7 Amerikan üniversitesi Trump yönetimiyle “kemik kırma” savaşında

Milyarlarca dolarlık fonu kaybetme riski altında

Prestijli Harvard Üniversitesi, Amerikan yönetiminin işlerine müdahalesini reddetti
Prestijli Harvard Üniversitesi, Amerikan yönetiminin işlerine müdahalesini reddetti
TT

7 Amerikan üniversitesi Trump yönetimiyle “kemik kırma” savaşında

Prestijli Harvard Üniversitesi, Amerikan yönetiminin işlerine müdahalesini reddetti
Prestijli Harvard Üniversitesi, Amerikan yönetiminin işlerine müdahalesini reddetti

Başkan Donald Trump, ülkenin en önde gelen üniversitelerinden bazılarını hedef alarak şu taleplerde bulundu: Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Yasası'nın geri çekilmesi ya da yürürlükten kaldırılması, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza sınır dışı işlemlerine yardımcı olunması ve kampüste maske takılmasının yasaklanması. Şarku’l Avsat’ın Yahoo News'ten aktardığına göre yönetim, direktifleri kabul etmeyen üniversiteleri finansmanı kesmekle tehdit etti.

Akademik dürüstlüğe ve bağımsızlığa sıkı bir bağlılık

Harvard Üniversitesi bu hafta yönetimle pazarlık yapmayı reddetti ve bunun üzerine milyarlarca dolarlık fon kesintisine uğradı.

Yükseköğretim uzmanı ve Howard Executive Consulting'in kurucusu Dr. Cedric B. Howard şunları söyledi: “Harvard'ın müzakereyi reddetmesi, akademik özgürlük ve dürüstlüğe olan sarsılmaz bağlılığının ve eleştirel düşünceyi teşvik etme misyonunun göstergesidir. Siyasi gündemlerin yüksek öğretimin gidişatını şekillendirmeye çalıştığı bir dönemde, Harvard gibi kurumlar bağımsızlıklarını koruma ve bilgi arayışını her şeyin üstünde tutma konusunda kararlı olmalıdır.”

Yönetimin taleplerini reddeden üniversiteler

Harvard Üniversitesi

Harvard Üniversitesi Rektörü Alan Garber, bu hafta yazdığı mektupta, Trump yönetiminin taleplerini reddederek, "Üniversite, bağımsızlığından veya anayasal haklarından vazgeçmeyecek. İdarenin kararı federal hükümetin yetkisini aşıyor. Harvard'ın Birinci Değişiklik haklarını ihlal ediyor ve VI. Madde kapsamındaki hükümet yetkisinin yasal sınırlarını aşıyor. Aynı zamanda bilgi edinme, üretme ve yayma faaliyetinde bulunan özel bir kurum olarak değerlerimizi de tehdit ediyor” ifadelerini kullandı. 

Trump yönetimi, üniversiteye tahsis edilen 2 milyar dolarlık federal fonu dondurarak karşılık verdi.

Brown Üniversitesi

Brown Üniversitesi, Trump yönetiminin Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Yasası'nı iptal etme ve diğer taleplere uyma direktifini reddetti. Trump yönetimi buna 500 milyon dolardan fazla federal fonun askıya alındığını duyurarak yanıt verdi. Brown da buna karşılık olarak hükümete dava açtı.

Howard, Trump'ın ilk başkanlığı döneminde çeşitlilik, göçmenlik ve sivil haklar politikalarının pek çok kurumun kararlılığını sınayan zorluklar yarattığını ve bu zorlukların Trump'ın ikinci döneminde daha da arttığını söyledi.

Cornell Üniversitesi

Geçtiğimiz hafta Trump yönetimi Cornell Üniversitesi'ne sağlanan 1 milyar dolarlık fonun dondurulduğunu açıkladı. Cornell yetkilileri yaptıkları açıklamada, Savunma Bakanlığı'ndan 75'ten fazla durdurma emri aldıklarını ancak 1 milyar dolarlık fonun askıya alındığına dair herhangi bir teyit almadıklarını söyledi. Etkilenen hibelerin “savunma, siber güvenlik ve Amerikan sağlığı için kritik” olarak tanımladıkları araştırmaları desteklediğini belirttiler.

