ABD-İran nükleer müzakereleri: Trump, Obama’nın yolundan mı gidecek?

Trump, İran'la müzakerelerde sona yaklaşıldığını söylüyor fakat görüşmelerden henüz net bir sonuç çıkmadı (Reuters)
Trump, İran'la müzakerelerde sona yaklaşıldığını söylüyor fakat görüşmelerden henüz net bir sonuç çıkmadı (Reuters)
TT

ABD-İran nükleer müzakereleri: Trump, Obama’nın yolundan mı gidecek?

Trump, İran'la müzakerelerde sona yaklaşıldığını söylüyor fakat görüşmelerden henüz net bir sonuç çıkmadı (Reuters)
Trump, İran'la müzakerelerde sona yaklaşıldığını söylüyor fakat görüşmelerden henüz net bir sonuç çıkmadı (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, İran’la yürütülen nükleer müzakerelerde zorlu bir ikilemle karşı karşıya. 

New York Times’ın (NYT) analizinde, Washington-Tahran hattındaki nükleer müzakerelerde anlaşma sağlanamaması durumunda Ortadoğu’da yeni bir savaşın başlayabileceğine dikkat çekiliyor.

Haberde, müzakerelerdeki en tartışmalı konulardan birinin İran'ın uranyum zenginleştirme kapasitesinin sınırlandırılması olduğuna işaret ediliyor.

Tahran yönetimi uranyum zenginleştirme seviyelerinin değiştirilebileceğini fakat süreci tamamen durdurmaya yanaşmayacaklarını bildirmişti. ABD ve İsrail ise İran’ın uranyum zenginleştirmesini ve nükleer silah elde etmesini engellemeyi amaçlıyor.

Analizde, eski ABD Başkanı Barack Obama’nın da benzer bir ikilem yaşadığı ifade ediliyor. Obama yönetiminin Tahran’la müzakerelerde anlaşma sağlanmasının tek yolunun, İran’a düşük miktarda uranyum zenginleştirme imkanı sunmak olduğunu anladığına dikkat çekiliyor.

Trump’ın da son dönemdeki müzakere sürecinde bunu idrak etmeye başladığı vurgulanıyor. Ancak Cumhuriyetçi liderin benzer bir karar alması durumunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yla arasının iyice açılabileceği belirtiliyor. Tel Aviv yönetimi, Tahran’la böyle bir anlaşma yapılması durumunda İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenleme tehdidini savurmuştu.

İran'la Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık ve Fransa'yla Almanya arasında Temmuz 2015'te Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) imzalanmıştı. Uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin denetim altına alındığı anlaşma Ocak 2016'da yürürlüğe girmiş, İran da uluslararası yaptırımlardan kısmen kurtulmuştu. 

Ancak Trump'ın 2018'de anlaşmadan tek taraflı çekilerek İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başlamasıyla Tahran yönetimi, kademeli olarak hem uranyum stokunu artırmış hem yüksek düzeyde uranyum zenginleştirmeye başlamıştı.

Obama yönetiminde 2015’teki anlaşmanın başmüzakerecisi Wendy Sherman, Trump’ın karşılaştığı ikilemi "déjà vu" diye niteliyor:

İran'ın tesislerinin tamamen kapatılması ve sıfır uranyum zenginleştirme konusunda ısrar eden ABD'li senatörler, Kongre üyeleri ve İsrailli yetkililer olduğu açık. Biz de aynı zorluklarla karşılaştık.

Trump da New York Post gazetesinde bugün yayımlanan söyleşisinde, İran’la nükleer anlaşmaya varılacağına dair artık “daha az emin olduğunu” söyledi. ABD Başkanı, Tahran'ın anlaşmayı ertelemeye çalıştığını da savundu.

İran ve ABD, nükleer anlaşma için son dönemde yoğun diplomasi trafiği yürütüyor. Taraflar toplamda 5 kez bir araya geldi: 12 Nisan'da Umman'ın başkenti Muskat'ta, 19 Nisan'da İtalya'nın başkenti Roma'da, 26 Nisan ve 11 Mayıs'ta tekrar Muskat'ta, 23 Mayıs'ta yeniden Roma'da görüşme yapıldı. Bir sonraki müzakere 15 Haziran’da Umman’da olacak.

Independent Türkçe, New York Times, New York Post



İsrail’in önemli isimleri alışılmışın dışına çıkarak İran'a yönelik saldırıların durdurulmasını istedi

Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)
Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)
TT

İsrail’in önemli isimleri alışılmışın dışına çıkarak İran'a yönelik saldırıların durdurulmasını istedi

Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)
Tel Aviv'in güneyindeki Bat Yam'da dün İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazı altında kayıp kişileri arayan İsrail askerleri (AP)

İsrail toplumunda Başbakan Binyamin Netanyahu'nun İran'a karşı başlattığı savaşı destekleyenler arasında neredeyse tam bir fikir birliği olmasına ve muhalefet partilerinin de bu savaşı desteklemesine rağmen, savaşın devam etmemesi konusunda uyarıda bulunan farklı sesler de çıkmaya başladı. Bu sesler, ABD'den savaşa katılmasını talep etmek yerine, savaşı sona erdirmek için bir yol bulmasını istiyor.

