Birleşik Krallık, Kuzey Kore'nin Ukrayna'da 6 binden fazla kayıp verdiğini açıkladı

Fotoğraf: Kore Merkezi Haber Ajansı
Fotoğraf: Kore Merkezi Haber Ajansı
TT

Birleşik Krallık, Kuzey Kore'nin Ukrayna'da 6 binden fazla kayıp verdiğini açıkladı

Fotoğraf: Kore Merkezi Haber Ajansı
Fotoğraf: Kore Merkezi Haber Ajansı

Britanya Savunma Bakanlığı, Ukrayna'nın taarruz sonucu varlık gösterdiği Kursk'ta Rus güçleriyle birlikte savaşırken 6 binden fazla Kuzey Koreli askerin öldürüldüğünü veya yaralandığını belirledi.

Birleşik Krallık (BK) Savunma Bakanlığı pazar günü yaptığı son değerlendirmede, Kuzey Kore'nin resmi adını kullanarak, "Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) güçleri, Rusya'nın Kursk bölgesinde Ukrayna güçlerine karşı yürütülen saldırı operasyonlarında büyük olasılıkla 6 binden fazla zayiat verdi" dedi.

Savunma Bakanlığı, "Toplam kayıp sayısı, KDHC'nin en başta gönderdiği ve Kursk bölgesine konuşlandırılan yaklaşık 11 bin askerinin yarısından fazlasına denk düşüyor" ifadelerini kullandı.

Kuzey Kore, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri istilasının kararlı bir müttefiki. Ayrıca Rus birliklerinin, Kiev'in güçlerinin geçen yıl ağustosta girdiği Kursk bölgesinde Ukrayna'nın cüretkar saldırısına karşı koymasına yardım ediyor.

Ne Rusya ne de Ukrayna savaş kayıplarının resmi rakamlarını açıklamasa da Kuzey Kore, nadir görülen bir hamleyle geçen nisanda Rusya'yı desteklemek için Kursk'a asker gönderdiğini kabul etmişti.

Bakanlık ayrıca, Kuzey Kore’nin yüksek kayıp oranlarının "neredeyse kesin olarak, yoğun yıpratma esasına dayalı büyük ölçekli piyade saldırıları sonucu oluştuğunu" da ekledi. Bakanlık açık kaynaklı raporlara atıfta bulunarak, Kuzey Kore'nin Kursk'a sadece sınırlı sayıda ek asker gönderdiğini ve bu durumun, tecrit altındaki bu ülkenin ülkenin savaş alanında ağır kayıplar verdiğini gösterdiğini söyledi.

kıol
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Pyongyang'da Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergey Şoygu'yla (Kore Merkezi Haber Ajansı)

Savunma Bakanlığı, bu ay Rusya'nın eski savunma bakanı ve güvenlik konseyi sekreteri Sergey Şoygu'nun son üst düzey ziyaretine de dikkat çekti.

"Şoygu, Rusya'nın Ukrayna'yı yasadışı istilasına Kuzey Kore'nin verdiği destekte Kuzey Kore'yle önemli bir muhatap" diyen bakanlık, Şoygu'nun üç aydan kısa sürede ikinci kez Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'la görüştüğünü de ekledi.

Kore Merkezi Haber Ajansı'nın haberine göre toplantıda Kim, Kuzey Kore'nin "Ukrayna meselesi de dahil tüm önemli uluslararası siyasi konularda Rusya'nın tutumunu ve dış politikasını koşulsuz destekleyeceğini" teyit etti.

ABD, Güney Kore ve Ukrayna istihbarat yetkililerine göre Kuzey Kore geçen sonbaharda 10 bin ila 12 bin askerini Rusya'ya göndererek 1950-53 Kore Savaşı'ndan bu yana ilk kez büyük bir silahlı çatışmaya katıldı.

BK Savunma Bakanlığı, "KDHC operasyonları şu ana kadar Kursk bölgesiyle sınırlı kaldı. Rus güçlerini desteklemek için uluslararası alanda tanınan egemen Ukrayna topraklarına asker gönderme kararı, neredeyse kesin olarak hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Kim Jong-un'un onayı gerektirecektir" dedi.

Güney Kore yetkilileri yakın zamanda Kuzey Kore'nin bu yıl Rusya'ya yaklaşık 3 bin ek asker gönderdiğini açıklamıştı. Kuzey Kore ayrıca Rusya'ya muazzam miktarda konvansiyonel silah da tedarik ediyor. Güney Kore, ABD ve ortakları, Rusya'nın karşılığında Kuzey Kore'ye ekonomik ve askeri yardım sağladığına inanıyor.

Batı istihbaratı ve Güney Kore, Rusya'nın Kuzey Kore'nin rakiplerini hedef alan nükleer silah programını geliştirmek için sofistike teknolojiler de transfer edebileceği uyarısında bulunuyor.

