BM yaptırımlarının yürürlüğe girmesini ‘hukuki açıdan geçersiz’ olarak değerlendiren İran, ‘kararlı’ bir yanıt vereceğini taahhüt ettihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5191305-bm-yapt%C4%B1r%C4%B1mlar%C4%B1n%C4%B1n-y%C3%BCr%C3%BCrl%C3%BC%C4%9Fe-girmesini-%E2%80%98hukuki-a%C3%A7%C4%B1dan-ge%C3%A7ersiz%E2%80%99-olarak-de%C4%9Ferlendiren
BM yaptırımlarının yürürlüğe girmesini ‘hukuki açıdan geçersiz’ olarak değerlendiren İran, ‘kararlı’ bir yanıt vereceğini taahhüt etti
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AP)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün yaptığı açıklamada, Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya'nın (Avrupa Troykası) Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarına geri dönülmesi için ‘snapback’ mekanizmasını devreye sokma kararının ‘hukuki açıdan geçersiz’ olduğunu söyledi. İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ‘kararlı ve sert’ bir şekilde yanıt verileceği belirtildi.
Arakçi, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e yazdığı mektupta, Tahran'ın ‘diplomasiye ve adil, dengeli ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmaya hazır’ olduğunu, ancak üç Avrupa ülkesi ve ABD'nin ‘çatışma yaklaşımını’ seçtiğini bildirdi.
Süresi dolmuş kararları yeniden canlandırma girişiminin yasal dayanağı olmadığını belirten Arakçi, “İran'ın nükleer sorunları, nükleer anlaşma ve 2231 sayılı karar ile zaten çözülmüştür. Ayrıca, İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik yasadışı saldırıları, iptal edilen bu kararları geçersiz ve mevcut gerçeklikle ilgisiz hale getirmiştir” ifadelerini kullandı.
Arakçi, Tahran'ın egemenlik haklarını ve çıkarlarını kararlılıkla savunmaya devam edeceğini ve bunlara zarar verme girişimlerinin uygun bir yanıtla karşılanacağını vurguladı.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani ise ülkesinin müzakerelere hazır olduğunu, ancak ‘sonuç önceden biliniyorsa müzakerelerin anlamsız olduğunu’ söyledi.
Laricani, “Kimse nükleer programı ortadan kaldıramaz… Biz başarılarımızı korumaya devam edeceğiz” dedi.
İran riyali değer kaybetti
Diğer yandan döviz takibi konusunda uzmanlaşmış bir dizi internet sitesine göre İran riyali, BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasının ardından bugün saat 07:30 civarında dolar karşısında en düşük seviyesine ulaştı.
Resmi olmayan karaborsa kuruna göre, dolar yaklaşık 1,12 milyon riyal seviyesinde işlem görüyordu.
Dün akşam geç saatlerde, İran'ın nükleer programı konusunda Tahran ile Batılı güçler arasındaki görüşmelerin tıkanmasının ardından, 10 yıl sonra ilk kez İran'a karşı kapsamlı BM yaptırımları yeniden uygulandı. İran'ın nükleer programlarıyla ilgili işlemleri yasaklayan yaptırımlar, diğer önlemlerle birlikte, kaldırılmalarından on yıl sonra dün New York saatiyle 20:00'de otomatik olarak yürürlüğe girdi. Söz konusu yaptırımların ekonomi üzerinde daha geniş etkilerinin olması bekleniyor.
‘Kararlı ve kesin bir yanıt’
İran, BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasının ardından ‘kararlı ve kesin bir yanıt’ vereceğini taahhüt etti. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti ulusal hak ve çıkarlarını kararlılıkla savunacak ve halkının çıkar ve haklarını zedeleyen her türlü eyleme kararlı ve kesin bir yanıt verecektir” denildi.
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ise Tahran'ın uranyum zenginleştirmesinin askıya alınması da dahil olmak üzere ‘yasadışı’ kararlara uymakla yükümlü olmadığını söyledi.
Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) liderlerinden İsmail Kevseri, parlamentonun İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan çekilmesini değerlendirebileceğini duyurdu.
