‘Trump'ın oyununda figüran’... İsrailliler, Netanyahu'nun Beyaz Saray ile görüşmesini nasıl değerlendirdi?

Analistler görüşmenin tam bir başarısızlık olduğu değerlendirmesinde bulundu

ABD Başkanı Donald Trump, pazartesi günü Beyaz Saray'dan ayrılırken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkıştı. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, pazartesi günü Beyaz Saray'dan ayrılırken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkıştı. (AP)
TT

‘Trump'ın oyununda figüran’... İsrailliler, Netanyahu'nun Beyaz Saray ile görüşmesini nasıl değerlendirdi?

ABD Başkanı Donald Trump, pazartesi günü Beyaz Saray'dan ayrılırken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkıştı. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, pazartesi günü Beyaz Saray'dan ayrılırken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkıştı. (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi akşamı ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede kendisini sadece bir sahne dekoru olarak bulmayı beklemiyordu. Önde gelen bir İsrailli gazeteci ve analistin benzetmesiyle ne de ‘Trump'ın oyununda sadece bir figüran’ olacağını hayal ediyordu.

Şokun nedeni, Netanyahu'nun Washington'a dört dosyada (İran, Türkiye'nin Suriye'deki konumu, gümrük tarifeleri ve Gazze savaşı) başarı elde ederek dönme hayaliyle gitmiş -belki de çağrılmış- olmasıydı. Ancak uyandığında toplantıdan kayda değer hiçbir başarı elde edemeden çıktığını gördü.

İsrailli analistler Netanyahu'nun kendisini ‘utanç verici ve küçük düşürücü’ bir pozisyona sokan Trump ile ‘en başarısız görüşmeyi gerçekleştirdiği’ konusunda hemfikir. İsrail Kanal 12 televizyonu, Netanyahu'nun ‘bundan çok daha fazlasını elde etmeyi umduğunu’ belirtirken, Times of Israel, ‘Washington toplantısında bir aksilik’ yaşadığını söyledi.

‘Gazze savaşını durdurmak’

Trump, Netanyahu ile Oval Ofis'te yaptığı görüşmede, Gazze Şeridi'ndeki savaşı durdurma arzusunu ve bunun yakında gerçekleşeceğine olan inancını dile getirerek, çatışmayı sona erdirmek için strateji ve senaryolar geliştirmeye yönelik ABD-İsrail hamleleri hakkında spekülasyonlara yol açtı.

Netanyahu ile görüşmesi öncesinde Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ve Ürdün Kralı 2. Abdullah'tan telefon aldı. Üç lider, Filistinlilerin sınır dışı edilmesine karşı olduklarını ve Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırılması gerektiğini ifade ederek, Trump ile Gazze Şeridi'nde yeni bir ateşkese varılması olasılığını görüştüler.

fdevgrt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron ve Ürdün Kralı 2. Abdullah, pazartesi günü Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve Beyaz Saray Sözcüsü Caroline Leavitt'in yanında durarak Trump ve Netanyahu'nun açıklamalarına destek verdi. Witkoff, Beyaz Saray'daki toplantı öncesinde Netanyahu ile bir araya gelerek, ‘Filistinli mahkûmların Hamas’ın tuttuğu esirler ile takas edilmesi için bir anlaşmaya varılması çabalarını’ görüştü.

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, önde gelen İsrailli gazetecilerden Barak Ravid, söz konusu görüşmeyle ilgili olarak şu yorumu yaptı: “Netanyahu, Trump'ı İran'ın nükleer programı, gümrük vergileri meselesi ve Türkiye'nin Suriye'deki pozisyonu gibi hassas konularda etkileme kabiliyeti olmaksızın kendisini küçük düşürücü bir konumda buldu. Geriye dönüp bakıldığında Netanyahu'nun bu görüşmeye neden ihtiyaç duyduğu anlaşılmıyor.”

