Husiler İsrail ile İran arasındaki doğrudan çatışmadaki yeri

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına Yemenli tarafların çoğu ya sessiz kalarak ya da coşku ve intikam duygusuyla tepki verdi

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)
TT

Husiler İsrail ile İran arasındaki doğrudan çatışmadaki yeri

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)

Enver el-Ansi

İsrail'in İran'a yönelik yıkıcı saldırısının ve İran'ın buna verdiği yanıtın ardından, gözler Yemen'e çevrilerek Tahran yanlısı Husilerin tepkisi ve İran'ın askeri yanıtına katılmaya hazır olup olmadıklarına dair değerlendirmeler yapıldı. Ancak İran’a ve onun karşılık verme hakkına yönelik pasif dayanışma ifadelerinin dışında, Husiler bu tür bir karşılıkta yer almaktan uzak durdular.

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına Yemenli tarafların çoğu ya sessiz kalarak ya da coşku ve intikam duygusuyla tepki verdi. Çünkü onlardan bazıları İran'ın Yemen’e ve bazı Arap ülkelerinin iç işlerine ‘açıkça’ müdahale ederek 30 yıldır ‘savaş suçu’ işlediğini düşünüyordu. Bazıları ise olanları ‘yenilgiden daha büyük, aşağılanmadan daha korkunç’ olarak nitelendirerek İran’ın komutanların ve bilim adamlarının öldürülmesine ve altyapısının tahrip edilmesine nasıl tepki verebileceği sorusunun yanıtını aradı. ‘Yenilgi’ olarak gördükleri bu gelişmenin ‘İran halkının eliyle de olsa, rejimin ve devletin sonu olacağını’ düşünüyorlar.

Bunun ötesinde, bazıları İran'ın yaptıklarının en kötüsünün Müslümanları ve Arapları bu çatışmada tarafsız bırakmak olduğuna inanıyor. Çünkü onlar İran'ın İslam'a bir güç kattığını hiç hissetmediler, aksine İsrail'in Arapları uğrattığı yıkımla İran'ın yaptıkları arasında hiçbir fark olmadığına emin oldular. Bunun özellikle Yemenliler için çok geçerli nedenleri olabilir. Birincisi, İran'ın Husileri benimsemesi ve desteklemesiydi. Bu destek onların silah zoruyla Yemen devletine darbe yapmasını sağladı. Devletin silahlarını, küçük bir mezhep grubunun çıkarları için tüm halkın iradesini bastırmak ve zulmetmek için kullanmasına yardımcı oldu. İkinci neden, Husilerin İran'ın desteğiyle, bazı komşu ülkeleri hedef aldıktan sonra tüm bölgenin istikrarını bozan bir faktör haline gelmesiydi. Suudi Arabistan, Yemen'de meşru devletin yeniden kurulmasını desteklemek için bir askeri ittifak kurmak ve liderlik etmek zorunda kaldı. Üçüncü neden ise, Husiler ve onun arkasında duran Tahran'ın, Yemen'i çevreleyen denizlerdeki seyrüsefer hatlarına yönelik saldırılarının ardından daha geniş çaplı savaşlar başlatması ve ardından İsrail'in Yemen’deki şehirleri ve hayati bölgeleri hedef almasıydı. Tüm bunlar Gazze'deki Filistinlilere destek olmak adına yapıldı, ancak hiçbir etkisi olmadı. Tek bir İsrailli dahi zarar görmedi. Buna karşın ABD, İsrail ve İngiltere'nin sadece Husilerin çıkarlarına yönelik değil, ülkenin kazanımlarının ve altyapısının büyük bir kısmını kaybetmesine ve on yıllar geriye gitmesine neden olacak saldırılar düzenlemesinin önünü açtı.

Yemen’de İran devrimine iyimser ve umutlu bakanlar, bu devrimin Husiler dışında birçoklarının umutlarını boşa çıkardığını açıkça gördüler. Bu konunun yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Duygusal öncüller değil, devrimden yaklaşık elli yıl sonra İran deneyiminin ulaştığı pratik sonuçlar esas alınmalı.

Tarihsel bakış

İran’ın Yemen ile ilişkisi, Farsların İslam dinini benimsemesinden önce, onunla birlikte çağlar boyunca ve İslam İnkılabı Rehberi Ruhullah Humeyni'nin ve ardından İslam İnkılabı Rehberi Ali Hamaney'in gelişine kadar, tarihin hiçbir döneminde, eski, orta ve modern dönemlerde normal olmamıştır. Bunu anlamak çok fazla çaba sarf etmeye ve çok zeki olmaya gerek yok. Ancak araştırma, inceleme ve derinlemesine düşünme, mantık, sabır ve tarafsız olarak bakıldığında İran'ın İslam'ı anlaması ile Yemenlilerin ve birçok Arap halkının İslam'ı anlaması arasında teoride ve uygulamada farklılıklar olduğu görülüyor. İran, İslam öncesi tarihine dayanan kendine özgü bir felsefeye sahip ve bu felsefe, özellikle düşünce ve çalışma tarzı açısından, Arap ve İslam dünyasının felsefesinden büyük ölçüde farklılık gösteriyor.

İran, Arap ülkelerine yönelik politikalarında çok fazla karışıklık ve ortak ya da karşılıklı yanlış anlaşılmalar olduğunu ya bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor.

Öncelikle İran, yüzlerce yıldır İslam dünyasına kendi İslam anlayışını dayatamamaktan hoşnutsuz. İran, Osmanlı İmparatorluğu'nun yaptığı gibi, çevresindeki geniş Sünni İslam dünyasına, özellikle de Arap dünyasına hakimiyet kurarak kendi İslam anlayışını dayatamamıştır.

İran'ın İslam dünyasına karşı bu zihniyeti bugün de devam ediyor. Bu zihniyeti anlamak veya inkar etmek zor, çünkü Tahran'ın Humeyni'den bu yana izlediği politikalar, iki tarafın da üzerinde hemfikir olduğu bir şekilde, bazı aktörlerin görüşüne göre ‘adaleti’ sağlamaya yönelik başarısız uygulamalar veya çaresiz girişimlerden ibaret. Ancak birçok kişi, bu durumda tarihten ‘intikam’ alınmasının ve Tahran'ın izlediği yolun, tarihin ve coğrafyanın gerçeklerine uygun bir şekilde Arap dünyasıyla olan ilişkilerin ‘düzeltilmesi’ için değil, ‘barbarlığa varan intikamcı bir adalet duygusu’ olduğunu düşünüyor!

dfgth
İsrail saldırısı sonrası İran'ın Tebriz Havaalanı’ndan yükselen dumanlar, 13 Haziran 2025 (Reuters)

Bu iki sorundan ikincisi, Saddam Hüseyin'in Irak'ıyla savaşın sonunda bıraktığı miras. Humeyni, 20 Temmuz 1987 tarihinde oybirliğiyle kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 598 sayılı kararının ardından, “Kararı kabul ederek zehirli kadehi içmek zorunda kaldım ve utanç duyuyorum” demişti. Bu askeri ve hukuki yenilgiye rağmen, bu durum Tahran'da, bu yenilginin utancını silip İran'ı bir ulus olarak yeniden haritaya koyacak ‘topyekun yıkım’ gücüne sahip stratejik bir silaha sahip olma konusunda ölümcül bir hırsa yol açtı.

Bir araştırmacı olarak İran deneyiminde karşılaştığım tüm zorlukların ardından bu ‘ulusun’ karmaşık ve iç içe geçmiş bir coğrafi ve tarihsel bağlamda yer aldığını gördüm. Bu makale sadece sabit bir metin değil, çelişkili, ani ve tekrarlanan etkileşimleriyle içinden şiddetle hareket eden bir metin oldu. İran dış dünyaya o kadar sıkı bir şekilde kapalı ki, öngörülebilir gelecekte veya orta vadede bile olası sonuçlarının doğasını tahmin etmek imkansız.

Bölgesel rekabet

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suudi Arabistan ve İran, yüzölçümü ve zenginlikleri açısından birbirine yakın olsa da bugün Suudi Arabistan jeopolitik açıdan sınırlarının ötesinde daha etkili ve dünya ekonomisinde daha büyük bir etkiye sahip görünüyor. İran ise giderek daha fazla kendi içine kapanıyor ve köklerine dönüyor. Günümüz dünyasında, piyasada talep olmayan halıları dokumaya daha fazla zaman harcamanın bir anlamı yok.

İran devrimi, başlangıçta bazı Arapların büyük ve yeni bir İslam dünyası hayali kurmasını sağladı. Ancak gerçekte, iç tarafları ile dış kolları arasında performansın ritmini ayarlayan bir denge kurmada başarısız oldu.

İran devrimi, başlangıçta bazı Arapların büyük ve yeni bir İslam dünyası hayali kurmalarını sağladı. Ancak gerçekte, İranlıların diğerlerinden daha iyi bildiği nedenlerden dolayı, iç tarafları ile dış kolları arasında performansın ritmini ayarlayan bir denge bulmakta başarısız oldu. İran deneyimini inceleyen bazı araştırmacılara göre bunun ilk nedeni, tarihsel ‘sentimentalizm’ veya kronik bir romantizm içinde kalma ısrarıydı. İran’ın çevresindeki birçok ülke, en yakın komşusu Türkiye, Almanya, İtalya ve Japonya gibi İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra savaşlarda yenilgiye uğramış olsa da İran bu ülkelerin çoğunun gösterdiği esnekliği gösteremedi.

juı
İran'ın İsrail'e füze saldırısı sonrası İsrail'in Rişon LeTsiyon şehrindeki hasar, 14 Haziran 2025 (Reuters)

Irak ile sekiz yıl süren trajik savaş boyunca, birçok Arap aydın ve politikacı, İran'daki ‘devrim’ ile ilişkilerde stratejik bir hata olduğunu ve bunun düzeltilmesi gerektiğini savundu. Cezayir'in merhum Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen, bu ilişkinin düzeltilmemesi halinde ‘İslam Devleti’ İran'ın ‘alternatif bir sömürgeci’ olacağı konusunda uyarmıştı. Hatta Arap siyasi entelektüeller, gelecekteki olası bölgesel savaşların Arap-İsrail değil, Arap-Fars savaşları olacağını öngörmüştü. Ancak Irak'ın merhum lideri Saddam Hüseyin, başta‘devrim düşünürü’ Humeyni'yi Neauphle-le-Château’da ağırlayan Fransa olmak üzere Batılı ülkelerin açık teşvikiyle İran'daki ‘devrim’ sloganlarının Arap sokaklarında yarattığı etkiye karşı koymakta kararlı ve hevesliydi. Bu durum, İran'daki ‘devrimden’ yıllar sonra Cezayir'deki İslami Kurtuluş Cephesi lideri Abbasi Medeni'nin Cezayirlilere İslam hukukunun uygulanması için kademeli bir geçişe hazır olmaları çağrısında bulunmasıyla daha da belirgin hale geldi. Medeni bir Sünni lider olmasına rağmen, bu çağrısı İran'daki İslam devriminin zaferinden esinlenerek yapılmıştı. İran devrimi, o dönemde çoğu Arap liderin düşüncelerini domine eden tehlikeli bir faktöre dönüştü.

İran'ın niyetleri, bölgedeki sahnenin başlıklarında yeniden atılım yapmaya başladığı yıllar sonra ortaya çıktı. Suudi Arabistan’ın merhum Kralı Abdullah bin Abdulaziz'in hükümdarlığı döneminde Suudi Arabistan'a karşı en açık tavır sergileyen İran’ın eski cumhurbaşkanlarından Mahmud Ahmedinejad’dı. Ancak bu tavır, İran'daki seçim hedefleriyle daha çok ilgili olan saf popülist bir dilde ifade edildi. Ortak çıkarları ve komşuluk ilişkileri olan ülkeler arasındaki geleneksel ilişkilerin nasıl olması gerektiğine dair farkındalıkla ilgisi olduğu pek söylenemez.

Tahran'daki politika yapıcıların kararları, ister reformist ister muhafazakar kanattan olsun cumhurbaşkanlarının değil, Hamaney ve DMO’nun elindeydi.

Onlarca yıldır İran ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri inceleyen biri olarak, Tahran'daki politika yapıcıların kararlarını Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) verdiğini ister reformist ister muhafazakar kanattan olsun cumhurbaşkanlarının ise sadece ‘sivil cephe’ rolünü oynadıklarını, oynamaya devam ettiklerini ve İran'ın içinde olan biteni örtbas etmek için önce Humeyni ardından Hamaney ve iki döneminin DMO tarafından kullanıldıklarını kesin olarak söyleyebilirim.

rgbbhyuj
Tahran'daki bir köprüde, 13 Haziran sabahı İsrail’in düzenlediği saldırıda öldürülen İranlı komutanlar ve nükleer bilim adamlarının fotoğraflarının yer aldığı bir afiş, 14 Haziran 2025 (AFP)

Burada sıradan İranlılardan bahsetmiyorum, hayatı boyunca yıllarını kütüphanelerde geçirip, hayatının sonunda İslam'ın özünü düzelttiğini düşündüğü şeylerle ortaya çıkan ‘fıkıhçılardan’ ve ‘müfekkirlerden’ bahsediyorum. Ali Şeriati ve onun gibi birçok etkili isim de bunu yaptı, ancak sonunda onların İranlı insan modelinden bahsettikleri, Humeyni'nin İslam devriminin kendi İslam anlayışına göre kalıplaştırmaya çalıştığı karakterden bahsetmedikleri ortaya çıktı.



İsrail'de Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme kumarına karşı yarın genel grev düzenlenecek

Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)
Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)
TT

İsrail'de Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme kumarına karşı yarın genel grev düzenlenecek

Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)
Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)

İsrail’deki kamuoyu yoklamaları, vatandaşların çoğunluğunun Gazze şehrinin işgaliyle savaşın şiddetlenmesine karşı olduğunu ve buna karşı çıkan orduyu desteklediğini açıkça gösteriyor. Hükümetin bu işgali dayatmakta ısrarcı olmasıyla, bir milyondan fazla İsrailli, yarın bir günlük greve hazırlanıyor. Vatandaşlar, savaş kararının iptal edilmesini ve Hamas ile esir takası anlaşmasıyla savaşı sona erdirmek için müzakerelere odaklanılmasını talep ediyor.

Hamas'ın elinde tutulan İsrailli esirlerin aileleri, bir milyondan fazla işçi ve memurun greve katılacağını ve meslek sendikalarına greve katılma konusunda serbestlik tanındığını belirtti. Şimdiye kadar, Tel Aviv ve Yafa belediyeleri de dahil olmak üzere onlarca belediye ve yüz binlerce ticari işletme, İsrail'in çeşitli bölgelerini kapsayacak grev kapsamında yarın kapılarını kapatma sözü verdi.

Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli esirlerin ailelerinin oluşturduğu Esirler ve Kayıp Aileleri Forumu'nun açıklamasına göre, yüz binlerce vatandaşın, Tel Aviv dahil olmak üzere başlıca şehirlerin sokaklarında başlayacak olan gösterilere ve protesto etkinliklerine katılarak esirlerin iadesini talep etmesi bekleniyor.

Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)

İsrail’deki tüm muhalefet partileri greve katılım çağrısında bulundu.

Dün Tel Aviv'de yayınlanan iki kamuoyu araştırmasının sonuçları, İsraillilerin çoğunluğunun savaşın durdurulmasını desteklediğini ve savaşın sonuçlarından endişe duyduğunu ortaya koydu. Yahudi Halkı Politika Enstitüsü (JPPI) tarafından yapılan ankete göre, halkın yüzde 54'ü Hamas'ın Gazze Şeridi'nde iktidarda kalması durumunda bile bir anlaşma yapılmasını istiyor. Yüzde 37 ise belirlenen hedefler (Hamas'ın iktidardan düşürülmesi ve tüm esirlerin geri getirilmesi) gerçekleştirilene kadar savaşın devam etmesi gerektiğini söyledi.

Ma'ariv gazetesinin yaptığı ankete göre, İsrail vatandaşlarının çoğunluğu Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın devam etmesinin kişisel, sosyal ve ekonomik zararlar doğuracağından endişe duyuyor. Ankete katılanların yüzde 69'u sosyal uyumun bozulmasından endişe duyduğunu belirtirken, yüzde 26'sı endişe duymadığını söyledi. İkinci sırada kişisel ekonomik zarar endişesi yer aldı; yüzde 66'sı bu endişeyi dile getirirken, yüzde 30'u bu olasılıktan endişe duymadığını belirtti. Yüzde 63'ü ülke içinde veya dışında güvenlik hedefli saldırılardan endişe duyduğunu belirtirken, yüzde 31'i bu konuda endişe duymadığını ifade etti.

Ankete katılanların yüzde 59'u Başbakan Binyamin Netanyahu'nun performansından memnun olmadığını söylerken, yüzde 36'sı memnun olduğunu belirtti. Aynı şekilde, yüzde 57'si Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın performansından memnun olmadığını söylerken, yüzde 32'si memnun olduğunu söyledi. Yüzde 50'si Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in performansından memnun olduğunu ifade ederken, yüzde 34'ü memnun olmadığını belirtti.

Gazze Şeridi’nde tutulan esirlerden birinin annesi, 12 Ağustos 2025'te Tel Aviv'de Gazze savaşının sona erdirilmesi ve esirlerin serbest bırakılması için düzenlenen protesto sırasında bir tabut maketinin yanında oturuyor. (AP)Gazze Şeridi’nde tutulan esirlerden birinin annesi, 12 Ağustos 2025'te Tel Aviv'de Gazze savaşının sona erdirilmesi ve esirlerin serbest bırakılması için düzenlenen protesto sırasında bir tabut maketinin yanında oturuyor. (AP)

İsrail muhalefetinden solcu Demokratlar Partisi lideri ve eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yair Golan, hükümetin çoğunluğun görüşünü görmezden geldiğini ve diktatörce savaşı dayattığını, bu nedenle grev, ekonomiyi felç etme ve sokakları protestocularla doldurmanın İsrail'i Netanyahu'nun ordunun ve diğer güvenlik kurumlarının muhalefetine rağmen Gazze'yi işgal etme kararında oynadığı kumardan kurtaracağını söyledi.

Golan dün Haaretz gazetesinde yayınlanan yazısında şu ifadeleri kullandı: “Netanyahu'nun koyduğu kuralları yıkmalı ve onu, yönetimin ancak halkın onayıyla mümkün olabileceğini anlamaya zorlayacak bir halk mücadelesi yürütmeliyiz. Bunu yapmalıyız, çünkü alternatif yenilgi, çöküş ve vatanın yok olmasıdır. Netanyahu, iktidarı boyunca halka yalan söylemekten çekinmedi. O, nefes aldıkça yalan söylüyor. Ancak en büyük ve en tehlikeli yalan, Gazze Şeridi'ndeki savaşla ilgili olan, ‘ebedi savaşı’ veya ‘mutlak zaferi’ meşrulaştırma yalanıdır. Bu yalan yüzünden en yüksek bedeli ödüyoruz; kaçırılanların, askerlerin, İsrail ve Gazze Şeridi'ndeki insanların hayatları... Tüm askeri kriterlere göre Hamas 2024'te yenilgiye uğradı; Gazze'deki taburları ve tugayları yok edildi, İsrail'in iç cephesini vurma kabiliyeti etkisiz hale getirildi ve geçen yılın sonuna kadar Gazze Şeridi'nde İsrail devletini tehdit edebilecek organize bir güç kalmadı. Ancak yine de savaş, güvenlik nedenleriyle değil, siyasi nedenlerle devam ediyor. İsrail'in güvenlik çıkarı savaşı sona erdirmek ve Hamas'ın iktidarını yıkmaktır, ancak Netanyahu ‘Hamas bir hazinedir’ politikasını tercih ediyor. Bir kez daha, kişisel çıkarları için İsrail'in güvenliğini tehlikeye atan adımlar attı. Sonsuz savaş, aşırı mesihçi unsurlar üzerine kurulu hükümetini ayakta tutan tek yapıştırıcıdır.”

Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)

İsrailli yazar Nahum Barnea, Yedioth Ahronoth gazetesindeki köşe yazısında, “Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, bugün Netanyahu için bir kumar masasındaki top gibi. Siyasi liderliğe itaat etmek zorunda. Buna rağmen, genelkurmay başkanları, kendilerini rahatsız eden siyasi düzeydeki bir karara karşı çıkmanın yollarını bulabilirler. Yöntemi, zamanı ve araçları kendileri belirleyebilirler. Genelkurmay Başkanı, esirlerin hayatını tehlikeye atacak bir askeri operasyona emir vermeyeceğini açıkça belirtti. Bu, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne parmak uçlarında girmesini zorunlu kılıyor. Gazze Şeridi'nde hayatta olan esirler var; orta bölgedeki kamplarda ve Deyr el-Balah'ta da esirler var. Esirler nakledilebilir. İsrail ordusu, esirlerin kendi kuvvetlerinin ateşi altında ölmesini önlemek konusunda zorluk çekecektir” ifadelerini kullandı.

Bu nedenle bazı uzmanlar, ordunun hazırladığı yeni savaş planlarının uygulanacağı bir duruma gelinmesinden şüphe duyuyor ve ABD Başkanı Donald Trump'ın müdahale edip bunu durduracağını tahmin ediyor. Ancak bu, ordunun işgal hazırlıklarına devam etmesini engellemiyor. Ordu, birkaç gün önce ez-Zeytun mahallesini işgal etmek için başlattığı operasyonlarda bu işgalin bir modelini hazırlamaya başladı.