Independent Türkçe



Filistinliler İsrail-İran savaşının bedelini ‘geri plana atılmakla’ ödüyorlar

İran Dini Lideri Ali Hamaney ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
İran Dini Lideri Ali Hamaney ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
TT

Filistinliler İsrail-İran savaşının bedelini ‘geri plana atılmakla’ ödüyorlar

İran Dini Lideri Ali Hamaney ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)
İran Dini Lideri Ali Hamaney ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AFP)

Geçtiğimiz salı günü sona eren ve Kanada'nın Alberta eyaletinin ev sahipliği yaptığı zirvede G7 liderlerinin tartışmalarında İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı büyük ölçüde yer almadı.

Yedi lider, İsrail ile İran arasında perşembe gecesinden bu yana devam eden savaşta ‘sükûnet’ çağrısında bulunurken, İsrail'in ‘meşru müdafaa hakkını’ yinelediler ve Tahran'ın ‘asla’ nükleer silah edinmemesi gerektiğini vurguladılar.

Liderlerin ateşkes ya da İsrail'in İran'ın nükleer ve askeri tesislerine saldırmasıyla sekteye uğrayan ABD ile İran arasındaki müzakerelere geri dönülmesi çağrısında bulunmaması dikkat çekti.

eru
G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde çekilen hatıra fotoğrafı (AP)

G7'nin Tel Aviv ile Tahran arasındaki yeni savaşla jeostratejik sonuçları, ekonomik sonuçları ve yayılma riskleri nedeniyle ilgilenmesi anlaşılabilir olsa da, G7 liderlerinin Ekim 2023'ten bu yana devam eden Gazze savaşını ele almaması, bu konuda herhangi bir açıklama yapılmaması ve dosyanın görüşmelerde masaya dahi gelmemesi anlaşılır gibi değil.

Gazze ve iki devletli çözüm konferansı

Atlanta'da yaşananlar temel bir gerçeği yansıtıyor: Gazze, ‘İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ilk kurbanı’ oldu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bir taşla birçok kuşu vurduğu söylenebilir. Askeri operasyonunun sonuçlarından biri de 17-20 Haziran tarihleri arasında New York'ta Birleşmiş Milletler'in (BM) daveti üzerine Suudi Arabistan-Fransa eş başkanlığında Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözüm için Üst Düzey Uluslararası Konferans’ı sekteye uğratmak oldu.

Bu durum karşısında, ertelenen konferansın eş başkanları ve sekiz çalışma grubunun başkanlarının salı günü yayınladıkları bir bildiriyle ‘devam eden gerilimi ve konferansın askıya alınmasını gerektiren son gelişmelerden duydukları endişeyi’ dile getirmeleri son derece doğaldı.

Konferansın akıbetine ilişkin endişeleri göz önünde bulunduran ilgili ülkeler, ‘konferansın amaçlarına tam bağlılıklarını bir kez daha yinelemek, çalışmalarının devamını ve hedeflerinin gerçekleştirilmesini sağlamak’ ve ‘Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesi, iki devletli çözümün uygulanması yoluyla Filistin meselesinin adil ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması ve bölgedeki tüm ülkeler için istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik tüm çabalara sarsılmaz desteklerini sürdürmek’ konusunda istekli olduklarını belirttiler.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'na göre, Gazze'de faaliyet gösteren uluslararası kuruluşları devre dışı bırakmak için İsrail tarafından ABD desteğiyle kurulan Gazze İnsani Yardım Vakfı aracılığıyla temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan Gazzelilere açılan ateş sonucu son 24 saatte 47 kişi hayatını kaybetti.

u7ı8
Bu ayın başlarında Gazze'de gıda yardımı almaya giderken İsrail ateşiyle öldürülen genç bir adamın cenazesi başında ağlayan yakınları (AFP)

Bakanlığa göre vakfın kuruluşundan bu yana 397 Filistinli İsrail ordusu tarafından öldürülürken en az 3 bin kişi de yaralandı. Her halükârda, Gazze savaşına yönelik uluslararası ilgi, Gazze Şeridi'nde olup bitenlere ilişkin haberlerin, her gün en az elli kişiye ulaşan ölü ve yaralı sayısına hızlıca atıfta bulunmaya indirgendiği noktaya kadar azaldı.

Geri plana itme

Paris'teki Avrupalı diplomatik kaynaklar, Netanyahu'nun başlattığı savaşın ‘dikkatleri Gazze Şeridi'nde olup bitenlerden uzaklaştırdığını ve dosyayı geri plana ittiğini, böylece İsrail'in iç ve dış dünyasının dikkatinin İran'la savaşa odaklandığını’ söylüyor.