Üniversitenin başkanı Michael Kotlikoff ve dekanı Kavita Bala tarafından yapılan ortak açıklamada, “Bu kararların dayanağı hakkında daha fazla bilgi edinmek için federal yetkililerden bilgi istiyoruz” ifadeleri yer aldı.

Bilimsel araştırma ve geliştirmeyi tehdit etmek

Northwestern Üniversitesi

Northwestern Üniversitesi, federal fonların dondurulması tehdidi altındaki tek Ivy League* dışı üniversite olma özelliğine sahip. Trump yönetimi, üniversite için ayrılan 790 milyon dolarlık fonun geçici olarak askıya alındığını duyurdu.

Üniversite daha fazla bilgi toplamakta olduğunu ve fon kesintisinin zarar verici olacağını belirtti. Northwestern Üniversitesi sözcüsü John Yates konuyla ilgili olarak şunları söyledi “Northwestern'in aldığı federal fonlar, Northwestern araştırmacılarının yakın zamanda geliştirdiği dünyanın en küçük kalp pili ve Alzheimer hastalığına karşı mücadeleyi destekleyen araştırmalar gibi yenilikçi ve hayat kurtaran araştırmaları teşvik etmektedir. Bu tür araştırmalar artık risk altında.”

Pensilvanya Üniversitesi

Beyaz Saray, Pennsylvania Üniversitesi'ne sağlanan 175 milyon dolardan fazla fonun askıya alındığını açıkladı. Üniversitenin bu açıklamaya yanıtı şu şekilde yanıt oldu: “Pennsylvania Üniversitesi, yüksek öğrenim kurumlarını ve akademik sağlık sistemlerini etkileyen federal politika değişikliklerini yakından takip etmektedir. Bu değişiklikler, üniversitenin misyonunu, faaliyetlerini ve toplumunu etkileyen çok çeşitli hükümet eylemlerini içermektedir. Pennsylvania Üniversitesi liderliği, yüksek öğretimin, bilimsel keşiflerin, değerlerimizin ve kamu yararına hizmetin temel rolünü güçlü bir şekilde savunmak için hükümet yetkilileriyle doğrudan iletişim kurmaktadır.”

Princeton Üniversitesi

Beyaz Saray, bir dizi araştırmayı kapsayan 200 milyon dolardan fazla fonun dondurulduğunu açıkladı. Üniversite bu karara temkinli yaklaştı. Princeton Başkanı Christopher Eisgruber, ilk hibelerin askıya alınmasının ardından “Bu eylemin tam dayanağı henüz belli değil” diye yazdı.

Columbia Üniversitesi

Columbia Üniversitesi, dondurulan 400 milyon dolarlık fonu geri almak için Trump yönetimiyle görüşüyor.

Üniversitenin mütevelli heyeti şöyle yazdı: “Bu eylem başkalarının tavsiyeleriyle tutarlı olduğunda, yapıcı diyaloğun mantıklı olduğuna inanıyoruz.” Üniversite, öğrenci disiplinine ilişkin politikalarında değişiklikler yaptı ve bu da Trump yönetiminin taleplerine teslimiyet olarak görenlerin eleştirilerine neden oldu. Üniversite ile Beyaz Saray arasındaki görüşmeler devam ediyor.

*Ivy League: Ivy League, Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğusunda yer alan sekiz özel üniversite grubunu ifade eder ve dünya çapında akademik mükemmellik, seçkin kabul oranları ve zengin tarihi mirasları ile tanınır. Bu elit üniversiteler; Brown, Columbia, Cornell, Dartmouth, Harvard, Pennsylvania (Penn), Princeton ve Yale'den oluşur. (ç.n)



Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
TT

Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)

Refik Huri

ABD, “uluslar inşa etme” başlıklı savaş döneminden Ukrayna, Gazze ve İran nükleer dosyasında acil uzlaşılar dönemine geçişi tamamlıyor. Her iki durumda da ABD dünyadaki komplikasyonları anlamaktan aciz gibi görünüyor.

Savaşlar döneminde, Başkan George W. Bush başkanlığında neo-muhafazakarlar, el-Kaide’nin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik saldırısını Afganistan'ı, ardından Irak’ı istila etme, Taliban ile Başkan Saddam Hüseyin rejimlerini devirme, dönemin ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice’ın, “Yeni Ortadoğu” olarak adlandırdığı planı gerçekleştirmeye çalışarak dünyayı zorla değiştirme hırsları için kullandılar.

