıyor mu?

Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)
Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)
TT

Z kuşağı Avrupa'daki orduları güçlendiriyor mu yoksa zayıflatıyor mu?

Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)
Z kuşağı, 1996 ve 2012 yılları arasında doğan insanların oluşturduğu bir gruptur (Independent Arabia)

Bahaa Alawam

Birleşik Krallık'ta yakın zamanda yapılan bir anket, Z kuşağının (Gen Z) orduya katılmaktansa evlere paket servis elemanı olarak çalışmayı tercih ettiğini gösterdi. Yaşları 15 ile 27 arasında değişen 2 bin gençle yapılan anket, Z kuşağının yıllık 55 bin sterlinin üzerinde maaş almayı hayal ettiğini ortaya koydu. Bu da 30 yaşına geldiklerinde yıllık 70 bin doların üzerinde bir maaş beklediklerini gösteriyor. Ancak ordu onlar için bunu sağlayamayabilir.

Rakamlara göre deniz kuvvetleri genç Britanyalılar için en cazip dördüncü iş. Bu listede kara kuvvetleri beşinci ve hava kuvvetleri yedinci sırada yer alırken, evlere paket servisi elemanlığı altıncı sırada geliyor. Teknoloji şirketleri Google, Apple ve Microsoft ise yaşlı Z kuşağı için iş listesinin en cazip ilk üç sırasında yer aldı.

Veriler, Birleşik Krallık ordusunun asker sayısının gelecek yıl 70 binin altına düşmesinin beklendiği bir dönemde açıklandı. Bu açık, 2024 yılından bu yana savaş gemileri ve zırhlıları işletmek üzere eğitilen askeri personel sayısına da yansımış durumda. Devletin krizi çözme girişimleri şimdiye kadar çoğunlukla maaşlar nedeniyle başarısız oldu. Gönüllülük kapısının açılmasında bir süreliğine yaşanan gecikme, Birleşik Krallık ordusuna katılabilecek potansiyel asker sayısının yaklaşık yüzde 70'ini kaybettirdiği gibi bir grubun da sağlık koşulları nedeniyle katılamamasına neden oldu.

Birleşik Krallık’ta yaşayan Z kuşağını orduya çekme sorunu Avrupa'da da bir ikilem olarak görülüyor. Alman Meclisi Federal Ordu (Bundeswehr) Sorumlu Üyesi Eva Högl, Almanya’nın 2031 yılına kadar 200 bin aktif askeri personel hedefine yaklaşamayacağı, hatta geçtiğimiz yıl asker sayısının asker kaçaklarının sayısının büyük oranlarda artmasının bir sonucu olarak bir miktar düştüğü uyarısında bulundu. Almanya’da 2023 yılında gönüllü olarak orduya katılan kadın ve erkek askerlerin dörtte biri sonraki altı ay içinde ordudan ayrıldı.

Ancak Almanya Silahlı Kuvvetleri’nden yüksek rütbeli bir komutan, Financial Times'a yaptığı açıklamada, ordunun Z kuşağı üyelerinin silahlı kuvvetlere farklı fikirlerle ve gerçekliğe kendi bakış açılarıyla katıldıklarını söyledi. Onların kırılgan olduklarını, kolayca ağladıklarını ve iş-yaşam dengesinden bahsettiklerini belirten Alman komutan, en iyisinin onlara kararlarını tartmaları için bolca zaman vermek ve duygusal, tereddütlü bir adım atmalarına yol açacak şekilde acele ettirmemek olduğunu vurguladı.

Berlin, Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna'ya savaş açmasından bu yana Alman ordusunun kullandığı teçhizatı ve silahları geliştirmek için yaklaşık 100 milyar euro harcadı. Ülkenin yeni başbakanı olmaya hazırlanan Friedrich Merz, savunma harcamalarını finanse etmek için sınırsız borçlanmaya izin verme planlarını açıklarken Avrupa'da özgürlük ve barışı korumak için ne gerekiyorsa yapma sözü verdi. Bu vaadin bir kısmı geçtiğimiz yıl ‘Alman ulusunun savaşa hazır olması gerektiğini’ açıkça ifade eden Savunma Bakanı Boris Pistorius tarafından dile getirilmişti.

