Trump ve Ukrayna müzakerelerinde tehlikeli emsaller

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Trump ve Ukrayna müzakerelerinde tehlikeli emsaller

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Christopher Phillips

Donald Trump, Ukrayna ile ilgili son görüşmede önemli bir taviz vermiş gibi görünüyor. The Guardian, Ağustos ayında Alaska'da Vladimir Putin ile görüştükten sonra Trump'ın, savaşın sona ermesi karşılığında Ukrayna'nın Donbas bölgesini ve Kırım'ı Rusya'ya devretmesini öngören bir planı desteklemeyi kabul ettiğini bildirdi. ABD Başkanı, daha sonra Washington'da Avrupalı ​​liderler ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yaptığı görüşmede ise bu tutumundan kısmen geri adım attı, ancak şu soru hâlâ ortada: Batılı ülkeler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Rusya'nın Ukrayna toprakları üzerindeki kontrolünü tanıyacak mı?

Bu neden önemli? Görünüşe göre Donald Trump da dahil olmak üzere birçok kişi için amaç, aracı meşru kılar. Ukrayna topraklarını feda etmek, savaşı sona erdirmek için gerekli bir kötülük ve gerçekçi ve makul bir adım olarak görülüyor. Ancak bundan daha derin bir şey var. Batılı ülkeler, Rusya'nın 2022'deki Ukrayna işgalini hemen bir saldırganlık savaşı ve uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendirdiler. Moskova'nın bu topraklar üzerindeki kalıcı kontrolünü şimdi kabul ederlerse, 1945'ten beri uluslararası hukukun temel direği olan işgal yoluyla toprak edinmeye karşı olan normu zayıflatmış olurlar. Bu değişiklik Ukrayna'nın çok ötesine yayılabilir ve başka yerlerde başka işgal savaşlarının patlak verme olasılığını artırabilir.

BM Şartı ve uluslararası hukuk

İkinci Dünya Savaşı ve BM'nin kurulmasının ardından, tüm üye devletler askeri güçle ele geçirilen toprakların ilhakını suç sayan bir ilkeyi imzaladılar. BM Şartı'nın 1. Bölümünün 2. Maddesi, “herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanma tehdidini veya kullanımını” yasaklamaktadır. BM Şartı başka yerlerde de, bu ilkenin tek istisnasının meşru müdafaa olduğunu belirtmektedir. BM üyelerinin çoğu da 1945'ten beri savaşlarını meşrulaştırmak için ne kadar zayıf olursa olsun, bu gerekçeyi kullanmıştır.

Batılı ülkeler, toprakları zorla ele geçirme politikasına en yüksek sesle karşı çıkanlar arasında yer alsa da, bu tutumları genellikle ikiyüzlülükle suçlanmıştır

BM'nin kuruluşundan bu yana birçok savaş patlak vermiş olsa da, toprakların başarılı bir şekilde işgal edilmesi, İkinci Dünya Savaşı öncesine göre daha nadir hale geldi. Saddam Hüseyin'in 1980'lerde İran, 1990'larda Kuveyt topraklarını ele geçirme girişimleri, Arjantin'in başarısız Falkland Adaları'nı işgal etme girişimleri veya Somali'nin 1977'de Etiyopya'ya yönelik feci işgal girişimi gibi birçok işgal girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Northwestern Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Profesör Eugene Kontorovich'e göre, çeşitli tanımlara göre, 1945'ten bu yana yalnızca 12 ila 18 başarılı işgal gerçekleşmiştir. Dahası, bu vakaların çoğu, 1975'ten önce, yani yeni kurulan devletlerin sömürge döneminden miras kalan sınırlar üzerinde anlaşmazlıklar yaşadığı sömürgecilik sonrası dönemde gerçekleşmiştir.

dfgthy
İsrail polisi, 1967'de İsrail ordusunun şehrin doğu kesimini ele geçirmesini anmak için düzenlenen bayrak yürüyüşü sırasında Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde sağcı bir aktivisti gözaltına alıyor (AFP)