Başkan Donald Trump'ın varmaya çalıştığı uzlaşılar döneminde ise itici güç anlaşmalar politikasıdır. Dünya Trump'ın ve etrafındaki oligarşinin gözünde savaş alanı değil, bir borsadır. Ukrayna, Gazze ve nükleer dosyada zor uzlaşılar için müzakereleri yürüten kişi ise krizler, savaşlar, jeopolitik ve stratejik çatışmalar dünyasında deneyimsiz olan gayrimenkul geliştiricisi Steve Witkoff'tur.

Beyaz Saray'daki karar alıcıya gelince, temsilcisinden daha deneyimli değil ve kararlarında içgüdü ile basit algıya güveniyor, bu şekilde ABD'yi değiştirmek istedi ve karmaşık bir dünyaya tosladı. Kendilerine hizmet eden anlaşmalara açık olsalar bile, ideoloji tarafından yönlendirilen üç oyuncu ile canlı yayında dilediği iyi dilekler ve iyi niyetli çağrılarla başa çıkmaya çalıştı. Bunlardan ilki, yorumcu Nahum Barnea tarafından “iki ayak üzerinde yürüyen bir yanlış anlama” olarak tanımlanan Binyamin Netanyahu’dur. İkincisi, İmam Humeyni'nin dediği gibi, ABD'ye düşmanlığı devrimin temellerinden biri saymaya bağlı kalan, İslam Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet ve Devrim Muhafızları’nın anayasaya göre ihraç etme görevini üstlendiği bir devrim olduğunda ısrar eden İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney’dir. Sonuncusu, istihbarattan Kremlin liderliğine yükselen, ABD, Avrupa ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği'nin devrilmesinden sonra “tarihin sonu” olduğunu hayal ederek muzaffer gibi davranan herkesten Rusya’nın intikamını almaya başlayan tecrübeli Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’dir.

ABD Taliban’ı devirdikten sonra en uzun Amerikan savaşı haline gelen Afganistan'da 18 yıl boyunca savaştı ve “uluslar inşa etme” planını uygulamaya çalıştı.  General Stanley Allen McChrystal’ın dediği gibi, ABD, “geleneksel yollarla devrimci hedeflere ulaşmak istedi.” Yine ABD’nin en önemli komutanlarından olan McChrystal’a göre “başarı ölçeği öldürdüğümüz Taliban unsurlarının sayısı değil, aksine koruduğumuz nüfus sayısıdır.” Bir görgü tanığına göre, ABD’den yardımlar alanlar ve gündüz polikliniklerinde tedavi edilenler, geceleri ona karşı savaşıyorlardı. ABD, eski istihbarat direktörü Richard Helms'in şu sözlerini okumadı: “Ortadoğu politikaları ile ilgili tüm saçmalıkları unutun ve yüzyıllık ömürleri olan hususlara, dini mezhepler, aşiretler, kabileler ve etnik kökenlere dikkat edin.” Yine ABD, “Bir Afgan'ı kiralayabilirsiniz ama satın alamazsınız” diyen kişinin tavsiyesini dikkate almadı ve savaş Taliban’ın iktidara dönmesi ve kendisinin Kabil'den aşağılayıcı bir biçimde çekilmesiyle sona erdi.

ABD Irak'ı da kısa bir fırtınalı savaşın ardından işgal etti, Saddam Hüseyin rejimini devirdi ama çok geçmeden sokaklarında boğuldu. Terör diye adlandırdığı eylemlerle şiddetli bir direnişle karşı karşıya kaldı. Demokrasinin Irak'tan bölgeye yayılarak onu kaplayacağını hayal etti. Richard Perle'in dediği gibi saf bir şekilde “Saddam'ın devrilmesinin İranlıları Mollalar diktatörlüğünden kurtulmaya motive edeceğine” inandı. Ama bunun yerine Irak'ı “şer ekseni” içinde yer alan İslam Cumhuriyeti'ne altın bir tabakta sundu.

