Putin Trump'ın 'şifresini çözerken’ Ukrayna’nın ötesine bakıyor

Moskova, Washington ile nüfuz alanlarının yeniden paylaşılması üzerine bahis oynuyor

Putin Trump'ın 'şifresini çözerken’ Ukrayna’nın ötesine bakıyor
TT
20

Putin Trump'ın 'şifresini çözerken’ Ukrayna’nın ötesine bakıyor

Putin Trump'ın 'şifresini çözerken’ Ukrayna’nın ötesine bakıyor

Samir İlyas

Suudi Arabistan, Moskova ve Washington’ın tutumlarının önemli ölçüde yakınlaştığı bir atmosferde pazartesi günü Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için ABD-Ukrayna ve ABD-Rusya heyetleri arasında ayrı ayrı yapılan görüşmelerin yeni turuna ev sahipliği yaptı. Ukrayna ve Rusya arasında yaklaşık 2 bin kilometre uzunluğundaki cephede çatışmalar devam ederken, iki ülkenin orduları müzakere kartlarını güçlendirmek amacıyla insansız hava araçları (İHA) ve füze saldırılarını yoğunlaştırdı. Rusya yeni tur görüşmelere, Ukrayna'nın kendisini önemli bir müzakere kartından mahrum bırakan ve ABD'nin askeri ve istihbarat desteğine ne kadar bağımlı olduğunu ortaya koyan Kursk Oblastı'nın tamamından yakında çekileceği beklentisiyle daha güçlü giriyor. Moskova, askeri gücünün üstünlüğü ve ordusunun kaydettiği ilerlemenin yanı sıra Devlet Başkan Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump arasındaki beliren ‘kimyanın’ kendisini sadece Ukrayna'daki hedeflerinin çoğuna ulaşmaya değil, aynı zamanda Trump yönetimiyle nüfuz alanlarını paylaşmak ve Atlantik'in her iki yakasında Washington ile Avrupa başkentleri arasındaki uçurumu arttırmak ve genişletmek için ikili anlaşmalara varmaya da yaklaştırdığına inanıyor.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev’in geçtiğimiz hafta Putin-Trump görüşmesine ilişkin yorumu, Rus elitlerinin memnuniyetini ve geleceğe yönelik bahislerini açıkça yansıtıyordu.

Medvedev, şunları söyledi:

“Başkan Putin ve Başkan Trump arasındaki telefon görüşmesi, yemek odasında sadece Rusya ve ABD'nin olduğu yönündeki bilinen fikri doğruladı. Menüde; hafif mezeler, Brüksel lahanası, İngiliz balığı ve patates kızartması, Paris horozu vardı. Ana yemek ise tavuk kievskiydi (Kiev usulü tavuk). Lezzetli bir yemek.”

Öte yandan, Ukrayna ile ilgili müzakerelerde herhangi bir rol oynamaktan dışlanan AB ülkelerinin ve İngiltere’nin liderleri, siyaset, ekonomi ve değerler konularının iç içe geçtiği İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Washington ile yaşanan en derin krizin ortasında Medvedev'in bahsettiği akıbetten kaçınmak için askeri ve ekonomik anlaşmalara ve mutabakatlara varmak üzere zamana karşı yarışıyor. Bu durum, onlarca yıldır ABD’nin savunma şemsiyesine bağımlı olan ve kendi savunma sistemini güvence altına alamayan yaşlı kıtanın güvenlik sistemine doğrudan yansıtıyor.

