Türkiye-İsrail rekabetinin geçiş sürecine ve Suriye'nin geleceğine etkisi nedir?

Amerikalı araştırmacılar Şarku'l Avsat'a şunları söyledi: Farklılıkları çözme yeteneğine rağmen Trump'ın bu ülkede bir stratejisi yok

Bir İsrail askeri, 25 Mart'ta işgal altındaki Golan Tepeleri'nde güney Suriye'ye bakan gözlem noktasında  (AFP)
Bir İsrail askeri, 25 Mart'ta işgal altındaki Golan Tepeleri'nde güney Suriye'ye bakan gözlem noktasında  (AFP)
TT

Türkiye-İsrail rekabetinin geçiş sürecine ve Suriye'nin geleceğine etkisi nedir?

Bir İsrail askeri, 25 Mart'ta işgal altındaki Golan Tepeleri'nde güney Suriye'ye bakan gözlem noktasında  (AFP)
Bir İsrail askeri, 25 Mart'ta işgal altındaki Golan Tepeleri'nde güney Suriye'ye bakan gözlem noktasında  (AFP)

Suriye'de ve Suriye üzerinden yaşanan Türkiye-İsrail “rekabeti”, kırılgan siyasi geçiş sürecini baltalama ve değişen bölgesel güç dengeleri çerçevesinde Ortadoğu'da yeni bir gerilim odağı yaratma tehdidi taşıyor. Her ne kadar Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkilerini “ılımlı hale getirme” çağrısında bulunmasının ardından Azerbaycan'da iki ülke heyetleri arasında “teknik” bir görüşme gerçekleşmiş olsa da gözlemciler, Trump'ın sözlerinin İsrail'e “açık çek vermediğini” düşünüyor.  Başta İran dosyası olmak üzere daha geniş dosyalarla bağlantılı olan bölgesel sahnede, işlerin belli bir şekilde yürütülmesine bağlı olduğunu” düşünüyorlar. Ancak ABD'li araştırmacılar, Washington'un bunu başarabilme yeteneğine rağmen, aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için net bir stratejisinin hatta Suriye'nin geleceğine yönelik net bir politikasının olduğundan kuşkulular.

cdfvgth
Erdoğan ve eş-Şara, cuma günü Antalya Diplomasi Forumu'nun oturum aralarında yaptıkları görüşmede (EPA)

İsrail Türkiye konusunda endişeli

Türkiye'nin kendi güçleri için üs olarak kullanmayı planladığı bildirilen Batı ve Orta Suriye'deki Hama ve Humus'ta bulunan askeri hava üslerini hedef alan İsrail saldırılarının ardından, İsrail'in bu ülkedeki Türk çıkarlarını giderek daha fazla hedef aldığı görülüyor.

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra İsrail ve Türkiye, Suriye'nin geleceğini şekillendirmek için aktif pozisyonlar aldı. İsrail, ülkenin güneyinden kuzeyine kadar Suriye'nin derinliklerinde operasyonlar düzenledi, askeri üsleri bombaladı, Suriye'nin stratejik askeri yeteneklerinin çoğunu neredeyse yok etti. İsrail güvenlik kaygılarını gerekçe göstererek, sınırının Suriye tarafında BM denetimindeki askerden arındırılmış tampon bölgenin kontrolünü ele geçirdi.

Türkiye, Esed'in devrilmesi ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş Şara liderliğinde geçici bir Suriye hükümetinin kurulmasından sonra en büyük jeopolitik kazananlardan biri oldu. Türkiye Suriye'de aradığı istikrarın, milyonlarca Suriyeli mültecinin geri dönüşünü hızlandıracağını, bunun da kilit bir siyasi sorun olan Türk ekonomisinin zayıflığını gidermeye yardımcı olacağını ve Türk iş adamlarının Suriye'deki yatırım fırsatlarına yol açacağını umuyordu.

dfrgthy
Trump ve Netanyahu Beyaz Saray'da (7 Nisan) (DPA)

Türkiye ve İsrail'in yaklaşımları, Suriye'yi, ABD'nin bu iki müttefikiyle ilişkilerinde bir ihtilaf noktası haline getirme tehdidinde bulunmakta ve çelişen politikalarını uzlaştırıp diyalog ve barışa giden bir yol bulup bulamayacakları merak edilmekte.

