Dünya Sağlık Örgütü Direktörü'nden İsrail'e Gazze çağrısı: Merhamet gösterin

Filistinliler, Gazze Şeridi'ndeki devam eden İsrail askeri operasyonları sırasında Han Yunus'tan kaçıyor... 19 Mayıs 2025 (AP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'ndeki devam eden İsrail askeri operasyonları sırasında Han Yunus'tan kaçıyor... 19 Mayıs 2025 (AP)
TT

Dünya Sağlık Örgütü Direktörü'nden İsrail'e Gazze çağrısı: Merhamet gösterin

Filistinliler, Gazze Şeridi'ndeki devam eden İsrail askeri operasyonları sırasında Han Yunus'tan kaçıyor... 19 Mayıs 2025 (AP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'ndeki devam eden İsrail askeri operasyonları sırasında Han Yunus'tan kaçıyor... 19 Mayıs 2025 (AP)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, İsrail'i Gazze savaşında "şefkat" göstermeye ve Filistin topraklarının sağlık sistemindeki "sistematik yıkıma" son vermeye çağırdı. Ghebreyesus, barışın İsrail'in çıkarına olacağını vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Ghebreyesus, WHO’nun yıllık genel kurulu sırasında yaptığı konuşmada, savaşın İsrail'e zarar vereceği ve kalıcı bir çözüm getirmeyeceği uyarısında bulundu.

dfergty
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Cenevre'deki Birleşmiş Milletler Avrupa Genel Merkezi'nde açıklama yapıyor... İsviçre 19 Mayıs 2025 (AP)

Etiyopya'daki savaş yıllarını sık sık hatırlayan 60 yaşındaki Tedros, "Gazze halkının şu anda neler hissettiğini hissedebiliyorum" dedi. Koklayabiliyorum, hayal edebiliyorum, hatta seslerini duyabiliyorum. Bunun nedeni travma sonrası stres bozukluğudur.

"Halkın çektiği acıyı tahmin edebilirsiniz" diyen Ghebreyesus, yiyecekleri silah olarak kullanmak gerçekten yanlıştır. Tıbbi malzemeleri silah olarak kullanmak büyük bir hatadır" ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler çarşamba günü Gazze Şeridi'ndeki ekiplerine 90 tır dolusu insani yardım ulaştığını ve bunların dağıtım için Şeridin çeşitli bölgelerine gönderilmeye başlandığını duyurmuştu. Bu, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukanın üzerinden iki buçuk ay geçmesinin ardından atılan ilk adım.

efrgtyh
Filistinliler, 21 Mayıs 2025'te Gazze Şehri Deyr el-Belah'ta İsrail bombardımanında yıkılan bir evi inceliyor (AP)

Gerçek barışın ancak siyasi bir çözümle sağlanabileceğini söyleyen Tedros, "Barış çağrısı İsrail'in kendi çıkarınadır. Savaşın İsrail'e zarar verdiğini ve kalıcı bir çözüme yol açmayacağını düşünüyorum"dedi.

Tedros, şöyle devam etti: "Size merhamet gösterebilir misiniz diye soruyorum. Bu sizin için, Filistinliler için ve insanlık için iyidir."

Yakın ölüm tehlikesi

WHO Acil Durum Programı Direktörü Michael Ryan, Gazze'de 2,1 milyon insanın "yakın ölüm riski altında" olduğunu söyledi.

"Açlığa son vermemiz, rehinelerin tamamını serbest bırakmamız, sağlık sistemini yeniden ikmal edip, yeniden başlatmamız gerekiyor" diye ilave etti.

Ryan şöyle devam etti: Eski bir rehine olarak, tüm rehinelerin serbest bırakılması gerektiğini söyleyebilirim. Aileleri acı çekiyor. Aileleri acı içinde.

WHO, Gazze halkının ciddi gıda, su, tıbbi malzeme, yakıt ve barınma sıkıntısı çektiğini açıkladı.

Geçtiğimiz hafta dört büyük hastane, çatışma bölgelerine veya tahliye ve saldırı bölgelerine yakın olmaları nedeniyle tıbbi hizmetlerini askıya almak zorunda kaldı.

frgthy6
Yerinden edilmiş Filistinliler Gazze Şehri'ndeki bir kampta ekmek pişiriyor... 21 Mayıs 2025 (AP)

WHO, Gazze Şeridi'ndeki 36 hastaneden halen sadece 19'unun faaliyette olduğunu, personelin "imkânsız koşullarda" çalıştığını bildirdi.

Michael Ryan ,"Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin en az yüzde 94'ünün hasar gördüğünü veya yıkıldığını", "Kuzey Gazze'nin ise sağlık hizmetlerinden neredeyse tamamen yoksun olduğunu" ifade etti.

Gazze Şeridi genelinde sadece 2 bin hastane yatağının kaldığını belirten Ryan, bu sayının "güncel ihtiyaçları karşılamak için tamamen yetersiz" olduğunu kaydetti.

Ryan şöyle devam etti: "Yıkım sistematik. Hastaneler onarılıyor ve yeniden tedarik ediliyor, ancak düşmanlıklara veya tekrar saldırılara karşı savunmasız hale geliyorlar. Bu yıkıcı döngü sona ermeli."



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.