Bu seslerin başında gelenlerden biri de eski Başbakan Ehud Barak oldu. İsrail’de savunma bakanlığı, içişleri bakanlığı ve dışişleri bakanlığı gibi birçok önemli görevde bulunan Barak, ordunun genelkurmay başkanlığı görevini de üstlenmişti.

Şarku’l Avsat’ın Haaretz gazetesinden aktardığına göre Barak açıklamasında, “Bu savaş, ABD katılsa bile İran'ın nükleer programını ortadan kaldıramayacak, aksine Tahran'ı bu konuda çabalarını ikiye katlamaya itecek” değerlendirmesinde bulundu.

Sokaklarda, televizyon programlarında ve Netanyahu'nun İran'ın nükleer tehdidini ortadan kaldıracağına dair açıklamasında ‘coşkulu bir hava’ olmasını eleştiren Barak, “Bu kutlama zamansız ve gerçeklerden uzak” dedi.

fgtyuı
Dün Tel Aviv'in merkezinde sirenlerin çalmasının ardından otoyolda beton parçalarının arkasına sığınan İsrailliler (Reuters)

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in ‘kibirden kaçınılması ve gerçeklerin gerektirdiği alçakgönüllülüğün korunması gerektiği’ şeklindeki sözlerine övgüde bulunan Barak, “Biz gerçekten ağır, uzun ve acı verici bir sınavla karşı karşıyayız ve hepimiz bunu göğüslemeliyiz” ifadelerini kullandı.

Barak, İsrailli liderlerden ‘bu sınavı yönetirken mantıklı davranmalarını ve sorumluluklarını üstlenmelerini’ istedi.

ABD Başkanı Donald Trump, 2018 yılında, İsrail'in etkisiyle önceki nükleer anlaşmadan çekildiğinde, İran’ın nükleer silah geliştirmesine yaklaşık 18 ay kalmıştı.

Barak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İran’ın nükleer tesislerini hedef aldık ve diğer tesisleri ve üsleri de hedef alacağız. Ancak İran'ın nükleer silaha ulaşma kapasitesini birkaç haftadan fazla ertelemedik ve ertelemeyeceğiz. Çünkü ellerinde yaklaşık on bomba yapmak için gerekli ayrışmış madde var ve bunları nasıl kullanacaklarını biliyorlar. Yeni nesil tesisler yerin 800 metre derinliğinde inşa edildi.

‘Yıpratma savaşı’ uyarısı

Haaretz gazetesi, başyazısında savaşın devam etmesi ve bir yıpratma savaşına dönüşmesi, hedeflerinin değiştirilmesi ve rejimin devrilmesi düşüncesinin ortaya çıkması konusunda uyardı.

Söz konusu yazıda şu ifadeler yer aldı:

“İsrail, siyasi kazançlarının ne olduğunu kendisi belirlemeli. Stratejik hedef, Tahran'daki rejimi devirmek değil, İsrail sınırlarını korumaktır. Gazze'de acı verici bir savaşın devam ettiğini, Gazze'deki rehinelerin kaybolduğunu ve insani durumun kötüye gittiğini unutmamalıyız. Savaşlar bir amaç değildir ve daha geniş çaplı bir savaşa ya da uzun süreli bir yıpratma savaşına sürüklenmemeliyiz. İran halen askeri güce sahip ve savaşı bölgesel bir boyuta taşıyabilir.”

o90
Kudüs'te sirenlerin çalmasının ardından dün yer altı otoparkına sığınan İsrailliler (AP)

Öte yandan Hamas tarafından alıkonulan İsrailli rehinelerin aileleri de yakınlarının davasını gölgeleyen İran ile savaşın devam etmemesini istedi.

Cumartesi akşamı yaklaşık bin kişinin katıldığı, internet üzerinden yapılan toplantıda, geçtiğimiz hafta cenazeleri geri getirilen iki rehinenin anısına meşaleler yakıldı.

İç Cephe Komutanlığı'nın güvenlik talimatları nedeniyle haftalık toplantılarını bu kez video konferans şeklinde gerçekleştiren katılımcılar, rehineler arasındaki yakınlarının genel gündemden dışlanmasını reddettiklerini açıkladı.

Rehineler ve Kayıp Aileler Forumu'nun 7 Ekim saldırılarında öldürüldüğünü ve cesedinin Gazze'ye götürüldüğünü duyurduğu Lior Rudaeff’in kızı Noam Katz Rudaeff, “Sadece biz rehine ve kayıp aileleri değil, tüm ülke 617 gündür bilinmezlik karşısında korku içindeyiz” dedi.

Noam Katz Rudaeff, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rehineleri kamuoyunun gündeminde tutmak şimdi her zamankinden daha zor. Ekranlar manşetlerle dolu, ancak onların yüzleri neredeyse hiç görünmüyor.”

Rehinelerden biri olan Omri Miran'ın eşi Lishay Miran, ‘en cesur kararı alarak tüm rehineleri geri getirecek bir anlaşma imzalama’ çağrısında bulundu. Lishay Miran, “Başka cepheler olsa bile, dramatik ve belki de tarihi savaşlar olsa bile, kalplerimiz (sevdiklerimiz için) endişelenmekten vazgeçmiyor” ifadelerini kullandı.