Ravid görüşmeyi şöyle tanımladı: “Beyzbol dünyasından bir alıntı yapacak olursak, ABD Başkanı, İsrail için hayati önem taşıyan siyasi, güvenlik ve ekonomik konularda birkaç falsolu top attı ve Netanyahu bunları engellemeyi başaramadı. Yarım saatten fazla bir süre boyunca ABD Başkanı sanki konuğu sahnedeki bir dekormuş gibi soruları yanıtladı.”

‘Gümrük vergileri konusunda söz yok’

Netanyahu, hakkında iddia edilen suçlardan dolayı uluslararası tutuklama emrine karşı gelerek Budapeşte'ye yaptığı ziyaretin ardından Beyaz Saray'a geldi.

İsrail Başbakanı Trump'la görüşmeden önce, ABD Başkanı’nın ticaret savaşını ilan etmesi ve aralarında İsrail'in de bulunduğu 60 ülkeye gümrük vergisi getirmesinin ardından ‘Beyaz Saray'a davet edilen ilk lider olduğunu’ söyleyerek övündü.

fertg
ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan'da Washington'da gümrük vergilerini açıkladı. (Reuters)

Netanyahu, Washington'dan gümrük vergilerini kaldırma ya da en azından azaltma başarısıyla dönmeyi umduğunu gizlemedi, ancak Oval Ofis'ten eli boş ayrıldı. İsrail Kanal 12 televizyonu, Netanyahu'nun ‘başarılı olamadığını ve tarifeleri iptal etmek için bir Amerikan sözü bile alamadığını’ bildirdi.

Siyasi analist Lazar Berman, Times of Israel'de, Trump'ın İsrail'e yönelik gümrük vergilerini iptal etme taahhüdünde bulunmaktan açıkça kaçındığını ve ardından Netanyahu'ya “Unutma, İsrail'e çok yardım ediyoruz. İsrail'e yılda 4 milyar dolar veriyoruz ve bu çok büyük bir para” diyerek gerçekten baskı yapmaya başladığını yazdı.

‘Başka bir şey için çağırdı’

Ancak Netanyahu gümrük vergileri için gittiyse de Trump onu başka bir şey için çağırmıştı. İsrail Kanal 12 televizyonunun haberinde, “Başbakan Netanyahu'nun gerçekleşmesini istediği başka bir şey daha vardı… Elbette bu, Trump'ın İran'la doğrudan görüşmeler yapılacağını duyurması değildi” ifadeleri yer aldı.

Kanalın analistlerinden biri şu değerlendirmede bulundu: “Netanyahu'nun neden önümüzdeki hafta değil de bu hafta Trump'la görüşmek üzere acilen ABD'ye çağrıldığını kendinize sordunuz mu? Sebebi şu: Trump, önümüzdeki cumartesi günü üst düzey yardımcılarından biri aracılığıyla İran'la doğrudan görüşmeye başlıyor.”

Netanyahu, ABD-İran nükleer anlaşmasına varma şansının çok zayıf olduğuna inanıyor. Bu nedenle Netanyahu, Trump'a anlaşmanın ‘en uygun şeklini’, yani İran nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasını önermeye çalıştı.

Ancak Barak Ravid'e göre Netanyahu'nun sorunu, Trump’ın doğrudan müzakere açıklamasına şaşırmış olması. Ravid, “Trump şubat başında Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında Gazze'deki Riviera planıyla dünyayı şaşırttıysa, bu seferki sürpriz de ABD ile İran arasında doğrudan görüşmeler yapılacağını açıklaması oldu” dedi.

Ravid sözlerini şöyle sürdürdü: “Netanyahu şubat ayındaki basın toplantısından coşku içinde çıktı ve günlerce gülümsemeyi bırakmadı. Bu kez Trump İran'la müzakereleri açıkladığında ve diplomasi başarısız olursa İran'a saldırma taahhüdünü reddettiğinde yüzünün nasıl değiştiğini görebiliyordunuz. Netanyahu dilini yutmuş gibi görünüyordu. Sadece Libya örneğinde olduğu gibi İran'ın nükleer programını tamamen ortadan kaldıracak bir anlaşmaya varılması gerektiği konusunda birkaç söz söyledi.”