Temasın sonuçları

Putin, Ukrayna ve ABD’nin 30 günlük kapsamlı ve yenilenebilir bir ateşkes üzerinde uzlaşmasının aksine Trump ile yaptığı görüşmede enerji altyapısına yönelik saldırıların durdurulması karşılında kısmi bir ateşkes üzerinde anlaştı. Bu ateşkesin, Ukrayna'nın son bir yıldır Rusya’ya ait petrol tankerlerine ve rafinerilerine yönelik ağır saldırılarını durdurması ve Rus güçlerinin sahada gözle görünür olan ilerleyişini sürdürmesine izin vermesi nedeniyle Rusya'nın çıkarına olmasının yanında Putin, kapsamlı bir ateşkesi kabul etmek için Ukrayna'nın yeniden silahlanmasına son verilmesinin yanı sıra dış yardımın tamamen kesilmesi şeklindeki şartlarını yeniden öne sürdü.  Kremlin’in açıklamasında Kiev rejiminin bir anlaşmaya varma konusundaki yetersizliğine atıfta bulunarak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin meşruiyeti konusunu yeniden gündeme getirdi. 

Putin'in, uzun yıllara dayanan tecrübesiyle, Trump'ın ‘kovboy’ zihniyetine dayanan ve ilişkilerde güç ve şahsi bağlantılar faktörlerine değer veren müzakere tarzının farkında olduğu açıkça anlaşılıyor.

scdfrg
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Riyad'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen ikili görüşmelerde Washington ve Moskova heyetleri arasında arabuluculuk yaptı, 18 Şubat 2025 (Reuters)

Belki de en önemli gelişme, iki lider arasındaki ikinci görüşmenin, Ukrayna’daki çözüm çabalarının sonucundan bağımsız olarak Rusya ve ABD arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkilerinin normalleşmesi için yeni umutlar yaratması olabilir. Rusya tarafından bununla ilgili olarak yapılan açıklamada ekonomi ve yatırım alanlarındaki iş birliğine yönelik geniş perspektiflerden bahsedildi. Ukrayna'daki siyasi çözüm sürecinin, müzakereleri Rusya'nın bakış açısından savaşın ‘temel nedenlerine’, yani Rusya’nın Ukrayna'yı silahsızlandırma ve NATO üyesi olmasını engelleme senaryosuna göre ilerlediği ve Ukrayna'nın, Rusya'nın ABD ile eşit düzeyde olduğu ve iki süper güç arasında takas alanları açan yeni bir dünya düzeninin şekillenmesine yönelik daha geniş bir çerçevedeki konulardan biri olduğu anlaşılıyor. Beyaz Saray ve Kremlin'den yapılan açıklamalarda Ortadoğu ve diğer küresel meselelerin görüşülmesine atıfta bulunuldu. Moskova daha önce Washington'a İran'ın nükleer meselesinin çözümüne yardımcı olmaya ve Suriye, Lübnan ve Filistin'de iş birliğine hazır olduğu mesajını vermişti.

Putin, Trump’ın şifresini çözdü

Son gelişmeler ve Moskova ile Washington'dan gelen açıklamalar, Putin'in Trump’ın ‘şifresini çözebildiğini’ ve bundan yararlanarak çeyrek asır önce Kremlin’in güç piramidinin tepesine çıktığından bu yana birbirini izleyen ABD yönetimleriyle ilişkilerinde belki de en önemli kazanımları elde ettiğini ortaya koydu. Putin'in, uzun yıllara dayanan tecrübesiyle, Trump'ın ‘kovboy’ zihniyetine dayanan ve ilişkilerde güç ve şahsi bağlantılar faktörlerine değer veren müzakere tarzının farkında olduğu, bu yüzden de savaşı sona erdirme yönündeki samimi çabaları için kendisine teşekkür ettiği ve tekliflerini kasıtlı olarak reddetmediği açıkça anlaşılıyor. Putin, ülkesinin koşullarını herhangi bir reddetme imasında bulunmadan, daha ziyade incelemeye ilişkin sorular şeklinde sundu.

Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Witkoff, Ukrayna yönetiminin devlet başkanlığı seçimlerini düzenlemeyi kabul ettiğini belirterek, “Rusya, Ukrayna'nın mevcut liderinin (Zelenskiy) seçimle göreve gelmediğini ve dolayısıyla bu ülkeyle bir anlaşma yapmanın imkansız olduğunu düşünüyor” dedi.