DEAŞ, Suriye, Türkiye ve ABD'nin hedefleri için bir tehdit olmaya devam ederken, Suriye merkezi hükümetinin zayıflığı, İsrail'in kışkırtmaya çalıştığı ayrılıkçı hareketlerin artmasına yol açabilir. Bu durum, özellikle Sahil bölgesinde yaşanan kanlı olaylardan sonra Suriye'nin manzarasına hala hâkim olan belirsizliğin devam etmesi nedeniyle daha da geçerlidir.

Suriye geçici hükümeti ABD destekli Kürt güçlerle gerilimi azaltma konusunda bazı ilerlemeler kaydetmiş olsa da Washington, Şam'ın, endişelerini giderme veya Suriye kıyılarında yaşananların yansımalarını hafifletme konusunda çok az ilerleme kaydettiğine inanıyor. Bu durum, başta Türkiye destekli Şara hükümetinin askeri seçeneklerini sınırlandırmasından korkan İsrail olmak üzere bölgede kuşkulara yol açtı.

Washington'un stratejisi yok

Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı'nın Türkiye Kıdemli Uzmanı Sinan Ciddi, Başkan Trump'ın yalnızca Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliği sona erdirmek için değil, aynı zamanda Esed rejiminin devrilmesinden sonra genel olarak Suriye için bir stratejisi olup olmadığını bilmediğini söylüyor. Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, aralarındaki gerginliğin azaltılmasının önemli olduğunu belirtiyor, ancak Başkan Trump'ın ABD güçlerini Suriye'den çekme kararı alması durumunda şaşırmayacağını, çünkü onun kararlarının öngörülemez olduğunu söylüyor. Ciddi, Netanyahu'nun Trump ile Ahmed eş-Şara liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam'ın iktidara gelmesine ilişkin İsrail endişelerini görüştüğünü, Türkiye'nin ise Trump'ı ikna etmeye ve Suriye'yle ilgileneceği konusunda güvence vermeye çalıştığını söyledi. Türkiye'nin Suriye'deki varlığının, iki ülke arasındaki ilişkileri düzenleyecek mekanizmaların oluşmasına yol açması gerektiğini ve bunun da zaten başladığına inandığını kaydetti. Türkiye'nin artık Suriye'de önemli bir nüfuzu var ve rejimin onun desteği olmadan ayakta kalması mümkün değil. Suriye'nin istikrarı için İsrail'in çıkarlarına ve güvenlik kaygılarına saygı gösterilmesi gerekiyor, çünkü İran'a karşı mücadelede iki ülke arasındaki anlayışın önemi büyük.

sdfrgt
Afrin'de Türkiye'ye sadık "Suriye Ulusal Ordusu" mensupları (Arşiv- Türk medyası)

İsrailli yetkililer Netanyahu ve Trump arasındaki Türkiye konulu görüşmenin, özellikle Ankara'nın yeni Suriye hükümeti adına yaptığı müdahalelere odaklandığını belirttiler. İsrail, büyük bir NATO gücü olan Türkiye ile çatışma istemediğini söylese de Türkiye ile olası çatışmalardan korkuyor ve aynı zamanda Türkiye'nin sınırlarında varlık göstermesini istemiyor.

'Önce Amerika' daha az ilgi demek

Washington'daki Yeni Amerika Enstitüsü'nde araştırmacı olan ve kısa bir süre önce Suriye'ye yaptığı ziyaretten dönen Barak Barfi, Washington'un Suriye'deki İsrail-Türkiye rekabetine müdahil olmasının şüpheli olduğunu söylüyor. Barfi Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, “Önce Amerika” sloganının Suriye'de olup bitenlerle daha az ilgilenmek, Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) terk etmek ve şu ana kadar Suriye dosyasına müdahale etmeye çok az ilgi göstermek anlamına geldiğini belirtiyor.

