Baha el-Avam
Son günlerde sosyal medya hesaplarında Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın ABD’de iki haftada bir yayımlanan Jewish Journal gazetesine verdiği ve Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık 2024 tarihinde düşmesinden sonra Şam'daki yeni yönetimin başındaki kişinin sansasyonel açıklamalarını içeren bir röportajla ilgili çeşitli paylaşımlar yapıldı.
Bir haber sitesinin Suriye Enformasyon Bakanlığı Halkla İlişkiler Müdürü Ali Rıfai’den aktardığına göre röportaj, Şara’nın Jewish Journal’e doğrudan verdiği bir röportaj değil, Şara ile ABD’li işadamı Jonathan Bass arasında yapılan ve Bass'ın söz konusu gazetede ‘Suriye lideriyle diyalog’ başlığı altında yayınlamaya karar verdiği ve ‘Yıkıntıların Ötesine Yolculuk’ başlığı taşıyan görüşmenin içeriğinden oluşuyor.
Röportajın doğrudan gerçekleşen bir diyalog mu yoksa arkasında bir bit yeniği olduğu için içeriği yayınlanan özel bir toplantı mı olduğundan bağımsız olarak, bazı satır araları dikkati çekiyor. Örneğin Şara’nın hayalini kurduğu yeni Suriye'ye ulaşmak için aklındaki yol haritasına dair ifadeler yer alan metinde Şara, yaşananların bir kısmını açıklarken ülkenin önümüzdeki aylarda ve yıllarda nelere tanık olabileceğine dair tahminleri yer alıyor.
Metinde belki de en öne çıkan dış mesele İsrail ile ilişkiler. Tel Aviv ile husumet olmasını istemeyen ve İsrail’in iki ülke arasındaki 1974'te imzalanan Ayrılma Anlaşması’nda öngörülen sınırlara geri dönmesini isteyen Şara, “Bugün iki ülkenin ortak düşmanları var. Yeni Suriye bugün bölgenin güvenliğinde önemli bir rol oynayabilir" dedi.
Siyaset dünyasında ortak bir düşman genellikle Şara'nın İsrail ile istediği ama acele etmediği bir dostluğun ve gelecekte uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde yapılacak görüşmelerin önünü açabilir. Şara’nın İsrail’le gideceği tek yol bu ve başka bir yola gitmekten kaçınıyor. Çünkü kendi ifadesiyle ‘barış korkuyla değil karşılıklı saygıyla kazanılır’.
Şarku’l Avsat’ın Indpendent Arabia’dan aktardığı analize göre Suriyeliler İsrail ile net bir ilişkiyi tercih edebilir. Baba ve oğul Esedler, kırk yıl boyunca otoriter yönetimlerini pekiştirmek için İsrail ile savaşsız ve barışsız geçen dönemleri sık sık istismar ettiler. İsrail ile cephe hattında 40 yılı aşkın bir süredir herhangi bir sorun olmamasına rağmen ‘çatışma hali’ bahanesiyle baskı uyguladılar, insanları hapse attılar ve sıkıyönetimle özgürlükleri kısıtladılar.
Jewish Journal’e ‘dolaylı’ olarak verilen röportaja göre İsrail ile ilişkiler Şam için iki önemli meseleyle bağlantılı. Bunlardan birincisi Suriye'nin güneyindeki Dürzilerle ilgili bir iç mesele, ikincisi ise Şara'nın ABD Başkanı Donald Trump liderliğindeki mevcut ABD yönetimiyle kurmak istediği ‘iyi’ yahut ‘seçkin’ ilişki olarak özetlenebilecek bir dış mesele.
Suriye’nin güneydeki Suveyda’da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Dürzilerin, İsrail'in Suriye'yi hedef almaya ve iç işlerine karışmaya devam etmesi için bir bahane olmasını istemeyen Şara, “Suriye'nin Dürzileri piyon değil, kökleri derinlere uzanan, tarihte hep devletlerine sadık olmuş, yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak eden ve güvenlikleri tartışmaya açık olmayan vatandaşlardır” ifadelerini kullandı.
ABD yakasında ise Şara, ABD Başkanı Trump’ı ortak bir düşmanla yüzleşen bir barış adamı olarak görüyor. Şara, Trump’ın güç, nüfuz ve bunların sonuçlarını anladığını ve Suriye'nin, bölgenin istikrara kavuşturulması ve ABD ile müttefiklerinin güvenliği konusunda anlaşmaya varmak için diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Şara’nın açıklamaları sadece açık sözlülüğü ile değil, aynı zamanda satır aralarında saklı anlamlarıyla da çarpıcıydı. Zira Şaraya göre yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan çekinmiyor.
Ülkesinin karşı karşıya olduğu zorlukları küçümsemeyen Şara, Bass'a göre birçok bölgesel ve uluslararası tarafın Suriye'nin gidişatını etkilemeye devam edeceğinin farkında olsa da ‘egemenliğin Suriye toplumu tarafından korunacağına, devletin bir piyon olmayacağına ve kontrolle değil meşruiyetle yönetileceğine’ inanıyor. Ayrıca ABD’nin yönetimde, yolsuzlukla mücadelede ve dürüst ve şeffaf kurumlar inşa etmede kendisiyle iş birliği yapacağını umuyor.
ABD’li işadamları Şara'nın sahneyi gerçekçi bir şekilde ele aldığına ve ‘Suriyelilerin geçmişi unutmadığını ve yeni yönetimin geçmişin küçük bir yansımasının dahi tekrarlanmasını engellemesi ve hatta ondan tamamen farklı bir olgu yaratması gerektiğini’ kabul ettiğini düşünüyor. Bu da yeni yönetimin birkaç ay önce Suriye kıyılarındaki olayları ele alırken Şara'nın teorisini uygulama konusunda başarılı olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Açıklama, farklı bölgelerde meydana gelmiş ve gelmekte olan ‘münferit’ misilleme olaylarını önlemeye yönelik müdahalesini de kapsıyor. Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya ilçeleri gibi güvenliği kontrol etmek istediği yerlerin yönetimine ilişkin sorular da ortaya çıkıyor.
Tüm bu soruların cevabı Bass'ın insanların yeni yönetime olan güveniyle ilgili sorusuna verdiği yanıtta yatıyor olabilir. Zira Şara, Suriyelilerden kendisine güvenmelerini değil, sabırlı olmalarını, kendisini denemelerini ve daha sonra kendisini ve tüm geçiş sürecini sorumlu tutmalarını istediğini söyledi. Fakat insanların devlete güven duymasını sağlayan eylemler ve kararlar değil mi? Geçiş sürecindeki kusurları ortaya çıkar çıkmaz göstermek yanlış mı, yoksa kimsenin ne zaman ve nasıl sona ereceğini bilmediği yıllar boyunca beklemek mi gerekiyor?