Trump yönetimindeki Washington'da çıkar dilinin hakim olduğunun farkında olan Putin ve danışmanları, enerji projeleri ve Kuzey Kutbu'ndaki iş birliği alanlarında iki ülke arasındaki yakınlaşmanın ekonomik faydalarına değinmekten çekinmedi. Putin, kendisini Trump'ın planlarını bozan bir taraf olarak gösteren sert açıklamalar yapmaktan kaçınarak, hızlı bir sonuca varmak konusunda güçlü bir motivasyona sahip olan ABD Başkanı’nın tepkisini ve hayal kırıklığını ve Ukrayna'ya yönelik askeri desteği artırma ve Ukrayna'yı desteklemek için Avrupa ülkeleriyle koordinasyonu yeniden sağlama olasılığını önlemek istemiş olabilir.

Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Putin'e yönelik övgüleri, Washington'daki yeni seçkinlerin Putin’e bakışındaki değişimin boyutlarını ve Trump ile ilişkisinin düzeyini gözler önüne serdi. Witkoff, geçtiğimiz cuma günü ABD’li televizyon sunucusu Tucker Carlson'a verdiği röportajda, Putin'in kendisini etkilediğini belirterek onu ‘büyük ve zeki bir lider’ olarak tanımladı. Sadece zeki insanları seçen KGB'deki (Sovyetler Birliği'nin istihbarat ve gizli servisi) geçmişine atıfta bulunan Witkoff, Putin'in ‘kötü bir adam’ olmadığını ve Moskova ile Kiev arasında üç yıldır devam eden kanlı çatışmayı sona erdirmeye çalıştığını söyledi.

Putin'in kendisine geçtiğimiz yaz Pennsylvania'da uğradığı suikast girişiminden sonra bir kilisede Trump için dua ettiğini hatırlatan Witkoff, Putin’in Trump’ın ABD başkanı olabileceği için değil, arkadaşı olduğu için dua ettiğini söylediğini aktardı. Witkoff, Putin'in isteği üzerine tanınmış bir Rus ressam tarafından yapılan ‘Başkan Trump'ın güzel bir portresini’ hediye edildiğini ve bu ay Moskova'ya yaptığı son ziyaretten sonra bu hediyeyi Başkan’a götürdüğünü açıkladı.

Witkoff, Trump ve yönetimindeki yetkililer tarafından Ukrayna'nın NATO'ya üye olmasının kabul edilemez olduğuna dair daha önce yapılan açıklamaları yineleyerek “Ukrayna için adil bir anlaşmaya varmamız gerektiğine inanmakla birlikte, bu ülkenin bizi Üçüncü Dünya Savaşı’na sürüklemesine izin veremeyiz. Başkan Trump'ın politikası bu” ifadelerini kullandı.

Witkoff, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'ye Kremlin'in taleplerini yerine getirmesi için baskı yapmaya devam ettiklerinin bir işareti olarak Ukrayna yönetiminin devlet başkanlığı seçimlerine gitmeyi kabul ettiğini belirterek “Rusya, Ukrayna'nın mevcut liderinin (Zelenskiy) seçimle göreve gelmediğini ve dolayısıyla bu ülkeyle bir anlaşma yapmanın imkansız olduğunu düşünüyor” dedi. Barış karşılığında topraklardan taviz verilmesi konusuna da değinen Witkoff, Ukrayna’nın Rusya tarafından ilhak edilen bölgelerinin durumunu kimsenin konuşmak istemediği ‘züccaciye dükkanındaki fil’ olarak tanımladı.

ABD’li yetkili, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rusça konuşuyorlar ve nüfusun büyük çoğunluğunun Rus yönetimi altında olmak istediklerini söyledikleri referandumlar düzenlediler. Asıl soru, dünyanın bu toprakları Rusya olarak tanımaya hazır olup olmadığı ve eğer hazır olursa Zelenskiy'nin siyasi olarak ayakta kalıp kalmayacağıdır.”

