Sırbistan'da "yasaklı ses silahı" iddiası: Dünyadan yardım istiyorlar

Eski Cumhurbaşkanı Tadic de harekete geçti

Sırbistan'da 2000'den beri en büyük protestolar yaşanıyor (AP)
Sırbistan'da 2000'den beri en büyük protestolar yaşanıyor (AP)
TT

Sırbistan'da "yasaklı ses silahı" iddiası: Dünyadan yardım istiyorlar

Sırbistan'da 2000'den beri en büyük protestolar yaşanıyor (AP)
Sırbistan'da 2000'den beri en büyük protestolar yaşanıyor (AP)

1 Kasım'da Novi Sad'daki tren istasyonunda 15 kişinin öldüğü kaza sonrası başlayan gösteriler, 4 ayı aşkın süredir devam ediyor. 

Cumartesi Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da düzenlenen yolsuzluk karşıtı protestoda yüz bini aşkın kişi yer aldı. 

Güvenlik güçlerinin barışçıl bir eylem düzenleyen yurttaşlara karşı yasaklı ses silahı kullandığı iddiası, son etkinliğe damga vurdu. 

Görüntüler, ölenler için 15 dakika sessizlik eylemi yapılırken aniden gelen bir sesin panik ve kaçışmaya neden olduğunu gösteriyor. 

Göstericiler olaydan sonra saatlerce kulak çınlaması, baş ağrısı, baş dönmesi ve denge kaybı yaşadıklarını bildiriyor. 

Yetkililer yasaklı ses silahı iddiasını reddetse de protestocular ısrarcı: Konuyla ilgili bağımsız bir soruşturma yürütülmesini istiyorlar. 

Muhalif Hareket-Değişim (Kreni-Promeni) hareketinin internette başlattığı kampanyada yarım milyondan fazla imza toplanarak Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın bağımsız soruşturmalar başlatması talep edildi. 

İnsan hakları örgütleri ve muhalif siyasetçiler, bu saldırının emrini verenlere ülkedeki ve yurtdışındaki mahkemelerde dava açılacağını söylüyor. 

2004-2012'de Sırbistan Cumhurbaşkanı olan Boris Tadic de konuyla ilgili uluslararası yardım çağrısı yapanlar arasında.

2017'den beri görevde olan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ise kalabalıkları yönlendirmeye yarayan bu silahın kullanıldığı iddiasını "Sırbistan'ı yok etmeyi amaçlayan adi bir yalan" diye nitelendirdi. 

Yalan haber yayanların karşısında yargıyı bulacağını vurguladı.

Kısa süre içinde ABD'den FBI'ı, Rusya'dansa FSB'yi çağırarak iddiaların araştırılmasını sağlayacağını belirterek "Nasıl yalan söylediklerini görmek, tarih için önemli" dedi. 

Sırp yetkililer, polisin bu silahı iki yıl önce envanterine eklediğini kabul ediyor ancak cumartesi kullanılmadığını da söylüyor.

Novi Sad'daki tren istasyonunda 1 Kasım 2024'te beton sundurmanın çökmesi nedeniyle 15 kişinin ölmesinin ardından hükümete tepki gösteren öğrenciler, ülke genelinde "Dur Sırbistan" sloganıyla gösterilere başlamıştı. 

Yargı üyeleri, öğretmenler, özel işletmeler de protestolara destek veriyor. 

Çinlilerin başını çektiği konsorsiyumun istasyonu elden geçirmesinden kısa süre sonra bu kazanın gerçekleşmesi, eleştiri oklarının Vucic ve Sırp İlerleme Partisi'ne (SNS) yöneltilmesine yol açtı. 

Öğrencilerin önderliğindeki göstericiler, tren istasyonundaki ölümlü kazaya ilişkin sorumluların cezalandırılmasını, ihmal şüphesi bulunan istasyonun yapım, onarım çalışmalarına ilişkin tüm belgelerin yayımlanmasını ve gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istiyor.

Ancak uzmanlar bu talepler karşılansa dahi protestocuların otoriterleşme ve yolsuzluğa karşı eylemlerinin sürebileceğini vurguluyor.