Batılı ülkeler, toprakları zorla ele geçirme politikasına en yüksek sesle karşı çıkanlar arasında yer aldılar. Ancak, Avrupa imparatorluklarının yüzyıllar boyunca silahlı işgallerle kurulduğu göz önüne alındığında, bu tutumları genellikle ikiyüzlülükle suçlandı. 1982'deki Falkland Savaşı veya 1991'deki Körfez Savaşı gibi bazı durumlarda, bu ülkeler saldırganları caydırmak için askeri harekâtlar düzenlediler. Ancak çoğu zaman, müttefikleri tarafından gerçekleştirilse bile işgalleri tanımamayı tercih ettiler. Örneğin, Batılı ülkeler ve diğer birçok ülke, Fas'ın 1975'te Batı Sahra'yı ilhak etmesini, Endonezya'nın aynı yıl Doğu Timor'u ilhak etmesini, İran'ın 1971'de BAE'ye ait Ebu Musa ve Büyük ve Küçük Tunb adalarını ele geçirmesini veya İsrail'in 1967'de Kudüs, Sina ve Golan Tepeleri'ni ele geçirmesini tanımadı. Özellikle ABD, bu ilhakları gerçekleştiren ülkelerle yakın ilişkilerini sürdürmesine rağmen, bu ilhakların hiçbirini tanımayı reddetti.

Bill Clinton, 1993’teki seçim kampanyası sırasında ABD büyükelçiliğini oraya taşıma sözü verdiğinde, İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhakını kabul edeceğini ima eden ilk kişiydi

Trump kendini tekrar ediyor

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump nihayetinde Rusya'nın ilhaklarını kabul etmeye karar verir ve Avrupalı ​​liderler ile Ukrayna'ya bunları tanımaları için baskı yaparsa, bu önemli bir değişim anlamına gelecektir; özellikle de Washington'un Putin'in 2014'teki Kırım ilhakından 2022'de dört Ukrayna bölgesinin tek taraflı ilhakına kadar olan işgallerini yasadışı deklare ettiği göz önüne alındığında. Ancak bu kuralları çiğnemek Donald Trump için yeni bir şey değil. Trump, ilk döneminde işgal altındaki toprakları tanımama geleneğini üç kez bozdu. 2017'de, ABD büyükelçiliğini oraya taşıyarak İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak etmesini destekledi. 2019'da, İsrail'in Suriye'den işgal ettiği Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanıdı. Daha sonra, görünüşe göre İbrahim Anlaşmaları'nı imzalama karşılığında, Fas'ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıdı.

df
Rus birlikleri, Simferopol yakınlarındaki Pereval’ne köyü yakınlarındaki bir Ukrayna sınır muhafızları üssünün önünde duruyor, 3 Mart 2014 (AFP)

Öte yandan, bu ihlaller benzersiz emsaller olarak abartılmamalı. Bill Clinton, 1993’teki seçim kampanyası sırasında ABD büyükelçiliğini oraya taşıma sözü verdiğinde, İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhakını kabul edeceğini ima eden ilk kişiydi. Ancak Trump'a kadarki tüm halefleri gibi, Kongre'nin konuyla ilgili çıkardığı yasanın uygulanmasını erteledi. Benzer şekilde, George W. Bush, Batı Şeria'daki İsrail yerleşim yerlerine karşı geleneksel Amerikan muhalefeti çizgisinden ayrılarak, bir barış anlaşmasının “sahadaki gerçeklere” dayanması gerektiğini belirtmişi. Bu, işgal altındaki bazı bölgelerin İsrail kontrolünde kalmasına örtük bir destek olarak algılandı.