Kremlin şu an Ukrayna’da küçük ya da hayali tavizler vererek ABD'yi jeopolitik olarak etkisiz hale getirmeyi, Ukrayna ile ikili ilişkilerin normalleşmesini engellemeyi ve Ukrayna'nın Rusya’nın taleplerine teslim olmasını beklemeyi hedefliyor gibi görünüyor

Trump ve ABD'li üst düzey yetkililerin Putin'in samimiyetini övmesi, onun Ukrayna konusunda anlamlı tavizler vermeden ve müzakerelere kapıyı tamamen açmadan iki ülke ilişkilerindeki olumlu dinamiği sürdürebildiğini gösteriyor. Öte yandan Moskova'nın, Washington ile Avrupa başkentleri arasındaki anlaşmazlıkları derinleştirmenin Ukrayna'nın konumunu zayıflatacağı ve Avrupalıları 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı ve 2014 Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası olduğu gibi kademeli olarak ilişkileri normalleştirmeye zorlayacağı yönündeki tahminleri değişmemiş gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İngiltere, Fransa ve Almanya'nın yeni yönetimleri altında Ukrayna'nın çöküşünü önleyecek bir savunma stratejisi oluşturma ve yaklaşık üç yıldır devam eden Rusya-Ukrayna Savaş’nda Putin'in koyduğu hedeflere ulaşmasını engelleme çabalarına rağmen Avrupa'nın Ukrayna'ya yeterli desteği sağlaması pek çok nedenden ötürü mümkün görünmüyor. Bu nedenler arasında birleşik bir siyasi iradenin olmayışı, Moskova ile ilişkileri düzeltmek isteyenler ile ona karşı daha da katı olma çağrısında bulunanlar arasındaki sert bölünmeler ve Rusya'dan gelebilecek herhangi bir tehdide karşı koyabilecek orduların eksikliğine, teknolojik geri kalmışlığa ve savunma sanayilerinin kabiliyetlerinde gerilemeye yol açan savunma konularının uzun süre ihmal edilmesi ve güvenlik konularında seksen yıldır Washington'a bel bağlanması yer alıyor.

sdefrgt
Rusya'nın Kursk Oblastı’nda Rusya-Ukrayna çatışması sırasında Rus ordusu tarafından kısa süre önce geri alınan Suca kasabasında yıkılmış bir binanın önünden geçen Rus askerlerini gösteren bir videodan alınan ekran görüntüsü, 15 Mart 2025 (Rusya Savunma Bakanlığı)

Tüm bu nedenlere Avrupa'nın önde gelen ekonomilerinin çoğunda büyüme oranlarının düşmesi, Ukrayna'ya desteğin devam edip etmeyeceği konusundaki toplumsal bölünme ve son seçimlerde aşırı sağın yükselişi de ekleniyor.

Ukrayna savaşının tüm tarafları memnun edecek bir çözüme kavuşturulması için yapılacak müzakerelerin yolunun halen uzun olduğuna şüphe yok. Kremlin şu an Ukrayna’da küçük ya da hayali tavizler vererek ABD'yi jeopolitik olarak etkisiz hale getirmeyi, Ukrayna ile ikili ilişkilerin normalleşmesini engellemeyi, ABD'nin askeri desteği kesildiğinde ve Avrupa bunun yerini dolduramadığında Ukrayna'nın Rusya’nın taleplerine teslim olmasını beklemeyi hedefliyor gibi görünüyor. Moskova, uzun vadede transatlantik çatlağın ve NATO'nun olası çöküşünün Rusya ve ABD arasında nüfuz alanlarının yeniden paylaşılmasına kapıyı aralayacağına bahis oynuyor.



