Eski Ukrayna Ordu Komutanı: 2022 sınırlarını geri getiremeyiz

O dönemki Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Komutanı Valerii Zaluzhnyi, Sovyet lideri Stalin'in politikaları sonucu milyonlarca Ukraynalının açlıktan öldüğü 1932-1933 kıtlığını anma töreni sırasında Holodomor kurbanlarının anısına yapılan bir anıtı ziyaret ediyor... 25 Kasım 2023- Kiev (Arşiv - Reuters)
O dönemki Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Komutanı Valerii Zaluzhnyi, Sovyet lideri Stalin'in politikaları sonucu milyonlarca Ukraynalının açlıktan öldüğü 1932-1933 kıtlığını anma töreni sırasında Holodomor kurbanlarının anısına yapılan bir anıtı ziyaret ediyor... 25 Kasım 2023- Kiev (Arşiv - Reuters)
TT

Eski Ukrayna Ordu Komutanı: 2022 sınırlarını geri getiremeyiz

O dönemki Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Komutanı Valerii Zaluzhnyi, Sovyet lideri Stalin'in politikaları sonucu milyonlarca Ukraynalının açlıktan öldüğü 1932-1933 kıtlığını anma töreni sırasında Holodomor kurbanlarının anısına yapılan bir anıtı ziyaret ediyor... 25 Kasım 2023- Kiev (Arşiv - Reuters)
O dönemki Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Komutanı Valerii Zaluzhnyi, Sovyet lideri Stalin'in politikaları sonucu milyonlarca Ukraynalının açlıktan öldüğü 1932-1933 kıtlığını anma töreni sırasında Holodomor kurbanlarının anısına yapılan bir anıtı ziyaret ediyor... 25 Kasım 2023- Kiev (Arşiv - Reuters)

Bir Ukrayna haber sitesinde yer alan habere göre, eski ordu komutanı Valerii Zaluzhnyi, Ukrayna'nın 1991'de Sovyet yönetiminin çöküşüyle ​​veya 2022'de Rusya'nın tam kapsamlı işgalinin başlangıcından bu yana belirlenen sınırlarını geri getirme fikrinden vazgeçmesi gerektiğini söyledi.

Şu anda Ukrayna'nın Londra büyükelçisi olarak görev yapan Zaluzhnyi, Şubat 2024'e kadar ülkesinin silahlı kuvvetler komutanı olarak görev yaptı. Kendisi ile Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında aylarca süren anlaşmazlık haberlerinin ardından askeri görevinden alındı. Zelenskiy ve diğer isimler uzun zamandır Rus güçlerinin ülkeden çıkarılması ve Rusya'nın 2014 yılında yasadışı olarak ilhak ettiği Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna'nın 1991'deki Sovyet sonrası sınırlarına geri dönülmesi çağrısında bulunuyor. 

Şarku’l Avsat’ın RBK Ukraine haber sitesinin aktardığına göre Zaluzhnyi, Kiev'de düzenlenen bir forumda yaptığı konuşmada, "Umarım bu salonda Ukrayna'ya ve 1991 ya da 2022 sınırlarına barış getirecek bir mucize umudunu hâlâ taşıyan kimse yoktur" dedi. Zaluzhnyi, "Kişisel görüşüm, düşmanın hâlâ topraklarımıza saldırılar düzenlemek ve hedefli saldırı operasyonları gerçekleştirmeye çalışmak için kaynaklara, güçlere ve araçlara sahip olduğudur" ifadesini kullandı.

Rusya'nın bir yıldır yıpratma savaşı yürüttüğünü belirten Zaluzhnyi, Ukrayna güçlerinin az sayıda olması ve ekonomik açıdan zor durumda olmaları nedeniyle, tek umudun ileri teknolojiye güvenmek olduğunu belirtti.



Apo dersinden kaçış yok

PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)
PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)
TT

Apo dersinden kaçış yok

PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)
PKK, Türkiye'ye karşı 40 yıllık “silahlı isyanı” sonlandırdı (AFP)

Refik Huri

Amerikalı iş adamı ve sanayici Armand Hammer, komünist lider Vladimir Lenin'in dostuydu ve onun Sovyetler Birliği'ni sanayileştirmesine ve elektriğe kavuşturmasına yardımcı olmuştu. Hammer “Tarihin Tanığı” başlıklı anılarında, Komünist Parti liderinin “1920 yılında komünizmin başarılı olamayacağını anladığını” anlatır. Bu dönem, Marx'ın öngördüğü komünizm dönemi değildi; Lenin'in “burjuvasız bir burjuva devleti” olarak adlandırdığı dönemdi. Sonra, en yüksek düzeyine ulaştığında “devletin ortadan kalkmasıyla” komünizm aşamasını başlatan “sosyalist proletarya” devleti gelecekti.

Ancak Lenin'in Stalin'den Brejnev'e kadar halefleri, George Orwell'in tasvir ettiği, güçlü bir endüstriyel ve askeri temele dayanan “Büyük Birader” polis devletini kurdular. Gorbaçov gelip bu yanlışı açığa çıkardığında, ardından “perestroyka ve glasnost” yoluyla sistemi reform etmek istediğinde, Sovyetler Birliği ellerinin arasında çöktü. Çöküşün sorumlusu olarak onu suçlayanlar da var, 70 yıldır “başarısız olan” şeyi görmekte geç kaldığını düşünenler de.

