Moskova, Türkiye'nin 'tavsiyesi' üzerine Şeybani’yi resmi ziyaret için davet etti

Suriye ile Rusya arasındaki ilişkilerin geleceğini görüşmek ve her iki tarafın önceliklerini belirlemek üzere, Şeybani’nin yakında Rusya’yı ziyaret etmesi bekleniyor

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün Moskova'daki görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün Moskova'daki görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Moskova, Türkiye'nin 'tavsiyesi' üzerine Şeybani’yi resmi ziyaret için davet etti

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün Moskova'daki görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün Moskova'daki görüşmelerinin ardından düzenlenen basın toplantısında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dün sürpriz bir şekilde Suriyeli mevkidaşı Esad eş-Şeybani’ye Moskova'yı ziyaret etmesi için resmi davette bulunduğunu açıkladı.

Özellikle geçtiğimiz hafta Suriyeli yetkililerin performansını sert bir dille eleştiren Lavrov, iki taraf arasındaki tartışmalı konulara değinmeden Türkiye’nin Şeybani’nin ağırlanması ve kendisiyle tüm dosyaların görüşülmesi için cömert bir teklifte bulunduğunu belirterek, “Yaptığımız görüşmelerin ardından dostum Hakan Fidan'ın cömert teklifi üzerine Suriyeli bakanın Moskova'yı ziyaret etmesi için bir davette bulundum” dedi.

Fidan ve Lavrov, ikili ilişkiler ve Ukrayna'daki son durum gibi diğer konuların yanı sıra Suriye'deki durumu da değerlendirdiler. Türkiye’nin Moskova ve Şam arasındaki ilişkileri normalleştirme çabasına odaklandığı görüldü. Dışişleri Bakanı Fidan, Lavrov ile düzenledikleri ortak basın toplantısında “Türkiye ve Rusya olarak Suriye'nin birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması için çalışmaya devam edeceğiz. Eş zamanlı olarak Suriye halkının refah ve istikrara kavuşması konusunda çaba harcamayı sürdüreceğiz” dedi. Fidan, Lavrov ile Suriye'deki durumu enine boyuna ele aldıklarını ve Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılmasını ‘önemli bir adım’ olarak değerlendirdiklerini kaydetti.

Ziyaret beklendiği gibi önümüzdeki birkaç gün içinde gerçekleşirse, Suriye’nin eski Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Rusya'ya kaçmasından bu yana Suriyeli üst düzey bir yetkili tarafından Moskova'ya yapılan ilk ziyaret olacak.

Ancak Lavrov, Şeybani ile daha önce bir kez, geçtiğimiz nisan ayında Antalya'da düzenlenen konferans çerçevesinde bir araya gelmişti. Söz konusu görüşmede, ele alınan konularla ilgili görüşlerin yakınlaştığını gösteren bir işarete rastlanmadı.

Lavrov daha sonra Şam'daki yetkilileri sert bir dille eleştirerek Şam'ı, ‘Suriye'de aşırılık yanlısı gruplar tarafından gerçekleştirilen kitlesel etnik ve dini temizliğe’ göz yummakla suçladı. Lavrov açıklamasında, “Suriye'de yaşananlar çok endişe verici. Aynı zamanda Batılı ülkeler bu zulümleri görmezden geliyorlar, çünkü bunlar bölgeyi kontrol etme planlarının bir parçası” ifadelerini kullandı.

Rus Bakan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Batı'nın dünya genelinde işlenen bunca suçu bu kadar kolay görmezden gelmesi şaşırtıcı. Eğer bu suçlar Batı'nın küresel gündeminde ilerlemesini engellemiyorsa, zor durumdaki hegemonyasına tutunmak ve başkalarının sırtından geçinmeye devam etmek içindir.”

dfergt
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'yı Paris'teki Elysee Sarayı'nın girişinde karşıladı, 7 Mayıs 2025 (AP)

Lavrov'un Suriyeli yetkililerin performansına yönelik eleştirilerini ‘Batı'nın rehavetiyle’ ilişkilendirmesi dikkati çekti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Moskova'daki bazı analistler bunu, Moskova'nın özellikle Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın Fransa ziyareti ve Riyad'da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinin ardından Suriye-Batı ilişkilerindeki gelişmeleri yakından takip ettiği şeklinde yorumladı.

Analistlere göre Moskova, Şam'ın bölgesel ve uluslararası düzeyde ilişkileri normalleştirme hızını arttırmadaki başarısının, özellikle Batı'nın Şam'dan, Rusya’nın Suriye'deki askeri varlığını azaltmasını ve Moskova ile ilişkileri tamamen normalleştirmemesini talep ettiği bir dönemde, Suriye'deki askeri varlığın kaderini ve iki taraf arasındaki ilişkilerin geleceğini belirlemek üzere Şam ile yapılacak doğrudan müzakerelerdeki konumunu zayıflatacağını düşünüyor.

