İran'ın önündeki dört acı nükleer seçenek

Tahran… Bir bütün olarak bölge için temel faydalar ve çıkarımlar

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve ekibi, 19 Ağustos'ta Roma'da düzenlenen ikinci tur görüşmeler sırasında (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve ekibi, 19 Ağustos'ta Roma'da düzenlenen ikinci tur görüşmeler sırasında (Reuters)
TT

İran'ın önündeki dört acı nükleer seçenek

 İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve ekibi, 19 Ağustos'ta Roma'da düzenlenen ikinci tur görüşmeler sırasında (Reuters)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ve ekibi, 19 Ağustos'ta Roma'da düzenlenen ikinci tur görüşmeler sırasında (Reuters)

İran, geçtiğimiz cumartesi günü Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi aracılığıyla kendisine iletilen ABD'nin nükleer programına ilişkin yeni anlaşma önerisine resmi bir yanıt bekliyor.

Son saatlerde ortaya çıkan sızıntılar, Tahran'ın, Umman'ın arabuluculuğunda Maskat ve Roma arasında dönüşümlü olarak gerçekleşen beş tur dolaylı müzakerenin ardından gelen Washington'un teklifini reddedebileceğini gösteriyor.

Avrupalı bir diplomat, “Zaman faktörü İran'ın aleyhine işliyor” dedi. Oysa İran daha önce bu faktörü kendi lehine kullanma becerisi ile tanınıyordu ve bu durum geçtiğimiz yıllarda açıkça görülmüştü.

Lübnan, Suriye ve Gazze Şeridi'ndeki son gelişmeler karşısında, özellikle de ABD Başkanı Donald Trump'ın bu yılın başında Beyaz Saray'a dönmesinin ardından elindeki baskı kartlarından birçoğunu kaybeden İran'ın durumu bugün değişti.

Açıkça ifade etmek gerekirse, yukarıda bahsi geçen diplomatik okumaya göre İran şu anda 2023 sonbaharından önceki halinden daha ‘zayıf’ durumda. Ayrıca, Trump'ın geçen hafta İsrail Başbakanı’nın İran'ın nükleer tesislerine saldırı emri vermesini Tahran'la devam eden görüşmeleri sekteye uğratma korkusuyla engellediğini iddia etmesinin de gösterdiği gibi, İsrail tehdidi artık eskisi gibi ‘gözdağı’ olarak kategorize edilmiyor.

Müzakereler çıkmaza girmiş olabileceğinden ve ABD yönetimi İran'ın kendisine sunulan teklife karşılık vereceğine dair umudunu kaybettiğinden, Trump'ın İsrail'in dürtüsünü engellemek için dayandığı bahane çöktü ve bölgede bilinmeyen olasılıklara kapı açtı.

Bu nedenle, özellikle Körfez ülkelerinden olmak üzere Arap yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda, zaten istikrarsızlıktan muzdarip olan bölgeye olumsuz yansımaları olacak savaş ve çatışmadan kaçınılması gerektiği vurgulandı.

Bu patlayıcı ortama rağmen İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi dün Kahire'de şu açıklamayı yapmaktan çekinmedi: “İsrail'in İran'a saldırmak gibi bir hata yapacağını sanmıyorum.”

İran'ın zayıflayan konumu

Bugün Tahran kendisini, diplomasisini çeşitli cephelerde yeniden canlandırmaya sevk eden bir dizi güçlükle karşı karşıya buluyor. Özellikle Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin desteğini almak için daha önce Moskova ve Pekin'i ziyaret eden Arakçi, ülkesinin pozisyonunu anlatmak ve Batı'nın baskısına karşı koymak için bölge turuna çıktı.

Tahran, ‘Küresel Güney’ olarak adlandırılan ülkelerin siyasi desteğine güvenebilir. Ancak bu destek, ister 2015 anlaşması ister 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi karar kapsamında olsun, nükleer dosyasını yöneten yasal mekanizmalar üzerinde çok az etkiye sahip olduğu için sınırlı kalmaya devam ediyor.

Paris'teki Avrupalı bir diplomat, İran'ın bugünkü bağlamda zayıflığının, nükleer dosyayla doğrudan ilgili üç Avrupa başkentiyle (Paris, Berlin ve Londra) arasındaki yabancılaşmada yattığını düşünüyor.

Tahran ile ilişkilerinde önemli bir bozulmaya tanık olan Fransa, Mayıs 2022'den bu yana iki Fransız vatandaşının casusluk suçlamasıyla ‘keyfi’ olarak gözaltında tutulması nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) şikâyette bulundu. Fransız vatandaşlarının davalarının görülüp görülmediği ise bilinmiyor.

Almanya'da kısa süre önce Şansölye Friedrich Merz liderliğinde, İran konusunda bir önceki hükümete kıyasla daha sert tutum sergileyen sağcı bir hükümet kuruldu.

Londra ise Washington'la yakınlaşmasını sürdürmek istiyor. Bu da Tahran'a karşı ABD'nin sert çizgisinden ayrılmasını gerçekçi kılmıyor.

Kısacası, Avrupalılar müzakerelerde marjinalize edilmiş ve İran'la arabulucu rolünü oynamaktan dışlanmış olsalar da Avrupa'nın pozisyonu artık ABD'nin vizyonuna daha yakın.

Dahası, UAEA’nın Yönetim Kurulu'nun talebi üzerine geçtiğimiz kasım ayındaki toplantısında yayınladığı son kapsamlı rapor, hem içeriği hem de beklenen yansımaları açısından İran için yeni bir başarısızlık.

 İran gazetesi Vatan-ı Emruz’un ‘Avrupa'nın dengesizliği’ manşeti ve Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık liderlerinin toplantısından bir kare (EPA)İran gazetesi Vatan-ı Emruz’un ‘Avrupa'nın dengesizliği’ manşeti ve Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık liderlerinin toplantısından bir kare (EPA)

Bir diğer nokta ise bu ayın 9’u ila 13'ü arasında yapılması planlanan UAEA Guvernörler Kurulu toplantısı. Şarku'l Avsat'ın aldığı bilgiye göre bu toplantının yapıldığı bağlam, toplantıya eşlik etmesi beklenen sertleşme ve İran'ın nükleer dosyasının BM Güvenlik Konseyi'ne geri gönderilmesine yol açma olasılığı çerçevesinde İran için en önemli toplantı olarak kabul ediliyor.

İran'ın korkusu, UAEA Genel Direktörü’nü ‘önyargılı’ olmakla suçlayan birden fazla İranlı yetkili tarafından verilen şiddetli tepkiler göz önüne alındığında açıkça görülüyor. Tahran daha önce dosyasının BM Güvenlik Konseyi'ne sevk edilmesinin kesin bir yanıtla karşılanacağı tehdidinde bulunmuştu.

Diğer yandan Batılı ülkelerin, Kapsamlı Ortak Eylem Planı Anlaşması’nı (KOEP- nükleer anlaşma) onaylayan 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının süresinin dolacağı ekim ayından önce çok önemli kararlar alması ihtimal dışı değil.

Tahran'ın dört seçeneği

Yukarıda anlatılanlar ışığında, İran'ın alt senaryolarıyla birlikte dört ana seçeneği olduğu açık. ABD'nin önerisine vereceği resmi yanıtı bekleyen ilk seçenek, tüm müzakere sürecinin sona ermesi anlamına gelecek ‘radikal bir ret’ ile tam bir kopuş anlamına gelmeyen ancak müzakere çabalarının yeniden başlaması için kapıyı açık bırakan ‘esnek bir ret’ arasında değişiyor gibi görünüyor.

Başka bir deyişle, İran'ın anlaşmanın kendi çıkarlarına ve vizyonuna ‘uygun olmadığını’ düşündüğü ana noktalarına ilişkin ‘çekincelerini’ ifade etmesi, bazı değişiklikler yapması ve iletişim kanallarının açık kalması halinde ABD'nin tepkisinin ne olacağını görmesi için kapı açık kalabilir.

İran'ın kendi topraklarında uranyum zenginleştirme ve nükleer programını sürdürme konusundaki ısrarı, Washington'un bunları İran'a vermemekte ısrar etmesi nedeniyle en önemli anlaşmazlık noktaları. Her halükârda müzakere, doğası gereği bir tarafın diğer tarafa kendi pozisyonunu tamamen dayatması anlamına gelmiyor.

Tahran, nükleer mesele gibi bazı konularda sertleşirken, bölgesel politikaları gibi diğer konularda esneklik gösterebilir ya da Washington'la bir bilek güreşi sürecinde kullanabileceğine inandığı Husiler gibi taraflar üzerinde pazarlık yapabilir.

Ancak İranlı yetkililer anlaşmayı tamamen reddedip müzakereleri kesmeye karar verirlerse, ki bu ciddi gerilime işaret eden bir senaryodur, işler belirleyici bir hal alacaktır. Bu durumda beklenen ilk tepki, ABD yaptırımlarının sıkılaştırılması ve muhtemelen 2015 anlaşmasında ve 2231 sayılı kararda öngörülen snapback mekanizmasının devreye sokulması olacaktır ki, bu da nükleer anlaşmadan sonra dondurulan altı BM yaptırımının yeniden uygulanması anlamına gelir.

Burada görev üç Avrupa ülkesine (Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık) düşecek. Çünkü ABD, Trump yönetiminin Mayıs 2018'de anlaşmadan çekilmesinin ardından snapback mekanizmasını harekete geçirme hakkını resmen kaybetti.

Son günlerde İran'ın Avrupalılara yönelik uyarıları arttı. Arakçi pazar günü UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi ile yaptığı telefon görüşmesinde, İran'ın ‘Avrupalı tarafların her türlü uygunsuz eylemine karşılık vereceğini’ söyledi ve Grossi'den raporun İran'a karşı ‘siyasi hedeflere hizmet etmek için’ istismar edilmesini engellemesini istedi.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, 17 Nisan (AP)ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, 17 Nisan (AP)

Öte yandan Avrupa siyasi literatürü, Rusya'ya askeri destek vermek ve İsrail'i hedef almakla suçlanan Tahran'a karşı daha da sertleşme yönünde ilerliyor.

Bu bağlamda Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, İran'ın karar vermesi halinde 10 nükleer bomba yapmaya yetecek yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu belirten son UAEA raporu doğrultusunda, ülkesinin ‘İran'ın nükleer tehdidi’ olarak tanımladığı duruma karşılık olarak snapbackin devreye sokulmasını talep etmekte ‘bir an bile tereddüt etmeyeceğini’ bildirdi.

En kötü senaryo şüphesiz İsrail ve/veya ABD'nin İran'ın nükleer tesislerini hedef alan askeri operasyonlarıdır ki, bu da Ortadoğu'da kapsamlı bir savaşın patlak vermesi anlamına gelecektir. Bu, bölgenin güvenlik ve istikrarı üzerindeki yıkıcı etkileri nedeniyle bölge ülkelerinin istemediği bir durumdur.

Şu ana kadar Başkan Trump, Tahran'ın en önemli kozu olabilecek İran'la doğrudan bir askeri çatışmaya girmekten kaçınmaya özen gösterdi. Öte yandan İsrail Başbakanı, İran'ın nükleer programından tamamen kurtulmak ya da en azından bunu birkaç yıl ertelemek için bir fırsat görüyor.

Askeri gerilimin artması durumunda İran'ın vereceği en olası yanıt Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan çıkmak olacaktır ki, bu da bölgedeki diğer ülkeleri nükleer bir yarışa girmeye teşvik edebilir.



İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
TT

İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)

İşgalci İsrail askerleri, Filistinliler tarafından İsrail'in kuzeyinde ve Ramallah yakınlarında gerçekleştirilen saldırıların ardından, Batı Şeria'daki birçok şehirde yer alan köy ve beldeye boğucu bir kuşatma uyguladı. Bu saldırılar, çeşitli bölgelerde yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı her gün düzenlediği saldırılar ve işgalci İsrail güçleri tarafından gerçekleştirilen tutuklamaların devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Filistinliler tarafından gerçekleştirilen son saldırılardan önce, İsrail'in Batı Şeria'daki saldırıları devam etti. Bu saldırılar sırasında çeşitli koşullarda birçok Filistinli öldü. İsrail, Filistinlilere yönelik baskınlarını, tutuklamalarını ve diğer saldırgan eylemlerini sürdürüyor.

Cuma günü İsrail'in kuzeyindeki Afula yakınlarındaki Beysan kentinde iki İsraillinin öldürüldüğü saldırının ardından, İsrail güçleri saldırının failinin geldiği Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesine boğucu bir kuşatma uyguladı.

fv
İsrail ordusunun dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlediği operasyon sırasında barikatlarla katılan bir yol (AP)

İşgalci İsrail güçleri, Kabatiya ve çevresindeki onlarca eve baskın düzenlerken birçok Filistinliyi gözaltına alarak sahada sorguya çekti. Gözaltına alınanların bir kısmı yakınlardaki gözaltı merkezlerine nakledildi. Gözaltına alınanlar arasında saldırılara karışanlardan Ahmed Ebu er-Rub'un ailesi, arkadaşları ve saldırıyla bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişiler de vardı.

Baskın düzenlenen evlerin bazı odaları, ev sakinlerinin gözaltına alınmasının ardından askeri karargaha dönüştürüldü. Diğer evlerin sakinleri ise sokakların ve altyapının geniş çapta tahrip edilmesi ve beldenin yan girişlerinin çoğunun toprak setlerle kapatılması nedeniyle tamamen terk etmek ve bölgenin dışına kaçmak zorunda kaldı.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria'nın merkezindeki Ramallah'ın kuzeybatısındaki yaklaşık 10 köye ve beldeye, Modi'in Illit Yahudi yerleşim biriminden 700 metre uzaklıktaki Hashmonaim kontrol noktası yakınlarındaki güvenlik çitine Filistinli silahlı bir kişinin ateş açtığı gerekçesiyle, herhangi bir can kaybı olmamasına rağmen, bir başka boğucu kuşatma uyguladı.

İsrail güçleri, Ni'lin köyünün ana girişini kapatarak insan ve araç giriş ve çıkışlarını engelledi. Kharbatha Bani Harith köyüne giden yol da kapatılırken bölge sakinlerinin giriş-çıkışları sırasında sıkı önlemler alındı. Atara askeri kontrol noktası da kapatıldı. Bunun sonucunda Filistinliler, Ramallah'ın kuzeybatısı ve batısındaki birkaç köye ve beldeye ulaşmalarını engelleyen ciddi bir trafik kriziyle karşı karşıya kaldı.

Filistin hükümetinin bir organı olan Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu, geçtiğimiz ekim ayında yayınladığı bir raporda Filistin topraklarını bölen kalıcı ve geçici bariyerlerin toplam sayısının, askeri kontrol noktaları ve kapılar dahil olmak üzere 916'ya ulaştığını bildirdi. Rapora göre bunların 243'ü 7 Ekim 2023'ten sonra inşa edilen demir kapılardı.

gbh
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlenen operasyona katılan İsrail güçleri (AP)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un bildirdiğine göre Ramallah yakınlarında meydana gelen olayın milliyetçi bir saldırı değil, bir Filistinlinin kuş avına çıktığı bir olay olduğu sonradan ortaya çıktı. İsrail ordusu tarafından daha sonra yapılan açıklamada, kuş avı için kullanılan silaha el koymak ve soruşturma yapmak amacıyla avcıyı aramak için bölgeye uygulanan kuşatmanın devam ettiği belirtildi.

Tüm bunlar olurken Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde günlük olarak tutuklama kampanyaları da devam ediyor. Bu tutuklama kampanyalarında, çoğu El Halil’den olmak üzere en az 14 Filistinli tutuklandı. Bunların arasında bir kadın ve bir çocuk da vardı. Cuma akşamı İsrail'in kuzeyinde bir bölge sakini tarafından düzenlenen saldırının ardından operasyonun sürdürüldüğü Kabatiya beldesinde tutuklananlar bu sayıya dahil değil.

Öte yandan Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde yerleşimcilerin saldırıları devam ederken, yerleşimciler Ramallah'ın batısındaki Bil'in beldesi girişinde Filistinlilere ait araçlara saldırarak maddi hasara yol açtı. Nablus'un güneyindeki Akraba bölgesine bağlı Khirbet Yanoun yerleşim biriminde yerleşimcilerin düzenlediği başka bir saldırıda bir Filistinli yaralandı.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’na göre işgalci İsrail güçleri ve yerleşimciler kasım ayı boyunca 2 bin 144 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılardan 360’ı Ramallah ve el-Bireh illerinde, 348’i El Halil’de, 342’si Beytlahim’de ve 334’ü Nablus’ta meydana geldi.


İsrail, Somaliland'ı tanımakla ne kazanacak?