Gazze savaşının ermesi için Trump ve Netanyahu arasında anlaşmaya varılması bekleniyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5191307-gazze-sava%C5%9F%C4%B1n%C4%B1n-ermesi-i%C3%A7in-trump-ve-netanyahu-aras%C4%B1nda-anla%C5%9Fmaya-var%C4%B1lmas%C4%B1
Gazze savaşının ermesi için Trump ve Netanyahu arasında anlaşmaya varılması bekleniyor
İsrail’in dün Gazze şehrine düzenlediği hava saldırısı sırasında sığınacak yer arayan Filistinli bir adam (EPA)
Uluslararası tarafların İsrail hükümetine Gazze'deki savaşı sona erdirmesi için uyguladığı baskı artarken, dünya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yarın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı görüşmenin sonucunu bekliyor.
BM Genel Kurul oturumlarında ve oturum aralarında yapılan toplantılar ve sergilenen uluslararası tutumlar, ABD Başkanı Trump’ın yaklaşımını değiştirmeyi başarmış ve onu İsrail Başbakanı Netanyahu’ya savaşı sona erdirmesi için baskı yapmaya itmiş gibi görünüyor. İsrailli kaynaklar, Trump'ın savaşı sona erdirmeye karar verdiğini ve Netanyahu'ya, Hamas'ın zaten gördüğü bir öneriyi kabul etmesi için baskı uyguladığını doğruladı.
Netanyahu, cuma gecesi BM’deki konuşmasının ardından düzenlenen bir etkinlikte Gazze'deki savaşın sona ermek üzere olduğunu duyurdu. Hala yapılması gereken işler olduğunu söyleyen Netanyahu, “(Savaşın) sonuna yaklaşıyoruz, rehinelerimizi eve getiriyor, düşmanlarımızı yeniyor, komşularımızla barış inşa ediyoruz. Elimizde kılıçla... Şu an tamda bunu yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
İsrail televizyonu KAN, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ın New York'ta Netanyahu ile yaptıkları görüşmede, Başkan Trump'ın savaşı sona erdirme zamanının geldiğine inandığını söylediklerini ve ‘Bibi (Benjamin), zamanı geldi’ dediğini ilettiklerini bildirdi.
Somali'de gerginlik artıyor... Bu, hükümet ile muhalefet arasında bir çatışmanın habercisi mi?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5191303-somalide-gerginlik-art%C4%B1yor-bu-h%C3%BCk%C3%BCmet-ile-muhalefet-aras%C4%B1nda-bir-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fman%C4%B1n-habercisi
Somali'de gerginlik artıyor... Bu, hükümet ile muhalefet arasında bir çatışmanın habercisi mi?
Somali Başbakanı kabine üyeleriyle bir araya geldi. (Somali resmi haber ajansı SONNA)
Somali'de muhalif Kurtuluş Forumu ile yeni federal hükümet arasındaki siyasi krizde, polis merkezinin önünde günlerce süren çatışmalar ve başkent Mogadişu'da gösteri çağrılarının ardından yeni bir aşama başladı.
Kurtuluş Forumu’nun hükümetle diyalog kurmayı reddetmesi ve önde gelen yetkililerin Forum'dan ayrılmasının ardından gelen bu gelişme, Afrika uzmanları tarafından ‘ülkeyi on yıllardır yaşadığı istikrarsızlığa geri döndürebilecek bir olay’ olarak değerlendiriliyor.
Somali'de, 1969'da yapılan son seçimlerden 57 yıl sonra, 2026'da yapılacak doğrudan seçimler konusunda yoğun tartışmalar yaşanıyor. Bu seçimler, ‘darbeler ve iç savaşların’ ardından uygulanan ve ülkenin beş eyaletindeki kabile kotalarını esas alan 2000 yılında yapılan dolaylı seçimlerin yerine geçecek.
Somali Halk Meclisi Başkanı Şeyh Âdem Muhammed Nur Madobe, can kaybına yol açan çatışmaların ardından perşembe günü başkent Mogadişu'daki Warta Nabda polis karakolunu ziyaret ederek, ‘yüksek mevkilerdeki politikacılar tarafından kışkırtılan’ olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Şarku’l Avsat’ın Somali resmi haber ajansı SONNA’dan aktardığına göre Madobe, sorumluların hesap vermesi gerektiğini söyledi.