İlginç olan ise Lavrov’un bu konuya daha önce değinmiş olması. Lavrov, Batı'nın asıl amacının yeni Suriye yönetimini ve bölgedeki diğer ülkelerin liderlerini Rusya ile askeri iş birliğinden vazgeçmeye ve Rusya’yı Suriye'deki askeri üslerden çıkarmaya ikna etmek olduğunu söyledi.

ergty6
Suriye’nin Lazkiye ilinde Rusya’nın kullandığı Hmeymim Hava Üssü girişi önünde duran Suriye Askeri Operasyonlar Odası’nın bir üyesi, 29 Aralık 2024 (AFP)

Lavrov’un Şeybani’ye yaptığı davetin, Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü'ne silahlı saldırı düzenlendiğine dair haberlerin basında yer almasından sadece birkaç gün sonra yapılması dikkat çekti. Aktarılan bilgilere göre saldırıda iki Rus askeri ölmüş, Rus güçleri saldırıyı başarıyla püskürtmüş ve Özbekistanlı oldukları ve Suriye'de faaliyet gösteren militan bir silahlı grubun üyesi oldukları ortaya çıkan saldırganlardan dördünü ölü olarak ele geçirmeyi başarmıştı.

Moskova olayla ilgili resmi yorum yapmaktan kaçınırken, Savunma Bakanlığı da olayla ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ancak savaş muhabirleri saldırganların Şam ile Moskova arasında gerginlik yaratmak ve doğrudan bir çatışmayı kışkırtmak istemiş olabileceğinden söz etti. Diğerleri ise saldırının niteliği ne olursa olsun ve arkasında Şam olmasa bile, bunun ülkedeki kaosun, kontrolsüz silahların ve gerilimi tırmandırma riskinin bir göstergesi olduğunu belirtti.

  



Şam'a güçlü destek veriliyor, bundan sonrası Şara’ya bağlı

Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)
Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)
TT

Şam'a güçlü destek veriliyor, bundan sonrası Şara’ya bağlı

Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)
Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)

Jerome Drevon'un “Cihattan Politikaya” adlı kitabı, Selefi cihatçı Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) silahından vazgeçmeden siyasi bir harekete dönüşme yeteneği konusunda bir miktar kesinlik sunuyor. Ancak, bu günlerde gündeme getirilen ve güvenilir yanıtlar elde edilmesi uzun zaman alabilecek sorular, Ebu Muhammed el-Colani'nin geçirdiği dönüşüm süreci ile ilgili. Bu süreç, Bağdat'taki ABD güçlerinin yönettiği hapishanede mi yoksa el-Nusra Cephesi ve el-Kaide liderliğiyle kopuş sonrası dönemde mi başladı? Eski ABD Büyükelçisi Robert Ford, İdlib'de Colani ile yaptığı görüşmeler ile bu dönüşümde aktif bir rol oynadı mı? Yoksa, bu yavaş değişime İdlib Emiri ile dönemin istihbarat başkanı ve halihazırda Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan ve şu anda İstihbarat Başkanı ve o dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı olan Profesör İbrahim Kalın’ın yaptığı bir dizi görüşme, diyalog ve düzenleme mi katkıda bulundu?

Hangisi olursa olsun, Colani gerçek adı olan Ahmed eş-Şara’ya geri dönmek için Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ile birlikte Şam'a varana kadar bekledi. Şara'nın söylemleri dışında sahada olup bitenler ve olmaya devam edenler, Savunma Bakanlığı'na katılan Selefi cihatçı grupların liderleri ve kadroları arasındaki dönüşümün gerçekliği hakkındaki soruları gündeme getiriyor. Zira bunlardan bazıları azınlıklara karşı katliamlar yaptı, bazıları da restoranlarda, kafelerde, gece kulüplerinde ve kadınların giyimi konusunda sosyal özgürlükleri kısıtladı.  