Barfi, İsrail ve Türkiye, çıkarlarını sağlamlaştırmak ve nüfuzlarını arttırmak için rekabet eden iki bölgesel güçtür. İsrail, Suriye'nin askeri kapasitesini zayıflatmak ve yeni bir ordunun ortaya çıkmasını engellemek için çok aktif bir şekilde çalışmaktadır. Sadece çıkarlarının tehdit altında olduğunu algıladığında değil, aynı zamanda Türkiye'nin Suriye'de varlık göstermesini engelleyerek zararlı olduğunu düşündüğü eylemleri engellemek için de defalarca saldırdı.

İsrail, Suriye'deki sözde tampon bölgelerini genişlettikten sonra, özellikle 7 Ekim sonrası ortamda çıkarlarının nereye kadar uzanacağını henüz belirlemezken, Türkiye de nüfuzunu genişletebildiği her yere yaymaya çalışıyor.

Resim  Suriye sınır kenti Kuneytra'nın güney eteklerindeki Ebu Diyab askeri bölgesinde bir İsrail tankı ve buldozer (Arşiv - AFP)

Washington rol oynayabilir

Şarku’l Avsat'ın geçtiğimiz çarşamba günü Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nde Suriye'deki İsrail-Türkiye rekabetini müzakere etmek üzere düzenlediği seminere katılan kıdemli Türkiye araştırmacısı Soner Çağaptay, özellikle Trump'ın, Netanyahu ve Erdoğan'la olan ilişkisini diyalogu kolaylaştırmak ve hatta uzlaşmayı sağlamak için kullanması halinde, ABD'nin bu farklılıklar arasında köprü kurmada önemli bir rol oynayabileceğini, hatta uzlaşma sağlamak için kullanabileceğini söyledi. İki ülke şimdiye kadar doğrudan askeri çatışmadan kaçınmayı başarmış olsa da Suriye konusunda gerilimin artabileceğini belirtti. Uzlaşmayı teşvik etmek için Trump yönetimi iki hükümeti diyalog ve gerilimi azaltma yönünde teşvik etmelidir. Olası bir sonuç, Şam'daki merkezi hükümetin Türkiye ve ABD ile koordinasyon içinde Suriye içinde İsrail'e yönelik bazı tehditleri etkisiz hale getirmesine izin verileceği müzakere edilmiş bir anlaşma olabilir. Diplomasinin başarısı aynı zamanda İsrail'in Türkiye ile İran'ı aynı kefeye koymamasına da bağlı. Ankara'nın Gazze savaşı boyunca İsrail'e yönelik ateşli söylemine rağmen Erdoğan, ikili ilişkileri koparmamaya özen gösterdi. Türkiye'nin tüm taraflarla iş birliği yapmadığı sürece bölgesel veya küresel anlamda ciddi bir oyuncu olarak kabul edilemeyeceğinin farkında. Ayrıca Trump ile güçlü bağlar kurmanın kısmen İsrail ile olumlu ilişkilere bağlı olduğunun da farkında. Bu anlamda Erdoğan'a iki perspektiften bakılmalı: Popülist ve realist. Birincisi içe dönük, ikincisi ise ilkeli çatışma çözüm mekanizmalarıyla ilgilidir.

Washington Şara konusunda bölünmüş durumda

Reuters'ın Lübnan, Suriye ve Ürdün büro şefi Maya Gebeily, sempozyumda yaptığı konuşmada, Trump'ın iki ülke arasında arabuluculuk yapmaya istekli olduğuna dair açıklamasının Suriyelilere, ABD'nin gelecekte ülkelerinde daha büyük bir rol oynayabileceği hissini verdiğini söyledi. Ancak Washington şu anda, Şara'nın eski bir cihatçı olarak görülmesi gerektiğine inananlar ile bölgesel güvenliği artırmak için onunla ilişki kurulması gerektiğine inananlar arasında bölünmüş durumda. ABD Dışişleri Bakanlığı, Washington'un Esad döneminden kalma yaptırımları kaldırabilmesi için Şam'ın yerine getirmesi gereken kriterlerin listesini yayınlarken, bunlar gerçekleşene kadar ABD yaptırımları ekonominin yeniden inşası önünde büyük bir engel olmaya devam edecek.

 



Gazze ateşkesi: İsrail'in adımları müzakerelerdeki çıkmazı derinleştiriyor

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Gazze ateşkesi: İsrail'in adımları müzakerelerdeki çıkmazı derinleştiriyor

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Antalya Diplomasi Forumu'nda Gazze konulu toplantı sırasında (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri tırmanışı ve Hamas'ın buna nitelikli operasyonlarla karşılık vermesi, bir süredir durmuş olan ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı derinleştirdi. Şarku’l Avsat'a konuşan Mısırlı resmi bir kaynak, “İki taraf (İsrail ve Hamas) arasında ateşkese varmak için yapılan dolaylı görüşmeler, sahadaki gerilim nedeniyle şu anda durmuş durumda. Ancak arabulucular, görüşmeleri yeniden başlatmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz dün yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine düzenlediği saldırıdan bu yana Gazze Şeridi'nde tutulan Taylandlı esir Pinta Nattapong’un cesedine ulaştığını söyledi.

Tayland vatandaşı Nattapong, 7 Ekim 2023'te Kibbutz Nir Oz'da Hamas mensupları tarafından esir alınmıştı. Taylandlılar, Hamas tarafından esir alınan en fazla sayıda yabancıyı oluşturuyor.

Bu olay, ABD vatandaşlığına sahip iki İsrailli esirin cesedine ulaşılmasından iki gün sonra gerçekleşti. Gazze Şeridi'nde halen 55 esir tutuluyor ve İsrail bunların yarısından fazlasının öldüğünü iddia ediyor.

sdfgyjuı
Gazze Şeridi'nde ilerleyen bir İsrail tankı (Reuters)

İsrail ordusu, Hamas'ın geçen ayın sonunda ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ateşkes önerisine verdiği -ilkeleri kabul ettiği ancak bazı şartlar sunduğu- yanıtı fırsat bilerek geniş çaplı bir saldırı başlattı. İsrail ordusu, hava ve topçu bombardımanını iki katına çıkararak, vatandaşları kuzeyden güneye ve güneyden orta kesimlere sürerek tam ölçekli bir tırmanışa geçti.

Mısırlı resmi kaynak şunları söyledi: “Söz konusu tırmanışın bir sonucu olarak durum çok zor ve şu ana kadar durumun çözümüne dair yeni bir şey yok. Müzakereler durmuş durumda ama birkaç gün içinde yeniden başlaması için çaba sarf ediliyor. Çünkü özellikle Kahire izlediği bilgiler ışığında herkesin pozisyonunu gözden geçiriyor.”

Mısır, Katar ve ABD, Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için müzakereler yürütüyor. Kaynağa göre Mısır'ın pozisyon okuması şöyle: “İsrail savaşı mümkün olduğunca uzun süre devam ettirmeye çalışıyor. Zira ABD ile İran arasındaki müzakerelerin başarısız olmasını ve İran'a askeri bir darbe vurulmasını istiyor ki Hamas yalnız kaldığını hissetsin ve Gazze Şeridi'ni terk etmek istesin.”

Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin yönetimini devretmesi konusuna hiç ikna olmuş değil. Çünkü İsrail’e göre Hamas esirleri elinde tuttuğu ve Gazze Şeridi'nin geleceğine ilişkin müzakereleri yürüttüğü sürece Gazze Şeridi'ndeki askeri varlığını güçlendirecek şeyleri kabul edecek. Tel Aviv'in istemediği de bu. Hamas ise esirleri teslim etmesi halinde İsrail'in herhangi bir anlaşmaya uyacağına artık güvenmiyor ve özellikle de ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ı bir iyi niyet jesti olarak teslim etmesine rağmen Washington'un bunu takdir etmemesi ve Witkoff'un önerisinin gelmesinin ardından artık ABD'ye güvenmiyor.”

ıo90
Refah'ta Gazze İnsani Yardım Vakfı tarafından sağlanan gıda yardımını taşıyan Filistinliler (AP)

Kaynak ayrıca, ‘ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde Gazze'de ateşkes kararını veto etmesinin ortalığı karıştırdığını ve Washington'un bu dosyadaki ciddiyetine ve arabuluculuğuna gölge düşürdüğünü’ belirtti. Kaynağa göre, tüm bunlara rağmen Kahire, uluslararası kamuoyunu harekete geçirerek Tel Aviv ile Washington'a müzakereleri yeniden başlatmaları ve bir çözüme ulaşmaları için baskı yapmak amacıyla uluslararası temaslarını yoğunlaştırıyor. Kahire, savaş ne kadar sürerse sürsün durması gerektiğine, özellikle de Mısır'ın ulusal güvenliğinin bu savaşın uzaması nedeniyle tehdit altında olduğuna inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı dün, Bakan Bedr Abdulati'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos ile bir telefon görüşmesi yaptığını ve ikilinin ‘Mısır'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması ve insani yardımın ulaşması için gösterdiği çabaları’ ele aldığını duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre iki bakan, ‘bölgesel güvenlik ve istikrarı desteklemek üzere bölgedeki gerilimin azaltılması için koordinasyonun sürdürülmesi gerektiği’ konusunda mutabık kaldı.

Filistin meseleleri konusunda uzman Mısırlı gazeteci Eşref Ebu’l Hul, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte şunları söyledi: “Ortamın karmaşıklığına ve sahadaki gerilim nedeniyle artan uçuruma rağmen, arabulucular müzakereleri yeniden başlatmak ve İsrail ile Hamas'a koşullarını hafifletmeleri ve ateşkes için bir uzlaşmaya varmaları yönünde baskı yapmak için büyük çaba sarf ediyor. Çünkü sahadaki insani durum vahim bir hal aldı.”

Ebu’l Hul, ‘İsrail'in esirlerin cesetlerini kurtararak sahada elde ettiğini düşündüğü başarıların Hamas'ı bazı koşullardan geri adım atmaya itebileceğini, zaten Hamas'ın Witkoff'un önerisini reddetmediğini, sadece Tel Aviv'in varılacak herhangi bir anlaşmaya bağlı kalacağını garanti eden bir taahhüt istediğini, Kahire ve Doha'daki arabulucuların da Washington'la birlikte bunun üzerinde çalıştığını defalarca teyit ettiğini’ belirtti.

Filistin Dışişleri Bakanlığı danışmanlarından Munir el-Cağub ise Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, ‘müzakerelerin durmasına rağmen çıkmaza gireceğine inanmadığını, çünkü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun mevcut stratejisinin savaşla müzakere olduğunu’ söyledi. El-Cağub, ‘savaşın devam etmesinin Tel Aviv'in esirlerin hayatlarını önemsemediğini ve bu nedenle artık esir meselesinin Hamas'ın elinde bir güç kartı olmadığını doğruladığını’ düşünüyor.

Hamas dün bir açıklama yayınlayarak uluslararası toplumu, Arap ve İslam ülkelerini işgalcilerin Gazze Şeridi'nde işlediği suçları durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

ABD ve uluslararası ilişkiler uzmanı Muhammed es-Satuhi, “Washington, Hamas'ı Witkoff önerisini çekincesiz kabul etmeye ikna etmek için özellikle Kahire ve Doha ile temaslarını yoğunlaştırıyor. Söz konusu öneri, pek çok kişinin gözünde sadece İsrail'in isteklerini yerine getiren kötü bir öneri. Bu da Mısır ve Katar'daki arabulucular ile Hamas'ı zor durumda bırakıyor” dedi.