MI6 işkence konusunda CIA ile iş birliği yaptı mı?

11 Eylül saldırılarından sonra ABD'nin ‘zorla kaybetme’ programının ‘kara sitelerinin’ sırları

Guantanamo Körfezi gözaltı kampının etrafındaki dikenli teller (AP)
Guantanamo Körfezi gözaltı kampının etrafındaki dikenli teller (AP)
TT

MI6 işkence konusunda CIA ile iş birliği yaptı mı?

Guantanamo Körfezi gözaltı kampının etrafındaki dikenli teller (AP)
Guantanamo Körfezi gözaltı kampının etrafındaki dikenli teller (AP)

Bu hafta, İngiliz istihbarat kurumlarının 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından gerçekleştirilen işkencelere ortak olduğu suçlamalarını gündeme getiren nadir bir davanın başlamasıyla birlikte, İngiliz hükümeti mahkemede benzeri görülmemiş bir sınavla karşı karşıya.

Şarku’l Avsat’ın The Guardian'dan aktardığına göre dava, İngiliz güvenlik servislerinin faaliyetleri üzerinde yargı yetkisine sahip olan Soruşturma Yetkileri Mahkemesi’nde (IPT) görülüyor. Duruşmada, ABD'de tutuklu bulunan Suudi Arabistan’lı Abdurrahim en-Neşiri ve Mustafa el-Husavi'nin MI5 ve MI6 yetkililerinin CIA'in ‘kara tesislerinde’ bulundukları süre boyunca kendilerine işkence yapılmasına karıştıkları iddiasıyla açtıkları davaya bakılacak.

hyjukı
Bir gözetleme kulesi… ABD'nin Küba’daki Guantanamo Üssü’nde bulunan gözaltı merkezinin ana kapısı, 16 Ekim 2018 (AFP)

Duruşma, dört gün boyunca kapalı oturumlar halinde devam edecek ve bu durum yıllardır gizli tutulan dosyanın ele alınmasında hukuki bir emsal teşkil edebilecek. 2018 yılında İngiliz hükümeti, insan hakları ve parlamentonun gerçeklerin ortaya çıkarılması yönündeki taleplerine rağmen, davayla ilgili kamu soruşturmasını durdurmuştu.

Belgelenmiş ifadeler ve uygulamalar

İki tutuklunun avukatları, bağımsız tıbbi raporların zorla rektal besleme yoluyla ‘sistematik cinsel istismar’ olarak tanımladığı durum da dahil olmak üzere, müvekkillerinin acımasız sorgulamaları sırasında İngiliz istihbaratının bilgi sağlama ya da doğrudan CIA ile irtibat halinde olduğuna dair güvenilir kanıtlara sahip olduklarını söylüyor.

Mahkemeye sunulan belgelere göre el-Husavi ve en-Neşiri, 2006 yılında ABD tarafından ‘yüksek değerli’ olarak belirlenen tutuklular listesinin bir parçası olarak Guantanamo'ya nakledilmeden önce, Afganistan ve çeşitli ülkelerdeki gizli tesislerde gözaltında tutuldukları süre boyunca çok sayıda fiziksel ve psikolojik istismara maruz kaldılar.

İnsan hakları örgütlerine göre bu iki kişi, tutuklanmalarının üzerinden 20 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen, uluslararası adalet ilkelerinin açık bir ihlali olarak, bugün halen nihai bir yargılama olmaksızın tutuklu bulunuyor.

Cevaplanmamış sorular

Dava, Birleşik Krallık'ın 11 Eylül sonrası yaşanan suiistimaller konusunda teşkilatlarının ne kadar bilgi sahibi olduğu ve bu olaylardaki rolüne ilişkin eski bir tartışmayı yeniden gündeme getirdiği bir dönemde görülüyor. Savunma avukatları, İngiliz Parlamentosu İstihbarat ve Güvenlik Komitesi’nin (ISC) 2018 tarihli raporuna işaret ederek, MI6'nın, tutukluların ağır işkenceye maruz kaldığını önceden bilmesine rağmen CIA sorgulamaları için sorular sağladığı sonucuna vardı.

O dönemde çalışmaları aniden durdurulan komite, egemen bakanlıkların ve güvenlik servislerinin başkanlarının iş birliği yapmayı reddetmesi nedeniyle önemli belgelere erişimde zorluklarla karşılaştığını belirtti.

Belge şüpheleri artırdı

Duruşma arifesinde, 2017 yılında yayınlanan ve Westminster Üniversitesi'nin Unredacted araştırma birimi tarafından yeniden analiz edilen bir istihbarat belgesi, CIA Merkez Komutanlığı'nın 2003 yılında müfettişlerinden Birleşik Krallık'taki ağlarla ilgili bilgi için el-Husavi'ye baskı yapmalarını istediğini ortaya çıkardı.

Birimin direktörü Prof. Dr. Sam Raphael, belgenin temel bir soruyu gündeme getirdiğini söyledi: “Bu soruları CIA'e kim verdi ve MI6 ile koordinasyon içinde miydi?”

Hükümet iki yıllık gizli soruşturmanın sonuçlarını henüz açıklamamış olsa da mahkeme ilk kez bilgilerin açıklanmasını zorunlu kılarak tartışmayı yeniden İngiliz siyasetinin merkezine taşıyabilir ve hükümeti uzun süredir kaçınmaya çalıştığı yasal ve ahlaki sorumlulukla karşı karşıya bırakabilir.



Putin'e baskı ve ‘nükleer denizaltıların’ konuşlandırılması... Trump'ın çifte uyarısının arkasında ne var?

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
TT

Putin'e baskı ve ‘nükleer denizaltıların’ konuşlandırılması... Trump'ın çifte uyarısının arkasında ne var?

