Kral Charles'ın Kanada ziyareti ve Trump'a verilen siyasi mesaj

Kral Charles ve Kanada Başbakanı Mark Carney, Kanada Genel Valisi'nin Ottawa'daki resmi konutu Rideau Hall'da bir araya geldiler, 26 Mayıs 2025 (AFP)
Kral Charles ve Kanada Başbakanı Mark Carney, Kanada Genel Valisi'nin Ottawa'daki resmi konutu Rideau Hall'da bir araya geldiler, 26 Mayıs 2025 (AFP)
TT

Kral Charles'ın Kanada ziyareti ve Trump'a verilen siyasi mesaj

Kral Charles ve Kanada Başbakanı Mark Carney, Kanada Genel Valisi'nin Ottawa'daki resmi konutu Rideau Hall'da bir araya geldiler, 26 Mayıs 2025 (AFP)
Kral Charles ve Kanada Başbakanı Mark Carney, Kanada Genel Valisi'nin Ottawa'daki resmi konutu Rideau Hall'da bir araya geldiler, 26 Mayıs 2025 (AFP)

Abdulfettah Hattab

Kral 3. Charles’ın Kanada ziyareti ve Kanada Parlamentosu'nun 45’inci yasama döneminin açılışında yaptığı Taht Konuşması, ABD Başkanı Donald Trump'a, ABD'ye, Kanadalılara ve tüm dünyaya verilen açık siyasi mesajlar taşıyordu.

Unutanlar için Kral 3. Charles’ın Kanada'nın yanı sıra diğer 56 İngiliz Milletler Topluluğu ülkesinden 14'ünün devlet başkanı olduğunu hatırlatalım. Daha önce Veliaht Prens ve Galler Prensi olarak Kanada'yı ziyaret eden Charles'ın Kraliçe Camilla eşliğinde yaptığı bu yirminci ziyareti, 2022 yılının eylül ayında tahta çıkmasından bu yana Kral olarak gerçekleştirdiği ilk ziyaretti.

Kanada’da kısa bir süre önce yapılan seçimleri kazanan Başbakan Mark Carney, Kral'ı Taht Konuşması’nı bizzat yapması ve Kanada Parlamentosu’nun 45’inci yasama dönemini açması için davet etmişti.

Normalde, Kanada Genel Valisi -şu anda bu görevi Mary Simon üstleniyor- Kral'ın ülkedeki temsilcisi olarak Taht Konuşması’nı yapar ve konuşma, her yeni parlamento oturumunun başlangıcında hükümetin gündemini belirlemek üzere Başbakan tarafından onun adına okunur. Kanada Avam Kamarası ve Senatosu, Kral'a ya da Senato'daki temsilcisine ayrılan koltuktan okunduğu için bu adı alan Taht Konuşması'ndan önce hiçbir faaliyette bulunamaz.

Normalde, Kanada Genel Valisi -şu anda bu görevi Mary Simon üstleniyor- Kral'ın ülkedeki temsilcisi olarak Taht Konuşması’nı yapar ve Başbakan tarafından onun adına okunur.

Taht Konuşması, en son Ekim 1977'de Kraliçe 2. Elizabeth tarafından bizzat yapılmıştı. Ondan önce ise yine Kraliçe 2. Elizabeth 1957 yılında Taht Konuşmasını yapmıştı. Dolayısıyla Kral 3. Charles'ın ziyaretinin önemi ve anlamı büyüktü.

Başbakan Carney'nin daveti, Kanada ile komşusu ABD arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde gelmesi nedeniyle ‘stratejik bir hamle’ olarak görülüyor.

Kanada Başbakanı, gazetecilere yaptığı açıklamada Kral Charles'ın ziyaretinin ‘Kanada’nın egemenliğini açıkça vurguladığını’ belirterek, “Bu tarihi ve tam zamanında gelen bir onurdur” ifadelerini kullandı.