Erdoğan'la karşılıklı sevgi

Gümrük vergileri ve İran konusunda başarısız olduğu gibi, Türkiye'nin Suriye'deki konumu konusunda da başarısız oldu. Netanyahu'nun Trump'la görüşmesinde Türkiye'nin Suriye'deki faaliyetlerinden duyduğu endişeyi dile getirmesi ve ABD Başkanı'ndan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a baskı yapmasını istemesinin ardından Trump, Erdoğan'la ‘harika bir ilişkisi’ olduğunu söyledi ve “Ben onu seviyorum, o da beni seviyor” dedi.

Trump, “Bibi'ye (Netanyahu) söyledim: Eğer Türkiye ile bir sorunun varsa, bunu çözebilirim, yeter ki mantıklı davran. Mantıklı davranmak zorundasın” ifadelerini kullandı.

Ravid, “İlk bakışta tam bir başarısızlık gibi görünüyor. Önümüzdeki günlerde konuya farklı bir ışık tutacak ilave ayrıntılar ortaya çıkmazsa, Netanyahu ve İsrail devletinin görüşmeden hiçbir şey elde edemediği sonucuna varmak mümkün olacak” ifadelerini kullandı.

Berman, “Trump, Türkiye konusunda da Netanyahu'nun taleplerine yanıt vermek istemediğini gösterdi… Şayet Netanyahu, Trump'ın İsrail yanlısı yetkilileri atamasının, kamuoyu önünde Trump'ı övmesinin ve ‘derin devlet’ ve ‘yalan haber’ eleştirilerini açıkça tekrar etmesinin sorunsuz bir dört yıl geçirmesi için yeterli olacağını düşündüyse, Oval Ofis'te acı bir tokat yedi” değerlendirmesinde bulundu.



Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
TT

Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)

Emel Şehade

Devlet Denetçisi Matanyahu Englman'ın raporunun yankıları gölgesinde ve Aksa Tufanı savaşının 700. günüyle aynı zamana denk gelen bu dönemde, İsrail toplumu, bir tartışmaya sahne oluyor. Tartışmanın konusu; ordunun bu dönemdeki başarıları ve karar vericilerin, İbrani devletinin 1948'deki kuruluşundan bu yana tarihindeki en uzun ve en tehlikeli savaş olarak kayda geçen bu uzun savaş döneminin sonuçlarından ders çıkarıp çıkarmadıklarıdır.

Devlet Denetçisi'nin raporu, bir yandan Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın artan tehditleriyle, diğer yandan da ordunun Gazze şehrini işgal etmenin tehlikesi hakkında artan uyarılarıyla aynı zamana denk geldi. Ordunun planına göre Gazze şehrini işgal etmek, saldırı ve çatışmaların yoğunlaşmasına yol açacak. Rapor ayrıca bazı güvenlik ve askeri uzmanları, iki yıla yaklaşan bu savaş hakkında araştırma ve incelemeler yapmaya sevk etti. Netanyahu’nun, İsrail'in yaşadığı durumdan, bu savaş sırasında savunma da dahil olmak üzere iç cepheyle ilgili her şeydeki başarısızlıklardan kendisini ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'i sorumlu tutan Devlet Denetçisi'ni hedef almakta haklı olup olmadığı da araştırılıyor.

İsrail'i neler bekliyor?

