Üst üste gelen güven krizleri ve topyekûn savaş arasında Pakistan ve Hindistan

Durdurulamaz bir şiddet sarmalına sürükleniyoruz

Keşmir'in Pakistan yönetimindeki Kotli bölgesinde Hindistan’ın düzenlediği bombardımanda hasar gören bir bina, 7 Mayıs 2025 (AFP)
Keşmir'in Pakistan yönetimindeki Kotli bölgesinde Hindistan’ın düzenlediği bombardımanda hasar gören bir bina, 7 Mayıs 2025 (AFP)
TT

Üst üste gelen güven krizleri ve topyekûn savaş arasında Pakistan ve Hindistan

Keşmir'in Pakistan yönetimindeki Kotli bölgesinde Hindistan’ın düzenlediği bombardımanda hasar gören bir bina, 7 Mayıs 2025 (AFP)
Keşmir'in Pakistan yönetimindeki Kotli bölgesinde Hindistan’ın düzenlediği bombardımanda hasar gören bir bina, 7 Mayıs 2025 (AFP)

Kaswar Klasra

Güney Asya'da siyasi gerilim tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyrederken, ikisi de nükleer güç olan komşu ülkeler Hindistan ile Pakistan, yeni bir feci çatışmanın eşiğindeler. Hindistan'ın Pakistan topraklarında 24 kişinin ölümüne yol açan füze saldırısı ve İslamabad'ın buna karşılık olarak beş Hint savaş uçağını düşürmesiyle tansiyonun yükseldiği son kriz, küresel diplomatik çevrelerde şok etkisi yarattı. Çatışmalar ve hava saldırıları medyada geniş çapta yer alsa da tarihi miras, iç baskılar ve jeopolitik rekabetlerin bir araya gelmesiyle beslenen siyasi hesaplar daha fazla incelemeyi hak ediyor.

Krizin fitilini ateşleyen olay 22 Nisan'da Hindistan yönetimindeki Cemmu ve Keşmir'in Anantnag bölgesindeki Pahalgam yakınlarındaki Baisaran Vadisi'nde gerçekleşen terör saldırısı oldu. Detayları hala net olmayan ve çelişkili ifadelerle dolu bu olay Hindistan ve Pakistan arasında yakın tarihin en ciddi gerginliklerinden birini tetikledi. Gerilimin tırmanmasıyla birlikte İslamabad ve Yeni Delhi'deki siyasi liderlerin tutumları sertleşerek, gözlemcilerin durdurulması zor bir şiddet sarmalına dönüşebileceği ve topyekun bir savaşa yol açabileceği uyarısında bulunduğu tehlikeli bir tırmanışa zemin hazırladı.

Pakistan ABD, Birleşmiş Milletler (BM) ve İngiltere’den terör saldırısıyla ilgili ortak bir soruşturma yürütmeleri için resmi bir talepte bulunarak konuyu uluslararasılaştırmayı ve tek bir tarafı suçlamaktan kaçınmayı istediğini ortaya koydu. Ancak Hindistan hükümeti, istihbarat servislerinin Keşmir saldırısını Pakistan destekli militanlarla ilişkilendiren ‘reddedilemez’ kanıtlara sahip olduğunu ileri sürerek bu çağrılara şimdiye kadar yanıt vermedi. Böylece diplomatik yolun tıkanması iki taraf arasındaki güvensizliği derinleştirdi.