Kanada Genel Valisi Mary Simon ise ziyaretin ‘Kanada ile Kral arasındaki yakın ilişkiyi vurguladığını’ söyledi. Vali Simon, “Ortak evrensel değerlerimiz olan demokrasi, eşitlik ve barış temelinde bir geleceği güvence altına almak için şimdi her zamankinden daha fazla bir araya gelmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

Kral Charles Kanada'ya desteğini gösterdi mi?

Devlet başkanlığı görevi gereği Kral Charles'ın siyasetle ilgilenmesi beklenmiyor. Ancak Trump'ın tehditleri çerçevesinde Kanada'ya destek için şifreli mesajlar göndermiş ve sembolik jestler yapmış gibi görünüyor.

Kral Charles şubat ayında Kanada'yı ‘sevgili, dirençli ve nazik bir ülke’ olarak tanımladı. Bu tanım, kraliyet tarafından genellikle kutlanmayan bir olay olan Kanada bayrağının göndere çekilmesinin 60’ıncı yıldönümünde yapıldı.

Fjjf
Kral Charles ve Kraliçe Camilla Kanada'nın Ottawa kentindeki Ulusal Savaş Anıtı'nda bulunan Meçhul Asker Mezarı'na çelenk bıraktı, 27 Mayıs 2025 (AFP)

Kral Charles 4 Mart'ta İngiliz Donanmasına ait HMS Prince Of Wales uçak gemisini ziyaret ettiğinde göğsün çok sayıda Kanada madalyası vardı.

Yine mart ayında, Londra’da her yıl kutlanan İngiliz Milletler Topluluğu Günü'nde Kral Charles, Kanada sandalyesine oturmayı tercih etti.

Bu yılın başlarında Buckingham Sarayı'nda düzenlenen ağaç dikme töreninde Kral Charles'ın seçtiği ağaç, simgesel olarak yaprağı Kanada bayrağı üzerinde yer alan bir akçaağaçtı.

Kendisini ‘Kanada Kralı’ olarak da adlandıran Kral Charles, Kanada bayrağını ‘gurur ve hayranlık duygusu uyandırmakta asla başarısız olmayan bir sembol’ olarak tanımladı.

Kanadalılar birleştiğinde, Kanada kalıcı olanı inşa eder

Kral Charles, 27 Mayıs Salı günü Taht Konuşmasını gerçekleştirdi. ABD Başkanı Donald Trump ve ABD ile yaşanan gerilimin yaşandığı bir dönemde yaptığı konuşmada, Kanada'nın egemenliğini doğrudan “Kanada özgür ve güçlüdür” sözleriyle ifade etti.

Bu konuşmanın en önemli kısmı Kanada milliyetçiliğiyle ilgiliydi.

Kral Charles, şunları söyledi:

“Eşim ve ben bugün sizlere katılmaktan ve Kanadalıların yenilenmiş bir ulusal gurur, birlik ve umut duygusuyla bir araya gelmelerine tanık olmaktan büyük bir gurur ve memnuniyet duyuyoruz. Daha önce de söylediğim gibi, Kanada'yı her ziyaret ettiğimde, Kanada'nın daha fazlası kanıma ve ardından doğrudan kalbime sızıyor. Kanada'nın ulusal değerleri savunmak için gösterdiği cesaret ve fedakarlık ile Kanadalıların çeşitliliği ve nezaketiyle tüm dünyada tanınan eşsiz kimliğine her zaman hayranlık duymuşumdur. Bugün Kanada bir başka kritik aşamayla karşı karşıya. Demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, kendi kaderini tayin hakkı ve özgürlük, Kanadalıların değer verdiği ve korumaya kararlı olduğu değerlerdir.”