Çatışmaların ardından Somali federal hükümeti yaptığı açıklamada, ‘iktidara susamış bazı politikacıların polis karakolunu zorla ele geçirmeye çalıştığını, sivillerin kanını döktüğünü ve devletin egemenliğini ve güvenliğini açıkça ihlal ettiğini’ iddia etti.
Somali medyasına göre çatışmalar, muhalefet lideri eski Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmed'in de aralarında bulunduğu Somali Kurtuluş Forumu liderlerinin, muhalefetin hükümet güçlerinin sivillere saldırdığını iddia ettiği başkent Mogadişu'daki bir polis karakoluna gidip üyelerinden birinin serbest bırakılmasını talep etmeden önce patlak verdi.
Bunun ardından Şeyh Şerif Ahmed, ‘hükümet tarafından ezilen’ vatandaşlarla dayanışmayı ifade etmek için cumartesi günü başkent Mogadişu'da gösteri düzenleme çağrısında bulundu.
Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Fiki, geçtiğimiz perşembe günü bu olaylara sert bir şekilde tepki göstererek, muhalefet liderlerini ‘sabotajcı’ olmakla suçladı ve yargılanmalarını istedi.
Afrika meseleleri uzmanı Dr. Ali Mahmud Keleni, mevcut krizin Somali siyasi sahnesinin kırılganlığını ortaya çıkardığını ve hükümet ile muhalefet arasındaki anlaşmazlıkları yönetme mekanizmalarının zayıflığını ortaya koyduğunu düşünüyor. Keleni, bu gerginliğin uzlaşmacı çözümler bulunmadan devam etmesinin federal devleti zayıflatabileceğini ve ülkeyi on yıllardır yaşadığı istikrarsızlığa geri döndürebileceğini açıkladı.
Keleni, ‘muhalefetin, hükümetin yasadışı arazi ele geçirme ve yoksulları ve alternatif konut bulamayanları zorla yerinden etme uygulamalarını protesto etmek için başkent Mogadişu'da barışçıl bir gösteri çağrısı yaptığını’ belirtti. Bu çağrı, muhalefet ile hükümet arasında yapılan birkaç tur diyaloğun başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından geldi.
Hükümet, Mogadişu Belediye Başkanı ve Banadir Bölge Valisi Mencab'ın geçen hafta yaptığı açıklamalara göre, bunun başkenti yeniden inşa etme ve kamu güvenliğini güçlendirme planlarının bir parçası olduğunu söyleyerek yanıt verdi.
Durumun geçici olarak yatıştırılması ve gösterinin bir hafta ertelenmesi için yapılan arabuluculuk çabalarına rağmen, federal hükümetin güvenlik birimleri herhangi bir gösteri için resmi izin alınması gerektiği konusunda ısrar etmeye devam ediyor. Aksi takdirde bu bir sabotaj eylemi olarak değerlendirilecek ve bu da gerginliği artıracak.
Bu gelişmeler, muhalif Kurtuluş Forumu’nun en önde gelen kurucularını kaybetmesinin ardından geldi. Kurucular forumdan ayrıldı ve 2026'daki doğrudan seçimlerde aday olmaya karar verdiler. Bu, hükümet ile Kurtuluş Forumu arasındaki en önemli anlaşmazlık noktalarından biri.
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (Somali resmi haber ajansı SONNA)
Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda, eski Somali Başbakanı Ömer Abdurreşid, eski parlamento başkanları Şerif Hasan Şeyh Âdem ve Muhammed Mürsel Şeyh Abdurrahman (Kurtuluş Forumu Başkan Yardımcısı) ve eski Enformasyon Bakanı (Kurtuluş Forumu Sözcüsü) Tahir Mahmud Cili, ‘gelecek yıl ülkede yapılacak seçimlere katılmak için siyasi partiler kurmak’ amacıyla, kurucu üyeleri oldukları Somali Kurtuluş Forumu'ndan ayrıldıklarını açıkladılar. Bu arada, forumun lideri eski Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmed, eski başbakanlar Hasan Ali Hayri ve Muhammed Hüseyin Rubli ile diğer önde gelen isimlerden oluşan başka bir grup, hükümetin seçim programını reddetti.