Düşünce ve ayrıntılardan bağımsız olarak, ABD, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve Türkiye’nin desteği, açık bir fırsata ve yaklaşan bir tehdit ile yüzleşmeye bahis oynamaktan başka bir şey değil. Amerikalılar, Araplar, Türkler ve Avrupalıların hemfikir olduğu husus, Başkan Şara'nın istediklerine ve sunabileceklerine güvenmek ve bunlar üç noktada özetlenebilir. Birincisi, İran'ı Suriye'den ve orada herhangi bir etkiye sahip olmaktan uzak tutmak, İran silahlarını Lübnan'daki Hizbullah'a kaçırmak için kullanılan Suriye koridorunu kapatmaktır. Nitekim Suriye güvenlik servisleri, İsrail'in bombalamadığı tüm sevkiyatlara el koyuyor. İkincisi, güvenliği temin etmek, geçiş adaletini sağlamak, Suriye toplumundaki çeşitliliğe açık olmak, deneyim veya yeterlilik sahibi olmayan sadık kişiler yerine nitelikli bireyleri atamaktır. Üçüncüsü, sahte bir “sosyalist ekonomi” kisvesi altındaki “çete ekonomisinden” liberal bir ekonomiye geçiş yapmak, on yıllardır Moskova ve Tahran'ı taklit edip ekonomik abluka ve yaptırımlar kâbusu içinde yaşadıktan sonra Araplara ve Batı'ya açılmaktır. Zira abluka ve yaptırımlar Suriyelilerin yüzde 90'ını yoksulluk sınırında veya altında yaşamaya mahkum etti.

Trump yönetiminin isteklerine gelince, Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesidir. Yaptırımların kaldırılmasında ve destek sağlanmasında acele edilmesinin nedeniyse, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Kongre'de yaptırımların kaldırılmasını savunurken söylediği gibi, yeni Suriye yönetiminin başarısız olmasından ve birkaç hafta içinde “kaos ve iç savaş” patlak vermesinin duyulan “korkunun gücü”dür. Ama bundan sonrası yeni Suriye yönetimine bağlı. Etkili bir yargı sistemi ve insan hakları, sosyal özgürlükler ve para transferlerinde özgürlük konusunda güçlü garantiler olmadan, 2011’den önceki durumuna dönmek için yaklaşık 500 milyar dolara ihtiyaç duyan bir ülkeye yatırım akışı olmayacak. Liberal veya neoliberal gibi rejimin türünü açıklayan yasalar olmadan, ortaklıklar ve özelleştirme için verilecek garantiler, Suriyeli, Arap ve uluslararası özel sektör lehine kamu sektöründen ne ölçüde vazgeçileceği açıklanmadan ekonomik kalkınmaya bahis oynanmayacak.

Yeni Suriye yönetiminin, İdlib'deki hükümet deneyimine benzer belirli siyasi, ekonomik ve sosyal seçeneklere sahip olduğu anlaşılıyor. Ancak bu yönetim, daha önce inanmadığı ve yönetme konusunda hiçbir deneyiminin olmadığı başka seçenekleri de takip etmek zorunda. “Ülkeyi özgürleştiren kararları verir” şeklindeki tehlikeli çerçevenin dışındaki yeteneklere ve liyakatli kişilere açılmaktan kaçış yok. Zira yurtdışından ve Suriye kamuoyundan gelen baskı altında açıklanan kararlar, etkili bir komite veya organ olmadan sadece birer başlık olmayı sürdürüyorlar. Bunlara geçiş adaleti, kayıp kişilerin aranması ve toplu mezarların ortaya çıkarılması, sahil bölgesindeki katliamlarının araştırılması, silahı yasa gibi görüp istedikleri gibi hareket eden, çoğunluğun parçası olmayan herkes öldürülmesi gereken bir “kâfir”miş gibi davranan silahlı grupların etkili bir şekilde durdurulması dahildir. Bunun anahtarı, sokaklarda barışçıl, birleştirici devrimi başlatan erkek ve kadınlara, genç erkek ve kızlara iade-i itibarda bulunmaktır. Yani devrimle övünüp son aşamasına odaklanırken, aynı zamanda devrimcilere ve “Suriye halkı birdir” sloganına iade-i itibarda bulunmaktır. Zira devrim, Suriyelilerin tutuklama, öldürülme, yıkım, nüfusun yarısının şehirlerinden, kasabalarından, köylerinden ve evlerinden yerinden edilmesi ile bedelini ödediği bir şeydir. Devrimciler, yalnızca yüz binlerce kişiden oluşan ama bir unsurunun aylık maaşı 10 doları geçmeyen bir ordunun kendisini savunmadığı ve aşamalı olarak çöken bir rejimi devirmek için son darbeyi vuranlar değildir.

Devrimden daha önemli tek şey bir devlet kurmaktır. Troçki'nin ısrarla vurguladığı kalıcı devrim, devletin kurulmasını engeller ve sürekli çatışmalara ve savaşlara giden yolu açar. Devrimin başarılı olduğu herhangi bir ülke için en tehlikeli durum, devrimin ne bir devlet ya da rejim olamayarak, ne de devrim olarak kalamayarak melez bir şeye dönüşmesidir.

Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.