Kanada'nın refahı önündeki ekonomik zorluklar

Kanada'nın karşı karşıya olduğu ekonomik zorluklara da değinen Kral Charles, şunları söyledi:

“Mükemmel olmasa da on yıllardır Kanadalıların refahına katkıda bulunan açık küresel ticaret sistemi değişiyor. Kanada'nın ortaklarıyla olan ilişkileri de değişiyor. Dünyanın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana hiç olmadığı kadar tehlikeli ve belirsiz bir yer olduğunun farkında olmalıyız.”

Kfkf
Kral Charles ve Kraliçe Camilla için Kanada Genel Valisi'nin Ottawa'daki resmi konutunda halka açık bir resepsiyon verildi, 26 Mayıs 2025 (AFP)

Kanadalıların birçoğu, çevrelerinde köklü bir şekilde değişen dünya hakkında kendilerini endişeli ve stresli hissediyor. Radikal değişimler her zaman tedirgin edici olmuştur. Ancak bu an aynı zamanda harika bir fırsatı da sunar. Yenilenmek, daha büyük düşünmek ve daha büyük hareket etmek için bir fırsat. Kanada'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana geçirdiği en büyük ekonomik dönüşümü başlatması için bir fırsat. Dünyanın en trajik çatışma bölgelerinden gelenler de dahil olmak üzere yeni Kanadalılara kucak açan kendine güvenen bir ülke olan Kanada, tüm Kanadalıların herhangi bir kıtadaki herhangi bir yabancı gücün onlardan alabileceğinden çok daha fazlasını sunabileceğini kabul ederek bu fırsatı değerlendirebilir. Değerlerine sahip çıkarak, tüm Kanadalılara hizmet edecek yeni ittifaklar ve yeni bir ekonomi inşa edebilir.

Örneğin, Başbakan ve ABD Başkanı, Kanada ve ABD arasında yeni bir ekonomik ve güvenlik ilişkisi tanımlamaya başladılar. Karşılıklı saygıya dayanan ve ortak çıkarlar üzerine inşa edilen bu ilişkinin, her iki egemen devlete de dönüştürücü faydalar sağlayacağına şüphe yok.

Bunun yanında Kanada hükümeti, Kanada’nın dünyanın ihtiyaç duyduklarına ve dünyanın saygı duyduğu değerlere sahip olduğu farkındalığıyla dünyanın dört bir yanındaki güvenilir ticaret ortakları ve müttefikleriyle ilişkilerini güçlendiriyor.

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Kanada, kendi değerlerini paylaşan benzer düşünen uluslardan oluşan bir ittifak kurmaya hazır. Uluslararası iş birliğine ve malların, hizmetlerin ve fikirlerin serbest ve açık değişimine inanıyor. Hızla gelişen bu yeni dünyada Kanada liderlik etmeye hazır ve bu durumun, Kanada'nın G7 Zirvesi'ni düzenleyeceği haziran ayında açıkça görülmesi bekleniyor.

Hükümetin nihai hedefi ve temel misyonu, G7'deki en güçlü ekonomiyi inşa ediyor. Bunun ilk adımı ise 13 eyalet ve bölge ekonomisinden bir Kanada ekonomisi yaratmak. Ticaret ve işgücü hareketliliğinin önündeki iç engeller Kanada'ya yıllık 200 milyar dolara mal oluyor. Hükümet, Ulusal Kanada Günü'ne kadar iç ticaret ve işgücü hareketliliğinin önündeki kalan tüm federal engelleri kaldırmak üzere bir yasa çıkaracak.

Başbakan Corney, eyaletler ve bölgeler arasındaki ticaret engellerini ortadan kaldırmak için şimdiden hayati adımlar attı. Bunun yanında Kanada Günü'ne kadar ülke genelinde serbest ticareti sağlamak için bu ilerlemeyi sürdürecek. Tüm bunlar, Kanada'nın tam ekonomik potansiyelini ortaya çıkarmak için kritik önem taşısa da yeterli değil.

