Netanyahu'nun danışmanı: Askeri baskı esirleri Gazze Şeridi'nden geri getirecek

Hamas'ın yardımları çaldığını, bu nedenle Gazze Şeridi'ne yardım girişinin engellendiğini söyledi

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (EPA)
TT

Netanyahu'nun danışmanı: Askeri baskı esirleri Gazze Şeridi'nden geri getirecek

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dış politika danışmanı Ophir Falk dün yaptığı açıklamada, İsrail'in esirlerin geri dönmesini sağlamak için Gazze Şeridi'ndeki Hamas hedeflerini bombalamaya devam edeceğini söyledi.

Jerusalem Post'un aktardığına göre İsrailli bir yetkili, Hamas'ın ateşkes ve esir değişimi müzakerelerinde ‘esneklik göstermediğini’ belirtti. Yetkili, Hamas'ın tutumu nedeniyle İsrail'in önümüzdeki günlerde Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştıracağını bildirdi.

Bu açıklama, Avrupa ülkelerinin ateşkes ve Filistin topraklarına yardım girişi çağrısında bulunduğu bir sırada geldi.

Falk, askeri baskının Hamas'ı Kasım 2023'te 80 kadar esirin iade edildiği ilk ateşkesi kabul etmeye ittiğini söyledi. Kalan 59 esirin serbest bırakılması için de en iyi yolun bu olduğunu ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre Falk gazetecilere şunları söyledi: “Müzakere masasına geri dönmeleri için tek neden askeri baskı ve şu anda yaptığımız da bu.”

Geçtiğimiz ocak ayında varılan ateşkes anlaşmasının ardından Gazze Şeridi'nde haftalarca süren göreceli sükûnetten sonra, çatışmaların durdurulmasının uzatılması konusunda anlaşmaya varma girişimleri durdu; İsrail hava saldırılarına yeniden başladı ve Gazze Şeridi'nin bazı bölgelerine birlikler konuşlandırdı.

Falk, ateşkesin yeniden sağlanmasını amaçlayan müzakerelerin ayrıntılarını vermekten kaçındı. Ancak İsrail'in, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ateşkesin Ramazan ve Hamursuz Bayramı sonrasına kadar uzatılması önerisini kabul ettiğini söyledi.

Falk, “Müzakerelerin ayrıntılarına giremem. Söyleyebileceğim tek şey tüm savaş hedeflerimize ulaşacağımızdır” ifadelerini kullandı.

Hamas, İsrail'i geçen ocak ayında imzalanan ateşkes anlaşmasının şartlarını ihlal etmekle ve savaşı tamamen sona erdirmek ve güçlerini Gazze Şeridi'nden çekmek için müzakerelere başlamayı reddetmekle suçluyor, ancak halen müzakereye istekli olduğunu ve Witkoff'un ‘geçici’ planını incelediğini söylüyor.

Filistinli sağlık yetkilileri, son saldırılarda yüzlerce kişinin öldüğünü belirtti.

Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırıları ve kara operasyonlarının yeniden başlaması Arap ve Avrupa ülkelerinden ateşkes çağrılarına yol açtı. İngiltere, Fransa ve Almanya ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'e insani yardım erişimini yeniden açması çağrısında bulundu.

İsrail Gazze Şeridi'ne yardım girişini engelliyor. Falk, Hamas'ı yardımları kendi kullanımı için almakla suçladı ki Hamas bu suçlamayı daha önce reddetmişti.

Falk, “Yardım girişini durdurduk. Çünkü Hamas onları çalıyor ve kendi amaçları için kullanıyor” dedi.



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.