Independent Türkçe, CNN, AP



Batı liberalizminin krizi ve güçlü adamların gölgeleri

 1989 yılında Brandenburg Kapısı yakınlarında açılan gediklerin ardından Berlin Duvarı üstünde yürüyen insanlar
1989 yılında Brandenburg Kapısı yakınlarında açılan gediklerin ardından Berlin Duvarı üstünde yürüyen insanlar
TT

Batı liberalizminin krizi ve güçlü adamların gölgeleri

 1989 yılında Brandenburg Kapısı yakınlarında açılan gediklerin ardından Berlin Duvarı üstünde yürüyen insanlar
1989 yılında Brandenburg Kapısı yakınlarında açılan gediklerin ardından Berlin Duvarı üstünde yürüyen insanlar

Christopher Phillips

Batı liberalizmi varoluşsal bir kriz mi yaşıyor? Soğuk Savaş sonrası dönemde küresel ölçekte yayılmaya başlamasıyla zirveye ulaşan liberalizm, artık geleneksel kaleleri olan Avrupa ve Kuzey Amerika'da bile kuşatma altında. Sağcı popülizmin yükselişi, Batı'da Soğuk Savaş sonrası egemen olan liberal fikir birliğinin çatırdamasına ve hem toplumsal hem de ekonomik liberal ilkelerin meydan okumalara açık hale gelmesine yol açtı. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesiyle bu değişimler hız kazandı. Batı liberalizmi nasıl bu kadar hızlı düşüşe geçti ve hayatta kalma şansı nedir?

Liberalizmin kökleri Doğu ve Yunan felsefesine kadar uzansa da tarihçiler arasında modern versiyonunun 17. yüzyılda John Locke ve onu izleyenler ile birlikte ortaya çıktığı konusunda yaygın bir görüş birliği bulunuyor. İngiltere liberalizmi erken benimseyenlerden biriydi; ancak liberal fikirler 19. yüzyılda tüm Avrupa, Ortadoğu ve ABD'ye yayıldı.

Yirminci yüzyılda ise liberalizm, faşizm ve komünizmin genel alternatifler olarak ortaya çıkmasıyla bir meydan okuma ile karşı karşıya kaldı. Nazizmin yenilgisi, Batı Avrupa'da liberalizmin yeniden canlanmasına ve ABD ile İngiltere'de de devam etmesine yardımcı oldu. Muhafazakârlar ve sosyalistler gevşek liberal toplumsal ve ekonomik çerçeveler içinde hareket ettiler. Ancak 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması, Batı liberalizminin gerçek zirve noktasını oluşturdu. Komünizmin çöküşünden kısa bir süre sonra Doğu Avrupa hükümetleri Batı liberalizmini benimsediler ve Avrupa Birliği ile NATO'ya katıldılar. Francis Fukuyama, 1992'de liberal demokrasinin zaferinin “Tarihin Sonu”nu temsil ettiğini söyleyerek övünmüştü.

Siyasal liberalizmin yükselişine hem ekonomik hem de sosyal liberalizmin yayılması eşlik etti. Washington Konsensüsü 1990'larda ve 21. yüzyılın ilk on yılında zirveye ulaştı. Bu dönem Batılı ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri, bazılarına göre “saldırganca”, ticari engelleri azaltma, devlete ait endüstri tesislerini özelleştirme, küreselleşmeyi benimseme ile somutlaşan liberal ekonomik politikalar benimsemeye teşvik ettiğine şahit oldu.

Batı'da sosyal liberalizm 1950'lerin sonlarından itibaren yükselişe geçti; eşcinsellerin haklarını, kürtaj hakkını garanti altına alan yasalar çıkarıldı ve çoğu Avrupa ve Kuzey Amerika ülkesinde idam cezası kaldırıldı. Batı dışı ülkeler de 1990'lı ve 2000'li yıllarda liberalizmin yükselişiyle birlikte benzer yasaları kademeli olarak benimsediler. Bu arada Batılı ülkeler bu hakları daha da genişlettiler; Hollanda ilk olarak 2000 yılında eşcinsel evliliği tanıdı, sonraki 20 yıl içinde çoğunluğu Batılı 38 ülke de kendisini izledi.

Ekonomik liberalizm son yıllarda daha da güçlenmişti, ancak Trump'ın yeni korumacı ticaret politikası artık ekonomik konsensüs üzerinde baskı yaratıyor.