Hükümet, güçlü bir Kanada’nın inşası için ulusal öneme sahip projeleri belirlemek ve teşvik etmek üzere eyaletler, bölgeler ve yerli Aborijinlerle yakın iş birliği içinde çalışıyor.

Güçlü bir Kanada inşa etmek için hükümet, ulusal öneme sahip projeleri - Kanada'yı birbirine bağlayacak, dünyayla bağlarını derinleştirecek ve nesiller boyunca yüksek maaşlı işler yaratacak projeleri - belirlemek ve hayata geçirmek için eyaletler, bölgeler ve Yerli halklarla yakın iş birliği içinde çalışıyor.

Değişimin hızı ve fırsatların büyüklüğü göz önüne alındığında, Kanada'nın dünya lideri çevre standartları korunurken, bir projenin onaylanma süresini beş yıldan iki yıla indirilecek olan yeni bir Büyük Federal Projeler Ofisi oluşturularak hızlı olmak büyük önem taşıyor.

Hükümet ayrıca, bir proje, bir inceleme hedefine ulaşmak için altı ay içinde ilgili her eyalet ve bölge ile iş birliği anlaşmaları imzalayacak. Kral Charles, ekonomik planı “Kanadalılar birleştiğinde, Kanada kalıcı olanı inşa eder” sözleriyle özetledi.

Jdj
Kral Charles ve Kraliçe Camilla Kanada'nın başkenti Ottowa’daki Macdonald-Cartier Uluslararası Havalimanı'ndan ayrılırken, 27 Mayıs 2025 (AFP)

Kral Charles, sözlerine şöyle devam etti:

“Kanada ekonomisinin önündeki bu engelleri kaldırmak ülkenin sadece süregelen ticaret savaşlarından sağ olarak değil, her zamankinden daha güçlü bir şekilde de çıkmasını sağlayacak yeni bir büyüme çağını başlatacak. Bu da Kanada'nın dünyanın önde gelen temiz ve konvansiyonel enerji süper gücü olmasını, iklim değişikliğiyle mücadele ederken onu küresel olarak daha rekabetçi hale getiren bir sanayi stratejisi oluşturmasını, vasıflı mesleklerde yüz binlerce iyi iş imkanı yaratmasını ve Kanada'yı bilim ve yenilik için önde gelen küresel bir merkez haline getirmesini sağlayacak.”

ABD ile olan kara sınırının kontrolü

Kara sınırlarındaki kaçakçılık olaylarına da değinen Kral Charles, “Kanada'nın gerçekten güçlü olabilmesi için güvenli olması gerekir. Bu amaçla hükümet, sınır güvenliğini güçlendirmek üzere bir yasa çıkaracak. Kolluk kuvvetleri ve istihbarat teşkilatları fentanil ve türevlerinin akışını durdurmak için yeni araçlara sahip olacak. Hükümet, zorluklar ister içeriden ister dışarıdan, nereden gelirse gelsin Kanadalıları ve onların egemenlik haklarını koruma görevini yerine getirecek. Toplumların güvenliğini sağlamak üzere ilave bin Kraliyet Kanada Atlı Polisi (RCMP) istihdam edecek. Radarlar, insansız hava araçları (İHA), helikopterler, ek personel ve köpek timleri konuşlandırarak sınırdan yasadışı silah ve uyuşturucu akışını azaltacak.”

Kral Charles, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Bu büyük değişim döneminde Kanadalılar, Kanada'yı eşsiz kılan unsurların arkasında birleşmişlerdir.”

Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklardan bahseden Kral Charles’ın konuşması birçok kişi tarafından Kanada'ya güçlü bir destek gösterisi olarak görüldü.

Başbakan Carney, daha önce açıkça ““Kanada satılık değil, asla da olmayacak” ifadelerini kullanmıştı. Kral Charles da ülkenin Devlet başkanı olarak, Kanada'nın egemenliğini destekleyen güçlü bir sembolik ziyaretle bu mesajın gücünü ve etkisini pekiştirdi.