Birkaç gün sonra, bu isimler seçimler konusunda federal hükümetle ‘anlaşmaya’ vardı. Bölünme ve ardından gelen anlaşmalardan önce, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud yerel basında yer alan açıklamalarında, ‘muhalefetin, özellikle de Somali Kurtuluş Forumu'nun siyasi gündeminde bölünmüş’ olduğunu ifade etti.
Anlaşmazlıklar, Hasan Şeyh Mahmud'un 13 Mayıs'ta Adalet ve Dayanışma Partisi'ni kurması ve yaklaşan doğrudan seçimlerde aday olarak gösterilmesinden sonra daha da şiddetlendi. Bunu, 15 önde gelen Somali siyasi figürünün ülkeyi kurtarmak için acil istişareler yapılması çağrısında bulunan bir bildiri yayınlaması izledi.
Keleni, siyasi çıkmaz göz önüne alındığında, birkaç senaryonun halen mümkün olduğunu ve bunların en ciddi olanının uluslararası müdahale olduğunu düşünüyor. Keleni, gerginliğin devam etmesinin, durumu yatıştırmak ve barışçıl bir siyasi geçiş sağlamak gerekçesiyle, Birleşmiş Milletler (BM) veya Afrika Birliği (AfB) aracılığıyla uluslararası toplumun doğrudan müdahalesine yol açabileceğini ifade etti. Keleni, muhalefetin dış destek elde etmek için bu seçeneği istediğine inanıyor.
“İkinci senaryo ise seçimlerin ertelenmesi” diyen Keleni, hükümetin mevcut durumu, siyasi ve güvenlik koşullarının özgür ve güvenli bir seçim sürecine izin vermediği gerekçesiyle 2026'nın başlarında yapılması planlanan seçimleri ertelemek için kullanabileceğini belirtti.
Şayet olaylar açık bir çatışmaya dönüşürse, Keleni üçüncü bir senaryo öne sürdü. Bu senaryoda, eş-Şebab'ın önderliğindeki silahlı gruplar kaosu fırsat bilerek şehirlere geri dönebilir veya ulusal güvenliği tehdit eden belirli operasyonlar gerçekleştirebilir. Dördüncü senaryo ise Kurtuluş Forumu içindeki iç bölünmeler olarak öngörülüyor. Bazı üyeler silahlı çatışmaya girmeyi reddederek forumun dağılmasına ve siyasi meşruiyetinin yitirilmesine yol açabilir.
Trump-Erdoğan görüşmesi: Pragmatizm anlaşmazlıklara üstün geldihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5191301-trump-erdo%C4%9Fan-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmesi-pragmatizm-anla%C5%9Fmazl%C4%B1klara-%C3%BCst%C3%BCn-geldi
Trump-Erdoğan görüşmesi: Pragmatizm anlaşmazlıklara üstün geldi
ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Batı Kanadı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kapıda karşıladı, 25 Eylül 2025 (AFP)
Ömer Önhon
ABD Başkanı Donald Trump, 25 Eylül'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Beyaz Saray'da ağırladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’ı son olarak 2019 yılında ziyaret etmişti.
İki lider, yönetimlerinin bakanları eşliğinde toplantının başında basın mensuplarının karşısına çıktı ve kısa açıklamalarda bulundu. Bazı soruları yanıtladıktan sonra çalışma yemeği şeklinde kapalı bir toplantıya geçildi.
Trump, Türkiye ile ilişkilerinde ekonomik çıkarlar üzerinde odaklanan pragmatik bir yaklaşım benimserken Erdoğan, bu yaklaşımı ülkesinin konumunu güçlendirmek için kullanmaya çalıştı.
Toplantının ardından Başkan Donald Trump, “Harika bir toplantıydı. Bugün olanları duyduğunuzda çok şaşıracaksınız” derken ABD Büyükelçisi Tom Barrack toplantıyı ‘destansı’ olarak nitelendirdi.
Ziyaret olumlu bir atmosferde geçti ve Trump, Erdoğan’a ‘eski bir dost’ olarak tanımladı. Erdoğan'ın dünya genelinde saygı gördüğünü belirten Trump, ortak basın toplantısında da övgülerini sürdürdü.
