Saddam Hüseyin rejiminin düşüşünden sonra Ocak 2005'te yapılan ilk seçimlerden bu yana Iraklılar, ülkelerinin gidişatını değiştirmek için büyük umutlarla sandık başına gitti. Parmaklarındaki mor mürekkep, yeni demokratik deneyimin sembolüydü, ancak patlama sesleri herkese bu görevin zorluğunu hatırlatıyordu. Kısa sürede kurumların kırılganlığı ortaya çıktı ve kota sistemi siyasi eylemin temeli haline geldi; parlamento, vatandaşların çıkarlarına hizmet etmekten ziyade çeşitli bloklar arasındaki güç dengesini yansıtmaya başladı.
Seçim gerçekliği
Bağdat'ta, el-Karrade'deki kafeler seçimlerle ilgili konuşmalarla çalkalanıyor. Emekli memur Ebu Mustafa, “2005 yılında, oyumun Irak'ı değiştireceğine inanıyordum. Bugün, yirmi yıl sonra, hiçbir değişiklik görmüyorum. Aynı yüzler, aynı vaatler… Gerçek hizmetler yok” dedi. Basra'daki Şattu’l Arab Caddesi'nde yaşayan ev hanımı Fatıma, “Seçimler bizim için bir alışkanlık haline geldi, hayatlarımız değişmezse anlamsız. Elektrik kesintileri var, hastanelerde ekipman eksikliği var ve iş az” şeklinde konuştu.
Musul'da ikamet eden 24 yaşındaki Ahmed, “Saddam Hüseyin dönemini yaşamadım, ama şehrimde DEAŞ'ın yol açtığı yıkımı gördüm. Bizi koruyan ve iş imkanları sağlayan güçlü bir devlet istiyorum. Dürüst bir aday bulamazsam oy kullanmayacağım” ifadelerini kullandı.
Siyaset araştırmacısı Haydar er-Rebii durumu şöyle açıkladı: “2005 yılında yazılan anayasa, devletin zayıf ve sosyal dokunun parçalandığı bir dönemde ortaya çıktı. Çeşitli bileşenlerin çıkarlarını garanti altına almak için hazırlandı, ancak güçlü kurumlar oluşturmaya odaklanmadı. Sistem, seçmenlerin iradesinin değil, dengelerin esiri olarak doğdu.”
Kanlı olaylar
2006 ile 2014 yılları arasında Irak, modern tarihinin en şiddetli dönemini yaşadı. Samarra'daki iki imamın türbelerinin bombalanması, altyapının tükenmiş ve hizmetlerin yetersiz olduğu bir dönemde, yaygın mezhep çatışmalarına ve yüz binlerce insanın yerinden edilmesine yol açtı. Ekonomi araştırmacısı Zehra el-Bekri, “Devasa petrol gelirleri kalkınmaya dönüşmedi. Para maaşlara ve siyasi anlaşmalara gitti, vatandaşlara ulaşmadı” dedi.
2014 yılında DEAŞ, Irak'ın üçte birini ele geçirdi. Bu durum, devletin kırılganlığını ve siyasi sistemin halkı koruyamadığını gösterdi. Şehirler Irak güçleri tarafından kurtarıldıktan sonra da siyasi ve ekonomik krizler devam etti.
Kalabalık bir çarşının yakınında oturan Bağdatlı genç kadın Rim, “Politikacıların vaatlerinden bıktığımız için protestolara katılıyoruz. İşleyen hastaneler, istikrarlı elektrik ve iyi okullar istiyoruz. Bunlar basit talepler, ama karşılanmıyor” ifadelerini kullandı.
Ekim 2019 ayaklanması, mezhep ve fraksiyonların etkisinden uzak bir sivil devletin kurulmasını talep eden genç neslin gücünü somutlaştırdı. Sosyal araştırmacı Leyla el-Cenabi, “2019 yılının ekim ayı, gençlerin temel haklarını talep ederek vatandaş ve devlet arasındaki ilişkiyi yeniden tanımladıkları, yeni bir siyasi bilincin doğduğu andı” dedi.