 

 

 

 



İsrail ile Batı arasındaki ilişkiler: Yeni ama kararsız bir bozulma

29 Mayıs 2025 Perşembe günü Londra'daki Parlamento binasının dışında düzenlenen bir günlük protestoda, önde gelen kişiler, aktivistler ve doktorlar Gazze'de öldürülen 15 binden fazla çocuğun isimlerini okudu
29 Mayıs 2025 Perşembe günü Londra'daki Parlamento binasının dışında düzenlenen bir günlük protestoda, önde gelen kişiler, aktivistler ve doktorlar Gazze'de öldürülen 15 binden fazla çocuğun isimlerini okudu
TT

İsrail ile Batı arasındaki ilişkiler: Yeni ama kararsız bir bozulma

29 Mayıs 2025 Perşembe günü Londra'daki Parlamento binasının dışında düzenlenen bir günlük protestoda, önde gelen kişiler, aktivistler ve doktorlar Gazze'de öldürülen 15 binden fazla çocuğun isimlerini okudu
29 Mayıs 2025 Perşembe günü Londra'daki Parlamento binasının dışında düzenlenen bir günlük protestoda, önde gelen kişiler, aktivistler ve doktorlar Gazze'de öldürülen 15 binden fazla çocuğun isimlerini okudu

Christopher Phillips

İsrail'in Batılı müttefikleriyle ilişkileri, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Fransa, İngiltere ve Kanada liderlerini “Hamas'ı cesaretlendirmek” ile suçlamasıyla mayıs ayı sonlarında yeni bir dip seviyeye ulaştı. Bu gelişme üç hükümetin, Netanyahu hükümetini tüm Gazze Şeridi'nin “kontrolünü ele geçirme” sözü vermesinin ardından “korkunç” olarak nitelendirdikleri ortak bir açıklama yayınlamalarının ardından yaşandı.

Açıklamada, İsrail yenilenen askeri saldırısını durdurmaz ve insani yardıma yönelik kısıtlamaları kaldırmazsa “daha fazla somut önlem” alınacağı tehdidinde bulunuldu. Açıklamanın tonu ve Netanyahu'nun buna cevabı, İsrail ile ABD hariç, Batılı müttefikleri arasında artan gerginliği gösteriyor. Bunlar daha önce İsrail ile dayanışma içinde olduklarını ifade etmiş olsalar da Gazze savaşı bitmek bilmez bir şekilde genişler gibi görünür ve daha fazla Filistinlinin hayatına mal olurken, artık onu kınamaya ve eleştirmeye daha istekliler. Gerilimi tırmandıran bu adımlar, bir söylem değişikliğinden daha fazlasına mı işaret ediyor? Batılı liderlerin almakla tehdit ettiği “somut önlemler” gerçeğe dönüşebilir mi ve gerçek bir etkileri olur mu?

Gergin ilişkiler

İngiltere, Fransa ve Kanada'nın ortak açıklaması, Batılı hükümetlerin İsrail'e yönelik söyleminde belirgin değişime tanık olunan bir haftada geldi. Açıklamadan kısa bir süre sonra, Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantılarında AB-İsrail Serbest Ticaret Birliği Anlaşması'nı gözden geçirmeyi kabul ettiler. AB Dış Politika Şefi Kaja Kallas, kararı duyururken, İsrail'i insani yardım konusunda ciddi adımlar atmaya çağırdı ve Gazze’deki durumu “felaket” olarak nitelendirdi.