Cuma günü Gazze şehrindeki bir konut binasının bombalanmasıyla ilgili İsrail ve uluslararası gündeme damga vuran sahnelerden bu yana, Katz'ın Gazze'de cehennemin kapılarının açılmaya başladığını ima eden tehditleri eşliğinde, İsrail içi, bu operasyonda kendilerini neyin beklediği konusunda kafa karışıklığı ve endişe içinde. Zira Devlet Denetçisi raporuna göre, gerek hayatta kalan rehinelerin hayatlarına yönelik tehlikeler, gerekse çoğu bu savaş için eğitimsiz olan askerlere yönelik tehlikeler, dahası geri kalan cephelerin, tam bir hazırlıksızlık içinde olan, İsrail iç cephesini füzeleriyle bir kez daha tehdit etme tehlikesi bulunuyor.

Bu durum, eski Savunma Bakanı Ehud Barak'ın stratejik danışmanı Barak Sereh'in de belirttiği gibi, İsrail'i nereye gittiği konusunda hiçbir fikri olmadığı bir yol ayrımına getiriyor. Sereh “Siyasi kademenin Gazze şehrinin işgali ve yakın bir anlaşma için en ufak bir umut ışığı olmadan savaşın devam etmesiyle ilgili kararları giderek artan bir tehlike oluşturuyor. Dünya genelinde İsrail'e yönelik artan boykotlar ve İsrail içinde şiddetli gösterilerle birlikte siyasi bir tsunami yaşanıyor” diyor. Sereh, en tehlikelisi de “bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Her seferinde şu soru gündeme geliyor: Sırada ne var? Liderlik yanıt vermekten kaçınıyor ve bugünden sonra ne olacağı önemsiz ve ikincil bir mesele haline geliyor” diye ekliyor.

Sereh'e göre, “karar vericiler sonrasında ne olacağı, savaştan ne elde edeceğimiz, ertesi gün ne olacağı, hayatta kalan rehinelerin kaderinin ne olacağı ve İsrail'in bizi bekleyenlere hazır olup olmadığı sorularını cevaplamaktan korkuyorlar. Tüm bu sorular, Netanyahu hükümeti için duyulan korkudan kaynaklanan siyasi nedenlerle cevapsız kalıyor.” Sereh “Savaş ve İsrail'in yaklaşımları arasındaki tüm bu kafa karışıklığı bizi bu duruma, bu tehlikeli yol ayrımına getirdi” uyarısında bulunuyor.

 Netanyahu sorumluluktan kaçıyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Netanyahu liderliğindeki siyasi kadronun, kısmi rehine takası tekliflerini reddetmekte ve Gazze şehri ile Gazze Şeridi'nin merkezini işgal etme planını sürdürmekte inat etmesi, orduyu, rehinelerin aileleriyle görüşmeye ve onlara açıkça “çatışmanın tehlikeli olduğunu ve kısa sürede bitirilemeyecek bir savaş alanına dönüşecek bölgelerde yaşayan rehinelerin olup olmadığını bilmediğini” bildirmeye sevk etti.

Gazze'de, binanın havaya uçurulmasının ardından Katz, operasyonun ileri aşamasının başladığını duyurdu. Operasyon ilk aşamalarında tüm binaların yıkılmasını ve Gazze'nin dümdüz edilmesini içeriyor. Bu hedef aynı zamanda Gazzelilere evlerini terk edip güneye gitmeleri için baskı yapmanın bir yolu. Nüfusun en az yüzde 30'unun, yani yaklaşık 300 bin Filistinlinin evlerini terk etmeyi reddedeceği tahmini gerçekleşirse, ordunun çatışmada karşılaşabileceği zorluklar, saldırı planına önemli bir engel teşkil edecektir. Sakinler arasında yaşanması beklenen ölümler ve yaralanmalar sebebiyle gösterilecek uluslararası tepki de buna ekleniyor.

Bu değerlendirmeler karşısında Netanyahu geri adım atmayı reddediyor. Güvenlik ve askeri uzmanlara göre, pratikte, bu operasyonun olası sonuçları ve yansımaları konusunda sorumluluk almayı reddediyor; tıpkı savaşın başlangıcından bugüne kadar Devlet Denetçisi raporunun kendisine yüklediği sorumluluğu kabul etmediği gibi.