Hizbullah: İsrail'in Lübnan'ı işgali kabul edilemez

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım televizyonda yayınlanan konuşması sırasında (videodan alınan ekran görüntüsü)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım televizyonda yayınlanan konuşması sırasında (videodan alınan ekran görüntüsü)
TT
20

Hizbullah: İsrail'in Lübnan'ı işgali kabul edilemez

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım televizyonda yayınlanan konuşması sırasında (videodan alınan ekran görüntüsü)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım televizyonda yayınlanan konuşması sırasında (videodan alınan ekran görüntüsü)

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Lübnan'da halen işgal altında tuttuğu bölgelerden ‘kayıtsız şartsız’ çekilmesi gerektiğini söyledi.

Kasım televizyonda yayınlanan konuşmasında, “İsrail buna uymazsa diğer seçeneklere dönmekten başka çaremiz kalmayacak. İsrail'in Lübnan'ı kirletmesi denklemini kabul edemeyiz” ifadelerini kullandı.

Kasım sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail saldırgan bir pozisyondadır ve bu saldırganlık durdurulmalıdır. Ateşkesten bu yana ilk kez güney banliyölerini bombalayarak ve Güney Lübnan'daki çeşitli bölgelere saldırarak sınırlarını aştı (...) Bu yaklaşımın devam etmesini kabul edemeyiz.”

Hükümetin ‘siyasi ve diplomatik süreci ele alması’ için halen zaman olduğunu belirten Kasım, “Hükümet yeniden yapılanma konusunu tartışmaya başlamalı ve bunu başka bir şeye bağlamamalı” dedi.

Suriye konusunda ise Kasım, Hizbullah'ın Suriye'de olup bitenlere ya da Lübnan-Suriye sınırındaki çatışmalara müdahil olduğunu reddetti.

Kasım, “Lübnan vatandaşlarını Lübnan-Suriye sınırında meydana gelen saldırılardan korumak Lübnan ordusunun sorumluluğundadır” dedi.

İsrail, savaş uçaklarının ateşkes anlaşmasına varılmasından bu yana ilk kez Beyrut'un güney banliyölerini bombalamasıyla Hizbullah'a karşı mücadelesini son dört ayın en yüksek seviyesine çıkardı. İsrail ayrıca, İsrail'in kuzeyinin hedef alınması halinde bombardımanın tekrarlanacağı tehdidinde bulundu ve cuma günü Güney Lübnan'dan Yukarı Celile'ye roket atılmasından Lübnan hükümetini sorumlu tuttu.

Söz konusu gerilim, ‘ateşkes anlaşmasına varılmasından bu yana yaşanan en tehlikeli olay’ olarak uluslararası ve Lübnanlı yetkilileri harekete geçirirken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail'in ‘herhangi bir tehdide karşı Lübnan'ın her yerini vuracağı’ uyarısında bulundu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Lübnan'dan İsrail topraklarına ‘iki roket’ atıldığı, birinin önlendiği, diğerinin ise Lübnan'a düştüğü kaydedildi. Açıklamada, “Sirenlerin çalmasının ardından Lübnan'dan gelen iki roket tespit edildi. Biri önlendi, diğeri ise Lübnan topraklarına düştü” denildi.

Söz konusu iki roket atışı, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana ilk kez geçtiğimiz hafta cumartesi günü Lübnan'ın güneyinden İsrail'e üç roket atılmasından günler sonra gerçekleşti.

Hizbullah'tan resmi bir kaynak, Hizbullah’ın Güney Lübnan'dan fırlatılan roketlerle hiçbir ilgisi olmadığını yineleyerek, Güney Lübnan'dan roket fırlatılmasının saldırganlığın sürdürülmesi için şüpheli bahaneler uydurulması bağlamında gerçekleştiğine işaret etti. Kaynak, Hizbullah'ın ateşkes anlaşmasına bağlılığını vurguladı.