Netanyahu'nun ‘kırılgan bir siyasi durum içinde olduğunu’ belirten kaynaklar, “Ülke içinde üzerindeki baskı artmış durumda. Gazze Şeridi'ndeki savaş İsrail toplumunu derinden bölmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Yurtdışında ise İsrail, İsrail'e desteği tartışmasız olan Kanada, Birleşik Krallık, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hollanda gibi ülkelerden siyasi ve diplomatik anlamda bir gerileme süreci yaşadı. New York konferansının duyurulması, Netanyahu'nun istemediği iki devletli çözümü yeniden ön plana çıkardığı için baskıyı daha da arttırdı.

Öte yandan İsrail, Fransa'nın Filistin devletini tanıyacağından korkuyordu. Fransa'nın hamlesinin önemi, eğer gerçekleşmiş olsaydı, Belçika, Lüksemburg, Hollanda, Kanada ve muhtemelen Birleşik Krallık gibi diğer ülkeleri de arkasından sürükleyecek olması ve bunun da İsrail için ‘ek bir diplomatik ve siyasi yenilgi’ teşkil edecek olmasıydı.

Netanyahu konumunu güçlendiriyor

İran'a yönelik saldırıların başlamasıyla birlikte Netanyahu inisiyatifi yeniden ele geçirmeyi başardı. Zira İsraillilerin çoğunluğu ‘varoluşsal düşman’ olarak tanımladıkları İran'a karşı savaşı destekliyor ve İsrail muhalefeti bile eleştirilerini unutarak Netanyahu'ya desteğini ifade ediyor.

Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya liderleri ile Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı, İran'a saldıranın İsrail olmasına rağmen, İsrail'in ‘meşru müdafaa hakkının’ arkasında olduklarını ifade etmek için Netanyahu'yu aramakta gecikmedi.

Belki de Avrupalıların İsrail’in yanında yer almalarının ilk nedeni, yaşlı kıtanın İran'ın nükleer programını kıtanın güvenliği için varoluşsal bir tehdit olarak görmesi ve İran'ın nükleer silahlarının gerçeğe dönüşmesi halinde bunun sadece İsrail için değil Avrupa için de bir tehdit oluşturacağı düşüncesidir.

Dolayısıyla İsrail'in meşru müdafaa hakkını desteklediklerini beyan etmek, pratikte İsrail'in İran'a açacağı bir savaşı onaylamak anlamına gelmektedir.

Bu destekle birlikte Batı'nın Gazze Şeridi'ne olan ilgisi azaldı ve liderlerinin İran'a karşı savaşında İsrail'in yanında dururken İsrail'in adımlarını eleştirmeye devam etmeleri zorlaştı.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, İran'ın nükleer programını ve Tahran'ın füze ve balistik faaliyetlerini ortadan kaldırmak için İsrail'in ‘Avrupalılar adına kirli işler yaptığını’ ilan ederek en açık sözlü kişi oldu.

frgty
Almanya Başbakanı Friedrich Merz (AFP)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun geçen hafta Viyana'da Tahran'ın ‘Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği’ yönünde aldığı karar, İsrail'e İran'a saldırmak için aradığı bahaneyi sağlamış oldu. Zira UAEA kararı İran'ın nükleer silah peşinde olduğunu ima ediyor.

‘İsrail kervanına bağladı’

Dahası Netanyahu, ABD Başkanı’nı şu ya da bu şekilde savaşın içine çekmeyi başardı. Kısacası Netanyahu, Avrupalıları ve ABD'yi ‘İsrail kervanına bağladı’ ve Filistin meselesi de dahil olmak üzere kendisini eleştirilerden muaf tuttu.

Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığına göre Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı'nda araştırmacı olan Ksenia Svetlova, “Gazze Şeridi'nde savaşın olmaması ve İran'a odaklanılması İsrail için bir başarıdır. Çünkü nükleer meseleyi Gazze Şeridi'ndeki İsrail savaşının Avrupa tarafından reddedilmesinden ayırmayı başarmıştır” şeklinde konuştu.

Sonuç olarak İsrail ve Netanyahu Avrupa kıtasındaki eleştirilerden muaf tutulurken, Gazze Şeridi ve halkı yeni savaşın bedelini ödedi.

defrgty
Filistin yanlısı aktivistler, Gazze Şeridi'ndeki savaşa dikkat çekmek için Paris'te bir gösteri düzenledi, 28 Mayıs 2025. (AFP)

Bu Gazze ve Filistin dosyasının yeniden unutulduğu anlamına mı geliyor? Cevap cuma akşamı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'dan geldi: “Konferansın ertelenmesi, koşullar ne olursa olsun iki devletli çözümün uygulanması yönünde ilerleme kararlılığımızı değiştiremez.”

Macron'un sözleri Fransa'nın güçlü kararlılığını yansıtıyor. Ancak söz ile uygulama arasında, Fransa Cumhurbaşkanı'nın kontrol edemeyeceği büyük bir boşluk var. Filistinliler pek çok hayal kırıklığı yaşadı ve onları gelecekteki hayal kırıklıklarından koruyacak hiçbir şey yok.