Netanyahu, tanıma anlaşmasının imzalanması sırasında Somaliland Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmesi yaparken (İsrail hükümeti)
Netanyahu, tanıma anlaşmasının imzalanması sırasında Somaliland Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmesi yaparken (İsrail hükümeti)
TT

İsrail, Somaliland'ı tanımakla ne kazanacak?

Netanyahu, tanıma anlaşmasının imzalanması sırasında Somaliland Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmesi yaparken (İsrail hükümeti)
Netanyahu, tanıma anlaşmasının imzalanması sırasında Somaliland Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmesi yaparken (İsrail hükümeti)

İsrail gazetesi The Jerusalem Post, İsrail'in cuma günü Somaliland’ı tanıdığını duyurmasını manşetine taşıdı. Gazete, bazılarının bunu Afrika Boynuzu'nda yeni bir uluslararası rekabet döneminin başlangıcı olarak görebileceğini belirtti. Ancak asıl mesele, bu konunun gerçekte olduğundan daha çok stratejik bir satranç oyunu gibi görünebileceğiydi.

Somaliland bölgesinin Afrika Boynuzu'nda, Etiyopya ve Cibuti gibi ülkelerle sınır komşusu olduğunu belirtti. Bu tanıma, Akdeniz'den Hint Okyanusu'na deniz taşımacılığı için hayati bir geçiş noktası olan Bab’ul-Mendeb Boğazı ile ayrılan Aden Körfezi ve Kızıldeniz'in çevresiyle ilgili yeni soru işaretlerini gündeme getiriyor. Bu yüzden çok sayıda deniz kuvvetinin varlığının yanı sıra, küresel olarak ticari açıdan önemli bir bölge olarak kabul ediliyor.

Ancak, bu bölgedeki birçok ülke zayıflıkla ya da iç çatışmalarla boğuşuyor. Sudan yıllardır iç savaş girdabında boğuluyor. Somali 1990'ların başlarında büyük ölçüde parçalandı. Bu durum, uluslararası müdahaleye yol açtı. Müdahale, Amerikan askerlerinin öldürüldüğü bir savaşla sonuçlandı. Eritre uzun süredir yoksulluk ve iç çatışmalarla karşı karşıya ve Etiyopya da iç çatışmalara sahne oldu.

fvgthyu
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

The Jerusalem Post, Afrika Boynuzu bölgesinin stratejik bir satranç tahtası gibi olduğunu belirtti. Bu bölgede deniz kuvvetlerinin veya askeri varlıkların varlığı önemli görülse de Husilerin Kızıldeniz’de seyrüsefer halindeki gemilere yönelik saldırıları, deniz seyrüseferinin insansız hava araçları (İHA) ve nispeten basit ve ucuz füzelerle tehdit edilebileceğini gösterdi. Somalili korsanlar da küçük tekneler ve Kalaşnikof tüfekleri kullanarak gemileri kaçırmalarıyla biliniyor.

Gazete, Afrika Boynuzu bölgesinin doğal kaynaklardan yoksun olduğunu ve bu yüzden bölgedeki birçok ülkenin zayıf olduğunu da ekledi. Dolayısıyla İsrail'in Somaliland'ı tanıması, büyük stratejik düzeyde bölgedeki ülkelerin çıkarlarının toplamından daha az olabilir. Birçok ülkenin bu bölgede çıkarları olduğu doğru olsa da bu çıkarlar şimdiye kadar sadece sınırlı katılımla sonuçlandı ve çoğu ülkenin kabul ettiği daha önemli öncelikleri bulunuyor.


Lavrov: Rusya, Tayvan'ın her türlü bağımsızlığına karşıdır

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
TT

Lavrov: Rusya, Tayvan'ın her türlü bağımsızlığına karşıdır

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bugün yayınlanan açıklamalarında, Rusya'nın Tayvan'ın her türlü bağımsızlığına karşı olduğunu ve adayı Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü söyledi.

Lavrov, Rus haber ajansı TASS'a verdiği röportajda, Japonya'da artan militarizasyona atıfta bulunarak, Japonya'yı “militarizm” eğilimi olarak nitelendirdiği konu hakkında “dikkatlice düşünmeye” çağırdı.

Japonya'yı "militarizm" eğilimi olarak nitelendirdiği ve Japonya'da giderek artan militarizme işaret eden durumu "dikkatlice düşünmeye" çağırdı.