Ancak Sovyetler Birliği, tarihte önemli roller de oynadı; bunların arasında Amerikan ve Avrupa emperyalizmiyle bağlantılı rejimlere karşı silahlı mücadele yürüten devrimci hareketleri desteklemek de vardı. Lenin'in “Bir rejimi devirmek için devrimci bir örgüte değil, devrimciler örgütüne ihtiyaç vardır” sözünden etkilenenler arasında; 1978 yılında Türkiye'de katı Marksist-Leninist ideolojiyle Kürdistan İşçi Partisi'ni (PKK) kuran Abdullah Öcalan (Apo) da vardı. Örgüt 1984 yılında bağımsız Kürt devleti kurmak için bir silahlı isyan başlattı. Apo, yarım asırdan fazla süren mücadele, kırsalda gerilla savaşları, şehirlerde “hendek savaşı” sonrasında başarısız olduğunu gördü ve çıtayı giderek düşürdü; önce “demokratik konfederalizm”, sonra federalizm, ardından özyönetim, sonra da ademi merkeziyetçilik ve demokratik bir sistem içinde Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının tanınması taleplerine geçiş yaptı. Bu da onu ​​en sonunda silahlı mücadele aşamasının başarısızlığa uğradığını ve sona erdiğini itiraf etmeye, örgütünü feshettiğini, silah bırakacağını ve demokratik mücadele çerçevesinde faaliyet göstereceğini açıklamaya yöneltti. Belki de bu zor kararı 20 yıl önce Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra almalıydı.

Bugün soru şu: Peki, ya diğer silahlı mücadele hareketleri ne olacak? Onların deneyimi, koşullar farklı olmasına rağmen, PKK'nınkinden farklı mı? Hamas deneyimi hakkında neler söyleyebiliriz? Filistin Ulusal Otoritesi içinde parlamento seçimlerini ve hükümet başkanlığını kazandı, ancak Ramallah'taki yönetime karşı askeri darbe yaparak Gazze Şeridi'ni tek başına yönetmeye başladı. Bunu yapmakta elbette stratejik bir hedefi vardı; Oslo Anlaşması'nı reddetmek ve denizden nehre kadar Filistin'in kurtarılmasında diretmek. Oysa bu görev, yalnızca ulusal birlik, siyasi irade, Arap katılımı ve uluslararası destek gerektirmiyor, aynı zamanda Gazze'yi tamamen abluka altına alabilecek bir düşman aracılığıyla gelen su, elektrik, yiyecek ve ilaca bağımlı bir Gazze’den daha geniş alandan harekete geçmeyi gerektiriyor. İlave olarak 1948'den günümüze Arap-İsrail çatışmasının tarihi, İsrail'in kurulmasına Amerikan, Avrupa ve Sovyetler Birliği'nin destek vermesinin ve daha sonra yıkılmasını reddetmelerinin, “iki devletli çözüm” çerçevesinde Filistin devleti çağrısı yapmalarının ardındaki sır da derinlemesine okunmalı.

Eğer Başkan Harry Truman İsrail'i kuruluşundan dakikalar sonra tanıdıysa, dışişleri bakanı olmadan önce o dönem Sovyetler Birliği Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi olan Andrey Gromiko, İsrail'in kurulmasını engellemek için “Filistin'e giren Arap ordularını” “İsrail'e karşı saldırganlık” ile suçlamıştı. Son dönemde yaşanan Gazze ve Lübnan savaşları deneyimi ise daha büyük bir ders. Ne ABD, ne Rusya, ne de Çin Gazze'ye ve halkına karşı yürütülen imha savaşını durdurmaya çalışmadı veya başaramadı. İsrail'i tanıyan Arap ülkeleri de katliamı reddetme yönünde pratik bir karar almadılar. Şarku'l Avsat'ın Insependent Arabia'dan aktadığı analize göre gerçek acılar ile öğrenilen dersten en azından herkesin anladığı husus, İsrail'i ortadan kaldırmak isteyenin önce ABD’yi ortadan kaldırmak için çalışılması gerektiğidir.

Peki, Hizbullah'ın Gazze'ye yönelik “destek savaşı” deneyimine, aldığı ağır darbelere, Lübnan’ın uğradığı yıkıma ve sonunda Hizbullah'ın onayıyla ateşkes anlaşmasına varılmasına, 1701 sayılı kararın uygulanmasına, dahası İsrail'in sanki zafer kazanmış gibi davranmasına, İslami direnişten hiçbir karşılık almadan savaşını sürdürmesine ne demeli? Bu nasıl bir strateji ki, aktörleri ne meşru otoritenin ne de Lübnan halkının çoğunluğunun görüşü sorulmadan ve rolü olmadan, İsrail'i İran’ın kararı ile Lübnan'dan ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu hayal ediyorlar? Cevap aslında sahada. İran’ın kollarının İran'ı ve bölgesel projesini koruma rolü, Esed rejiminin çökmesi ve Suriye köprüsünün kaybedilmesiyle birlikte gerileme dönemine girdi. Lübnan'daki direniş için oyun bitti, ancak Tahran hâlâ zamanı geri alabileceğini öne sürüyor. ABD ile bir anlaşma için müzakerelerde bulunurken, Hizbullah ise hâlâ kullanımı intihara ve Lübnan'dan geriye kalanların kesin yıkımına yol açacak bir reçeteye dönüşen silahını korumaktan bahsediyor.

Öcalan yaşananları gözden geçirip dersler çıkardı, Hamas da en azından Gazze halkının durumundan dolayı bir gözden geçirmede bulunmalı ve dersler çıkarmalı. Lübnan'daki yeni durum da Hizbullah'a yaşananları gözden geçirip ders çıkarmaktan başka seçenek bırakmadı, aksi takdirde hem yeni durum hem Hizbullah başkalarına ders olacaktır.

Carl von Clausewitz’in “Savaş Teorisi” adlı kitabında üzerinde durduğu husus da savaşta siyasi hedefin önemidir.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Insependent Arabia'dan çevrilmiştir.