Giderek tırmanan bu çıkmaz karşısında Pakistan sağlam siyasi adımlar atmakta gecikmedi. Başbakan Şahbaz Şerif İslamabad'da yapılan Ulusal Güvenlik Komitesi toplantılarına başkanlık ederek Hindistan'ın füze saldırısının yansımalarını değerlendirmek üzere sivil ve askeri üst düzey yetkilileri bir araya getirdi. Aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu onlarca sivilin ölümüne yol açan saldırının ardından Pakistan Dışişleri Bakanlığı dün, Hindistan maslahatgüzarını çağırarak Yeni Delhi’ye sert protestosunu iletti. İslamabad, sert bir dille kaleme aldığı notada ‘açık bir saldırganlık’ ve ‘Pakistan'ın egemenliğinin alenen ihlali’ olarak nitelendirdiği operasyonu kınadı. Notada bu tür saldırıların sadece uluslararası hukuku ve BM Şartını ihlal etmekle kalmayıp aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilerin on yıllardır bir şekilde yürümesini sağlayan kırılgan ilkelerinde altını oyduğu vurgulandı. Notada, İslamabad Yeni Delhi'nin eylemlerinin cevapsız kalmasına izin vermeyeceği mesajı da açıkça verildi.

Öte yandan Hindistan'ın siyasi liderliği büyük ölçüde Başbakan Narendra Modi'nin arkasında birleşmiş durumda. Modi hükümeti, Milliyetçilerin baskısı ve medyada gerginliğin hakim olduğu bir ortamda atılganlık ve gerilimi tırmandırma politikasını sürdürmekte kararlı görünüyor. Analistler, Hindistan yönetiminin bu krizi önemli yerel seçimler öncesinde halk desteğini arttırmak için kullanabileceğine inanıyor. Zira bu yaklaşım, alt kıtada alışıldık bir seçim kampanyası taktiği haline geldi.

“Modi hükümeti, atılganlık ve gerilimi tırmandırma politikasını sürdürmekte kararlı görünüyor.

Ancak bu riskli siyasi hamlenin yansımaları başkentlerle sınırlı kalmayıp finans piyasalarını da vurdu. Karaçi, İslamabad ve Mumbai borsaları, yatırımcıların tırmanan krizi anlamlandırmakta zorlanması nedeniyle keskin düşüşler kaydetti. Jeopolitik çalkantılar, enflasyonist baskılar ve yavaşlayan büyüme ile her iki ülkede de zaten artan bir endişe kaynağı olan ekonomik belirsizliği daha da derinleştirdi.

Daha da endişe verici olan ise siyasi ortamın giderek askerileşmesi olarak karşımıza çıkıyor. İslamabad'daki tüm eğitim kurumlarının güvenlik gerekçesiyle kapatılması kararı, sivil hayatın ne ölçüde kesintiye uğradığını yansıtıyor.  Bu bir ihtiyati tedbir olarak görülebilirse de gerçek mühimmat kullanımı ve sınır ötesi saldırılarla tansiyonun yükseldiği mevcut durumun istikrarsızlığını açıkça ortaya koyuyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Uluslararası aktörler temkinli de olsa gerilimin tırmanmasına tepki göstermeye başladı. ABD Başkanı Donald Trump, Hindistan’ın Paskitan’a yönelik füzeli saldırısı sorulduğunda bunu ‘utanç verici” olarak nitelendirdi, ancak ayrıntılara girmekten kaçındı. Trump, yaptığı kısa açıklamada “Sanırım herkes bir şeyler olmasını bekliyordu... Onlarca yıldır savaşıyorlar. Umarım bu durum hızla sona erer” dedi. Bu sözler bir müdahale ya da çözüm niyetinden ziyade bir teslimiyet duygusunu yansıttı.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise daha ölçülü ve itidalli bir açıklama yaparak şunları söyledi:

“Hindistan ve Pakistan arasındaki durumu yakından takip ediyorum... Barışçıl bir çözüme ulaşmak için Hindistan ve Pakistan liderleriyle iletişim kurmaya devam edeceğim.”