ABD anayasa uzmanı Noah Feldman'ın “hızlı seçimler yapmak demokrasiye hizmet etmeye kendisini adamamış, yanlış kişileri iktidara getirir” sözünü görmezden geldi. Irak'ın mutlak yöneticisi olarak atanan, ordunun ve Baas Partisi'nin dağıtılmasını emreden bilgisiz Paul Bremer da en azından şu itirafta bulundu: “Zaferden sonra Irak'taki güvenlik tehditlerine karşı koymaya hazır değildik.” Irak hükümetinin Amerikan güçlerinin yardımına ihtiyacı olmasına rağmen, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden sonra İran’ın taraftarlarının bu güçlerin ülkeden hızla çekilmesi talebinin gerileyeceğini gösteren hiçbir şey yok. Artık Ahmet eş-Şara’nın başkanlığı konusunda rahatlamış olan Amerikan güçleri de kendisine karşı eylemlerde bulunan İran ve Suriye rejimleri arasında sıkışmış değil.

Steve Coll, “Aşil Tuzağı: Saddam Hüseyin, CIA ve ABD’nin Irak İşgalinin Kökenleri” kitabında: “Saddam'ın dayısı, eğitimcisi ve öğretmeni Hayrullah Kifah’ın, ailenin felsefesini ‘Allah üç şeyi yaratmamalıydı; Persler, Yahudiler ve sinekler’ şeklinde özetlediğini” anlatır.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline gelince, Başkan Vladimir Putin bunu NATO’nun Rusya sınırlarına yaklaşmasına ve neo-Nazilerin Kiev’i kontrol etmesine karşı kendini savunmak olarak tasvir ediyor. Ukraynalı gazeteci Illia Ponomarenko ise “Sana nasıl olduğunu göstereceğim” kitabında böyle olmadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Ukrayna savaşının NATO ve hayali Batı tehditleriyle hiçbir ilgisi yok. Aksine, bu işgal, devleti Rus halkının çıkarlarına değil, kendi çıkarlarının hizmetine sunan bir diktatörün deliliğiyle ilgilidir.” Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Putin Gürcistan'dan iki bölgeyi koparıp aldı, oğul Bush ve Obama ile bağları iyi olduğunda da Kırım'ı ilhak etti.

Kimse Trump'ın üç karmaşık sorunu çözecek anlaşmalarda nasıl başarılı olabileceğini bilmiyor. Bu sorunların ilki, İran'ın uranyum zenginleştirmesini ve yaptırımlara katlandıktan, nükleer eşikteki devlet olmak için milyarlarca dolar harcadıktan sonra nükleer silah sahibi olmasını önlemektir. İkincisi, Putin’in üçüncü yılında olmasına rağmen halen “özel operasyon” olarak adlandırdığı kapsamlı savaşı durdurmayı kabul etmesi için Cumhurbaşkanı Zelenskiy’yi, Kırım ve çoğu şu anda Rusya tarafından işgal edilmiş dört bölgenin kaybını kabul etmeye zorlamaktır. Üçüncüsü, Netanyahu’yu, savaşı bitirmeye ve Hamas hareketi ile İsrail'deki aşırı radikal hükümet arasındaki bir anlaşmayla rehineleri geri getirmenin bedeli olarak yıktığı Gazze'den çekilmeye zorlamaktır. Ama İsrail’in aşırı radikal hükümeti, Filistin devletini reddediyor ve Batı Şeria'yı ilhak etmekte diretiyor, eski rejimin silahlarının yok edilmesinden, onunla imzalanan güçleri ayırma anlaşması bölgesinin işgalinden sonra Suriye'deki yeni durumdan memnun, ayrıca Lübnan'daki Hizbullah'a şiddetli darbeler indirmeye de devam ediyor.

İronik olan, bu anlaşmalarda varsayılan başarının sadece statükoyu kabul etme ve “hakkın gücünden güç ile dayatılan hakka geçiş”ten ibaret olmasıdır.

Pascal De Sutter “Bizi Yönetenler” kitabında şöyle der: “En çılgın insanlara, kibirli ve yalancılara oy veriyoruz, çünkü hataları bize kendimiz hakkında güven veriyor. Bu yüzden bizim gibi olanlara oy veriyoruz.” ABD de bu konuda ilk değil, aksine listenin sonunda.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.