Ancak bu hamlelerin hiçbiri, Trump'ın ilk dönemindeki hamleleri kadar açık bir emsal bozucu değildi. Sonuçları da muhtemelen kendini fiilen göstermeye başladı. İsrail'deki sağcı akım zaten yükselişte olsa da, Trump'ın Kudüs ve Golan Tepeleri'nin ilhakını meşrulaştırma adımı muhtemelen bu eğilimi güçlendirdi. Gazze'yi yeniden işgal etme ve Batı Şeria'yı ilhak etme yönündeki son çabaları da bu bağlamda anlaşılmalı. Zira Washington'dan gelen mesaj, ilhakın zamanla meşruiyet kazanılabileceği yönündeyse, yayılmacı güçler kısa vadede küresel muhalefete daha fazla tahammül göstermeye hazır olacaktır.

1990-1991 yıllarında George H.W. Bush, Kuveyt krizine müdahale ederek Washington'un “yeni dünya düzeni” kapsamında işgal yoluyla toprak ilhakına izin vermeyeceğini vurgulamıştı

Dünya takip ediyor

Ve bu noktada Ukrayna müzakerelerine geri dönelim, İsrail örneğinde olduğu gibi, Rusya da Ukrayna topraklarını ilhakı nihayetinde uluslararası alanda tanınırsa cesaretlenebilir. Bu nedenle, AB'nin Dış Politika Şefi Estonyalı Kaja Kallas gibi Doğu Avrupalılar, Ukrayna topraklarının Moskova'ya devredilmesi fikrine öfkelenerek bunu “Putin'in bizi içine düşürmek istediği bir tuzak” olarak nitelendirdiler. Nitekim Putin, Ukrayna'daki işgalinin başarılı olduğunu görürse, bunu neden Baltık ülkelerinde veya Finlandiya'da da tekrarlamasın?

dy
Ukrayna askerleri, 13 Mart 2023'te Rusya'nın şehre düzenlediği saldırı sırasında Donbas bölgesindeki Bahmut'a doğru ilerliyor (AFP)

Ancak uluslararası toplumun böyle bir sonucu kabul etmesi durumunda bunun sonuçları Avrupa'nın çok ötesine uzanabilir. Zira işgal etmeyi arzulayan ve neler olacağını görmek için bekleyen başka güçler de var. Komşu topraklar ile ilgili tarihsel kin besleyen veya yeni toprak ve zenginlik peşinde koşan ülkeler, işgal yoluyla toprak kazanmaya karşı olan eski tabuyu yeniden gözden geçirebilirler. Çin, Tayvan üzerindeki baskısını artırmaya başladı bile; Keşmir ise bu yılın başlarında Hindistan ve Pakistan arasında yeni bir çatışma turuna sahne oldu.

1990-91 yıllarında George H.W. Bush, Kuveyt krizine müdahale ederek Washington'un “yeni dünya düzeni” kapsamında işgal yoluyla toprak ilhakına izin vermeyeceğini vurgulamıştı. Bugün, Trump'ın “yeni düzeninde” bu tür eylemler artık meşru görünüyor. Dünya liderleri Ukrayna müzakerelerini takip ediyor ve notlar alıyor.



Trump’ın tarifeleri Hindistan’ın elmas sektörünü vurdu

Elmas sektörü Hindistan ekonomisinin önemli bir parçasını oluşturuyor (Reuters)
Elmas sektörü Hindistan ekonomisinin önemli bir parçasını oluşturuyor (Reuters)
TT

Trump’ın tarifeleri Hindistan’ın elmas sektörünü vurdu

Elmas sektörü Hindistan ekonomisinin önemli bir parçasını oluşturuyor (Reuters)
Elmas sektörü Hindistan ekonomisinin önemli bir parçasını oluşturuyor (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın tarifeleri, Hindistan'ın elmas sektörünü zor duruma soktu.

Çin'den gelen talebin azalması nedeniyle ihracatı son 20 yılın en düşük seviyesine gerileyen Hindistan'daki elmas endüstrisi, Trump'ın yüksek gümrük vergileriyle bir darbe daha aldı.

Reuters'ın analizinde, ABD'nin gümrük tarifelerinin, yıllık 28,5 milyar dolar değerindeki mücevher ve takı sevkıyatının yaklaşık üçte birini oluşturan en büyük pazara erişimi kesebileceğine dikkat çekiliyor.

Dünyadaki ham elmasın yüzde 80'inden fazlası Hindistan'ın Surat kentinde işleniyor. Gümrük vergilerinin alıcı güvenini sarsması nedeniyle, dünyanın en büyük ofisine sahip Surat Elmas Borsası'nda siparişlerin durma noktasına geldiği belirtiliyor.

Küçük ihracatçılar zorlanırken, bazı büyük firmaların da faaliyetlerinin bir kısmını ABD'nin yüzde 15 gümrük tarifesi uyguladığı Botsvana gibi ülkelere kaydırmayı planladığı yazılıyor.

ABD'nin Hindistan'a uyguladığı yüzde 25'lik gümrük tarifesi, 27 Ağustos'ta iki katına çıkacak.

Dharmanandan Diamonds'ın genel müdürü Hitesh Patel, Trump'ın vergileri nedeniyle yıllık gelirlerinin yüzde 20-25 oranında azalmasını beklediklerini söylüyor. Patel, "Ağustos sonuna kadar bekleyip göreceği ancak böyle devam ederse Botsvana'daki üretimimizi artırabiliriz" diyor.

Mücevher ve Mücevherat İhracatını Teşvik Konseyi (GJEPC) başkan yardımcısı Shaunak Parikh de azalan talep nedeniyle sektörde çalışma gün ve saatlerinin kısalmaya başladığını belirtiyor.  

Kimliğinin açıklanmaması kaydıyla konuşan bir borsa yetkilisi, Surat Elmas Borsası'nda 4 bin 700'den fazla ofisin satıldığını ancak bunlardan 250'den azının kullanımda olduğunu, birkaç şirketin de taşınma planlarını yeniden gündeme aldığını belirtiyor.

Başbakan Narendra Modi, 6,7 milyon metrekarelik araziye inşa edilen Surat Elmas Borsası'nın açılışını Aralık 2023'te yapmıştı. Buna kıyasla Pentagon'un binası 6,5 milyon metrekarelik arazi üzerine kurulu. Modi, açılış konuşmasında borsayı "yeni Hindistan'ın gücü ve kararlılığının sembolü" diye nitelemişti.

Yılın bu zamanlarında Surat'taki ofisler, Noel öncesi artan ABD siparişlerini karşılamak için üretimi artırıyordu. Ancak Reuters'ın aktardığına göre bu yıl pek çok çalışan işsiz kalmaktan endişeleniyor.

Modi'nin memleketi Surat'ta bir elmas işleme firmasının sahibi Shailesh Mangukiya, "Talep o kadar düştü ki geçen yıl 25 bin rupiye (yaklaşık 11 bin 700 TL) sattığım elmas paketleri şimdi ancak 18 bin rupi (yaklaşık 8 bin 400 TL) ediyor" diyor.

BBC'nin analizinde, gümrük vergisinin Hindistan'daki hazır giyim ve tekstil fabrikalarını vurduğuna da dikkat çekiliyor.

Independent Türkçe, Reuters, BBC


Diplomasi trafiği Ukrayna savaşına nasıl yansıyacak?

Amerikan basınındaki analizlerde Beyaz Saray'daki görüşme "tarihi" diye nitelenmişti (AFP)
Amerikan basınındaki analizlerde Beyaz Saray'daki görüşme "tarihi" diye nitelenmişti (AFP)
TT

Diplomasi trafiği Ukrayna savaşına nasıl yansıyacak?

Amerikan basınındaki analizlerde Beyaz Saray'daki görüşme "tarihi" diye nitelenmişti (AFP)
Amerikan basınındaki analizlerde Beyaz Saray'daki görüşme "tarihi" diye nitelenmişti (AFP)

ABD, Rusya ve Ukrayna arasında artan diplomasi trafiği, savaşın geleceğine dair soru işaretlerini beraberinde getirdi.

New York Times’ın (NYT) analizinde, Ukrayna’nın 2022’de patlak veren savaşın başından bu yana son 10 günde en yoğun diplomatik hareketliliğini yaşadığı belirtiliyor.

ABD Başkanı Donald Trump’la Rusya lideri Vladimir Putin, Alaska’da 15 Ağustos’ta görüştü. Bunun ardından Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ve Avrupalı liderler Washington’da Trump’la bir araya geldi.

Analizde, Zelenski’nin Putin’le doğrudan görüşmeyi savaşın bitirilmesinin tek yolu olarak gördüğü ancak yakın vadede böyle bir zirvenin muhtemel görülmediği belirtiliyor. Kremlin, “temel meseleler çözülmeden” iki liderin bir araya gelmeyeceğini bildirmişti.

Yoğun diplomasi trafiği ne geçici ateşkes ne de barış anlaşmasıyla sonuçlandı. Analizde, müzakerelere rağmen taraflar arasında büyük anlaşmazlıkların sürdüğüne dikkat çekiliyor.

Rusya, Donbas bölgesinin kontrolünde ısrarcı. NYT’nin aktardığına göre Moskova halihazırda Luhansk’ın neredeyse tamamını, Donetsk’in de yüzde 75’ini kontrol ediyor. Ukrayna da Rusya’nın bölgede yıllardır ele geçiremediği bazı şehirlerde savunma hatlarını korumayı sürdürüyor.

Kiev, gelecekte Rus saldırılarını önlemek için en güvenli yolun NATO üyeliği olduğunu düşünüyor fakat Kremlin böyle bir seçeneğe sıcak bakmıyor. Reuters'ın geçen haftaki analizinde, Rusya'nın savaşı sonlandırmak için getireceği şartlar arasında Ukrayna'nın NATO'ya katılmaması, tarafsız kalması ve Batılı askerlerin ülkeye konuşlandırılmamasının yer aldığı aktarılmıştı.

Fransa ve Birleşik Krallık, ateşkes sağlanmasının ardından Ukrayna’ya asker konuşlandırma planlarını açıklamıştı. ABD, bu “barış gücüne” destek vereceğini ancak Amerikan askerlerinin gönderilmeyeceğini bildirmişti. Putin yönetimiyse Ukrayna’ya asker konuşlandırılmasına başından beri karşı çıkıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, böyle bir hamlenin “öngörülemez sonuçlar yaratacağını” söylemişti.

NYT’nin analizinde, Trump’ın “yaptırım tehditlerinin” zayıf kaldığı yorumu da yapılıyor. ABD Başkanı, geçen ay Rusya’ya savaşı sonlandırması için 10-12 gün süre tanımış, daha sonra Alaska zirvesinin açıklanmasıyla yaptırımlar ertelenmişti. Trump geçen hafta tehditlerini yineledi ancak analizde, şimdiye dek uygulanan kısıtlamaların Rus ekonomisini öngörüldüğü kadar zorlamadığı belirtiliyor.

Washington, Çin ve Hindistan’ın da aralarında bulunduğu Rus petrolü alıcılarına yaptırım tehdidinde bulunmuştu. Ancak Hindistan, Trump’ın yarın yürürlüğe koymayı planladığı yüzde 50’lik gümrük vergisine rağmen alımları sürdüreceğini duyurmuştu.

Independent Türkçe, New York Times, Reuters


ABD, Rusya ve Çin'le nükleer anlaşma peşinde

Beyaz Saray-Kremlin hattında müzakere hazırlıkları sürerken, Ukrayna'nın doğu cephesinde saldırılar yoğunlaşıyor (Reuters)
Beyaz Saray-Kremlin hattında müzakere hazırlıkları sürerken, Ukrayna'nın doğu cephesinde saldırılar yoğunlaşıyor (Reuters)
TT

ABD, Rusya ve Çin'le nükleer anlaşma peşinde

Beyaz Saray-Kremlin hattında müzakere hazırlıkları sürerken, Ukrayna'nın doğu cephesinde saldırılar yoğunlaşıyor (Reuters)
Beyaz Saray-Kremlin hattında müzakere hazırlıkları sürerken, Ukrayna'nın doğu cephesinde saldırılar yoğunlaşıyor (Reuters)

ABD ve Rusya, Ukrayna savaşı görüşmelerinde enerji işbirliği meselelerini ve nükleer silahların azaltılmasını da değerlendirmiş.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla Reuters'a konuşan kaynaklar, ABD ve Rusya'dan temsilcilerin Ukrayna'da barışı sağlamayı amaçlayan müzakereler çerçevesinde çeşitli enerji anlaşmaları üzerinde görüştüğünü söylüyor.