Rubio'nun sözleri Washington'daki ‘krize doğrudan müdahil olmaktan kaçınırken, yüksek derecede teyakkuz ve beklenti içinde olmayı sürdürmek’ şeklindeki hakim tutumun bir göstergesiydi.

dfgthy
Polis ve sivil savunma personelleri, Haydarabad'daki bir tren istasyonunda acil durum tatbikatı yaparken sınırda tansiyon yükseliyor, 7 Mayıs 2025 (AFP)

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres BM Genel Merkezi'nde yaptığı açıklamada her iki tarafı da ‘azami itidal’ göstermeye çağırdı. Guterres, Dünya’nın Hindistan ve Pakistan arasında askeri bir çatışmayı kaldıramayacağı uyarısında bulundu. Güney Asya'da, özellikle de iki nükleer güç arasında çıkacak bir savaş son derece ciddi jeopolitik sonuçlar doğurur, ancak BM, iki taraf arasındaki düşmanlıkların çok taraflı diplomasinin önüne geçtiği bu tür krizlerde çoğu zaman kendisini ötekileştirilmiş olarak bulmuştur.

Bazı başka uluslararası aktörler de gerilimin tırmanmasına ilişkin görüşlerini dile getirdi. Japonya Kabine Baş Sekreteri Yoshimasa Hayashi, 22 Nisan'da Keşmir'deki terör saldırısını kınayan bir açıklama yayınladı.

Hayashi, olası bir askeri gerilimin patlak vermesine karşı derin endişelerini dile getirdiği açıklamasında, Hem Hindistan hem de Pakistan'ı itidalli davranmaya ve durumu diyalog yoluyla istikrara kavuşturmaya çağırıyor ve bu krizle ilgili uluslararası açıklamalarda nadiren rastlanan dengeli bir tutum sergiliyoruz” ifadelerini kullandı.

Önemli bir bölgesel güç ve Pakistan'ın geleneksel müttefiki olan Çin ise Hindistan'ın askeri operasyonundan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. İtidal çağrısında bulunan Pekin'in resmi açıklaması, Hindistan'ın tek taraflı olarak güç kullanma eğiliminin artmasından duyulan endişeyi yansıtıyordu. Zira bu eğilim Çin'in sınır dengelerini bozabilir.

Diplomatik iletişim kanallarının tıkanması

İki düşman komşu ülke arasındaki geleneksel diplomasi kanallarındaki belirgin gerileme, bu tırmanışı daha da tehlikeli kılıyor. Perde arkasındaki temaslar ve uluslararası etkinliklerin oturum aralarında yapılan ikili görüşmeler de dahil olmak üzere diyalog yolları geriledi ve yerini sert siyasi söylemle doldurulan bir boşluğa bıraktı. Bu eğilim genel olarak iki ülkenin de iç meselelerinden kaynaklanıyor.

Hindistan’da Modi hükümeti 'ulusal güvenlik' ve 'katı milliyetçiliği' temel politika sütunları olarak dikmeye devam ediyor. Sınır ötesi saldırılar düzenleyebilen ‘güçlü Hindistan’ söylemi seçmenlerin bir kısmına hitap ediyor ve Hindistan Halk Partisi’nin (BJP) terörle mücadelede kararlı bir aktör olduğu imajını güçlendiriyor.

Pakistan'da ise Şahbaz Şerif liderliğindeki hükümet, biri sivil kayıplar için hesap sorulmasını talep eden öfkeli halk, diğeri herhangi bir zayıflık belirtisinden faydalanmak isteyen uyanık muhalefet olmak üzere iki cepheden gelen baskıyla karşı karşıya. Ulusal güvenlik denkleminde önemli bir unsur olan ordunun sivil hükümetle yakın iş birliği içinde çalıştığı ve kriz karşısında bir uyum durumu sergilediği söyleniyor. Ancak kamuoyunun adalet ve caydırıcılık gibi net talepler etrafında birleştiği bir dönemde siyasi alan daralıyor.

“Şimdi ise diplomatik zorluk, gerilimi düşürmek için etkili yollar bulmakta yatıyor ve bunu yapmak her iki ülkedeki iç siyasi hesaplar nedeniyle daha da karmaşık hale geliyor.

Şimdi ise diplomatik zorluk, tansiyonu düşürmenin etkili yollarını bulmakta yatıyor ve bu yapmak her iki ülkedeki iç siyasi hesaplar nedeniyle daha da karmaşık hale geliyor. Ne Hindistan ne de Pakistan zayıflık olarak yorumlanmaması için geri adım attıkları izlenimi vermek istiyor. Ancak devam eden askeri atışmalar, kontrolden çıkabilecek ve bölgeyi bilinmeyen bir kadere doğru sürükleyebilecek kısasa kısas bir karşılık sarmalını ortaya çıkarma riski taşıyor.

Uluslararası bazı gözlemciler göre üçüncü bir tarafın arabuluculuk yapması için çağrıda bulunuluyor, ancak mevcut gerçekler çerçevesinde beklentiler mütevazı kalıyor. ABD, bölgedeki geleneksel nüfuzuna rağmen, son yıllarda her iki ülkeyi de etkileme kabiliyetini bir miktar kaybetti. Bürokratik kısıtlamalarla boğuşan İngiltere ise retorikten öteye gidemiyor. İngiltere ve diğer İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinin bölgeyle tarihsel bağları olsa da bu karmaşıklık ve gerilim düzeyindeki güvenlik çatışmalarını etkileme konusunda fiili kabiliyete sahip değiller.

Şu anda siyasi ortam tehlikeli bir belirsizliğe saplanmış durumda. Pakistan’ın kamuoyu önündeki talebine rağmen, acil bir ateşkes, yakın bir ikili diyalog ve Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak bir soruşturma yapılacağına dair hiçbir işaret yok. Hindistan'ın bu talebi reddetmesi, İslamabad'da saldırının daha geniş çaplı bir askeri operasyonu meşrulaştırmak için bahane olarak kullanılmış olabileceğine dair artan şüpheleri güçlendiriyor.

Kritik siyasi soru olarak, her iki hükümetin de bu kısır gerilim döngüsünü kırmak için gerçek bir iradeye sahip olup olmadığı sorusunun sorulması gerekiyor. Tarih, Hindistan ve Pakistan'ın Kargil, Balakot ve Mumbai saldırılarından sonra defalarca kez askeri çatışmanın eşiğine geldiğini ve son anda geri adım attığını gösteriyor. Ancak bu türden her çatışma daha derin bir yara izi bırakmakta, risk kültürünü güçlendiriyor ve gelecekte barışçıl bir çözüm için seçeneklerin sayısını azaltıyor.

rgthy
Pakistan Merkezi Müslüman Birliği (PMML) destekçileri, Hindistan'ın Pakistan'a yönelik askeri saldırılarının ardından Pakistan ordusuna destek amacıyla İslamabad'da düzenlenen bir gösteri sırasında Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin kuklasını yaktılar, 7 Mayıs 2025 (Reuters)

Her iki ülkede de yaklaşık bir milyar insan yaşadığına göre riskler tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Yine de savaş tamtamları yüksek sesle çalarken, diplomasinin sesi neredeyse hiç duyulmuyor. Bu tehlikeli anda sadece askeri kabiliyetler sınanmıyor, aynı zamanda her iki ülkenin liderlerinin popülizmin cazibesi yerine akıl ve barışı seçip seçmeyeceklerine yönelik siyasi iradeleri de test ediliyor.

İki ülkenin de liderlerinin ‘popülizmin cazibesi yerine akıl ve barışı seçecekler mi?’ sorusunun cevabı sadece Güney Asya'nın kaderini değil, aynı zamanda tüm kusurlarına rağmen halen nükleer savaş hayaletinden kaçınmaya çalışan tüm uluslararası sistemin geleceğini de belirleyecek.



İran geniş çaplı füze tatbikatlarına başladı

Ulusal Güvenlik Konseyi'ne bağlı Nour News Ajansı tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, yeri belirtilmeyen füze tatbikatları görülüyor.
Ulusal Güvenlik Konseyi'ne bağlı Nour News Ajansı tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, yeri belirtilmeyen füze tatbikatları görülüyor.
TT

İran geniş çaplı füze tatbikatlarına başladı

Ulusal Güvenlik Konseyi'ne bağlı Nour News Ajansı tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, yeri belirtilmeyen füze tatbikatları görülüyor.
Ulusal Güvenlik Konseyi'ne bağlı Nour News Ajansı tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, yeri belirtilmeyen füze tatbikatları görülüyor.

İran medyası, ülke genelindeki çeşitli illerde füze denemelerinin başladığını bildirdi.

İran Devrim Muhafızları'na bağlı Fars Haber Ajansı, görgü tanıklarının ifadelerine ve vatandaşlardan gelen haberlere dayanarak, İran genelinde çeşitli yerlerde füze denemelerinin yapıldığını belirtti.

Haberlere göre, füzeler Loristan eyaletinin başkenti Hürremabad'da, Batı Kürdistan eyaletinin (batı) Mahabad şehrinde, İsfahan'da, Tahran'da (merkez) ve ülkenin kuzeydoğusundaki Horasan eyaletinin başkenti Meşhed'de görüldü.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.


İran: Füze programımız savunma amaçlıdır ve müzakere konusu değildir

Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)
Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)
TT

İran: Füze programımız savunma amaçlıdır ve müzakere konusu değildir

Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)
Tahran'da düzenlenen askerî geçit töreninde görülen İran balistik füzeleri (Arşiv – Reuters)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi bugün yaptığı açıklamada, İran’ın füze programının savunma amaçlı olduğunu ve müzakere edilemeyeceğini belirtti.

Bekayi, “İran'ın saldırganları caydırmak için tasarlanmış savunma yetenekleri hakkında hiçbir koşulda tartışma yapılmasına yer yoktur” dedi.

Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan İran’ın balistik füze programındaki herhangi bir genişlemenin hızlı bir müdahaleyi gerektirebilecek bir tehdit oluşturduğunu belirten bir brifing alması bekleniyor.

sdf
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), ülkenin güneyindeki Hürmüz Boğazı'nda düzenlenen askeri tatbikat sırasında füze ateşledi. (EPA)

İsrailli güvenlik kaynakları, İran’ın nükleer programını yeniden canlandırma yönünde adımlar atmaya başladığına dair bir dizi işaret bulunduğunu, ancak uranyum zenginleştirmeyi henüz yeniden başlatmadığını açıkladı. Şarku’l Avsat’ın Maariv gazetesinden aktardığına göre, son haftalarda İsrail ve ABD’nin önceki saldırılarında tahrip edilen nükleer reaktörler çevresinde sürekli bir hareketlilik gözlemleniyor.

Kaynaklar, ayda ortalama 3 bin balistik füze üretimi için yoğun çabalar sarf edildiğini belirtti. Bu füzeler eski nesil ve düşük isabetli olmasına rağmen, hedeflerine ulaşanlar ciddi yıkıma yol açabiliyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise dün yaptığı açıklamada, Tahran’ın ‘yeni bir saldırı olasılığını göz ardı etmediğini’, ancak ülkenin ‘tam anlamıyla ve öncesine göre daha fazla’ hazır olduğunu belirtti. Arakçi, bu hazırlığın amacının savaşı önlemek olduğunu, savaş istemek olmadığını vurguladı ve İran’ın haziran ayındaki saldırılarda zarar gören altyapıyı yeniden inşa ettiğini kaydetti.

fgt
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve ekibi, 12 Nisan'da Maskat'ta Amerikan heyetiyle yapılan dolaylı görüşmelerin ardından gerçekleştirilen ilk tur görüşmelerin arasında (Arşiv – AFP)

Nükleer tesislerine yönelik saldırılardan önce İran, uranyumu yüzde 60 oranında zenginleştiriyordu. Bu oran, askeri kullanım seviyesine yakın kabul ediliyor. UAEA, savaşın başlaması sırasında İran’ın yaklaşık 441 kilogram bu düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu bildirmiş, ancak 13 Haziran’dan bu yana stokları doğrulamanın mümkün olmadığını açıklamıştı.

Batılı ülkeler, bu seviyede zenginleştirmenin sivil bir ihtiyaç olmadığını savunurken, UAEA İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştiren, nükleer silaha sahip olmayan tek ülke olduğunu belirtiyor.