Batılı ülkeler İsrail'i oybirliğiyle kınamaktan hâlâ çok uzaklar. Haberler, 27 AB ülkesinden yalnızca 17'sinin ticari ilişkilerin gözden geçirilmesini desteklediğine işaret ediyorlar

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, günler önce daha sert bir dil kullanarak Parlamento'da, İsrail'in Gazze'ye yönelik muamelesinin “İngiliz halkının değerlerine hakaret” olduğunu, İsrailli bakanların Filistinlileri Gazze Şeridi'nden kovma çağrılarının “menfur”, “acımasız” ve “aşırılıkçı olduğunu belirtti. AB gibi Lammy de İngiltere ile İsrail arasındaki serbest ticaret görüşmelerinin askıya alınacağını ve gelecekteki ikili stratejik yol haritasına ilişkin daha geniş kapsamlı görüşmelerin gözden geçirileceğini duyurdu.

Batılı ülkeler İsrail'i oybirliğiyle kınamaktan hâlâ çok uzaklar. Haberler, 27 AB ülkesinden yalnızca 17'sinin ticari ilişkilerin gözden geçirilmesini desteklediğine işaret ediyor. Ancak, bugün benimsenen bu söylem, Gazze çatışmasının ilk günlerindeki söylemden kökten farklı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 7 Ekim'den sonra İsrail ile “mutlak dayanışma” içinde olduğunu ifade ederken, o dönem yani Ekim 2023'te muhalefet lideri olan İngiltere Başbakanı Keir Starmer, İsrail'in Gazze'ye yönelik ilk saldırıları sırasında su ve elektriği kesme “hakkına” sahip olduğunu söylemişti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada) ve Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot (sağdan üçüncü), 8 Nisan'da Mısır'ın sınır şehri el-Ariş'te Gazze'ye gönderilecek yardımların depolandığı Mısır Kızılayı depolarını ziyaret ediyor (AFP)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada) ve Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot (sağdan üçüncü), 8 Nisan'da Mısır'ın sınır şehri el-Ariş'te Gazze'ye gönderilecek yardımların depolandığı Mısır Kızılayı depolarını ziyaret ediyor (AFP)

Ancak Gazze savaşı uzadıkça ve korkunç kayıplar arttıkça, Batılı hükümetler her zamankinden daha eleştirici hale geldiler. Uzun bir süre İrlanda, İspanya ve Belçika gibi daha az nüfuza ve ikincil etkiye sahip ülkeler İsrail’e yönelik kınamalara öncülük ederken, İngiltere ve Fransa gibi daha nüfuzlu ülkeler zamanla pozisyonlarını kademeli olarak değiştirdiler. Eylül 2024'te İngiltere, silahların insani hukuku ihlal edecek biçimde kullanılması konusunda “gerçek bir riskin” bulunduğuna inandığı için İsrail'e verdiği 30 silahın ruhsatını askıya aldı. Bir ay sonra Macron da Fransa'dan yapılan silah teslimatlarının durdurulması çağrısında bulundu. Ancak o zaman bile bu önlemler büyük ölçüde sembolik kaldı ve gerçek bir politika değişikliğini temsil etmedi. Macron, askıya alma işlemine yanıt olarak Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde Fransa'nın İsrail'e olan “sarsılmaz bağlılığını” yineledi. İngiltere’de ise askıya alınan ruhsatların sayısından çok daha fazla olan, yaklaşık 320 silah ruhsatı yürürlükte kalmaya devam etti.

İngiltere'de, Parlamento'nun arka sıra milletvekilleri Lammy'nin söyleminin gerisinde kalan çok az bir politik destek sunduğunu düşünüyorlar

Batı yeni bir yaklaşıma mı tanık oluyor?

Bu İngiliz önlemleri Batı-İsrail ilişkilerinde yeni ve önemli bir ayrışmayı mı temsil ediyor? Eleştirmenler bu olasılığı küçümsemekte gecikmediler. İngiltere’de Parlamento’nun arka sıra milletvekilleri, Lammy'nin söyleminin gerisinde kalan çok az bir politik destek sunduğunu düşünüyorlar. Ticari görüşmeleri askıya almanın etkisi çok az olacağından, bazı milletvekilleri silah sevkini askıya alma, ticari ambargo ve Filistin'i tanıma gibi daha ciddi önlemler alınması çağrısında bulunmaya yöneldi. İngiltere Batı Şeria'daki üç yerleşimciye ve dört yerleşim birimine yeni yaptırımlar getirse de Lammy, “Gazze'nin tamamını yerle bir edeceğiz” diyen Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de dahil olmak üzere İsrail hükümetinin iki bakanına yaptırım uygulanması çağrılarını reddetti.