Yetkililer, bu anlaşmaların Kremlin'i barışa teşvik etmek ve Washington'ın Rusya'ya yönelik yaptırımlarını hafifletmek için gündeme geldiğini belirtiyor.

Rusya, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna işgalinin ardından yaptırımlar nedeniyle enerji sektöründeki çoğu uluslararası yatırım ve anlaşmaya katılamadı.

Haberde, Amerikan enerji devi Exxon Mobil'in Rusya'nın Sahalin-1 petrol ve doğalgaz projesine yeniden girmesinin görüşüldüğü belirtiliyor. Exxon, Ukrayna işgalinin ardından 2022'de Rusya'daki faaliyetlerini durdurmuştu. Şirketin Sahalin-1 projesindeki yüzde 30'luk operatör hissesine o yıl Kremlin tarafından el konmuştu.

Ayrıca Rusya'nın Batı'nın yaptırımları altında olan Arctic LNG 2 gibi sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) projeleri için ABD ekipmanı satın alma ihtimali de gündeme getirildi. Washington, bu satışları 2022'de Arctic LNG2'ye getirilen yaptırımlar çerçevesinde durdurmuştu. Buna ek olarak ABD'nin, Rusya'dan nükleer enerjiyle çalışan buzkıran gemileri satın almayı planladığı da aktarılıyor.

Kaynaklar, sözkonusu tekliflerin ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un bu ayın başlarında Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve onun Ekonomik İşbirliği Özel Temsilcisi Kirill Dmitriev'le yaptığı müzakerelerde gündeme getirildiğini belirtiyor.

Ayrıca 15 Ağustos'ta Alaska'da Putin ve Trump arasındaki görüşmede de enerji işbirliğinin ele alındığı aktarılıyor.

Diğer yandan Trump, pazartesi günü yaptığı açıklamada Alaska'daki görüşmelerde Putin'le nükleer silah anlaşması hakkında konuştuklarını söyledi ve "Nükleer silahların sınırlandırılmasını istiyoruz" dedi.

Cumhuriyetçi lider, Putin'in konuya ilgi gösterdiğini belirtirken, Çin'i de nükleer anlaşmaya dahil etmeyi planladıklarını söyledi. Trump, "En çok nükleer silah bizde, Rusya ikinci, Çin de üçüncü sırada. Çin çok geride ama 5 yıl içinde bizi yakalayacaklar" ifadelerini kullandı.

Öte yandan Rus devletine ait medya kuruluşu RT'nin haberinde, Trump'ın nükleer silahlarla ilgili verilerinin hangi analize dayandığının anlaşılamadığına dikkat çekiliyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) rakamlarına göre Rusya'nın cephaneliğinde 2 bin 591 nükleer başlık var. Ayrıca 1718 nükleer başlık da konuşlandırılmış durumda. Buna karşı ABD'nin cephaneliğinde 1930 nükleer başlık bulunuyor, 1770 adet de konuşlandırılmış başlık var. Çin'in cephaneliğindeyse 576 nükleer başlık yer alıyor, konuşlandırılan başlık adedi de 24.

ABD-Rusya-Ukrayna hattında barış müzakereleri sürerken Kiev güçleri Rus petrol rafinerilerini vurmaya devam ediyor. Ukrayna'nın son dönemde en az 10 rafineriyi vurduğu, saldırıların Rusya'nın rafineri kapasitesinin yüzde 17'sini etkilediği belirtiliyor. 

Independent Türkçe, Reuters, RT