Birleşik Krallık (BK) merkezli anket şirketi YouGov tarafından yapılan bir anket, Almanların yüzde 58'inin zorunlu askerliğe geri dönülmesinden yana olduğunu, ancak bunu destekleyenlerin sadece üçte birinin 18-29 yaş aralığındakiler olduğunu gösterdi. ABD merkezli gazete Washington Post'un Avrupa işleri editörü Lee Hochstadter'e göre Avrupa'nın Z kuşağı, orduya katılmaktan bahsetmeye hevesli olsa da çok azı kamuflaj giydiği ve ülkeleri için savaşmak üzere eğitim aldığı için bu durum tuhaf görünüyor. Ordu personel sayısının Avrupa'nın karşı karşıya olduğu bir sorun olduğunu söyleyen Hochstadter'e göre kıtanın orduları geçmişteki orduların minyatür versiyonlarından ibaret ve en yeni silahlarla donatılmış olsalar da gönüllü ve acemi asker sıkıntısı çekiyorlar. Askerleriyle sık sık övünen Fransa'da bile eleştirmenler, ordularını kısa süreli görevler için uzmanlaşmış ve donatılmış, ancak yüksek yoğunluklu çatışmalara nispeten uzun süre dayanamayacak bir ‘bonzai ordusu’ olarak nitelendiriyor.

Şarku’l Avsat’ın  Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Rusya'nın küçük komşusu Letonya bu yıl zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koyarken, erkekler için zorunlu askerlik hizmeti uygulaması bulunan Danimarka da 2026 yılından itibaren zorunlu askerlik hizmetini kadınları da kapsayacak şekilde genişletecek ve askerlik süresini herkesi kapsayacak şekilde uzatacak. Norveç, zorunlu asker sayısını yüzde 50 arttırmayı planlarken, geçmişten günümüze tarafsızlığıyla övünen İsveç ise zorunlu askerlik uygulamasını kısmi ve cinsiyet ayrımı gözetmeyecek şekilde değiştirerek bu yıl askeri personel sayısını yüzde 30 arttırdı.

Hochstadter'e göre zorunlu askerlik hizmetini yeniden başlatma ya da kapsamını genişletme fikri, Avrupa ülkelerinin başkentleri arasında giderek yayılıyor. Ancak uygulamaya konulması, özellikle siyasi partiler bu konuda bölünmüşken o kadar da kolay olmayacak. Bu konuda ülkelerin kendi içlerinde ve genel olarak Avrupa'da daha fazla siyasi ivmeye ihtiyaç var.

Z kuşağının önceki kuşaklardan farklı olduğu düşünülüyor. Çünkü bu kuşağın üyeleri, bilgiyi kullanma, temasa geçme ve birbirleriyle etkileşim kurma biçimlerini şekillendiren teknoloji ile iç içe büyüdüler. Bazı uzmanlar, diğer faktörlerin yanı sıra bu durumun Z kuşağının kariyer seçimlerine yönelik motivasyonlarında, eğitimin yahut işin onlara neler sunması gerektiğine dair beklentilerinde ve kendi ülkelerindeki iktidarla nasıl ilişki kurduklarında farklılıklara yol açtığına işaret ettiler.

Düşünce kuruluşu RAND Europe ve Londra King's Koleji (King's College London/KCL), Z kuşağının kendine has özelliklerinin askeri eğitim üzerindeki etkisini analiz etmek üzere ortak bir çalışma yürüttü. Çalışma, Z kuşağının teknolojiye olan bağlılığının onları daha içe dönük ve psikolojik ve zihinsel sorunlara daha yatkın hale getirdiğini ortaya koyarken bu kuşağın üyelerinin orduya katılmayı daha az istediklerini ve motive edilmeleri halinde orduda kalma olasılıklarının daha düşük olduğunu gösterdi. Bu yüzden çalışma, Avrupa'daki Z kuşağı çocukları için askeri eğitim ve öğretim programları tasarlanırken bu farklılıkların yanı sıra ortaya çıkan fiziksel normların da dikkate alınmasını önerdi.