İki taraf, tartışmalı bölgesel konuların gündemi domine etmesine izin vermemeye özen gösterdi. Görüşme sonrası yapılan açıklamaya göre çeşitli alanlarda birçok anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların en dikkat çekici olanları arasında, Türkiye’nin 2045 yılına kadar ABD’den sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı ve Boeing'den 2029 ile 2034 yılları arasında teslim edilmesi beklenen 225 adet yolcu uçağı satın alımı yer alıyor. İki taraf ayrıca sivil nükleer enerji alanında stratejik iş birliği için bir mutabakat zaptı imzaladı.
İki ülke arasında savunma iş birliği ve tedarik konusunda, Türkiye’nin ABD'den F-35 ve F-16 savaş uçakları satın almasını görüşme niyetlerini açıklayan Trump, yakın gelecekte ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılabileceğini de belirtti.
İki taraf arasında yapılan görüşmelerin ayrıntıları açıklanmazken yıllardır iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli gerginliklere neden olan bu konularla ilgili somut adımlar da duyurulmadı.
Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın aldıktan sonra 2019 yılında F-35 programından çıkarıldı ve CAATSA kapsamında yaptırımlara tabi tutuldu. ABD, Türkiye’nin 1,5 milyar dolar ödeyerek satın aldığı altı adet F-35 uçağını teslim etmeyi reddetti ve ödenen parayı iade etmedi. Toplantı sonrasında “F-35 uçakları konusunda Türkiye ile kolayca anlaşmaya varılabilir” diyen Trump, “Ancak önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim için bir şey yapmalı” diye ekledi.
Tüm bunların yanında Türkiye’nin ABD’den satın almak istediği yaklaşık 40 adet F-16 savaş uçağı konusu da var, ancak bu anlaşma tam olarak açıklığa kavuşmamış nedenlerle sonuçsuz kaldı.
Trump, Hamas’ı ‘dünyanın en kötü terör örgütü’ olarak tanımlarken, Erdoğan Hamas’ı ‘haklı bir amaç için mücadele eden bir direniş hareketi’ olarak görüyor.
Bölgesel meseleler açısından Gazze ve Filistin, görüşme gündeminin en üst sıralarında yer aldı. Türkiye, İsrail'in Gazze'deki savaşına karşı çok net bir tavır sergileyen ülkeler arasında yer alıyor. Öte yandan ABD, Trump'ın ülkeye güçlü desteğini sürdürmesiyle İsrail'in yanında duruyor. Trump, Hamas’ı ‘dünyanın en kötü terör örgütü’ olarak tanımlarken, Erdoğan Hamas’ı ‘haklı bir amaç için mücadele eden bir direniş hareketi’ olarak görüyor.
ABD Deniz Piyadeleri’nin taşıyan Lockheed Martin F-35B uçağı, Porto Riko'nun Ceiba kentinde, eski adıyla Roosevelt Rhodes Donanma Üssü olarak bilinen José Abunte de la Torre Havalimanı'na yaklaşırken, 13 Eylül 2025 (AFP)
Bu konu, toplantıyı bir anlaşmazlık faktörü haline gelebilir ve gerginliği tırmandırabilirdi. Benzer durumlar Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve diğer bazı liderlerle de yaşanmıştı, ancak bu sefer böyle bir şey olmadı. İki lider arasındaki bu toplantıyı hazırlayan diplomatlar, bu hassas konunun nasıl ele alınacağı konusunda bir anlaşmaya varmış ve liderler de bu anlaşmaya uymayı taahhüt etmiş görünüyor.
Gazze ile ilgili sorulara yanıt veren Trump, önceki gün New York'ta düzenlenen Filistin toplantısının “çok başarılı” geçtiğini ve bir tür anlaşmaya varmaya yakın olduklarını belirterek, rehinelerin serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Erdoğan ise konuşmasının başında Gazze konusuna kısaca değindi ve bölgedeki zorlukların ABD ile iş birliği yoluyla aşılabileceğini söyledi.
İki taraf kapalı kapılar ardında yapılan toplantıda Gazze ve gelecekle ilgili görüş alışverişinde bulunmuş olabilirler, ancak bu görüş alışverişinin ziyaret sırasında hakim olan olumlu atmosferi bozmayacak şekilde gerçekleştirildiğine şüphe yok.