Ders Çıkarmak

Devlet Denetçisi raporunun vurguladığı temel başarısızlık, yalnızca savaşın başlangıcından bu yana geçen dönemde değil, aynı zamanda 2006'daki İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana da dersler çıkarılmamış olmasıdır. İsrail hükümetlerinin hiçbiri ders çıkarmadı ve bu yılların çoğunda hükümete Netanyahu başkanlık ediyordu. Bugün, savaştan yaklaşık iki yıl sonra, hükümet önceki dönemden de ders çıkarmayı reddediyor.

IDF Operasyon Müdürlüğü'nün eski başkanı Israel Ziv, iki yıllık savaş hakkında bir araştırma yaptı ve bu süre zarfında savaşta önemli rol oynayan komutanlarla görüştü. İsrail'in Hamas'ı yenemeyeceği sonucuna vardı. Ordunun iki yıl içinde Hamas savaşçılarının yüzde 60'ını etkisiz hale getirdiğini tespit etti. Geriye kalan yüzde 40'lık kısım, yani 15 binden fazla savaşçı, İsrail ordusuna karşı bir güç oluşturuyor. Bunlara bir de Hamas’ın bünyesine kattığı yüzlerce yeni savaşçı ekleniyor. Ama Ziv, çoğunluğu 18 yaşın altında ve eğitimsiz gençler oldukları için yeni savaşçıları etkisiz bir güç olarak görüyor.

Ziv, ordunun Hamas liderliğinin yüzde 90'ını etkisiz hale getirmeyi başardığını ve bunun başlı başına mevcut çatışmalara devam etmeye gerek olmadığı anlamına geldiğini belirtiyor. “Karar vericiler tarafından 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek için savaşın sürdürülmesinin gerekliliği konusunda öne sürülen tüm söylemler artık geçerli değil. Çünkü Hamas veya herhangi bir örgüt, böyle veya buna benzer bir saldırıyı gerçekleştirmek için kendini yeniden yapılandırmak istiyorsa, en az 10 yıla ihtiyacı olacaktır. Bu da, bugünden itibaren hazırlıklara başlar ve şu anda sahip olmadığı muharebe, askeri ve örgütsel kabiliyetlere sahip olursa mümkün. Ne var ki Hamas şu anda bunların hiçbirine sahip değil.”

İsrailliler için tehlike

Bu savaşın devam etmesinin bir diğer tehlikesi de, diğer cephelerin açık kalmasına neden olması ve İsrail'i, özellikle Yemen'den gelecek füze tehdidine maruz bırakmasıdır. Güvenlik uzmanları, özellikle Devlet Denetçisi raporunun çeşitli bölgelerde İsraillilerle başa çıkmadaki başarısızlıkları ortaya koymasının ardından, bu konuda uyardı.

Devlet Denetçisi, sivil savunmada ciddi bir örgütlenme ve yetkinlik eksikliğinin damga vurduğu Aksa Tufanı savaşının iki yılı boyunca sivil cephedeki tehlikeli boyuta dikkat çekti. Geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi, bugün de, özellikle Gazze'ye ilk kez savaşmak üzere gönderilen askerlerin eğitimi veya işgal operasyonları için eğitilmemiş yedek askerler için hiçbir hazırlık yapılmadı.

Rapora göre, Netanyahu ve Smotrich, “merkezi bir organın kurulmaması ve birden fazla, koordineli olmayan iletişim merkezlerinin bulunması nedeniyle, sivil durum hakkında tam bir resmin yokluğun”ndan sorumlu.

Rapora göre, başarısızlıklar ve boşluklar İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana devam ediyor. Raporda, “2006'dan bugüne, çoğunluğu Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetleri dersler çıkarmadı ve iç cepheyi ele almak için önerilerde bulunmadı. 7 Ekim'den sonra İsrail'deki duruma rağmen, acil durumlarda sivil alanı yönetmek için tam yetkili tek bir organ atanmadı ve net operasyonel prosedürler ve esaslı kararlar alınmadı” ifadeleri yer aldı.

Devlet Denetçisi, siyasi tarafları bu başarısızlıkları gidermek için derhal harekete geçmeye çağırdı ve “ülkenin kapsamlı ve devam eden bir savaşın ortasında olduğunu” vurguladı. Raporda, 7 Ekim'den sonra sivil savunmayı yönetecek mekanizmalar kurma girişimlerinin başarısız olduğu da belirtildi. Ekonomik ve Sosyal Konsey, işletmelere tazminat, istihdam sorunları ve psikolojik hizmetler gibi acil ihtiyaçları ele almadı.

Devlet Denetçisi tarafından gündeme getirilen bu ve diğer hususlar, Aksa Tufanı savaşından 700 gün sonra İsrail gündemine hakim olmaya devam ediyor. Gazze işgalinin bir yıl daha sürmesi beklenirken, ekonomik durum kötüleşmeye devam ediyor, yaşam maliyeti artıyor ve İsrailliler kötüleşen ekonomik durum nedeniyle kendilerini daha az güvende ve emniyette hissediyor. Bu durum, İsrail'in son iki yılın en tehlikeli ve en kötü dönemine girdiğini gösteriyor.


Trump'ın karşı çıktığı sosyalist Müslüman Mamdani'ye Sanders'tan destek

83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)
83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)
TT

Trump'ın karşı çıktığı sosyalist Müslüman Mamdani'ye Sanders'tan destek

83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)
83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, New York Belediye Başkanlığı yarışına müdahil olmaya çalışırken solcu Demokrat aday Zohran Mamdani, bir dönem Demokratların başkan adayı olmak için kampanya yürüten Bernie Sanders'ın etkinliğine katıldı. 

Düzenlediği "Oligarşiyle Mücadele" turu kapsamında 20 eyaleti dolaşmaya başlayan bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders, New York'un Brooklyn bölgesindeki belediye binasında halkla bir araya geldi. 

Cumartesi düzenlenen toplantıya katılan yaklaşık 1700 kişiye konuşan Sanders, mevcut New York Belediye Başkanı Eric Adams ve eski New York Valisi Andrew Cuomo'nun bağımsız aday olmasına tepki gösterdi. 

Zohran Mamdani'nin 4 Kasım'daki seçimlerde Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Curtis Sliwa'nın yanı sıra bu iki siyasetçiyle mücadele edecek olmasını "New York eyaletindeki önemli Demokrat liderler nasıl Demokratların adayını desteklemiyor, anlamakta güçlük çekiyorum" diye yorumladı.  

ABD'deki oligarşiyi hedef alarak "Servete sahipler, güce sahipler ama halk bizim yanımızda" diyen Sanders, Mamdani için "Demokrat Parti'nin geleceği" ifadesini kullandı. 

Diğer yandan Trump da Hint asıllı Müslüman Mamdani'nin kazanmaması için elinden geleni yapıyor.

"Eğer birden fazla aday onun karşısına çıkarsa bu seçim kazanılamaz" diyen Trump, Cuomo'nun Mamdani'yi yenebileceğine inanıyor. 

ABD basını, Adams'a federal hükümette bir rol verilmesinin planlandığını bildiriyor. 

New York'taki mevcut emlak vergisi sistemini adil bulmadığını savunan Mamdani, "daha zengin ve daha beyaz" mahallelerin vergilendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Yıllık geliri 1 milyon doları aşanlara yüzde 2 vergi getirilmesini önererek kira dondurma, devlet destekli konut inşaatı ve ev sahiplerine sıkı denetim vaatlerinde bulunuyor.

Emlak vergisi planının hayata geçebilmesi için eyalet meclisi ve valinin de onay vermesi gerekiyor. 

Yahudilerin güçlü olduğu New York'u yönetmeye talip olan siyasetçi, İsrail'i soykırımla suçlayıp Filistinlilere destek vererek ülke gündemini salladı. 

Halk otobüslerinin ücretsiz hale getirilmesi ve belediye tarafından işletilen halk marketleri açılması gibi vaatlerde bulunan Mamdani, birçok ırkçı tehditle karşı karşıya.

Independent Türkçe, Guardian, AP


Michelle Obama, Barack Obama'nın hangi çocuklarını büyütmekte zorlandığını anlattı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Michelle Obama, Barack Obama'nın hangi çocuklarını büyütmekte zorlandığını anlattı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Michelle Obama, eşi, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın en küçük kızı Sasha'yı büyütürken yaşadığı zorlukları samimiyetle paylaştı.

Eski first lady'nin IMO podcast'inin 20 Ağustos Çarşamba günkü bölümünde, ağabeyi Craig Robinson'la birlikte Michelle, 27 yaşındaki Malia'yla 24 yaşındaki Sasha arasındaki farkları ve Barack'ın en büyük kızını büyütmeyi neden daha kolay bulduğunu anlattı.

Michelle, o haftanın konukları Gabrielle Union ve Dwyane Wade'e, "Barack'a şunu söylemek isterdim: En büyük kızımız Malia söz konusu olduğunda, o senin kim olduğunu, nelerden hoşlandığını anlayacak ve bunu konuşacağız" dedi.

Malia'nın sürekli babasını hoşnut etmeye çalıştığını, Sasha'nın ise bunu umursamadığını açıklayarak devam etti.

Becoming yazarı, "Malia gençken dışarı çıkma sıklığında azalma veya farklı şeyler yapma gibi bir durum söz konusu değildi" dedi. "

Bana, 'Bu hafta sonu dışarı çıkıyorum ama içeri girip babama 15 dakika kadar zaman vereceğim' derdi.

Normalde en büyük kızı bunu babasıyla siyaset konuşmaya çalışarak yaparmış.

Michelle, "Beyaz Saray Durum Odası'na girer ve 'Bana Suriye'den bahset' derdi" diye anımsıyor ve Barack'ın konuşmadan, "Malia'yla harika sohbet ettik" diye bahsettiğini ekliyor.

Ancak Barack, Sasha'yla neden aynı ilişkiyi kuramadığını anlamakta zorlanıyor ve onu "zor" diye niteliyormuş. Michelle daha sonra en küçük çocuğunu savunmaya geçti. "Sasha kedi gibi" dedi.

'Bana dokunma, beni okşama. Seni memnun etmiyorum. Sen bana gel' diyor.

Anne babaların "bukalemun gibi" olması, her çocuğun farklı bir kişiliği olmasına ve yanıt verdiği ebeveynlik tarzına uyum sağlaması gerektiğini söyledi.

Ebeveynlik zorluklarına rağmen Barack, geçen ay eşinin podcast'ine katılarak, iki kızı yerine bir erkek çocuk yetiştirmenin zor olacağını itiraf etmişti.

Barack o dönemde, "Kızlarımızı yetiştirmede epey iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum ancak bir erkek çocuk yetiştirmenin daha zor olacağını düşündüğümü çokça söyledim" demiş ve Michelle de "Katılıyorum" diye yanıtlamıştı.

Eski başkan, "Daha yargılayıcı, daha sert olabilirdim ve denerdim. Öz farkındalığımın bununla mücadele edecek kadar yüksek olacağını düşünmek istiyorum ama özellikle de bana bunu gösterecek bir babam yoksa, benim için baba-oğul ilişkilerinin daha zor olabileceğini düşünüyorum" diye eklemişti.

Independent Türkçe