2021 seçimlerinde Sadr Hareketi en büyük parlamento bloğunu kazandı, ancak Koordinasyon Çerçevesi sonuçları reddetti ve hükümetin kurulmasından önce uzun bir siyasi çıkmaza yol açtı.
Siyasi çıkmaz
Şarku’l Avsat’ın Indepdendent Arabia’dan aktardığı habere göre anayasa analisti Kasım el-Ubeydi şu ifadeleri kullandı: “2021 krizi, Irak parlamento sistemindeki bir kusuru ortaya çıkardı: bloklar arasındaki çatışmaları çözmek için net bir mekanizmanın olmaması. Çıkmaz, devlet kurumlarının felç olmasına ve halkın güveninin sarsılmasına yol açtı.”
Bugün, 2025 seçimleri yaklaşırken Irak bir dönüm noktasında bulunuyor. Nüfusun yüzde 60'ından fazlasını oluşturan gençler radikal bir değişim talep ederken, geleneksel partiler meşruiyet ve halkın güvenini kaybetme riskiyle karşı karşıya. Ekonomi kırılgan, döviz rezervleri azalıyor ve neredeyse tamamen petrole bağımlılık, yeni hükümeti finansal krizlere karşı savunmasız hale getiriyor.
Bu bağlamda ekonomi uzmanları, ‘herhangi bir yeni hükümetin ciddi bir ekonomik çıkmaza gireceğini ve gelir yönetimi ve ekonomik çeşitlendirme konusunda acil reformlar başlatılmazsa, bütçe açıklarının sosyal istikrarı tehdit edeceğini’ belirtiyor.
Güvenlik araştırmacısı Ali el-Bedr, “Tehlike sadece seçim günü değil, seçimden sonraki dönemde de var. 2021'de olduğu gibi siyasi çıkmaz senaryosu tekrarlanırsa, ülke kontrol edilmesi zor bir protesto dalgası ve güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir” şeklinde konuştu.
Basra’da yaşayan Hamid, mevcut durumu şöyle anlattı: “Parlamentonun çalışmasını istiyoruz, oturup pozisyonları paylaşmasını değil. Vatandaşlar güzel sözlerden bıktı, gerçek hizmetler istiyor.”
Pazarlarda çocuklar seyyar satıcıların arabalarının yanında oynuyor, insanlar su ve elektrik için bazen günde saatlerce kuyrukta bekliyor; bu da Iraklıların karşı karşıya olduğu günlük zorlukların büyüklüğünü yansıtıyor. Hastanelerde doktorlar ekipman ve ilaç eksikliğinden şikâyet ederken, okullarda öğretmenler personel eksikliği nedeniyle büyük baskı altında. Tüm bu günlük ayrıntılar, siyaset ile gerçeklik arasındaki uçurumu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Sistem için kazanımlar
Bu zorluklara rağmen Irak siyasi sistemi, son yirmi yılda barışçıl iktidar devri, daha fazla ifade özgürlüğü ve terör ve savaşlara rağmen seçim sürecinin devam etmesi gibi bazı kazanımlar elde etti. Ancak, yaygın yolsuzluk, temel hizmetlerin yokluğu, mezhepçi kotaların hakimiyeti ve halkın güveninin kaybı başta olmak üzere, başarısızlıklar daha önemli olmaya devam ediyor.
Irak uzmanları, 2025 seçimlerinin sadece bir dönüm noktası değil, siyasi sistemin meşruiyetini yenileme ve Iraklıların güvenini kazanma yeteneğinin bir testi olduğunu vurguluyor. Liderler halkın taleplerine cevap vermeyi ve gerçek reformlar başlatmayı başarırsa, bu yeni bir istikrar döneminin başlangıcı olabilir. Başarısız olurlarsa, ülke yeni bir kriz ve bölünme dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.