Trump, Erdoğan'ı ‘Suriye'yi eski liderinden kurtaran kişi’ olarak nitelendirdi ve bunu ‘büyük bir başarı’ olarak değerlendirdi.
Suriye’deki kriz, Trump’ın ilk döneminde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere çok olumsuz bir etki yaptı ve bu etki Biden’ın döneminde daha da yoğunlaştı. Ancak, Esed rejimi düştükten ve Donald Trump ikinci başkanlık dönemine başladıktan sonra iki ülke arasındaki sorunlar azalmaya başladı.
Hem Türkiye hem Ahmed eş-Şara’yı destekliyor ve Suriye’deki birçok sorunun çözülmesini amaçlayan sürece katılıyor. Trump, Erdoğan’ı bir kez daha ‘Suriye’yi eski liderinden kurtaran kişi’ olarak nitelendirdi ve bunu ‘büyük bir başarı’ olarak değerlendirdi.
Trump, Erdoğan'a hitaben “Tebrikler, başka kimsenin iki bin yıldır yapamadığını yaptınız. Suriye'yi aldınız. Suriye’de söz sahibi olan Erdoğan” ifadelerini kullandı. Trump’ın ‘iki bin yıl’ diyerek neden bahsettiğini sadece kendisi biliyor. Suriye'de iki ülke arasındaki en önemli sorun, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve bu ülkedeki Kürtlerin geleceği olmaya devam ediyor. ABD, Türkiye'nin bu güçlerle ilgili endişelerini eskisinden daha fazla dikkate almaya hazır, ancak Türkiye'nin istediği gibi bu güçlerin tamamen ortadan kaldırılmasına razı olması beklenmiyor. Bu karmaşık sorunun çözülmesi için halen uzun bir yol kat edilmesi gerekiyor.
Suriye'nin kuzeydoğusunda ortak kara devriyesi gerçekleştiren ABD ve Türk askerleri, 4 Ekim 2019 (Reuters)
Basın toplantısının en şaşırtıcı anlarından biri, Erdoğan'ın Heybeliada Ruhban Okulu’na yaptığı atıf oldu.
Fener Rum Patriği Bartholomeos yaklaşık bir hafta önce Oval Ofis'te Başkan Donald Trump'ı ziyaret etmişti. Patrik Bartholomeos’un bu görüşmede birkaç konuyu gündeme getirdiği ve ABD'nin bu endişeleri Türk tarafına ilettiği anlaşılıyor. Trump konuyu gündeme getirmeden önce Erdoğan yaptığı açıklamada “Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi ve yurda dönüşünde bu konuyu Patrik Bartholomeos ile görüşeceğini de sözlerine ekledi.
Burada Türkiye'nin, Patrik Bartholomeos’u Türkiye'deki Rum Ortodoks Hıristiyanların ruhani lideri olmaktan öte bir sıfatla tanımadığını, oysa Hıristiyan dünyasının onu Ekümenik Patrik olarak tanıdığını belirtmekte fayda var.
Trump, Erdoğan ile yaptığı görüşmede Patrik Bartholomeos’u ‘Rum Ortodoks Kilisesi’nin lideri olarak nitelendirse de bir hafta önce hem Başkan Trump’ın hem de Beyaz Saray'ın açıklamalarında Patrik Bartholomeos hakkında ‘Ekümenik’ titri kullanıldı.
ABD'nin birçok ülkeyi ciddi şekilde etkileyen gümrük vergilerine rağmen, Türkiye, uygulanan gümrük vergileri yüzde 10'u geçmediğinden tercihli muamele gören ülkeler arasında kaldı
İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler her zaman önemini korusa da bu ilişkiler Trump ile birlikte farklı bir boyut kazandı. ABD'nin uyguladığı ve birçok ülkeyi ciddi şekilde etkileyen gümrük vergilerine rağmen, Türkiye gümrük vergileri yüzde 10'u geçmediğinden tercihli muamele gören ülkeler arasında yer almaya devam etti.
Erdoğan, Trump’a iyi niyet göstergesi olarak, ABD ziyaretinden bir gün önce, Türkiye'nin ABD’ye uyguladığı ek gümrük vergilerini kaldıran bir kararname imzaladı.