Hızla 2025 yılına geçiş yaptığımızda liberal yükselişin artık geçmişte kaldığını görüyoruz. Trump, Macaristan'da Viktor Orbán ve İtalya'da Giorgia Meloni gibi popülistlerin yükselişi manşetlere taşınırken, yapılan araştırmalar küresel siyasi liberalizmin gerilediğini gösteriyor. Freedom House ve Economist Grubu’na bağlı Intelligence Unit'in Demokrasi Endeksi, dünya genelinde demokrasi düzeyinin 2000'li yılların başından bu yana düşüşte olduğunu gösteriyor. Bu arada Carnegie Vakfı, 2005'ten bu yana ABD de dahil olmak üzere 27 ülkenin “demokratik gerileme” yaşadığını açıkladı. Bazı yerlerde popülistler, ilerici sosyal yasalara karşı çıktılar. Örneğin Meloni eşcinsel çiftlerin çocuk evlat edinmesine kısıtlamalar getirdi. ABD’de kürtaj özgürlüğü ile ilgili olan ve Roe v. Wade olarak bilinen ünlü davanın kararı 2022'de iptal edildi ve bu, birçok Amerikan eyaletini kürtajı yasaklamaya teşvik etti.

Bir kadın, 25 Ağustos 2024'te Almanya'nın Leipzig kentinde aşırı sağcı faaliyetlere karşı düzenlenen gösteri sırasında “Nazilere yer yok” yazılı bir pankart taşıyor (AFP)Bir kadın, 25 Ağustos 2024'te Almanya'nın Leipzig kentinde aşırı sağcı faaliyetlere karşı düzenlenen gösteri sırasında “Nazilere yer yok” yazılı bir pankart taşıyor (AFP)

Ekonomik liberalizm son yıllarda daha da güçlenmişti, ancak Trump'ın yeni korumacı ticaret politikası artık ekonomik konsensüs üzerinde baskı yaratıyor.1930'larda en yüksek seviyesi olan yüzde 25'e yaklaşan ortalama küresel gümrük tarifeleri, 20’inci yüzyılın ikinci yarısında düşüşe geçip, içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk ve ikinci on yıllarında yaklaşık yüzde 3'e kadar gerileyerek, şimdiye kadarki en düşük seviyesine ulaşmıştı. The Economist, Trump'ın uygulamaya koyduğu yeni tarifelerin, Amerikan tarifeleri ortalamasını 1940'lardaki seviyelerine geri döndüreceğine, bunun da küresel ortalamayı önemli ölçüde yukarı çekeceğine işaret ediyor. Ülkeler beklendiği gibi karşı tarifelerle mukabele ederse bu, hayatta kalmak için mücadele eden serbest ticaret ile ilgili Washington Konsensüsü'ne indirilmiş bir başka darbe olacaktır.

Kesin sebep ne olursa olsun, liberalizm yalnızca dünyada değil, aynı zamanda Batı'daki kalelerinde de düşüşte

Liberalizmin gerilemesinin ardındaki gerçek nedenler halen tartışma konusu. Kimileri bu gerilemeyi 2008’deki finans krizine ve sonrasında yaşananlara bağlıyor. Bu kriz yalnızca neoliberal ekonominin sınırlarını ortaya çıkarmakla kalmadı, krizi takip eden zayıf büyüme ve ekonomik durgunluğun sorumlusu olarak göçmenleri ve yönetici elitleri gösteren sağcı popülistlerin yükselişine de katkıda bulundu. Öte yandan gerilemesinin nedeni olarak Çin ve Rusya'nın yükselişine işaret edenler de var. Çin, kalkınmaya alternatif olarak “otoriter kapitalizm” modelini sunarak liberalizmin dünya çapında yayılmasını sınırlamaya yardımcı oldu ve bu Çin modeli birçok Batı dışı ülkede popüler oldu. Putin'in 2000 yılında iktidara gelmesinin ardından liberal demokrasiyi yavaş yavaş terk eden Rusya ise bazı liderlere liberalizmin kalkınmanın tek ve zorunlu yolu olmadığını gösterdi. Bazıları da internet ve sosyal medyanın ortaya çıkışı gibi Batı toplumlarındaki gelişmelerin, daha önce izole edilmiş anti-liberal aktivistlerin, liberal toplumsal ve ekonomik mutabakatlara meydan okumak için daha kolay bir araya gelmelerini sağlamasının, liberalizmin gerilemesinin nedeni olduğunu belirtiyorlar.

Francis Fukuyama 21 Ekim 2002'de Paris'te (AFP)Francis Fukuyama 21 Ekim 2002'de Paris'te (AFP)

Kesin sebep ne olursa olsun, liberalizm yalnızca dünyada değil, aynı zamanda Batı'daki kalelerinde de düşüşte. ABD'de Demokratlar, “ABD'yi Yeniden Harika Yap” sloganını benimseyen Cumhuriyetçiler tarafından iki kez yenilgiye uğratıldılar. Financial Times'da yayınlanan Dünya Değerler Araştırması’nın da işaret ettiği gibi, Cumhuriyetçiler, diğer büyük Batılı partilerin değerlerinden ziyade, Vladimir Putin Rusyası’nın veya Recep Tayyip Erdoğan Türkiyesi'nin değerlerine daha yakın” değerleri benimsiyorlar. Almanya'da, ekonomik liberalizmi benimseyen Hristiyan Demokrat Birliği Partisi'nin son seçimlerdeki zaferine rağmen, popülist Almanya İçin Alternatif Partisi ikinci, liberalizm karşıtı aşırı sol parti ise dördüncü oldu. Öte yandan, bir zamanlar Batı liberalizminin yenilenmiş hali olarak görülen Emmanuel Macron'un partisi, geçen yıl hem Avrupa seçimlerinde hem de parlamento seçimlerinde popülistlere karşı küçük düşürücü yenilgiler aldı. Kanada'da da liberalizmin simgesi olan Justin Trudeau, popülaritesinin azalması nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.

Bu popülist etki, liberalleri normalde istediklerinden daha az liberal davranmaya itebiliyor. Örneğin, İngiliz İşçi Partisi, Trump'ın artık Avrupa’nın güvenliğinin garantörü olmayacağını açıklamasının ardından, savunma harcamalarını artırmak için seçim beyannamesinde verdiği yardım seviyelerini koruma yönündeki sözünü bozmak zorunda kaldı. Benzer şekilde, Hristiyan Demokrat Birliği Partisi ve İşçi Partisi gibi pek çok Avrupa merkez sağ ve merkez sol partisi, popülist sağın yükselişine karşı bir araç olarak göçmen karşıtı politikaları teşvik etti.

Trump'ın bir kez daha Beyaz Saray'a dönmesiyle, Batı'daki liberal konsensüs çökmüş görünüyor. Liberaller, bu konsensüsün çöküşüyle liberalizmin değer ve ideallerinin çökmemesini sağlayacak bir yol bulmak için çalışmalıdırlar

 Ancak tüm bunlara rağmen Batı liberalizmi henüz ölümden çok uzak ve bu kasvetli atmosferin ortasında başarı öyküleri de mevcut. Bunlardan biri de Sosyal Demokrat Parti'nin 2018'den bu yana iktidarda olduğu İspanya. Parti, Avrupa'nın en hızlı büyüyen büyük ekonomilerinden birini yönetiyor ve AB'deki komşularının aksine göç konusunda liberal bir yaklaşım benimsiyor. İrlanda, ekonominin art arda iktidara gelen merkez-sağ liberal liderler döneminde İngiltere'den çok daha hızlı büyüdüğü, aynı zamanda 2018 yılında kürtajın yasallaştırılması gibi ilerici sosyal reformları destekleyen bir başka örnektir. Bu arada, 2023'te iktidara gelen Polonya'nın merkez sağ, liberal-muhafazakâr hükümeti, birkaç yıl süren sağcı popülist iktidarın etkilerinden kurtulmaya çalışıyor.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Macar mevkidaşı Viktor Orban 4 Aralık 2024'te Roma'da (AFP)İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Macar mevkidaşı Viktor Orban 4 Aralık 2024'te Roma'da (AFP)

Trudeau'nun Liberal Partisi'nin seçimleri kaybetmesine kesin gözüyle bakılan Kanada'da bile Trump'ın gümrük tarifelerini yükseltme tehdidi ile birlikte kamuoyu yoklamalarında parti yükseliş kaydetti. Bu da yeni liderinin bu yıl içinde yapılacak seçimlerde tüm olumsuzlukların üstesinden gelebileceğine işaret ediyor.

Bu tür örnekler liberallere umut verebilir, ancak 1990'lar ve 2000'lerdeki yükselişin geri döneceği yanılsamasına kapılmamalılar. Batı'nın en güçlü ve liberalizmin tarihsel savunucusu olan bir ülkede iktidarın anti-liberal popülistler tarafından kontrol edilmesi, liberallerin önümüzdeki birkaç yılı ülkelerinde hayatta kalma, dışarıda mümkün olan her yerde, daha fazla sosyal, demokratik ve ekonomik gerilemenin önüne geçme mücadelesi vererek geçirmelerine neden olacaktır. Ne var ki bu onlar için büyük bir meydan okuma teşkil edecek. Zira zaten ciddi bir baskı altında olan Batılı liberal konsensüs, Trump'ın bir kez daha Beyaz Saray'a dönmesiyle çökmüş görünüyor. Liberaller, bu konsensüsün çöküşüyle liberalizmin değer ve ideallerinin çökmemesini sağlayacak bir yol bulmak için çalışmalılar.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.