ABD istihbarat raporları: İran, Washington'ın savaşa katılması halinde ABD’nin bölgedeki üslerini vurmaya hazırlanıyor

İsrail'in İran'ın başkenti Tahran'a düzenlediği saldırının ardından bir petrol rafinerisinden yükselen dumanlar, 17 Haziran 2025 (AFP)
İsrail'in İran'ın başkenti Tahran'a düzenlediği saldırının ardından bir petrol rafinerisinden yükselen dumanlar, 17 Haziran 2025 (AFP)
TT

ABD istihbarat raporları: İran, Washington'ın savaşa katılması halinde ABD’nin bölgedeki üslerini vurmaya hazırlanıyor

İsrail'in İran'ın başkenti Tahran'a düzenlediği saldırının ardından bir petrol rafinerisinden yükselen dumanlar, 17 Haziran 2025 (AFP)
İsrail'in İran'ın başkenti Tahran'a düzenlediği saldırının ardından bir petrol rafinerisinden yükselen dumanlar, 17 Haziran 2025 (AFP)

Amerikan istihbarat raporları, İran'ın, ABD'nin İsrail'in Tahran'a karşı başlattığı askeri operasyona katılmaya karar vermesi halinde, ABD’nin Ortaoğu'daki üslerine olası saldırılar düzenlemek için füzeler ve diğer askeri teçhizat hazırladığını ortaya koydu. Bu bilgi, söz konusu raporları inceleyen ABD'li yetkililer tarafından doğrulandı. Bu gelişme, ABD'nin Avrupa'ya yaklaşık otuz adet yakıt ikmal uçağı göndermesiyle eş zamanlı meydana geldi. Söz konusu uçakların Avrupa’ya gönderilmesindeki amaç, Amerikan savaş uçaklarının üsleri korumasına destek olmak ve İran'ın nükleer tesislerini vurmaya katılabilecek stratejik bombardıman uçaklarının menzilini uzatmak olarak açıklandı.

ABD savaşın kapsamının genişlemesinden endişeli

İsrail'in Beyaz Saray'a savaşa katılması için giderek daha fazla baskı uyguladığı bir dönemde, ABD yönetimi içinde daha geniş çaplı bir bölgesel savaşın patlak vereceğine dair endişeler de arttı. Yetkililer, ABD'nin saldırıya katılması, özellikle de İran'ın güçlendirilmiş Fordo Nükleer Tesisi’nin hedef alınması durumunda, İran destekli Husilerin Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını yeniden başlatmasına ve Irak ve Suriye'deki İran destekli milislerin ABD’nin bölgedeki üslerine saldırılar düzenlemesine yol açacağını söylediler.

ABD alarm düzeyini yükseltti

ABD yönetimi, bölgedeki üslerinde konuşlu 40 binden fazla asker için alarm düzeyinin en yükseğe çıkarıldığını açıkladı. İranlı iki yetkili, Washington'ın savaşa doğrudan müdahil olması halinde Tahran'ın Irak'tan başlayarak ABD’nin Ortadoğu'daki üslerine saldırmaya başlayacağını vurguladı. Yetkililer ayrıca İran'ın saldırıya katılan Arap ülkelerindeki tüm ABD üslerini hedef alacağını da belirtti.

İran'dan diplomatik uyarılar

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Düşmanlarımız, askeri saldırılarla bize iradelerini dayatamayacaklarını ve İran halkının iradesini kıramayacaklarını anlamalı” ifadelerini kullandı. İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamalara göre Arakçi, Avrupalı mevkidaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinde, savaşın ‘İsrail ve onun başlıca destekçileri’ yüzünden tırmanacağını söyledi. ABD’li yetkililer, İran'ın ABD’nin Körfez'deki üslerine saldırı düzenlemek için uzun bir hazırlık sürecine ihtiyaç duymayacağını, çünkü Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yakın mesafede füze üslerine sahip olduğunu vurguladılar.

Fordo Nükleer Tesisi’ne saldırı ve ABD’nin önündeki seçenekler

İsrail'in hava saldırılarının ve İran'ın füze saldırılarının artmasıyla birlikte ABD'nin doğrudan müdahale etme olasılığı da artıyor. Ancak, Fordo Nükleer Tesisi’ne yapılacak bir saldırının özellikle de İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stokları farklı yerlerdeki yeraltı tünellerinde saklandığından İran'ın nükleer programını ne ölçüde etkileyeceği veya nükleer silah üretimine yönelik ilerlemesini ne kadar yavaşlatacağı halen belirsizliğini koruyor.

İran zarar verme gücüne sahip

İran ve müttefikleri, geçmişte ABD'nin çıkarlarına zarar verebileceklerini kanıtlamışlardı. Trump yönetiminin Husilere yönelik katı müdahalesinin ardından Husilerin saldırıları azalsa da ABD’ye ait gemileri hedef almaya devam ettiler. İran destekli milis grubun geçtiğimiz yılın ocak ayında Ürdün'deki Suriye sınırına yakın bir Amerikan üssüne insansız hava aracıyla (İHA) saldırması sonucunda üç Amerikan askeri öldü. ABD istihbarat servisleri, İran'ın nükleer silah elde etmeye yaklaştığını uzun süredir düşünüyor, ancak bu konuda kesin bir karar almadı. Eğer bu konuda bir karar alırsa kullanıma hazır bir nükleer silaha sahip olmak için bir yıldan az bir süreye ihtiyaç duyabilir. Belki de daha kısa sürede ilkel bir bomba üretebilir.

İç baskılar ve gerilimin tırmanmasına karşı uyarılar

ABD Başkanı Donald Trump, ‘İran'ın nükleer silaha sahip olmasına izin vermeyeceğini’ defalarca kez yineledi. Trump dün yaptığı açıklamada, Tahran'a ‘koşulsuz teslim olması’ çağrısında bulundu. Ancak bazı ABD'li yetkililer, İsrail'in saldırılarının İran'ı hesaplarını değiştirmeye itmiş ve gelecekteki saldırılardan korunmasının tek yolunun etkili bir nükleer caydırıcılığa sahip olmak olduğunu düşünüyor olabileceğini söylediler. Bazıları ise İran'ın uluslararası duruma bakılmaksızın nükleer silah geliştirmeye karar vermesi halinde, Trump yönetimi üzerinde önleyici bir darbe vurması için baskıların artabileceğini belirtti. Buna karşın, katı askeri politikalara karşı çıkanlar, gerginliğin tırmanmasını önlemek için çok geç olmadığını vurguladı. Defense Priorities Araştırma Merkezi’nin Ortadoğu Programı Direktörü Rosemary Kelanic, "Savaşa girmekten vazgeçmek için henüz çok geç değil. Ancak savaşa girersek, geri dönmek çok zor olacak" dedi.

Kelanic, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail'in saldırısı İran'ı nükleer silah geliştirmesi için gerekli motivasyonu verdi, ancak ABD savaşa katılırsa bu motivasyon çok daha artacaktır.”

ABD’nin yakında savaşa girebileceğine dair tahminler

İsrail'deki güvenlik çevrelerinin tahminlerine göre Başkan Donald Trump liderliğindeki ABD, İran'ın nükleer tesislerine karşı askeri operasyona fiilen katılma konusunda stratejik bir karar almak üzere. Üst düzey kaynaklara göre İsrail'in en üst düzey güvenlik ve siyasi çevrelerinde yapılan analizler, son aylarda iki taraf arasında yapılan gizli ve yoğun istişarelerin ardından Trump yönetiminin İran'a aktif olarak saldırmaya hazır olduğu yönündeki kanaatin güçlendiğini gösteriyor.

Bu bağlamda, Başkan Trump'ın dün akşam Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi ekibiyle acil bir toplantı düzenlediği ve İran dosyasında olası gelişmeleri müzakere ettiği bildirildi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu durum, ABD’nin savaşa katılmasına ilişkin kararın yakında alınacağına dair spekülasyonları güçlendiriyor. Öte yandan İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın, devam eden güvenlik koordinasyonu kapsamında, üç gün içinde ikinci kez ABD'li mevkidaşı Pete Higsith ile telefon görüşmesi yapması bekleniyor. İsrailli yetkililer, gerginliğin tırmanmasına rağmen ABD’nin operasyona katılmasına ilişkin nihai kararın, ülkesinin çıkarlarına en uygun olanı seçeceğine emin oldukları Başkan Trump'ın elinde olduğunu vurguladılar.

ABD Başkanı Trump’ın sertleşen üslubuİran ve İsrail bayrakları (Reuters)

Gizli görüşmeler ve Trump'ın tutumundaki değişim

Diplomatik kaynaklar, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail'in eski Washington Büyükelçisi Ron Dermer'in, Trump'ı İran'a yönelik saldırının bölgesel çatışmanın başlangıcı değil, sonu olduğuna ikna etmek için son aylarda Beyaz Saray ile gizli görüşmeler yaptığını ortaya çıkardı. İsrailli önemli bir yetkili, “Trump'ın bize yaktığı yeşil ışık bir ilk, daha önce böyle bir şey görmedik” dedi.

ABD Başkanı Trump’ın sertleşen üslubu

Trump dün akşam, daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir tırmanışla, İran'a ‘koşulsuz teslim olması’ çağrısında bulundu. ABD'nin İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney'in saklandığı yeri bildiğini belirten Trump, “Onu indirmeyeceğiz, en azından şimdilik” ifadelerini kullandı. Sonraki paylaşımında “İran’ın hava sahasını tamamen kontrolümüz altında tutuyoruz” diyen Trump, ‘İran'ın nükleer programına gerçek ve kalıcı bir son vermek’ istediğini belirtti. Tüm bunlar olurken diğer yandan ABD savaş uçaklarının Ortadoğu'ya gönderilmesi ve bir ABD uçak gemisinin bölgeye ulaşması gibi askeri hareketlilik yaşanıyor. Bu hamleler, olası bir askeri operasyonun hazırlığı olarak, ABD'nin İsrail'e desteğinin arttığının açık işaretleri olarak görülüyor.



İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
TT

İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)

Nebil Fehmi

İsrail'in İran’a saldırısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun açıkça ifade ettiği gibi tüm bölgeye şiddet uygulayarak veya şiddet uygulamakla tehdit ederek, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme kararlılığı çerçevesinde gerçekleşti. Askeri, güvenlik ve siyasi sonuçlar ile devam eden olaylar henüz tamamlanmadı. Nihayetinde tüm bunların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

İsrail'in İran'a yönelik son eylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla hedeflerinin başında İran’ın nükleer programı ortadan kaldırmak, askeri kapasitesini sınırlandırmak, İsrail'in bölgedeki üstün ve ayırt edici askeri ve siyasi yeteneklerini teyit etmek, kendini savunma bahanesiyle önleyici güç kullanma hakkını pekiştirmek ve İsrail istihbarat teşkilatlarının bölgesel ve uluslararası saygınlığını geri kazanmak, İran rejimini değiştirmek ve içinde bölünmeler yaratmak geliyor. Peki, şimdiye kadar yaşanan gelişmelerden İsrail'in hedeflerine ulaştığı sonucuna varılabilir mi?

İsrail basını, saldırının ilk günlerinde İran’ın üst düzey siyasi ve askeri isimlerinin öldürüldüğünü ve İran'ın önemli hedeflerinin vurulduğunu hızla duyurarak, İsrail'in istihbarat ve askeri yeteneklerini büyük ölçüde öne çıkarmayı başardı. Aynı zamanda İsrail'deki can ve mal kayıplarına ilişkin bilgileri de kontrol altında tuttu.

İsrail, siyasi ve askeri açıdan önemli 20’den fazla isim ve nükleer alanda uzman bilim adamını öldürdü. İran’ın askeri kontrol merkezleri ve nükleer tesisleri, enerji santralleri ve askeri üsler dahil olmak üzere 100'den fazla stratejik hedefi, üstün askeri gücü ve Batı'nın güvenlik desteğiyle vurdu. İsrail, İran sınırları içindeki operasyonlar sırasında büyük askeri kayıplar vermeden İran'ın genel kapasitesini etkilemeyi başardı. Buna rağmen İran, İsrail'e füze saldırılarına devam etti. İsrail’e bazı kayıplar verdiren İran, İsraillilere gerçek bir savaşta oldukları hissettirdi, ancak tam verim alamadı.

İran'ın nükleer programının İsrail saldırısından ne ölçüde etkilendiği ve Natanz ve Fordo nükleer tesislerinde ne derecede kayıp verdirdiği henüz net değil. Çünkü bu programı ortadan kaldırmak amacıyla nükleer silahların üretimi için gerekli nükleer malzemelerin engellenmesi, ihtiyaç duyulan cihazların imha edilmesi ve İran’ın tüm bu malzemeleri nükleer silahlara dönüştürmesi için gerekli bilgisinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunların hiçbirinin gerçekleştiğine dair somut bir kanıt bulunmadığından, İsrail'in bu hedefine ulaştığı henüz söylenemez.

Dikkat çekici nokta, İran'ın on yılı aşkın süredir Batı'nın yaptırımlarına maruz kalmasına rağmen, kurumlarını hızla yeniden yapılandırmayı başarması ve İsrail'e karşı yüzlerce füze fırlatmaya devam etmesi oldu. Bu durum, İsrail'in İran'a büyük kayıplar verdirdiğini, ancak İran'ın nükleer olmayan askeri kabiliyetlerini henüz tamamen ortadan kaldıramadığını gösteriyor.

İsrail, tek taraflı ve önleyici amaçlı güç kullanarak, bu şekilde güç kullanımını yasaklayan BM Şartı'nın ikinci maddesinin dördüncü fıkrasını ihlal etti ve uluslararası hukuku ve insancıl hukukun tüm maddelerini bir kez daha çiğnedi. Ayrıca, nükleer tesislerin hedef alınmasını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi Ek Protokolü'nün 56. maddesini de ciddi şekilde ihlal ederek uluslararası nükleer tesisleri hedef aldı. Bilindiği üzere Batılı ülkelerin çoğu bu anlaşmanın tarafları arasında yer alıyor. Ancak yine de İsrail'in kendini savunma hakkını desteklediklerini ilan ederek, tüm uluslararası hukukun güvenilirliğini zedeliyor ve zayıflatıyorlar.

İsrail'in elde ettiği en büyük başarı, İran’a derinlemesine sızarak son derece hassas ve önemli bilgiler elde etmek suretiyle İsrail askeri istihbarat sistemine ve kurumlarına büyük ölçüde prestij kazandırması ve bu sayede uluslararası ve bölgesel düzeyde geniş çapta etki yaratması oldu. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin başkent Tahran'da İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) koruması altındaki bir konutta öldürülmesi de bunun bir teyidi idi. Bu olay, İran'ın siyasi ve kurumsal yapısında birçok zayıf nokta olduğunu açıkça ortaya koydu. Ayrıca, İran'ın İsrail'e istihbarat açısından da sızdığını gördük, ancak onunki İsrail’e kıyasla daha düşük seviyelerdeydi.

Bunu savunanların sessiz kalması gayet doğal ve mantıklı. Sistemler ve toplumlar, kayıpların boyutunu, niteliğini ve etkilerini derinlemesine değerlendirdikten sonra durumu gözden geçirmeli. İsrail'in özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu'nun öne çıkardığı hedeflerden biri olan İran rejimini değiştirme konusunda da şimdiye kadar başarılı olamadığı açıkça ortada.

Siyasi ve askeri gözden geçirme sürecinin İsrail'i de kapsayacağı ve hatta diğer ülkeler ve alanlara da yayılacağı tahmin ediliyor. Herkesin olayları, sonuçlarını, İran ve İsrail taraflarının davranışlarını ve uluslararası toplumun zayıf ve farklı tepkilerini gözden geçirdikten sonra, olayların militarize olması ve diplomasinin daralması nedeniyle sürprizlere ve gerginliklere karşı ihtiyatlı olmak artık acil bir ihtiyaç haline geldi.

Tüm bu olayları takip ediyorum ve 1974 yılından bu yana Mısır'ın İran ile iş birliği içinde Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılması için attığı adımları ve 1990'lı yılların başlarında tek başına bölgede nükleer silahların ve diğer kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması için başlattığı bilinçli girişimleri hatırlıyorum. Bu girişimler, bölgedeki mevcut gerilimleri ve bunlarla bağlantılı nükleer tehlikeleri önleyebilirdi. Ancak tüm bu çabalar, İsrail'in nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasına katılmayı reddetmesi ve Mısır'ın girişimlerinin hayata geçirilememesi nedeniyle başarısız oldu. Ayrıca, anlaşmayı imzalayan ülkeler olan ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere’nin politikalarının ve standartlarının tutarsızlığı ve ikiyüzlülüğü ile İsrail'in nükleer programını ciddiye almamaları da bu çabaların boşa gitmesine sebep olan faktörler arasında sıralanabilir.

Son olayların ardından gerçek güvenlik tehditler ortaya çıkmıştı. Hava ve deniz taşımacılığına yönelik saldırıların ekonomik yansımaları hem bölgedeki bütün ülkeleri hem de ötesini etkiliyor. Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktardığı analize göre uluslararası toplumun hızlı hareket etmesi ve BMGK’nın beş daimi üyesinin bir araya gelmesini talep etmesi gerekiyor. Zira BMGK, uluslararası barışı ve güvenliği korumak ve aşağıdaki amaçlarla ortak, acil ve yoğun diplomatik temaslarda bulunmakla görevlidir. İşte o amaçlar:

1- İsrail ve İran arasında ateşkesin derhal başlatılması ve krizin diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğinin vurgulanması.

2- BMGK’nın daimi üyesi olan beş ülkenin, ateşkesin uygulanmasını uzaktan denetlemesi ve ateşkesin ihlali durumunda BMGK’ya rapor vermesi.

3- ABD-İran nükleer müzakerelerinin derhal yeniden başlatılması, İran'ın nükleer programıyla ilgili endişelerin giderilmesi ve bu konuda gerekli şeffaflığın sağlanması, Tahran'ın nükleer enerjinin barışçıl kullanımından yararlanma hakkının saygı görmesi.

4- Nükleer savaşların önlenmesi ve uluslararası anlaşmalara uyulması, güç kullanımı veya nükleer tesislerin hedef alınmaması gerektiği konusunda BMGK’nın tutumunun vurgulanması.

5- BMGK’nın bölgesel barışa yönelik güven artırıcı bir adım olarak Ortadoğu'nun istisnasız olarak tüm nükleer silahlardan arındırılması için önümüzdeki sonbaharda yapılacak BM Genel Kurul oturumu öncesinde müzakerelere başlanması konusunda bir karar almaya ve Filistin-İsrail çatışmasını çözerek Ortadoğu'da bölgesel bir güvenlik yapısı oluşturmaya çağırılması.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.