Benzer şekilde Avrupa Birliği de yeterince bir şey yapmadığı için sert şekilde eleştirildi. İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Gazze'deki insani krize karşılık olarak İsrail'e yaptırımlar uygulama çağrısında bulundu. Birçok kişi, AB'nin İsrail'in en büyük ticaret ortağı olduğuna ve 2024'te mal ticaretinin yaklaşık yüzde 32'sini oluşturduğuna işaret etti. Albares'in belirttiği gibi, Brüksel kullanmak istemesi halinde gerçek bir güce sahip, ancak şimdiye kadar söylemini eyleme dönüştürme konusunda ne istekli ne de kudretli olduğunu göstermedi. Bu durum, özellikle Almanya, Avusturya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nin İsrail'e diğer üyelerden daha fazla sempati göstermesi sebebiyle AB üye ülkeleri arasındaki devam eden bölünmeleri yansıtıyor.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, İspanya hükümetinin Gazze'deki savaşı görüşmek üzere AB ve Arap dışişleri bakanlarının bir toplantısına ev sahipliği yaptığı gün, İspanya'nın başkenti Madrid’deki Dışişleri Bakanlığı'nda bir basın toplantısında konuşuyor, 25 Mayıs (Reuters)İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, İspanya hükümetinin Gazze'deki savaşı görüşmek üzere AB ve Arap dışişleri bakanlarının bir toplantısına ev sahipliği yaptığı gün, İspanya'nın başkenti Madrid’deki Dışişleri Bakanlığı'nda bir basın toplantısında konuşuyor, 25 Mayıs (Reuters)

Amerikan faktörü

Amerikan faktörü, Batılı hükümetlerin İsrail ile ilişkileri ve davranışları üzerindeki en önemli etkenlerden biri sayılıyor. Başkan Trump'ın İsrail ile yakın bağları göz önüne alındığında Kanada, İngiltere ve Fransa'nın tutumunu paylaşması pek olası olmasa da Gazze'ye yönelik yeni saldırı hakkındaki yorumunda daha ölçülü bir ton takındı ve “Tüm bu durumu olabildiğince çabuk durdurabilir miyiz görmek istiyoruz” dedi. Trump, yakın zamanda bölgeye yaptığı ziyarette Körfez liderleriyle yakınlaşması, İran ile dolaylı görüşmeler yürütmesi ve Suriye’nin yeni lideriyle görüşmesi ve yaptırımları kaldırmaya hazır olması dahil olmak üzere Netanyahu'dan uzaklaştığına dair başka işaretler de gösterdi. Yine de Trump yönetiminin İsrail'i eleştirdikleri için aktivistleri sınır dışı ederken ve üniversiteleri tehdit ederken, İsrail Başbakanı’nı “korkunç” olarak tanımlaması düşünülemez.

Tüm taraflar, Amerika Birleşik Devletleri İsrail'i desteklemeye devam ettiği veya en azından pozisyonunu değiştirmesi için ona baskı yapmaktan kaçındığı sürece, somut değişiklikler elde etmenin zor olacağını kabul ediyor

ABD'nin İsrail'e yönelik süregelen taraflılığı, Batılı hükümetlerin Tel Aviv'e yönelik politikalarında herhangi bir değişikliği nasıl ele alacaklarında temel bir husus olmaya devam edecek. Trump yönetimiyle gümrük vergileri, Ukrayna ve (Kanada örneğinde olduğu gibi) ilhak tehdidi konusunda devam eden gerginliklere rağmen, Batılı liderler hassas bir dengeye ihtiyaç olduğunu anlıyorlar. İsrail konusunda kendilerine bağımsız bir politika çizmek istiyorlar, ki bu, halklarının giderek daha fazla talep ettiği bir husus, ancak aynı zamanda ABD'nin İsrail’in davranışlarını etkilemeye ve sınırlamaya gerçekten gücü yeten tek ülke olmaya devam ettiğini de kabul ediyorlar. Buna ilave olarak, İsrail’e karşı daha katı ve sert bir duruş benimsemenin Washington ile anlaşmazlığı derinleştirebileceğinden ve Trump'ı Netanyahu'ya baskı yapmaya ikna etme şansını zayıflatabileceğinden korkuyorlar. Öte yandan, Avrupalı liderlerin tutumunda siyasi gerçekçilikle bağlantılı yaklaşımlar da öne çıkıyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan çevirdiği analize göre Avrupalı ​​liderler, Trump'ın Ukrayna savaşında yapıcı bir rol oynayabileceğini ve ne kadar öfkeli olurlarsa olsunlar, Gazze'deki çatışmadan daha acil bir tehdit olarak gördükleri Rusya'yı kontrol altına alabileceğini umuyorlar. Bu, onları Amerikan pozisyonundan çok fazla uzaklaşmak konusunda daha dikkatli olmaya itiyor.

İsrail meydan okuyor

Devam eden Amerikan desteği, Netanyahu'nun Kanada, İngiltere ve Fransa tarafından yayınlanan ortak açıklamaya verdiği meydan okuyucu yanıtın açıklaması olabilir. Netanyahu yanıt olarak üç lidere şunu söyledi: “Katiller, tecavüzcüler, çocuk katilleri ve kaçıranlar size teşekkür ettiğinde, adaletin yanlış tarafındasınız demektir”. Açıklamanın yayınlanmasından birkaç gün sonra Washington'da iki İsrail büyükelçiliği çalışanının öldürülmesi, saldırganın açıklamadan ilham aldığına dair hiçbir kanıt olmamasına rağmen, Netanyahu'nun İsrail'in düşmanlarının bu tür eleştirilerle cesaretlendirildiği iddiasını pekiştirdi. Netanyahu'nun eleştirileri dikkate almamanın ve bunu Hamas'ı güçlendirmenin bir yolu olarak görmesinin, çatışma boyunca alışılmış bir yaklaşım olduğunu söylemeye gerek yok.

Netanyahu ve hükümeti, daha önce eleştirilerini dile getiren diğer ülkeler ve Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne karşı davranışlarında da aynı taktiği kullandı. Bu eleştirilerin sahipleri gibi, Batılı müttefikler tarafından yapılan yeni kınamalar ve eleştireler de Netanyahu hükümetinin Gazze'ye yaklaşımını yeniden gözden geçirmesini sağlayacak şekilde İsrail üzerinde gerçek bir baskı oluşturmuyorlar.

Avrupa Birliği ve daha az ölçüde İngiltere, ekonomik yaptırımlar ve silah ambargosu gibi etkili araçlara sahip olsalar da açıklamada tehdit olarak kullanılan “somut önlemlerin” bu etkili düzeye ulaşacağına dair gerçek bir gösterge bulunmuyor. Tüm taraflar, ABD'nin İsrail'i desteklemeye devam ettiği veya en azından pozisyonunu değiştirmesi için ona baskı yapmaktan kaçındığı sürece somut değişiklikler elde etmenin zor olacağını kabul ediyor. ABD dışındaki Batılı müttefikler sert söylemleriyle yeni ufuklar açmış olabilirler, ancak somut pratik adımların yokluğunda, Gazze'deki durumla ilgili gerçek bir atılım gerçekleştirmesi pek olası değil.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.