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Moskova'nın alaycı tavırlarına yanıt olarak iki nükleer denizaltıyı ‘uygun bölgelere’ gönderme emri vereceğini açıklayarak, Rusya ile ABD arasındaki güç gösterisinde çıtayı yükseltti.

Trump'ın sosyal medya platformu Truth Social’de yaptığı paylaşım, güvenlik bağlamında alışılmadık bir durum değildi. Şarku’l Avsat’ın The Times gazetesinden aktardığına göre, ABD'nin 71 nükleer denizaltısından yaklaşık 20'si her an denizde görev yapıyor ve özellikle gerginliğin arttığı dönemlerde rutin olarak Rusya'ya yakın bölgelere sevk ediliyor. Ancak olağandışı olan, ABD'nin bunu açıklaması. Bu ise Trump'ın paylaşımının gerçek amacını ortaya koyuyor. Söz konusu paylaşım iki mesaj içeriyor: Birincisi, Trump'ın eylem adamı olduğunu kanıtlamak, ikincisi ise mesaj vermek.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev (AP)Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev (AP)

Medvedev'e yanıt ve Putin'e işaret

Trump için bu adım, provokasyona sert tepki verme şeklindeki alışılmış tavrının bir parçası.

Trump, özellikle Rusya'da başkanlık görevinden ayrıldıktan sonra tartışmalı rolüyle tanınan Dmitriy Medvedev'e yanıt veriyordu. Trump'ın Moskova'ya Ukrayna'da ateşkes sağlanması için verdiği süreyi kısaltmasının ardından Medvedev sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Her yeni uyarı bir tehdit ve savaşa doğru adımdır. Rusya ile Ukrayna arasında değil; kendi ülkenle. Uyuyan Joe'nun yolunu izleme!” ifadelerini kullandı.

The Times’ın haberine göre bu açıklamaların amacı, sürekli olarak Üçüncü Dünya Savaşı’nın patlak vereceği konusunda uyarıda bulunan Trump'ı korkutmak. Öyle ki Trump, Oval Ofis'teki meşhur sözlü tartışmada Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'i ‘kumar oynamakla’ suçlamıştı. Ancak, Rusya'da bile abartılı bir kişilik olarak görülen Medvedev, Trump'ın Putin'e yönelik söyleminin son aylarda giderek sertleştiği göz önüne alındığında, bu mesajın hedefi değil.

ABD Başkanı Donald Trump ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin (Arşiv - Reuters)ABD Başkanı Donald Trump ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin (Arşiv - Reuters)

İhtiyatlı eleştiri

Trump, Putin'i giderek daha fazla eleştiriyor, ancak onu doğrudan kışkırtmaktan da kaçınıyor; çünkü aralarında iyi bir dostluk ve iş ilişkisi olduğunu düşünmeye devam ediyor. Bu durum, Medvedev'in pazartesi günü yaptığı açıklamadan açıkça anlaşılıyor. Putin ise Trump'ın barış için belirlediği son tarihi, dün yaptığı paylaşımdan yaklaşık bir saat önce reddetmişti.

Trump kendini usta bir müzakereci olarak görüyor. Bu nedenle, ABD donanmasında başkomutan olarak emrinde bulunan çeşitli gemi türlerini kapsayacak şekilde ‘nükleer denizaltılar’ ifadesini belirsiz bir şekilde kullandı.

ABD'nin 71 adet nükleer denizaltısı varken, bunların 14'ü Ohio sınıfı balistik füze denizaltılarıdır ve 20 adede kadar Trident II füzesi taşıyabilirler. Bu füzeler nükleer başlıklarla donatılabilir. ABD’nin sahip olduğu nükleer silahlı denizaltılardan sekiz ila on tanesi her an dünya çapında devriye görevindedir.

Resim  Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Arşiv-AFP)Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Arşiv-AFP)

Beyaz Saray, Putin'in Trump'ın denizaltılarla ilgili diplomasisinin provokatif olmadığını, Dmitriy Medvedev'in tek bir provokatif açıklaması üzerine nükleer söylemlerin yeniden alevlenmesini önlemek için olduğunu anlayacağına inanıyor. Zira filonun görevi saldırı amaçlı değil; savunma amaçlı.

Müttefiklere yönelik yaptırımlar ve gümrük tarifeleri

Bununla birlikte, Trump'ın Putin'e yönelik söylemi belirgin şekilde sertleşti. Trump geçen hafta, “Yaptıkları şey iğrenç” dedi ve Putin'i ‘yalan söylemekle’ suçladı.

Trump ayrıca, Rus enerjisini satın alanlara ikincil yaptırımlar uygulamakla tehdit etti ve Hindistan'ı yüzde 25'lik genel gümrük vergisiyle hedef aldı. Trump, “Zaten zor durumdaki ekonomilerini birlikte mahvedebilirler” dedi.

Rusya'dan petrol alımına yönelik bu cezai gümrük vergisinin oranını doğrudan açıklamamasına rağmen, nihai gümrük vergisi sistemi ile ilgili görüşmeler kritik aşamaya yaklaşırken, benzer bir yaklaşım daha sonra Çin'e de uygulanabilir.

Rus gazının en büyük alıcısı olmaya devam eden Avrupa Birliği (AB) de yaptırımların hedefinde olabilir. Macaristan, Belçika, Fransa ve Slovakya en büyük ithalatçılar.

Geçtiğimiz günlerde gümrük vergilerini yüzde 15'e düşüren bir ticaret anlaşması imzalayan Trump'ın, Rusya'yı cezalandırması için kendisine baskı yapan Avrupa ülkelerine yaptırım uygulaması ironik olacak, ancak Trump’ın izlediği yol bu.