Moskova, önümüzdeki hafta İstanbul'da ikinci tur müzakerelerin yapılmasını öneriyor... Kiev ise belirli koşullar altında görüşmeye hazır

Kremlin'de dalgalanan Rus bayrağı (Reuters)
Kremlin'de dalgalanan Rus bayrağı (Reuters)
TT

Moskova, önümüzdeki hafta İstanbul'da ikinci tur müzakerelerin yapılmasını öneriyor... Kiev ise belirli koşullar altında görüşmeye hazır

Kremlin'de dalgalanan Rus bayrağı (Reuters)
Kremlin'de dalgalanan Rus bayrağı (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un dün ABD’li mevkidaşı Marco Rubio ile Kiev’le yeni bir doğrudan görüşme turu için ‘somut teklifler’ hazırlama konusunu görüştüğünü açıkladı.

Bakanlığın internet sitesinde yayınlanan açıklamaya göre Lavrov, Rubio ile Rusya ve ABD başkanları arasında bir hafta önce yapılan telefon görüşmesinde varılan anlaşmaların uygulanması ve ‘Rus tarafının İstanbul'da yapılacak bir sonraki doğrudan Rusya-Ukrayna görüşmeleri için somut öneriler hazırlaması’ hakkında konuştu.

Lavrov daha önce yaptığı açıklamada, Rusya'nın sürdürülebilir barışçıl bir çözüme ulaşılması amacıyla doğrudan görüşmelerin bir sonraki turunun 2 Haziran'da İstanbul'da yapılmasını önerdiğini söylemişti.

Ukrayna ise Rusya ile yeni bir doğrudan görüşme turuna hazır olduğunu ifade etti, ancak görüşmenin sonuç vermesini sağlamak için Moskova'nın barış koşullarını önceden sunmasını istedi.

Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov X platformunda yaptığı paylaşımda şunları söyledi: “Ruslarla daha fazla toplantı yapılmasına karşı değiliz. Onların memorandumunu bekliyoruz. Rus tarafının belgelerini incelememiz için bize sunmak üzere en az dört günü var.”

Rus memorandumu

Dün erken saatlerde Rusya, Ukrayna'daki çatışmanın sona erdirilmesi için kendi koşullarını içeren bir barış memorandumu taslağı hazırladığını ve bunu 2 Haziran Pazartesi günü İstanbul'da yapılacak ikinci tur görüşmelerde Kiev'e sunmaya hazır olduğunu açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Heyetimiz bu memorandumu Ukrayna heyetine sunmaya ve 2 Haziran Pazartesi günü İstanbul'da yapılacak ikinci tur doğrudan müzakereler sırasında gerekli açıklamaları yapmaya hazır. Ayrıca Türk ortaklarımıza misafirperver bir ortam sağladıkları için minnettarlığımızı yinelemek isterim” dedi.

Kiev, Moskova'nın açıklamasına ilişkin hemen bir yorumda bulunmazken, Kremlin, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump ile üçlü görüşme çağrısını reddetti. Moskova, ‘sağlam’ anlaşmalara varılmadığı sürece böyle bir görüşmenin gerçekleşmeyeceğini belirtti.

Rus ve Ukraynalı heyetler 16 Mayıs'ta, savaşı sona erdirmeye yönelik ABD öncülüğündeki diplomatik çabaların ortasında, üç yıl sonra ilk doğrudan görüşmelerini gerçekleştirdiler.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Bakan Hakan Fidan'ın bugün iki günlük bir Ukrayna ziyaretine başlayacağını duyurdu.

Türkiye daha önce Rusya ve Ukrayna arasında üç yıldan uzun bir süre önce patlak veren savaşın sona erdirilmesine yönelik görüşmelere ev sahipliği yapmıştı.

Anadolu Ajansı'nın (AA) Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberine göre Fidan, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile telefonda Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın sona erdirilmesine yönelik çabaları bir kez daha görüştü.

Salı günü Moskova'yı ziyaret eden Fidan, burada Moskova ile Kiev arasındaki barış çabalarını ele aldığını ve iki ülke arasında ateşkes sağlanması umudunu dile getirdiğini söyledi.

‘Her türlü formüle hazırız’

ABD Başkanı Donald Trump ise Putin ve Zelenskiy'nin savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varamamasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

İki taraf son haftalarda karşılıklı olarak yoğun hava saldırılarında bulundu. Rusya salı gecesi yaklaşık 150 Ukrayna insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü duyurdu. Başkent Moskova'yı hedef alan ve hava trafiğinde aksamalara neden olan bu saldırı, yoğunluk ve kapsam açısından nadir görülen bir saldırıydı.

Diğer yandan dün yayınlanan açıklamalarında Zelenskiy, “Eğer Putin ikili bir görüşmeden rahatsızsa ya da herkes üçlü bir görüşmeyi tercih ediyorsa, benim için fark etmez. Ben her türlü formata hazırım” ifadelerini kullandı.

Zelenskiy'nin açıklamalarına yanıt olarak Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ‘böyle bir görüşmenin Rus ve Ukrayna heyetlerinin vardığı sağlam bir anlaşmanın sonucu olması gerektiğini’ söyledi.

İstanbul'daki müzakereler çatışmaya diplomatik bir çözüm bulunması açısından önemli bir ilerleme sağlamadı. Ancak iki taraf, her iki taraftan bin esiri içeren ve geçen hafta sonu tamamlanan benzeri görülmemiş bir esir değişimi gerçekleştirme sözü verdi.

Rusya güçlerini ‘harekete geçiriyor’

ABD öncülüğünde aylardır süren diplomatik çabalara rağmen iki taraf, Şubat 2022'de Rusya'nın işgaliyle başlayan ve 3 yılı aşkın süredir devam eden savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varmaya yakın görünmüyor.

On binlerce insanın öldüğü, doğu ve güney Ukrayna'nın büyük bölümünün harap olduğu savaşta Rus ordusu artık Rusya'nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım da dâhil olmak üzere Ukrayna topraklarının yaklaşık beşte birini kontrol ediyor.

Zelenskiy dün, Moskova'yı barış sürecini bozmakla ve Ukrayna'daki işgalini durdurmak istememekle suçladı.

Berlin'de Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, “Savaşı sona erdirmemek için sürekli neden arayacaklar” diyen Zelenskiy, Moskova'yı müzakerelerin bir sonraki turu için belirli bir yer üzerinde anlaşmaya varmamakla eleştirdi.

Merz ise Almanya'nın Ukrayna'nın Rusya topraklarındaki hedefleri vurabilecek yeni uzun menzilli silahlar geliştirmesine yardımcı olacağını söyledi.

Kremlin, Berlin'in Kiev'e verdiği desteğin ‘barış çabalarını engelleyeceğini’ vurguladı.

Zelenskiy, Rusya'nın, Putin'in Ukrayna toprakları içinde ‘tampon bölge’ olarak tanımladığı bölgeyi kurmaya çalışırken, Rus ordusunun bir dizi köyü ele geçirdiği Sumi sınır bölgesi çevresindeki cephe hattında 50 binden fazla askeri ‘harekete geçirdiğini’ bildirdi.

Rusya dün Sumi bölgesinde bir köyün kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu.



Şam'a güçlü destek veriliyor, bundan sonrası Şara’ya bağlı

Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)
Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)
TT

Şam'a güçlü destek veriliyor, bundan sonrası Şara’ya bağlı

Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)
Eski Suriye devlet başkanı Hafız Esed'in yüzü “özgürlük” kelimesi ve yeni Suriye bayrağı ile kapatılmış (AFP)

Jerome Drevon'un “Cihattan Politikaya” adlı kitabı, Selefi cihatçı Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) silahından vazgeçmeden siyasi bir harekete dönüşme yeteneği konusunda bir miktar kesinlik sunuyor. Ancak, bu günlerde gündeme getirilen ve güvenilir yanıtlar elde edilmesi uzun zaman alabilecek sorular, Ebu Muhammed el-Colani'nin geçirdiği dönüşüm süreci ile ilgili. Bu süreç, Bağdat'taki ABD güçlerinin yönettiği hapishanede mi yoksa el-Nusra Cephesi ve el-Kaide liderliğiyle kopuş sonrası dönemde mi başladı? Eski ABD Büyükelçisi Robert Ford, İdlib'de Colani ile yaptığı görüşmeler ile bu dönüşümde aktif bir rol oynadı mı? Yoksa, bu yavaş değişime İdlib Emiri ile dönemin istihbarat başkanı ve halihazırda Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan ve şu anda İstihbarat Başkanı ve o dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı olan Profesör İbrahim Kalın’ın yaptığı bir dizi görüşme, diyalog ve düzenleme mi katkıda bulundu?

Hangisi olursa olsun, Colani gerçek adı olan Ahmed eş-Şara’ya geri dönmek için Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ile birlikte Şam'a varana kadar bekledi. Şara'nın söylemleri dışında sahada olup bitenler ve olmaya devam edenler, Savunma Bakanlığı'na katılan Selefi cihatçı grupların liderleri ve kadroları arasındaki dönüşümün gerçekliği hakkındaki soruları gündeme getiriyor. Zira bunlardan bazıları azınlıklara karşı katliamlar yaptı, bazıları da restoranlarda, kafelerde, gece kulüplerinde ve kadınların giyimi konusunda sosyal özgürlükleri kısıtladı.  

Düşünce ve ayrıntılardan bağımsız olarak, ABD, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve Türkiye’nin desteği, açık bir fırsata ve yaklaşan bir tehdit ile yüzleşmeye bahis oynamaktan başka bir şey değil. Amerikalılar, Araplar, Türkler ve Avrupalıların hemfikir olduğu husus, Başkan Şara'nın istediklerine ve sunabileceklerine güvenmek ve bunlar üç noktada özetlenebilir. Birincisi, İran'ı Suriye'den ve orada herhangi bir etkiye sahip olmaktan uzak tutmak, İran silahlarını Lübnan'daki Hizbullah'a kaçırmak için kullanılan Suriye koridorunu kapatmaktır. Nitekim Suriye güvenlik servisleri, İsrail'in bombalamadığı tüm sevkiyatlara el koyuyor. İkincisi, güvenliği temin etmek, geçiş adaletini sağlamak, Suriye toplumundaki çeşitliliğe açık olmak, deneyim veya yeterlilik sahibi olmayan sadık kişiler yerine nitelikli bireyleri atamaktır. Üçüncüsü, sahte bir “sosyalist ekonomi” kisvesi altındaki “çete ekonomisinden” liberal bir ekonomiye geçiş yapmak, on yıllardır Moskova ve Tahran'ı taklit edip ekonomik abluka ve yaptırımlar kâbusu içinde yaşadıktan sonra Araplara ve Batı'ya açılmaktır. Zira abluka ve yaptırımlar Suriyelilerin yüzde 90'ını yoksulluk sınırında veya altında yaşamaya mahkum etti.

Trump yönetiminin isteklerine gelince, Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesidir. Yaptırımların kaldırılmasında ve destek sağlanmasında acele edilmesinin nedeniyse, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Kongre'de yaptırımların kaldırılmasını savunurken söylediği gibi, yeni Suriye yönetiminin başarısız olmasından ve birkaç hafta içinde “kaos ve iç savaş” patlak vermesinin duyulan “korkunun gücü”dür. Ama bundan sonrası yeni Suriye yönetimine bağlı. Etkili bir yargı sistemi ve insan hakları, sosyal özgürlükler ve para transferlerinde özgürlük konusunda güçlü garantiler olmadan, 2011’den önceki durumuna dönmek için yaklaşık 500 milyar dolara ihtiyaç duyan bir ülkeye yatırım akışı olmayacak. Liberal veya neoliberal gibi rejimin türünü açıklayan yasalar olmadan, ortaklıklar ve özelleştirme için verilecek garantiler, Suriyeli, Arap ve uluslararası özel sektör lehine kamu sektöründen ne ölçüde vazgeçileceği açıklanmadan ekonomik kalkınmaya bahis oynanmayacak.

Yeni Suriye yönetiminin, İdlib'deki hükümet deneyimine benzer belirli siyasi, ekonomik ve sosyal seçeneklere sahip olduğu anlaşılıyor. Ancak bu yönetim, daha önce inanmadığı ve yönetme konusunda hiçbir deneyiminin olmadığı başka seçenekleri de takip etmek zorunda. “Ülkeyi özgürleştiren kararları verir” şeklindeki tehlikeli çerçevenin dışındaki yeteneklere ve liyakatli kişilere açılmaktan kaçış yok. Zira yurtdışından ve Suriye kamuoyundan gelen baskı altında açıklanan kararlar, etkili bir komite veya organ olmadan sadece birer başlık olmayı sürdürüyorlar. Bunlara geçiş adaleti, kayıp kişilerin aranması ve toplu mezarların ortaya çıkarılması, sahil bölgesindeki katliamlarının araştırılması, silahı yasa gibi görüp istedikleri gibi hareket eden, çoğunluğun parçası olmayan herkes öldürülmesi gereken bir “kâfir”miş gibi davranan silahlı grupların etkili bir şekilde durdurulması dahildir. Bunun anahtarı, sokaklarda barışçıl, birleştirici devrimi başlatan erkek ve kadınlara, genç erkek ve kızlara iade-i itibarda bulunmaktır. Yani devrimle övünüp son aşamasına odaklanırken, aynı zamanda devrimcilere ve “Suriye halkı birdir” sloganına iade-i itibarda bulunmaktır. Zira devrim, Suriyelilerin tutuklama, öldürülme, yıkım, nüfusun yarısının şehirlerinden, kasabalarından, köylerinden ve evlerinden yerinden edilmesi ile bedelini ödediği bir şeydir. Devrimciler, yalnızca yüz binlerce kişiden oluşan ama bir unsurunun aylık maaşı 10 doları geçmeyen bir ordunun kendisini savunmadığı ve aşamalı olarak çöken bir rejimi devirmek için son darbeyi vuranlar değildir.

Devrimden daha önemli tek şey bir devlet kurmaktır. Troçki'nin ısrarla vurguladığı kalıcı devrim, devletin kurulmasını engeller ve sürekli çatışmalara ve savaşlara giden yolu açar. Devrimin başarılı olduğu herhangi bir ülke için en tehlikeli durum, devrimin ne bir devlet ya da rejim olamayarak, ne de devrim olarak kalamayarak melez bir şeye dönüşmesidir.

Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.