Boeing uçaklarının satın alınmasına ilişkin karar, Erdoğan'ın ABD'ye gitmesinden kısa bir süre önce tartışmalara yol açtı. Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'da Trump'ın oğluyla gizli bir toplantı yaparak güvenli bir ziyaret ayarladığını ve bu toplantıda Boeing'den 300 yolcu uçağı satın almayı ve diğer anlaşmaları taahhüt ettiğini iddia etti. Ancak Erdoğan bu iddiaları yalanlayarak, ABD Başkanı’yla doğrudan temas halinde olduğu için Trump'ın oğluyla konuşmasına gerek olmadığını vurguladı. Trump'ın sosyal medya platformu Truth Social hesabından, Erdoğan'ın ziyareti sırasında Boeing uçaklarının satın alınması için büyük bir anlaşma ve F-16'larla ilgili önemli bir anlaşmanın görüşüldüğünü duyurmasının yanı sıra görüşme sırasında Oval Ofis'in ana masasında bir Boeing yolcu uçağı maketinin yer alması, bu anlaşmaların gerçekliğini ortaya koydu.
İki ülke arasındaki gerginliğin bir başka kaynağı da Türkiye'nin devlet bankası Halkbank davasıdır. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle banka aleyhine ABD'de yasal işlemler devam ediyor. Banka suçlu bulunursa, milyarlarca dolarlık para cezası ödemek zorunda kalabilir. Erdoğan bu davanın kapanmasını umuyor.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Trump-Erdoğan zirvesi öncesinde, New York'ta düzenlenen Concord 2025 kapsamında düzenlenen bir panelde Türkiye'nin hem demokratik hem de otoriter bir ülke olduğunu söyleyerek tartışma yarattı. Barrack, Trump'ın ‘Erdoğan'ı meşrulaştırma’ politikası izlediğini de sözlerine ekledi.
Trump: “Erdoğan'ın bazı talepleri var, bizim de taleplerimiz var. Sonuçta neyin başarılabileceğini göreceğiz.”
Barrack, Trump’ın Erdoğan’ı takdir ettiğini ve Türkiye ile gergin ilişkileri iyileştirmek için farklı bir bakış açısıyla adımlar attığını da söyledi.
Bir büyükelçinin görev yaptığı ülke ve o ülkenin cumhurbaşkanı hakkında yaptığı bu tür açıklamalar genellikle büyük bir diplomatik krize neden olur, ancak mevcut koşullar altında Türk hükümeti Barrack'ın bu gafını görmezden gelecek gibi görünüyor.
Trump’ın henel yaklaşımı Türkiye için umut verici görünse de çeşitli nedenlerle tüm vaatlerini yerine getiremeyebilir. Trump, her zamanki iş adamı tavrıyla “Erdoğan'ın bazı talepleri var, bizim de taleplerimiz var. Sonuçta neyin başarılabileceğini göreceğiz” dedi.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Barrack, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde Başkan Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir toplantıya katıldı, 25 Eylül 2025 (AFP)
ABD’nin Türkiye'den talepleri arasında, Rusya'dan petrol ithalatını durdurması da yer alıyor. Ancak Türkiye, ham petrol ve petrol ürünleri ithalatının yarısından fazlasını Rusya'dan karşıladığı için bu talebi kabul etmesi zor. İki ülke, coğrafi konumları nedeniyle bazı ortak çıkarları ve iş birliği alanlarını da paylaşıyor.
Öte yandan ABD Kongresi, Türkiye-ABD ilişkilerinde her zaman karmaşıklık kaynağı olmuştur. Kongre, son zamanlarda İsrail'in etkisiyle Türkiye'ye karşı olumsuz bir tutum benimsedi. ABD-Türkiye ilişkileri bu gerginlik düzeyinde kaldığı sürece, Türkiye lehine alınacak her türlü kararın Kongre’de birçok engelle karşılaşacağına şüphe yok. Trump-Erdoğan görüşmesi, iki ülke arasındaki tüm sorunları çözmemiş olsa da her iki tarafın da ilerleme kaydetme arzusunu yansıtan olumlu bir adım oldu. İlişkilerin umulduğu gibi gelişip gelişmeyeceği, Trump'ın vaatlerini yerine getirme becerisine ve Türkiye’nin ABD'nin beklentilerine yanıt verme yeteneğine bağlı olacak.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة